bireyin "aklını" yitirmesi eylemine verilen addır. Bu sebepten dolayı, bu evrende tanımlayabildiğimiz canlılar arasından sadece insanoğlunun gerçekleştirebileceği eylemler bütünü haline gelir.
can sıkıntısı adı verilen ve aslında kaynağının neresi olduğunu bilmediğimiz ihtiyaçlar ve itkilere ayak uyduran tüm bireylerin delirme işlemini başarıyla gerçekleştirdiğini ilan edebiliriz.
örneğin, bir ateşin etrafında vecd ile mantralarını sergileyen dini liderlerin o ateşten parlayan suratlarına mayonez sıkarak "babafingo de martini, oy hele oy" diye bağırmak; delirmek olarak adlandırılarak size deli tanısı koyarlarken, ateş başında mantraları dillendirenler "lider" sıfatını alacaktır.
doğumdan bu yana "her şeyin bir sebebi var" şartlandırmasını kabul eden zihnimiz, bu yargı mekanizmasını otomatik olarak çalıştırmaktadır.
tüm bu sebeplerden dolayı, can sıkıntısı denen olgu tam anlamıyla çözülmeden evvel, delirmek eylemi varlığını sürdürecektir.
not: sanat ile uğraşanlar garip bir şekilde delirme eylemini gerçekleştirenler arasında sayılmazlar. yani, sebepsiz hareketlerin bir sonuca ulaşması, bir ürün vermesi, bu hareketlerin delilik dışı olduğunu kabul ettiriyor. *
not 2: erasmus'tan deliliğe övgü eserini de incelemek gerekir.
yavaş yavaş beynimde ve ruhumda olmaya başlayan durum olduğunu söyleyebilirim.
delirmenin yarım eşiğindeyim.
ruhum hastalanmaya başlıyor.
kararlarım bile kararsız.
istikrarlı giden birkaç alışkanlığım dışında,hayatım ve düzenim alt üst edilmiş bizzat kendi ellerimle ve fiillerimle...
içinde bulunduğunda öyle cart diye anlaşılabilecek birşey olmadığı için üzerinde şekil yapmanın gereksiz olduğu bir durum..
ha diyelim ki bir şekilde ama az ama çok delirmiş olduğunun farkındasın..
işte bu hiç hojj diyill..
tam o an da işte vurmalı çalgılar devreye giriyor..
5 kanallı dobili surround hemideh..(semiallahulimenhamideh geldi de birden aklıma, ondan öyle oldu o)..
bence delirmemek asıl sorun. tüm aklı yerindelere bakıyorum çoğu gamsız, hassas olmayan, maddeci tipler. tüm delilerse katlanamayanlar. yazık kalbi güzellere.
''Belki de insanlar hakikaten böyle deliriyordur; Bir şeyi kafaya takıp onunla zihninin içine küçük bir delik açıyor, sonra kurcalaya kurcalaya o deliği bütün bir aklı yutacak kadar büyütüyordur.'' demiş Mahir Ünsal Eriş.
bazıları hiç delirmez
ben, bazen koltuğun arkasında
3-4 gün boyunca yattığım olur
orda bulurlar beni
melaikeymiş derler
sonra gırtlağımdan aşağı
şarap döküp
göğsümü ovarlar
yağ serperler üzerime
sonra kükreyerek kalkarım
atıp tutar, köpürürüm
onlara ve evrene küfreder
bahçeye kadar kovalarım
sonra kendimi çok iyi hisseder
tost ve yumurtanın başına otururum
bir şarkı mırıldanıp
aniden
pembe besili bir balina gibi
sevimli olurum
bazıları hiç delirmez
ne korkunç hayat sürüyorlardır
allah bilir
Az unutup çok hatırlayan delirir.. Unutmaları, hatırlamaları eşit düşenler sevinir.. Çok unutup az hatırlayan sevilir.. Hiç unutmayıp hep hatırlayan delirtir.. Bunları ölçmeye kalkan çıldırır..
bazen gözünün gördüğü her şeyi yıkmak, bazende hiç birine dokunmamak arasında gidip gelme durumudur. ani patlamalı yada patlayamamalı ruh halidir. biraz miras, biraz alın teridir.
acaba gerçekten de "deli" olarak nitelendirmediğimiz insanlar tarafından bahsedilen gibi bir eylem midir? akıl hastaları dediğimiz, örneğin şizofrenik insanlara kısaca neden deli diyoruz ve toplumdan dışlıyoruz? acaba bir ihtimal de olsa beyindeki bu "bug", "hata" diye adlandırdığımız ve insanlarını da "hatalı üretim" olarak belirttiğimiz şeyler gerçekten de doğru mudur? bunlar düşündürücüdür.