metin bir miktar uzun, sıkılmadan okuyacakları bu yana alalım.
7 aralık 1942
2. dünya savaşı başlamış, dünya kan gölü. hitler her yeri kasıp kavuruyor mussolini’yle birlikte. amerika’dan, amerika’nın sesi radyosu yayın yapıyor.
ülkemize türkçe yayın yapıyor ve çok ünlü bir sinema oyuncusunu hollywood yıldızını konuk ediyorlar amerikadan. biz radyomuzun başında dinliyoruz, oyuncunun konuk olacağı haftalar öncesinde duyrulmuş.
7 aralık 1942, bütün türkiye radyodan dinledi o gün, o çok ünlü oyuncuyu.
bir kadın spiker;
-sizi türkiye de dinleyen sevdiklerinize bir mesajınız var mı?
-var diyor çok ünlü oyuncu, herkes kulak veriyor radyoya;
-onlara bir nasrettin hoca fıkrası anlatmak istiyorum. biz adama hayran, o nasrettin hoca’yı biliyor. başlıyor anlatmaya, tabi hemen çevriliyor türkçeye.
-hocanın bir gün kapısı çalınır hoca kapıyı açar, komşusu:
-“hoca eşeğini ödünç alabilir miyim?” hocanın vermeye niyeti yok.
-“eşeğim burada değil.” der.
-“peki.” der. adam tam gidecekken, eşek ahırda anırır.
-haliyle komşu döner, “hoca hoca utanmıyor musun, şu koca sakalınla yalan söylemeye?”
nasrettin hoca ise şunu söyler,
-“be adam, bana mı inanacaksın yoksa eşeğin anırmasına mı?”
bunu anlatır amerikadan, canlı yayınla türkiye’ye. ve şunu söyler o çok ünlü sinema oyuncusu:
insanlar artık bir karara varsın, eşeklerin anırmalarını dinleyecek yoksa insanların sözünü mü?
dünya kasıp kavrulurken, her yer kan gölüne dönmüşken, o çok sevilen sinema oyuncusu bize nasrettin hoca fıkrasını anlatıyor. ve ertesi gün o yılların vatan gazetesi, o ünlü sinema oyuncusunun fotoğrafınıda basarak radyoda ki konuşma metnini tam sayfa yayınlıyor. fotoğrafı da o ünlü sinema oyuncusunun hitlerle dalga geçtiği bir filminde bir kareden seçiyor.
charlie chaplin… şarlo…
charlie chaplin bize hayatında bir kere seslendi, onda da nasrettin hocayı anlattı. şarlo, bizim mizah geleneğimizin o güzel kahramanı nasrettin hocayı biliyordu. charlie chaplin nasrettin hoca’ya gülüyordu.
bu metinden dolayı vatan gazetisi 2 ay kapatıldı. çünkü hitlerin adamı, von papen ankara’da baskı yaptı, hitlerle alay edildi kapatılsın diye.
sunay akın diyor ki,
şu tarihte nasrettin hoca ve charlie chaplin bir kez bir araya geldi, onda da bir gazeteyi 2 aylığına kapattılar…
a.b.d'de bir radyo programına katılmış ve burdan türkiye'ye bir nasrettin hoca fıkrasıyla seslenmiş büyük sinema sanatçısı.
............
ABD, Pearl Harbour baskının 1 yıl sonrasında ölenleri için anma toplantısı düzenleyecektir. Aynı gün çok ünlü bir isim de Amerika'nın Sesi Radyosu'ndan bir konuşma yapacaktır. Bu isim öyle çok sevilmekte ve tanınmaktadır ki konuşma yapacağı saat günler öncesinden Türkiye basınında geniş yer bulmuştur kendisine. Herkes ama herkes konuşmanın olacağı saati beklemektedir. Saat gelir ve yayın başlar. Spiker söyleşinin sonunda konuğuna; "Türkiye'deki dostlarımıza ve sizi sevenlere ne söyleyeceksiniz?" diye sorar. Ünlü sanatçı önce bir espri yaparak başlar konuşmasına; "ilk fırsatta onları mutlaka ziyaret edeceğim. Dostlarım, benimle konuşmayı yapan bayan öyle güzel ki herhalde Türkiye'yi ziyaret etmemin ilk sebebi bu olacak!" Onlara bir hikaye anlatmak istiyorum. Bütün ömrümde işittiğim hikayelerin en güzeli en hoşu!!! Bu bir Nasreddin Hoca hikayesidir!
NASREDDiN HOCA
"Bir gün hoca evinde oturup kahvesini içerken, komşusu odun kesmek için ormana gideceğini ve eşeğini bir kaç saatliğine kendisine ödünç vermesini ister. Hoca; "Eşeğim yok, çocuk onunla pazara gitti!" cevabını verir ama tam o anda eşek ahırdan anırmaya başlar. Komşunun kaşları çatılınr; "Bre hoca sen sakalından utanmıyor musun? Ne diye yalan söyledin? Eşek ahırda işte!" deyince; Hoca "Bana mı inanıyorsun yoksa eşeğe mi?" diye yanıt verir. O ünlü konuk öyle bir laf eder ki aslında mevzuun aslı buradadır; "Evet sevgili dinleyiciler! Bugün bütün dünyayı aynı soru meşgul etmektedir: Hepimiz insan olanlara mı inanacağız yoksa eşeklere mi?"
KAPATILAN GAZETE
Aynı günlerde Amerika'dan ülkesine geri dönen Ahmet Emin Yalman çalıştığı gazetenin iki aylığına kapatıldığını öğrenir. Bunun nedeni ise gazetenin o ünlü ismin konuşmasını yayınlamış olmasıdır. Haber Naziler'i çok kızdırmış ve gözdağı vermek istemişler; sansür işlemiştir. Bu konuşmada güya Hitler eşek yerine konulmuştur. Üstüne üstlük radyodaki tanınmış ismin Hitler'le alay ettiği o bilinen ünlü filmin afişi de yayınlanmıştır. işte radyoda konuşma yapan ünlü Ara Güler için önerilen üç isimden biridir; yani Charlie Chaplin... Yani Şarlo... Tarihte Şarlo ile Nasreddin Hoca ilk defa yanyana gelmiş onda da gazete kapattırmışlar. Fazla söze ne hacet. *
bir sinema yapıtının; senaryosundan müziğine kadar tüm unsurlarının yönetmenine ait olması gerektiğini düşünen, sesli sinema imkanına yetişmesine karşın uzun süre protesto amaçlı sessiz sinema yapan,amerikanın avlanacak komünistler listesinde yer alan, kapitalist sistemin belkemiğini oluşturan montaj hattı denilen Ford sıçırtması iş örgütlenmesinin, insanı nasıl yabancılaştırdığını "modern zamanlar" adlı filmiyle çarpıcı ve komik bir dille yansıtan usta yönetmen.Politik eleştiriyi daha o yıllarda en kaliteli ve komik biçimiyle perdeye aktaran bu eli öpülesi insan ülkemizde hala komik sirk maymunu muamelesi görmekte eline bastonu alan her güdük şarlatan şarloculuk oynayarak güldükçülük yapmaktdır.
kusura bakmazsanız azcık da olsa bilgi veren bi entry giricem müsaadenizle. hazırlıksız yakalanmayın diye uyarıyorum. malum alışık değiliz. evet başlıyorum. ya allah bismillah:
ingiliz sinema yönetmeni, oyuncu ve yazar. 86 yaşındayken ingiltere kraliçesi 2. elizabeth tarafından şövalye unvanına layık görülmüş.
takma adı, şarlo (sevimli bence)
şövalye unvanı alan bir komedyen!
iki kez oskar alan bir komedyen!
sessiz sinema ile dünyayı kendine hayran bırakan bir komedyen!
-spoiler-
konuşursam beni sadece ingilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya amerika' dan ibaret değildir.
-spoiler-
demiş, sessiz filmlere ağırlık vermiş.
yarattığı 'modern palyaço' şarlo ile dünya üzerinde filmlerinin gösterildiği her ülkede insanların hayranlığını toplamasına rağmen,(evet burda magazin boyutu başlıyor)
-amerika birleşik devletleri vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik olarak başlatılan karalama kampanyası;
-kendisinden bayağı bi genç olan kadınlarla yaptığı dört ayrı evlilik,
-bir dönem kendisine açılan babalık davası,
-the ımmigrant filminde bir abd memurunu tekmelediği sahne,
-altına hücum filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması
gibi olaylarla chaplin'in abd'ye girmesi yasaklanmış.
bunun üzerine karısı ve çocuklarıyla birlikte hayatının sonuna kadar yaşayacağı isviçre'ye yerleşmiş anca 1972 yılında oskar özel ödülü'nü almak için yıllar sonra abd'ye geri dönmüş.