kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... kimi derinden sevsem,o bir başkasını derinden hatırlardı. öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını, sessizce,içim acıyla kanayarak dinledim. beni yitirmekten hiç korkmadılar;çünkü onlara göre fazla iyiydim;bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.
lise yıllarında fazlasıyla okunan, aşkları kelimelere döktüğüne inanılan yazar. ama büyüdükçe anlıyor insan aşkların onunki gibi yaşanmadığını. istediğin kadar yaksanda hayallerini, yalnız kaldığın o evi ısıtmayacağını... büyük kısma hitap etmediğini düşünüyorum. gerçekçi kısma mesela...
Ne zaman yüzüne baksam
yalnızlığın o mutlu gerilimi
O öksüz göl hızla derinleşir
biliyorum,acılarım hiç bitmeyecek,bu öyle bir
yeşil
Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum
ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
bense yüreğimin bu hallerinden korkar,kalırım
bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
geçip giden yüzlerine bakar kalırım
Ömrün kısalığı çarpar camlara
ateş hızla yayılır içerilere
Akşam olur,evler dolar boşalır
acıyla erir,yüzüne aşık çocuk
Ne zaman gözlerinin içine baksam,bliyorum
ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
23 şubat 2008 cumartesi gecesi the aden garden nargile cafede imza günü yapıp aynı zamanda okurlarıyla kısa da olsa bir söyleşi yapacak olan yazarımız. yanında bonus olarak sürpriz bir rock müzik şarkıcısı olacakmış. yakın dostum diye tarif ediyor kendileri...
son dakika rock müzik şarkıcısı gelemiyormuş, bir dahakine inşallah...
cezmi ersöz: siz de mi gittiniz yitik şehrin insanları? siz de mi beni terkettiniz?
camdaki adam: cezmi abi sakin ol! kimsenin bi yere gittiği yok. nüfus sayımı var bugün.
sevgili cezmi ersöz lise dönemimde o dönemde ideolojim sandığım bakış acıma sahip bozar yazamaz kişilik,kendisi beni siyasetten soğutmuştur,sevdiğim tek kitabı sizofren aşka mektup onu da fazla ağlak ve samimiyetten uzak bulmuşumdur.ne hissederse iletiyor bu cezmi abi yazdıklarının edebi bir anlamı olamıyor tabi,öyle cok yazıyor ki kimi sevdiğini ,ne zaman aşık olduğunu ,ne zaman ayrıldığını ,ne zaman yeniden sevdiğini ucan kuş olsak takip edemiyoruz,bir de bir ayrıntı hep takılmıştır gözüme okurken neden hiç iyelik eki koymaz bu adam,neden bir kez olsun sahiplenmez duygularını,şimdi hangi kadın bu adamın onu sevdiğine inanabilir.öyleyse kazanmaya oynuyor,cebini ego ile dolduruyor para bulamazsa..liseli hayranları arttıkca daha bir yazar oluyor cezmi ersöz ancak bilmiyor ki bunlar iz bırakmak icin yetmez,büyür o liseliler de kendisini eleştirir hale gelir.halka rağmen halk icin yalanını ne güzel söyler cezmi..yine de okumak lazım,okumak lazım ki kıymetini anlamak lazım ahmet hamdi tanpınar ların,sabahattin ali lerin..
Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyidim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden. Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini. Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili...
bu satırları benden önce yazdığı için kıskandığım yazar..
kendisi ile hasbıhal etmişliğimiz vardır. bir ablamızın davetini kıramayıp gitmiştik yanına. bizi davet eden ablamız dul ve 35 li yaşlarında idi. cezmi ersöz ondan başlayarak ortamdaki tüm kadın nufusuna asılmış ve bunu yaparkende ahlaksız bir biçimde yazar egosunu kullanmıştı. yanımızdaki bayan arkadaşların yüksek telkinleri sayesinde kendimizi frenlemiştik herhangi bir nefret salgını yaratmamak için. hayatı karanlıkta kalmış insanların trajedisine ortak olma yalanının teatralliğinde olan birinin yazdıkları benim için sadece paçavradır. edebiyat dünyasındaki sevimsizliğini kime sorsanız anlatır. kendini olgun/kadın ruhundan anlayan ve cazibe merkezi sanan halinin bir çok edebi ortamda alay konusu edildiği ve edebi kişiliğinin önüne geçtiğini söylememe gerek bile yok.
cezmi ersöz lise yıllarında marjinal hayata öykünen kızların/erkeklerin ilgisini diri tutabilir ancak. yazdıklarının bir çoğu batı dünyasında 19.yy da tecrübe edilmiş gerçeklik algısına dayanır. yani intihal fikirleri kendi cümlelerine alet eder. yazdıklarını okuyup okuyup hislenenlerin olmasına şaşıyorum. zamanında ev arkadaşım kendisinin kitaplarını getirip önümüze koyardı okuyup kritik edelim diye. bir kitabı vardı içime gir ama sigarını söndürme: hayatımda okuduğum sömürü dürtüsü yüksek en iyi kitaptı. ve aramızda bir mutabakat oluşmuştu bu kitap hakkında; ismi ticari olarak şahane düşünülmüş içindeki öyküler ise amaca uygun olarak ısmarlama yazılmış.
bu kitabı okurken gözümü kapattım ve amerikanya sinematografisini düşündüm. bir çok sekans gözümün önündeydi zaten. o çaycı hikayesi bile içten olmaya/bizden olmaya çalışırken kapitalizme karşı haybeden bir karşı koyuş olmaya çalışırken bile batılı olmuştu. yazık.
(bkz: #3362319) bu entryi kötülemiş kimi arkadaşlar. anlaşılan bazı bünyeler ezberlerinin bozulmasına karşı hazırlıksızlar. cezmi ersöz'ün edebi kişiliği olduğunu iddia edenlerin hayatlarında gerçekten kitap okumamış bir kitle olduğu gibi bir tespitte bulunmak zorundayım. cezmi ersöz'ün kötülendiği yerde ahmet hamdi tanpınar övülüyor ve kendini okur sananlar bunu kötülüyor. tanpınar rahat olsun efendim. bu topraklarda hala edebiyattan/kitaptan anlayan bir nesil var cezmi ersöz okuyanların karşısında. *