eşkıya dürbünle etrafa bakarken karşısına geçip milletin karısına kızına mı bakıyon diye eşkıya ya aklınca azar çekmiş köylü adam rolünde aklımda kalan dede. şu an 88 yaşında.
eşkiya filminde şener şen dürbünle keje'yi ararken karşısına çıkan ve "utanmıyor musun dürbünle milletin karısını kızını röntgenlemeye" diyen, sakallı, sık saçlı, güler yüzlü bir hoca. sanatçı, şair, hem de ingiliz edebiyatı profesörü bir akademisyen.
tehlikeli oyunlar kitabındaki önsözüyle hayal kırıklığına uğratmıştır. Kitabın sonunu söylemek niye? Sırf o yüzden içimde bir buruklukla başlamıştım kitaba.
"anladım anlamını anlamın" isimli şiirindeki kinayeyi ve eleştiriyi çok sevdiğim şair...
Kavak yelleriyle dönen değirmenlere
saldıran evde kalmış uğursuz uzmanlarıyla
ağlarını toplarken akademik ağalar
kuramların kurumunu silerek
bir şiirden demir alıp açıldığım
denizlerin dibinden
kaç anlam balığı yakaladılar
diye meraktaydılar
bilimden bunalanlar
Çalıştılar çalıştılar çalıştılar
kuramın Kuran'ını yazdılar
dışarda erguvanlar salkımlar
tekrarını ilan ederken sevdaların
baktılar yaşlı gözlerle
yazdıkları metinlere
metinler çetindiler
O kız orada dururken
Ben nasıl bütün dikkatimle RomaNın, yok RusyaNın
Ya da ispanyaNın
Politikaları üzerinde durayım?
Oysa gezmiş görmüş bir adam bu
Ne söylediğini bilen.
Öbürü de mürekkep yalamış
Bir politikacı,
Belki de söyledikleri doğru
Savaş ve savaşın belalarıyla ilgili,
Ama ah, genç olsaydım da yeniden
Kollarıma alabilseydim o kızı!
Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
Bırakıp her şeyi döner
Aşk bir buluşmadır çünkü,
Her zaman gecikmiş bir buluşma.
Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk
Araya her zaman bir şeyler girer:
Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir
Araya her zaman bir şeyler girer:
Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
Nereden bilebilir insan
Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?
Çoğu kez aldatıcıdır da,
Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
Bu yüzden yanılır hep
Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
Bakarsın, ona da dadanmış
Gündelik hayatın sosyolojisi.
Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
Çağıran o titrek yazı yeniden belirir
Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.
Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
Bırakıp her şeyi döner -
Aşk bir buluşmadır çünkü,
Her zaman gecikmiş bir buluşma.
Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk -
Araya her zaman bir şeyler girer:
Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir -
Araya her zaman bir şeyler girer:
Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
Nereden bilebilir insan
Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?
Çoğu kez aldatıcıdır da,
Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
Bu yüzden yanılır hep
Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
Bakarsın, ona da dadanmış
Gündelik hayatın sosyolojisi.
Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
Çağıran o titrek yazı yeniden belirir -
Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.
"Sana
bir zamanlar
birlikte yürüdüğümüz o sokakların
serinliğini getirdim bu kez .
Elimden tutarsan ,
altından geçtiğimiz saçakların gölesi ,
saksı saksı fesleğenlerin kokusu
sinecek bakışlarına ve soluklarına .
Her şeyin yitirildiği
ve yeniden bulunduğu
bu yol kavşağında
bütün o kalabalıkla karşılastığımızda ,
seni benden uzaklaştıran zamanın
beni sana ne kadar yakınlaştırdığını
anlayacaksın . "
- Dağın eteklerinde orman -
çam , sedir , ulu çınarlar ...
Birbirini seyrediyor aynasında denizin .
Çamlar pürleriyle suskun ,
sedirlerin gözleri uzakta ,
" ölünceye kadar seninim , " diyor denize
kendi gölgesinde yana bir çınar . -
seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan.
seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yenidenbaşlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.
sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun,
ve hüzün dolu belirsiz bi yarınan anahtarları
hem seviyorum seni, hemde sevmiyorum seni.
sevgimin iki canı var seni sevmeye .
bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni..
18 Ocak 1933'te istanbul Darıca'da doğdu. 1953'te Robert Kolej'i bitirdi. ingiltere'de Cambridge Üniversitesi ingiliz Edebiyatı bölümünü 1956'den mezun oldu. istanbul Üniversitesi'nde 1968'de doçentliğe, 1975'te profesörlüğe yükseldi. Çeşitli üniversitelerde görev yaptı. 1981-1982 arasında Amerika'da bulundu.