cevat çapan

entry35 galeri4
    35.
  1. eşkıya dürbünle etrafa bakarken karşısına geçip milletin karısına kızına mı bakıyon diye eşkıya ya aklınca azar çekmiş köylü adam rolünde aklımda kalan dede. şu an 88 yaşında.
    0 ...
  2. 34.
  3. Allah rahmet eylesin, Allah taksiratlarini affetsin iyi bir şairdi.
    1 ...
  4. 33.
  5. Saçları ile dikkat çeken şairdir benim için.
    0 ...
  6. 32.
  7. eşkiya filminde şener şen dürbünle keje'yi ararken karşısına çıkan ve "utanmıyor musun dürbünle milletin karısını kızını röntgenlemeye" diyen, sakallı, sık saçlı, güler yüzlü bir hoca. sanatçı, şair, hem de ingiliz edebiyatı profesörü bir akademisyen.
    0 ...
  8. 31.
  9. Ülkeye spoiler kültürünü getiren adam.
    0 ...
  10. 30.
  11. tehlikeli oyunlar kitabındaki önsözüyle hayal kırıklığına uğratmıştır. Kitabın sonunu söylemek niye? Sırf o yüzden içimde bir buruklukla başlamıştım kitaba.
    0 ...
  12. 29.
  13. “Insan bir bilebilse nereye gideceğini yola çıkarken.
    Bizimki bir kaçış daha çok, neredeyse kendimizden.”
    —
    Cevat Çapan
    1 ...
  14. 28.
  15. "anladım anlamını anlamın" isimli şiirindeki kinayeyi ve eleştiriyi çok sevdiğim şair...

    Kavak yelleriyle dönen değirmenlere
    saldıran evde kalmış uğursuz uzmanlarıyla
    ağlarını toplarken akademik ağalar
    kuramların kurumunu silerek
    bir şiirden demir alıp açıldığım
    denizlerin dibinden
    kaç anlam balığı yakaladılar
    diye meraktaydılar
    bilimden bunalanlar

    Çalıştılar çalıştılar çalıştılar
    kuramın Kuran'ını yazdılar
    dışarda erguvanlar salkımlar
    tekrarını ilan ederken sevdaların
    baktılar yaşlı gözlerle
    yazdıkları metinlere
    metinler çetindiler
    7 ...
  16. 27.
  17. beni tanıyasın diye bir gün doğmanı bekledim sabırla.
    0 ...
  18. 26.
  19. "no why" adlı oyunu hayır neden diye çeviren şahsiyettir. bilinçlidir muhakkak ama oyunun tümüne "sebepsiz veya nedensiz" daha bir oluyor sanki. * *
    0 ...
  20. 25.
  21. sabah

    son yağmurlar da dindi dinecek,
    yazın habercisi kırlangıç
    saçakta
    senin o atlıkarınca gülümseyişinle.
    1 ...
  22. 24.
  23. iyidir hoşdur da oğuz atayın tehlikeli oyunlarının önsözünde harbiden sıçan adamdır. yazıklar olsundur ayıplanasıdır.
    (bkz: önsözde kitabın sonunu yazmak)
    3 ...
  24. 23.
  25. O kız orada dururken
    Ben nasıl bütün dikkatimle
    RomaNın, yok RusyaNın
    Ya da ispanyaNın
    Politikaları üzerinde durayım?
    Oysa gezmiş görmüş bir adam bu
    Ne söylediğini bilen.
    Öbürü de mürekkep yalamış
    Bir politikacı,
    Belki de söyledikleri doğru
    Savaş ve savaşın belalarıyla ilgili,
    Ama ah, genç olsaydım da yeniden
    Kollarıma alabilseydim o kızı!
    0 ...
  26. 22.
  27. soluksoluğa

    Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
    Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
    Bırakıp her şeyi döner
    Aşk bir buluşmadır çünkü,
    Her zaman gecikmiş bir buluşma.

    Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk
    Araya her zaman bir şeyler girer:
    Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
    Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
    Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir
    Araya her zaman bir şeyler girer:
    Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
    Nereden bilebilir insan
    Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?

    Çoğu kez aldatıcıdır da,
    Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
    Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
    Bu yüzden yanılır hep
    Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
    Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
    Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
    Bakarsın, ona da dadanmış
    Gündelik hayatın sosyolojisi.

    Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
    Çağıran o titrek yazı yeniden belirir
    Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.
    0 ...
  28. 21.
  29. eski açık hava sinemalarında -eskimeyen ne var ki?- seni görür gibi oldum perdede aşkın gözyaşları dökülürken

    cevat çapan
    0 ...
  30. 20.
  31. SOLUKSOLUĞA

    Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
    Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
    Bırakıp her şeyi döner -
    Aşk bir buluşmadır çünkü,
    Her zaman gecikmiş bir buluşma.

    Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk -
    Araya her zaman bir şeyler girer:
    Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
    Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
    Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir -
    Araya her zaman bir şeyler girer:
    Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
    Nereden bilebilir insan
    Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?

    Çoğu kez aldatıcıdır da,
    Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
    Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
    Bu yüzden yanılır hep
    Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
    Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
    Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
    Bakarsın, ona da dadanmış
    Gündelik hayatın sosyolojisi.

    Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
    Çağıran o titrek yazı yeniden belirir -
    Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.
    2 ...
  32. 19.
  33. KıŞ BiTTi

    "Vedalaşmaların ilmini yaptım ben,"
    Sürgünlerin uzmanlığını.
    Bir vapur nasıl kalkar bir limandan.
    Tren nasıl acı acı öter, öğrendim.

    Yıllarca mektuplarla yaşadım.
    Kaçak tütün,yasak yayın
    Larla beslendim.
    Unutmadım. Unutmadım.

    En çok yelkenleri özledim
    Bozkırın buzlu yalnızlığında.
    Dağlar yoktu, dağlar yoktu,
    Rüzgârlara yaslandım.

    Çılgın mıydım, tutsak mıydım
    Yüreğinde karanlığın?
    Kan kurudu -
    Ben gül oldum açıldım.
    0 ...
  34. 18.
  35. "Sana
    bir zamanlar
    birlikte yürüdüğümüz o sokakların
    serinliğini getirdim bu kez .
    Elimden tutarsan ,
    altından geçtiğimiz saçakların gölesi ,
    saksı saksı fesleğenlerin kokusu
    sinecek bakışlarına ve soluklarına .
    Her şeyin yitirildiği
    ve yeniden bulunduğu
    bu yol kavşağında
    bütün o kalabalıkla karşılastığımızda ,
    seni benden uzaklaştıran zamanın
    beni sana ne kadar yakınlaştırdığını
    anlayacaksın . "
    0 ...
  36. 17.
  37. - Dağın eteklerinde orman -
    çam , sedir , ulu çınarlar ...
    Birbirini seyrediyor aynasında denizin .
    Çamlar pürleriyle suskun ,
    sedirlerin gözleri uzakta ,
    " ölünceye kadar seninim , " diyor denize
    kendi gölgesinde yana bir çınar . -
    0 ...
  38. 16.
  39. "bir gün sana yine yollarda rastlasam
    birlikte kır kahvelerine gitsek
    konuşmasak."
    3 ...
  40. 15.
  41. neruda'nın 'matilde'ye sone' sini türkçeye cevirmiştir:

    seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
    çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
    bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
    ateş de pay alır kendine soğuktan.

    seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
    sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
    bir yolculuğa yenidenbaşlamak için:
    bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

    sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun,
    ve hüzün dolu belirsiz bi yarınan anahtarları
    hem seviyorum seni, hemde sevmiyorum seni.

    sevgimin iki canı var seni sevmeye .
    bu yüzden sevmezken seviyorum seni
    ve bu yüzden severken seviyorum seni..
    1 ...
  42. 14.
  43. 13.
  44. bir ingiliz şiiri antolojisi hazırlamışır. verimli bir eserdir.
    2 ...
  45. 12.
  46. 11.
  47. 18 Ocak 1933'te istanbul Darıca'da doğdu. 1953'te Robert Kolej'i bitirdi. ingiltere'de Cambridge Üniversitesi ingiliz Edebiyatı bölümünü 1956'den mezun oldu. istanbul Üniversitesi'nde 1968'de doçentliğe, 1975'te profesörlüğe yükseldi. Çeşitli üniversitelerde görev yaptı. 1981-1982 arasında Amerika'da bulundu.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük