" edebiyatta güzellikten başka gaye tanımam. " görüşünü ve dilin sadeleşmesine karşı olan tutumunu yaşamının sonuna kadar sürdürüp , servet-i fünun anlayışına bağlı kalmış bir sanatçıdır. sembolist tarzda yazdığı şiirleriyle tanınmış , şiilerinde yeni mecazlar ve özgün semboller kullanmıştır. dili ağırdır , aruz ölçüsünü kullanmıştır. eserleri : hac yolunda , avrupa mektupları ( gezi notları ) ; evrak-ı eyyam ( söyleşi-deneme ) ; nesr-i sulh , nesr-i harp ( makale ) ; tiryaki sözleri ( özdeyişler ) ; körebe ( tiyatro )
cenap şahabettin in şiirleri kitap halinde basılmamıştır.
Elhan-ı Şita'nın yazarıdır ki onun diliyle kar bir başka güzel görünür gözüme
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
Gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
Karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!-
Son kalan mâi tüyleri kovalar
Karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!-
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.
türk şair ve yazar. doktor yüzbaşısı olarak tıbbiye'yi bitirdikten sonra (1889) cilt hastalıkları uzmanı olması için paris'e gönderildi: üç yılı aşkın orada kaldı. bu sırada fransız edebiyatını yakından tanıdı. istanbul'a dönünce çeşitli dergilerde yeni yoldaki şiirleriyle tanınmaya başlandı. daha sonra servet-i fünun'a geçti; dergi kapanıncaya kadar oraya şiir, makale, gezi yazısı şeklinde metinler verdi. kurtuluş savaşı'na karşı çıkan düşüncelerine öğrencilerin tepki göstermesi üzerine 1921'de istanbul üniversitesi'nden ayrılmak zorunda kaldı. cumhuriyet döneminde bazı dergi ve gazetelerde sohbetler yazdı; istanbul'da beyin kanamasından öldü (1934). ayrıca shakespeare üzerine vilyem şekspiyer adlı bir incelemesi vardır.
Edebiyat-ı Cedide'nin önde gelen temsilcilerinden Cenap Şahabettin 1870'te Manastır'da doğdu. Edebiyata yakın ilgi duyan bir aileden geliyordu. Küçük yaşta şiir yazmaya başladı. ilk şiirleri 'Saadet' gazetesinde yayımlandı.
Feyziye idadisi'ni ve Askeri Tıbbiye'yi bitirdikten sonra ihtisas için Paris'e gönderildi. Dönüşünde Mersin ve Rodos'ta doktorluk, Hicaz'da sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914'te emekliye ayrılarak Darülfünun'da Batı Edebiyatı ve Fransız dili öğretmenliği yaptı.
Yenilikçi bir şair olarak Fransız şiirini kaynağında soludu ve Verlaine'e yakınlık duydu. Süslü ve ağdalı bir dille, sone biçiminde yazdığı aşk ve doğa şiirleriyle sembolizmin öncüsü sayıldı. Servet-i Fünun'un Tevfik Fikret'ten sonra en etkili şairiydi.
1908'den sonra düzyazıya ağırlık verdi. 'Tanin', 'Hürriyet', 'Kalem' ve 'Hak' gazetelerinde çıkan makalelerinde Genç Kalemler'in sade dil anlayışına karşı Osmanlıcayı savundu. Karşıtlarını eleştirirken alaycı bir üslup kullandı.
Ona göre, alay zekanın en tabii hakkıydı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu hareketine karşı yazılar yazdı. Ancak hareketin hız kazanması ve Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte görüşlerini değiştirdi.
Şiiri 'nesir müziği' diye nitelendiren Cenap Şahabettin, 13 şubat 1934'te beyin kanaması nedeniyle hayata veda etti. Şiirleri ölümünden sonra kitaplaştırılan Cenap Şahabettin'in gezi, makale, tiyatro, kitapları sağlığında basılmıştı.
14 şubatta ünlü şiiri 'Elhan-ı Şita'yı anımsatan yoğun bir kar yağışı altında Bakırköy Mezarlığı'nda, kızı Destine Hanım'ın yanına gömüldü. Meslektaşı ve dostu Mazhar Osman, kara ve fırtınaya karşın bir konuşma yaparak onu 'dahi şair' olarak selamladı.
Ertesi günkü Cumhuriyet'te de Abdülhak Hamit’in Yunus Nadi'ye yolladığı başsağlığı mektubu yayımlandı: "Yazıklar olsun! Yalnız ona değil, onu bilenlere ve sevenlere yazık, en büyük üstatlarından bulunduğu edebiyatımıza yazık, hatta Cenab'ın öldüğünü duyduğum için bana da yazık!"
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
Gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
Karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!-
Son kalan mâi tüyleri kovalar
Karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!-
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.
1870'te Manastır'da doğdu. 12 Şubat 1934'te istanbul'da yaşamını yitirdi. Askeri okullarda öğrenim gördü. Askeri tıbbiyeyi bitirdi. Hekim yüzbaşı oldu. Paris'te 4 yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Yurda döndükten sonra Mersin, Rodos, Cidde'de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914'te emekliye ayrıldı. Darülfünûn'da Türk Edebiyatı Tarihi dersleri okuttu. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuva-yı Milliye'ye karşı olumsuz tutumu nedeniyle öğrencileri tarafından istifaya zorlandı. Daha sonra cumhuriyeti destekledi ama yalnızlıktan kurtulamadı. ilk şiiri 1885'te daha öğrencilik yıllarında Saadet gazetesinde yayımlandı. Önceleri Muallim Naci'nin etkisiyle divan türü şiirle uğraştı. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan'dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi.
milli mücadeleyi istanbuldan köstekleyen bünye. yaptıkları ettikleri beni ilgilendirmez önemli olan milli mücadeleye karşı gelip ingiliz piyonluğunu seçmesi. duyarlı öğrencilerin ayaklanması ile istanbul üniversitesinden sktir edilmişitir. ohhh.
paris'te parnesyenlerin özellikle sembolizm akımının etkisinde kalmış şair, yazar askeri doktor. sembol sanarak kullandığı tamlamalar biçimindeki istiarelerle dikkat çekmiştir. şiirde ahengin yalnızca aruzla sağlanacağına inanır. arapça ve farsca sözcüklerden aldığı şiirsel sözcükleri kullanarak ağdalı bir dil oluşturmuştur. bu ağır dile ve sembollere kızan ahmet mithat efendi ona ve servet-i fünunculara karşı dekadanlar makalesini yazmıştır. cenap şahabettin doğayı, kişisel duyarlılıkları, insansız çevreyi işler. sanat sanat içindir ilkesine sonuna kadar sadık kalmıştır. biçimsel olarak şiire yenilikler getirmiş, müstezattan geliştirilmiş serbest nazmı denemiştir.
ayrıca ismine dilim dönmemekte, cenap şababettin diye yorumlamaktayım.
servet-i fünun döneminin romanda halit ziya'yı, şiirde de tevfik fikret'i geçememiş 2. planda kalmış en önemli sanatçılarındandır. pariste parnesyenlerin etkisinde kalmıştır. edebiyat tarihinin en önemli sembolist sanatçılarındandır. roman, gezi yazısı ve şiir dallarında eserleri vardır. şiirlerinde hemen hemen akla gelebilecek her konuyu işlemiştir. hece ölçüsünü küçümsemiştir. aruz ölçüsünü kullanmıştır. serbest nazmı geliştirmiştir. edebiyat tarihimizde ilk defa batıdan alınan terza rima nazım biçimini kullanmıştır.sanat sanat içindir görüşünü benimsemiş, bu yüzden anlaşılma kaygısına düşmemiş dili çok ağır kullanmıştır. dili kullanımından dolayı tanzimat dönemimin yazı makinası olarak nitelendirilen ve en önemli sanatçılarından kabul edilen ahmet mithat efendi tarafından dekadanlar makalesi ile eleştirilmiştir.
ilk şiirlerini tamat adlı şiir kitabında toplayan şairdir. fransız edebiyatını yakından tanımıştır. sembolizm akımının etkisinde şiirler yazmıştır. hac yolunda, suriye mektupları, avrupa mektupları adlı gezi notlarıyla ve tiryaki sözleri, körebe(tiyatro) adlı eserleriyle tanınmış şairdir.
doktordur. kalp atışının ritmini bile şiire ses olarak vermeyi bilmiştir.
şiir anlayışı aheng temellidir. manaya önem vermez. pitoresk ve panteist bir şairdir.
edebiyat tarihçileri tarafından servet-i fünun'un beyni olarak nitelenir.