mars'taki mevsim değişikliklerinin toz fırtınalarından kaynaklandığını ilk anlayan kişidir.
ayrıca; sagan, dönemin en meşhur gök bilimcisiyken, neil degrasse tyson ise 17 yaşında bronx'lu bir gençti. neil'ı new york ithaca'ya özel olarak davet edip, bir cumartesi günü boyunca onunla ilgilenmiştir. neil degrasse tyson, o günü şöyle anlatıyor;
" o karlı günü dün gibi hatırlarım. beni otobüs durağında karşıladı ve beraber cornell üniversitesi'ndeki labaratuvarına gezdik. sonra carl, masasının arkasından bu kitabı* çıkarıp imzaladı. 'geleceğin gök bilimcisi neil'a. carl'.
gün sonunda beni otobüs durağına bıraktı. ev telefonunu bir kağıda yazıp bana verdi ve otobüs seferi iptal olursa onu arayıp geceyi ailesiyle beraber onun evinde geçirmemi teklif etti. bilim adamı olmak istediğimi zaten biliyordum ama o gün, carl'dan nasıl bir insan olmak istediğimi öğrendim. bana ve pek çok insana yardım etti. bilimi öğrenip, öğretmemize ve icra etmemize ilham kaynağı oldu. "
fikirleriyle insanlığa çok değerli bir miras bırakmış olan amerikalı gökbilimci, astrobiyolog ve popüler bilim yazarıdır. zamanının ötesindeki çalışmalarıyla bilim ve edebiyat dünyasına kaliteli eserler kazandırmıştır. carl sagan, insanın yaşadığı dünyaya ve hayata farklı bir pencereden; evren penceresinden bakarak, büyük resme bakmanın önemine dikkat çekmiştir. belki de yaptığı işlerin kalitesindeki en önemli etmen de kendine özgün bu bakış açısı olmuştur. sagan hakkında söylenecek çok şey var ama onu anlamak için en güzel yol kuşkusuz sözlerine kulak vermek olacaktır. sözü kendisine bırakalım;
''dünya uçsuz bucaksız kozmik arena içerisindeki ufak bir sahnedir. o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini hatırlayın. tüm bu kanlar, bu kişiler bir noktanın ufak bir kısmının şan ve zafer içerisindeki anlık efendileri olabilmeleri için aktı. bu pikselin bir köşesinde yaşayanların onlardan ayırt dahi edilemeyecek, diğer köşesinde yaşayanlara yaptıkları sonsuz zalimlikleri düşünün. yanlış anlaşılmaların sıklığını, birbirlerini öldürmeye ne kadar meraklı olduklarını ve öfkelerinin ne kadar hararetli olduğunu düşünün. duruşumuza, hayal ettiğimiz şahsi önemimize, evren içerisindeki ayrıcalıklı bir konumda olduğumuz yanılgısına bu soluk ışık noktası tarafından meydan okunuyor. gezegenimiz, onu sarmanlayan kozmik karanlık içerisindeki yalnız bir nokta. sonsuz belirsizliğimiz içerisinde bizi kendimizden kurtarmaya gelecek birilerinin var olduğuna dair hiçbir ipucu bulunmuyor. dünya, bildiğimiz kadarıyla yaşam barındıran tek gezegen. en azından yakın tarihimiz için, türümüzün göç edebileceği başka hiçbir yer yok. ziyaret edebilir miyiz? evet. yerleşebilir miyiz? henüz değil. beğenin veya beğenmeyin, şimdilik, dünya direnebileceğimiz tek yer.
astronominin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. belki de, ufak dünyamızın bu uzak görüntüsü, insan kibrinin ne kadar aşağılık olduğunu göstermenin en iyi yoludur. bu, bana birbirimize daha iyi davranmamız ve gezegenimizi koruyup geliştirmemiz gerektiğinin önemli olduğunu anlatıyor. bildiğimiz tek evi. soluk mavi noktayı...''
beni daha da aldı garip, üzücü bir hüzün. en güzel yeri ise,
birbirimizin gözlerinin içine bakarken yaşadığımız, harikulade beraberliğin sonsuza kadar bittiği inancını da paylaşıyorduk.
Blue pale dot belgeseli mutlaka izlenmelidir, oldukça kafa açmakta.
Christopher Nolan, interstellar filminde Sagan'ın araştırmalarını kılavuz edinmiştir.
*bu saatte bunca abuk başlık içerisinde böyle bir başlığı solframe'e getirenin de iki gözünden öperim.
Dünya Dışı Akıllı Varlıklar hakkında önemli araştırmalar ve projelere katkıda bulunmuştur. ayrıca Jüpiter'in uydusu olan Europa'nın okyanuslara sahip olabileceğini ortaya atan ilk isimlerden biridir.
Son olarak; kendisini bilime adadığı gibi, popüler kültürde ses getirebilmek amacı ile cosmos Gibi belgeseller ve sinema filmleri ile duyulan ilgiyi artırmayı hedeflemiştir.
"Bazen bilim insanlarının romantik olmadıkları, bir şeyin nedenini anlama tutkularının hayatın güzelliğini ve gizemini yok ettiği söylenir. Ama evrendeki her şeyin gerçekte nasıl işlediğini anlamak heyecan verici değil mi? Beyaz ışığın bütün renklerden oluştuğunu anlamak, ışığın dalga boyunu algılama şeklimizin rengi oluşturduğunu anlamak, şeffaf olan havanın ışığı yansıttığını, ışığı yansıttığından dolayı dalgaları ayrıştırdığını anlamak ve gün batımının kırmızı olmasının nedeni ile gökyüzünün mavi olmasının nedeninin aynı olduğunu anlamak? Gün batımı hakkında ufak birkaç bir şey bilmek, onun romantikliğini bozmaz."
Blue pale dot - soluk mavi nokta, contact - mesaj kitapları, cosmos belgeseli ve daha nice kitap ve makalesi insanlığın ve bilim&teknolojinin gelişimine öncülük etmiş bilim, edebiyat, sanat insanı.
merak edenler için dört dakikalık şu video carl sagan ı merak edenler için iyi bir giriş olacaktır;
" uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. o noktaya tekrar bakın. işte o nokta burasıdır. evimizdir. o nokta biziz. sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız, ideolojimiz ve ekonomik öğretimiz; her avcı ve her yağmacı, her kahraman ve her korkak, uygarlığımızın mimarları ve tahripçileri, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, her mucit ve her kâşif, ahlak değerlerini öğreten her öğretmen, yozlaşmış her politikacı, her bir "yıldız", her bir "yüce önder", her aziz ve her günâhkar işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde.
dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün... şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün... anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar yoğun!
bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. içinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.
dünya... şu ana kadar, yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. en azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. evet, ziyaret ediyoruz. ama henüz yerleşemiyoruz. beğenseniz de beğenmeseniz de şu an için dünya yaşadığımız yer.
gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor."
insan beynindeki bilgi içeriğini bit olarak ifade edecek olursak, nöronlararası bağlantı toplamıyla bit sayısının birbirine eşit olduğunu söyleyebiliriz. Bu da yaklaşık yüz trilyon, 10 üzeri 14 bit’tir. Eğer bu bilgi yazıya dökülecek olsa, yirmi milyon (20.000.000) cilt kitabı doldurur.
siyasetle ve din ile pek fazla uğraşmadığı için çoğu kesim tarafından sevilmiş ve sevilmeye devam eden güzel insan. fakat bu genel anlamda baktığımızda işin görünen yüzüdür ve carl sagan bu işin ayarını çok usta bir şekilde tutturmuştur. hiçbir zaman inançlı insanların fikirleri hakkında dalga geçmemiş, toplum önünde kendisine bu konu her sorulduğunda yalnızca ve yalnızca kendi fikirlerinin daha farklı olduğunu belirtip halka bilimi sevdirmeye çalışarak önemli bir misyon üstlendiğinin bilincinde hareket etmiştir. bunları yaparken aynı zamanda din tüccarlarına, ufoculara, falcılara ve daha bir çok soytarı tayfasına karşı da açıkça bir savaş vermiştir. insanoğlundan üstinsana en yakın olabilecek kişi kim olurdu derseniz onlardan biri de kesinlikle carl sagan olurdu diyebilirim.
keşke 2020'leri görebilseydi dediğim deha, ufku açısından pek çok değişim yaratacak gelişme olmasa da; fark edeceği ve fark ettireceği çok başka şeyler olabilirdi.