bugün

1992 yapımı, yönetmenliğini Francis ford coppola'nın yaptığı filmdir.
vlad dracula savaşta osmanlıyı yener ama kinci türkler vlad ın sarayına dracula nın öldüğü haberini yollarlar gibi aptalca bir cümleyi içinde barındıran film. Lan öyle oyunları anca siz oynarsınız be dedirtir.
film olarak bakarsak, coppola imzalı bir vampir filmidir. aslında aşk filmidir demek daha mantıklıdır. gary oldman dracula rolünde oyunculuk dersi vermektedir, bizim kleptoman winona ryder ise duru güzelliğiyle çok kaliteli oyunculuk çıkarır. van helsing rolünde anthony hopkins i de anlatmaya gerek yok. bir de donuk ifadeli keanu reeves vardır filmde efendim.
neyse saçma cümleden devam edersek bu haberi alan dracula nın biricik aşkı elizabetha intihar eder ve olaylar gelişir. Gerçek aşk ölmez mesajı verir film.
kitap kapağı çizeri kitapta belirtilmemiş, ünlü fantastic art çizeri frank frazetta dır.
winona ryder bu filmden sonra bir daha asla coppola'yla çalışmıyacağım demiştir çünkü coppola daha o zamanlar 21 yaşında olan körpe winonamızı çok zorlamış çok sıkıştırmıştır ama adamın bir bildiği vardırki yapmıştır iyikide yapmış çünkü winona ryder çok iyi bir oyunculuk sergilemiştir,bana göre filmdeki tek eksi nokta keanu reeves'in oyunculuğudur ama gary oldman gibi bir usta onun eksisini kendi oyunculuğuyla bol bol artılar katarak kapatmayı başarmıştır aynı zamanda dikkat edilirse filmde alamet-i farika monica bellucci de dracula'nın gelini olarak rol alır,arşivlik bir filmdir.
filmin ilk sahnelerinde ölmüş olan winona, gary oldman ın çığlıkları sonucunda gözlerini kırpıştırmış yani hareket etmiştir. böylesi başyapıtta böyle bir hata komik olmuş.
gary oldman e hayran olunma sebebidir.ayrıca anthony hopkins ve winona ryder ın sergilediği performans da görülmeye değerdir.
izledikten sonra vampirlere olan bakış açımın tamamen değiştiği filmdir. Bir insan aşka bu kadarmı değer verir ki sorunda bu aslında insan değil hayvan. Bir canavar belki ama özündeki aşk diğer tüm canilikleri unutmamızı sağlayan yapıdır dracula efsanesi.
uzun olması sebebiyle bir ara ufaktan sıkılmaya başlasınızda gayet başyapıttır.
yönetmen francis ford coppola imzalı 1992 yılı yapımı oldukça kaliteli bir film. konusuna gelince;

kazıklı voyvoda olarak da bilinen kont dracula * bir savaş sonrasında şatosuna gelince çok sevdiği karısının * intihar ettiğini öğrenir. bu duruma isyan ederek kilisede tanrıya karşı gelir. bu durumda tanrı da onu vampir olarak cezalandırır.
kont dracula'nın yaklaşık dört yüzyıl sonra şatosuna gelen jonathan harker * londra'da ona mülk satmak isterken nişanlısı mina'nın fotoğrafını görür. çok sevdiği karısı elizabetha ile mina'nın benzerliğini farkeder. şatosunda dişi iblislere bay harker'ı emanet ederek kendisi londra yollarına koyulur...

geçişlerin hep yuvarlak nesnelerle yapıldığı film gerilimli sahneleri kadar diyaloglarındaki vurgulu anlamlarla da dikkati çekiyor.
gary oldman'ı dracula rolünde izledikten sonra, mina olmak istediğim film. bir vampir filmi bu kadar romantik olabilirdi-tabi ki dracula ve mina sahnelerinden bahsediyorum, diğer sahneler gereksiz- ulu oldman, önünde saygıyla eğiliyorum, sen ne muhteşem bir oyuncusun. senin gibi bir vampirim olsun, yüzbin borcum olsun.
gary oldman'ın kariyeri boyunca en iyi oyunculuğu sergilediği filmdir, gary oldman'ın oyunculuğu açısından vurucu sahneleri özetlersek ;

--spoiler--
draculanın yaşlı ev sahibi vampiri oynarken gelinlerini azarladığı aksan insanı kendinden geçirir, gelinlerden monica belluci'de geri kalmaz ve o sahneye gerçekten iyi uyum sağlar.
--spoiler--

--spoiler--
keanu reeves'in ateş ettikten sonra dracula amcamızın senin tanrın bana bunları yaptı dediği sahnede, filmin düşündürmesi açısından ve insanları sorguya teşvik etmesi bakımından oldukça mükemmel ötesidir.
--spoiler--

gary oldman belki büyük ustaların yerini dolduramaz ama heath ledger,joker neyse gary oldman,dracula aynı birleşimdir.
kitabı neyse de filmi çok zorluyor adamı. çekilecek türden değil ama böylelerine baş yapıt diyorlar işte.
keanu reeves arkadaşımız harbiden de sırıtmış rolünde. ben bile hissettim.
kadrodaki oyuncuların performansının yanında keanu reeves in donuk suratı ve klişe pozları ile taklaya geldiği sinema filmi.
her ne kadar bazı sahnelerde oluk oluk kan aksa da aşk filmidir.
görselliği, ışık ve gölge kullanımıyla insanı orgazmdan orgazma sürükleyen sanat eseri.
şiir gibi, tablo gibi film. izlemeden ölünmemeli. 14 şubat'ta anlamsız şeyler yapacağınıza oturun sevgilinizle bunu izleyin.
Nasıl ki tüm ufo söylencesi, üçüncü tür muhabbetleri, wells’in 19. Yüzyıl sonunda kaleme aldığı dünyalar savaşı isimli kitapla başladıysa, popüler kültürdeki vampir fenomenolojisi de bram stooker’ın bu kitabıyla start almıştır. Stooker, ortaçağ boyunca dillendirilmiş tüm vampir öykülerini, sağlam bir backgrounda otutarak, fatih’in iç oğlanı vlad tepes’in kimliğinde, fiksiyon olarak insanlığa hediye etmiştir. Fiksiyonel bir figür olduğundan, içerisine bolca fantastik özellik de dahil etmiştir. Örneğin, vampirlerin tüm mitlerinin doğduğu coğrafya olan transilvanyada, vampir panpalar kızıl saçları ve gündüz saatlerinde yöre halkına tarla yardım etmekle kendilerini görevli hisseden kadirşinas varlık formlarıdır. Olur da kötülük yaparlarsa, karşılarında çekirdek yiyip üzerlerine atın, kurtulursunuz. Ama ticari kaygılar, bir mit yaratmak isteği baskın gelince, düşman halktan insanları kazığa oturtan bir yöneticinin tarihsel öyküsünden, gece mezarından korku saçarak kalkan, kan emen, kendisine has şatosunda binlerce yıl yaşayabilen vampirik öğeye dönüşüvermiştir.
üzerinden an itibariyle 23 yıl geçmiş, francis ford coppola filmi. vampirleri seviyorsanız mutlaka izlemeniz gerken bir başyapıt. sonrasında yapılan birçok vampir temalı filme de öncülük etmiş.

o nasıl bir renk kullanımı, o nasıl bir kırmızı, o nasıl bir soundtrack.

zaman zaman efekt kullanımı biraz zayıf kalsa da film anlatmak istediğini çok güzel bir dille anlatıyor.

ancak açılış sekansında elizabetha'nın cesedinin gözlerini kırpıştırması, nasıl olur da fark edilmemiş dedirtir. bence filmin en büyük kusuru bu.

keanu reeves'in donuk oyunculuğu eleştirisine katılmıyorum. zira kendisi mina'ya dokunmaktan bile çekinen bir karakter. mina jonathan'ı çok sevse de dracula'nın tutkulu aşkı karşısında yelkenleri indirmek zorunda kalıyor.
1992 yapımı francis ford coppola imzalı, 128 dakikalık fantastik/korku/romantik filmi. 3 oscar 12 ödül sahibi filmin imdb puanı 7.5 görsel

Aşkla kanın, romantizmle vahşetin, kırmızı ile ışığın, korku ile gerilimin mükemmel harmanı. Müzikleri, renk kullanımı, kamera açıları, sahne geçişleri, doğal efektleri tek kelime ile harikadır. Özellikle dracula'nın giydiği kıyafetler enfes, gary'ciğimin çekiciliğine çekicilik, karizmasına karizma katmıştır. Saçından ses tonuna kadar her şeyine hayran bırakıyor, böyle kan emiciye can/kan ne varsa hepsi kurban olsun..
Keanu reeves'in tepkisiz ve etkisiz eleman performansı dışında oyunculuklar muhteşemdir, zira keanu "oyunculuğumu beğenmedim, kendi sahnelerimi izlemeye dayanamıyorum" demişti.

Winona ryder, coppola onu çok zorladığı için bir daha kendisi ile çalışmayacağını belirtmiştir. Filmin başında ölü olan winona gözlerini kırpıştırır, görünen o ki coppola yeteri kadar zorlamamış *

gary oldman gelmiş geçmiş en asil, en karizmatik, en romantik dracula olmuştur. Ses tonu ve bakışları çok çekici, see me now deyişi akıllara zarar görsel
Onu izlerken, Kana susamış bir ucubenin aşkına gıpta ediyor insan. Mina olmak, öyle ölümsüz bir aşkı yaşamak istersiniz..

Her sene mutlaka izler, sonuna hüngür hüngür ağlarım. gary oldman öyle enfes bir oyuncu ve o kadar karizmatik ki, sadece bakışlarıyla bile büyülüyor insanı. Onu izlerken Adeta hipnotize oluyorum..
ilk izlediğimde çocuktum ve dracula'nın o tüy ürperten gülüşünden korkmuştum görsel
Filmde gerçek vampirlik, kana susamışlık çok güzel yansıtılmış.

Şimdi ortalıkta pudralı edward'ı göklere çıkaran ergenleri gördükçe midem bulanıyor, şu güzelim filmi izleyip gerçek vampir nasıl olurmuş görsünler. Twilight çekildi vampirlik bozuldu..
harikulade bir film. teen wolf, being human gibi takma dişleri görünen çakma vampirlerin olduğu Saçma diziler, yada yazarın belirttiği gibi pudralı edwardcığımın oynadığı gram korku içermeyen vasat filmler gibi değildir. korkarsınız abi. gary oldman o bakışlarıyla sizi ürpertir. harbiden içiniz kamaşır.
kesinlikle bir şaheserdir ve ölmeden önce izlenecek filmler listesine muhakkak eklenmelidir.
(bkz: interview with the vampire) ile birlikte favori vampir filmimdir. Arasira açar izlerim, canının sigara çekmesi gibi birsey amk benim için. Vampir kültünü alacakaranlık la tanıyanlar bilemez yani gerçekten anlayamazsınız olum bu baska birşey.
muazzam bir film. o kadar söylüyorum. enfes. bir keanu reeves, winona ryder, gary oldman, anthony hopkins kolay yetişmiyor, kıymet bilmek lazım. özellikle gary oldman bulutlara yükselmiştir bu filmde.

görsel
sevgiler.
Hikayesi, kurgusu, müzikleri, kıyafetleri ve özellikle oyunculukları ile bu zamana kadar yapılmış en iyi Dracula filmi. Malumdur bu hikaye fantaziye uyduracağım diye absürd bir hale sokulur ve filmden hiç bir tat alamazsınız ama bu film hem hikaye örgüsü hem karakterler olarak öyle iyi bir kalıba oturtulmuş ki bir an olsun yadırgamıyor izledikçe zevk alıyorsunuz.
Filmi sevenlere de aynı kalitede olan başka bir uyarlama " Mary Shelley's Frankenstein (1994) " filmini de izlemelerini öneririm.

https://www.planetdp.org/...leys-frankenstein-dp15724