hüseyin nihal atsız'ın ölümsüz eseri. bugün tesadüfen ilk baskını buldum hemde çok ucuz miktara.
çok şansılıyım bugün. * http://hizliresimyukle.com/image/E8
Bugüne kadar okuduğum en akıcı tarihi romandır. Yazarı aşırı milliyetçi biri olsa da bu kitabın siyasi bir tarafı yoktur. Göktürk tarihini ve Kür Şad ihtilalini merak eden her düşünceden insanın rahatlıkla okuyup haz alacağı bir romandır.
En sonra ölüm kızı onun eline bir sağrak sundu. Kür Şad bu acı sağrağı gözünü kırpmadan içti. Atının yelesine kapandı. Başını dayadı. Sağ elinde kılıç hâlâ sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu.
Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti.
Ölmüş, fakat yenilmemişti...
atsız'ın dedemkurkut diliyle yazdığı şiir tadında bir kitap. insanı türk olmanın gururıyla göklere çıkartıyor. ihtilali kürşat'la beraber yapıyorsunuz . okurken nefesinizi kahramanlarla beraber alıyorsunuz. ve kitabı bitirmeden uyumak istemiyorsunuz.
hüseyin nihal atsız'ın göktürkler'in dağılışını ve kür şad ihtilalini gayet sürükleyici bir şekilde işlediği romanıdır. siyasi bir kitap değildir. çoğu insan yazara ya da kitabın ismine ön yargılı bir şekilde yaklaştığı için kitabı okumaktan kaçınabilir ama ön yargıların insana kazandıracağı bir şey yoktur; genelde kaybettirir. okumadan ön yargılarla yaklaşmayın derim.
--spoiler--
... Kür Şad, ölmüş Çinli yığınları üzerinde tek başına Çin kağanlığına karşı vuruşuyordu. Yalın kılıçtı. Börkü düşmüş, kaftanı parça parça olmuştu. Göğsü açıktı. Göğsünden, alnından, yanaklarından, boynundan kan sızıyor, fakat o yine vuruşuyor, dövüşüyor, çarpışıyordu.
O şimdi yarı tanrı gibi bir şeydi. Ölümü de başka türlü olmalıydı. Kırk kahraman birer birer düştükten sonra o hâlâ ayakta idi. Uzun saçları omuzlarında uçuyor, gözleri kıvılcımlar saçıyor, kolu yıldırım hızıyla kalkıp iniyor, her inişte bir Çinliyi deviriyordu.
En sonra ölüm kızı onun eline bir sağrak sundu. Kür Şad bu acı sağrağı gözünü kırpmadan içti. Atının yelesine kapandı. Başını dayadı. Sağ elinde kılıç hâlâ sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu.
gerçeklerle kurguyu harman edip bozkır kültürüne ışık tutan kitap. başyapıt. yüzüklerin efendisi gibi kurmaca fantastik edebiyatın gerçeğini atalarımızın yaşadığını bize söyler. filmi neden çekilmez anlamak mümkün değil.
bir türk evladı olarak 2.kez okumayı kendime görev saydığım atsız atanın başucu kitabıdır.şu anda kitabın 310.sayfasındayım.okuduğum hiçbir kitaptan bu kitaptan aldığım zevki alamadım.
atsız'ın bence 1 numaralı romanıdır. insanı alıp sürükler ötüken'e götürür. insan kendini göktürk ordusunun bir çerisi hisseder. sonundaysa insanın tüyleri diken diken olur ürperir. çünkü artık okuyucu sıradan bir çeri değil kürşad'ın ihtilalcisidir. o yağmurlu, fırtınalı günde çin sarayını basmaya giden bir ihtilalcidir artık. köprü yıkılır ırmağın kenarındaki dövüşteyse kanı çekilir insanın. hayatının son anlarını yaşayan bir türk olarak uçmağ'a varmadan önce amacı götürebildiği kadar çinliyi yanında götürmektir. son sayfalara doğru okuyucunun tüm vücudu gerilir. artık bir ihtilalci değil kürşad'ın kendisi olmuştur okuyucu. ve atının üstünden düşmeden uçmağ'a varır kürşad.
haddi zatında roman olmasına karşın ülkemizde mein kampf ve das kapital ile beraber en fazla önyargıya uğrayan kitaplardan biri, şahane bir kurgudur. hem anlatımı ile hem de kurgusu ile hayretler içinde tek nefeste okuyup çıkar insan. ayrıca içerisinde bir çok kök türkçe kelime barındırır.
dünyadaki diğer örnekleri gibi *** sağlam kurgulanmış bir romandan şaheser nitelikli filmler çıkarmak mümkün. bozkurtların ölümü ve bozkurtlar diriliyor gibi kült konulu romanlar neden işlenmez, yatırım yapılmaz anlamış değilim. trt her yıl ülke reklamı için ayırdığı bütçenin yarısı ile oscar adayı bir filme ön ayak olabilir. olabilir de, olur mu muamma..
konusu gelmişken şöyle bir göz atalım beraber. yaratılış destanı, ergenekon destanı, manas destanı, alp er tunga destanı, büyük hun imparatorluğu gibi konular terminoloji gereği sadece türki soya mensup insanların değil; tüm dünyaya mal olmuş ve dönemlerini etkilemiş birer destan-olay iken bunca malzemenin kullanılmaması insanlık adına üzüntü verici. arapların "su akar türk bakar" deyişini haklı çıkarıyor bir yerde. biz ise cihan imparatorluğu'nu bile işleyen yapıtlarımızda senaryoyu harem'den çıkaramıyoruz. ya hepimiz hakkaten abazayız ya da senaryo toplum mühendislerince özel olarak hazırlanıyor.
sonra da genç nesil köpek gibi banklarda sevişiyor-sevişme hayali kuruyor diye kara kara düşünürüz.*