bugün

bir şehri sevmeme, o şehre gıcık olma durumdur.

istanbul'dan nefret ediyorum ben. memleketin neresinde hırsız, uğursuz bir tip varsa, sanki sözleşmişcesine istanbul da buluşmuşlar gibime geliyor. tamam; pislik her yerde mevcut ama istanbul ayrı bir pislik yuvası olmuş; pezevenginden torbacısına, gaspçısından yankesicisine, tecavüzcüsünden mafyasına, değnekcisinden balicisine kadar hepsi istanbulda; istanbul sokaklarında. başınıza heran bir şey gelebilir; paranızı, canınızı en önemlisi götünüzü kaptırabilirsiniz alimallah, çok dikkatli olmak gerek.

ne zaman yolum istanbula düşse bir haller olur bana; paranoyaklaşırım, karakterim değişir, çok dikkatli bir insan olurum, tanımadığım kişilerle konuşmam; selam vemem, selam almam. zaten daha önceden yazmış olduğum bir bar çıkışı vukuatımız var ki; iyice ayar etmiştir beni istanbula karşı.

gün geldi istanbula düştü yolum; düştü derken bir arkadaşın yanına gittim; göreyim çakalı diye. neyse bir iki gün içtik sıçtık filan derken; arkadaşın işte olduğu bir gün telefonum çaldı. telefonum o kadar seyrek çalar ki benim şaşırdım; kim arıyor merak ettim, kimse sevmez aramaz beni çünkü. açtım telefonu bankadan arıyorlarmış, "ne vardı" dedim, "kredi ödemenizin günü geldi bilgilendirmek için aradım" dedi karşıdaki kadın, "yahu bir hafta sonra değil miydi onun ödemesi" dedim, " hayır son gün bugün" dedi. "hay amına koyım" dedim içimden, dışımdan da "teşekkür ederim halledecem ben bugün" dedim; kapadım telefonu. unutmuşum işte, ben bir hafta sonra sanıyorum, teleşlandım birden, az para değil, şimdi günü geçecek dünyanın faizini sokacaklar bana; biliyorum. ama ben kendimi bir hafta sonrasına göre ayarlamıştım; cepte o kadar para yok, ne yapsam ne etsem iye düşünürken aklıma geldi aradım arkadaşımı;

- abi bana acil para lazım bankadan aradılar
- ne kadar lazım abi
- şu kadar, ben sana önümüzdeki hafta veririm
- tamam hacı sorun değil de nasıl verecem ben sana, ben şuanda otogar tarafındayım gel buraya al
- tamam geliyom ben şimdi hemen

neyse çıktım hemen; otogara doğru yollandım. birara kayboldum sanırım ama sonra buldum yine yolumu; o ara telefon çaldı, baktım arayan arkadaş. "nerdesin oğlum seni bekiyorum" dedi, "yoldayım lan bekle" dedim. "abi benim acil işe dönmem gerek, bak ben burda halim diye bi adbiye bırakıyorum parayı ondan alırsın" dedi. "lan oğlum manyak mısın, ne bırakıyon elin adamına parayı bekle işte 10 dakkaya ordayım" dedim. "yok abi ...otobüs firmasında çalışıyo bu abi, merak etme gel al ondan parayı akşam görüşürüz", bir şey dememe kalmadı kapattı telefonu.

yahu bu nasıl bir gerizekalılıktır kardeşim, elin adamına para emanet edilir mi lan, hele ki istanbul gibi bir yerde yani. panikledim birden, allah bilir nasıl bir adam buldu bizim salak. baya tırstık bir şekilde ulaştım otogara söylediği firmaya gittim, halimi sordum gösterdiler, gittim yanına "abi bizim bir arkadaş sana para bıracaktı" dedim.."msd sen misin" dedi, "evet" dedim. "bıraktı koçum" dedi cebinden çıkardı paraları verdi bana..teşekkür filan ettim yola koyuldum, ulan nasıl utandım ama adamın günahını almıştım boş yere. adamın tipini görsen uğursuzun teki dersin, aydemir akbaşa benziyordu adam ama solaryuma girmiş hali onun, birde sakalı var; pis bir tipi vardı ama demek ki normal bir insandır.

neye gittim ben bankaya , bankoya yaklaştım anlattım durumu verdim parayı kadına. kadın bir bana paktı bir paraya baktı "bir saniye efendim" dedi. bir dakka sonra koruma geldi yanıma. "ne oluyor filan" dedim kadın "bu paralar sahte efendim" dedim.."nasıl olur kardeşim" dedm aldım baktım paralara sahte cidden, böyle çok belli olmuyor ama dikkatli bakınca sahte olduğunu anlıyorsun. "hay amına koyım" dedim, otogardaki adam bana sahte paraları vermişti. anlattım durumu ordakilerede allahdan anlayışlı insanlardı, karakola gidecektim, bankanın korumasıyla birlikte gittik. uzatmıcam, gittik karakola, arkadaşımıda aradım; "hemen geliyorum" dedi, anlattım ordakilere durumu, hemen ekip arabasıyla gittik, gösterdim adamı, aldılar karakola geri döndük.. odaya aldılar bizi, beni oturtu polis, halim ayakta. anlattım durumu tekrardan. adam gayet sanki "demek ki başkasıda bana sahte para vermiş" dedi. komser kızdı biraz buna, küfür filan etti. bu halim denen çakal sonradan "yahu tamam komserim madem olay bize patladı biz veririz arkadaşın parasını" dedi; aklınca olaydan sıyrılacak. açıkcası benimde işime gelirdi; adamın tipine bakınca pek bulaşmak istemedim, versin paramı siktir olup gideyim istedim. "tamam o zaman ver paramı abi kapatalım olayı" dedim.

o sıra bizim arkadaş girdi içeri; naıl telaşlı görmeniz gerek. o datanıttı kendisini komsere, ben "abi tamam olayı hallettik biz arkadaşıda başkası dolandırmış ama abi parayı verecek yinede" dedim. sanıyorum ki olay kapacanak; basıp gideceğiz. yanlış sanmışım, bizim arkadaş kendisinden beklenmedik bir tepki verdi;

a: arkadaş k: komser b: ben h: halim

a: ne demek ya, salak mıyız biz kardeşim adamlar resmen dolandırıcı, neye cezaları çeksinler
k: kardeşim adam benide dolandırmışlar diyor
b: tamam abi uzatmaya gerek yok bencede ( ulan siktir et alalım paramızı gidelim işte)
a: olur mu abi öyle şey, uğraşacam ben bunlarla, bırakmıyacam peşinizi
h: kardeş akıllı ol
k: sen konuşma
b: abi deli misin ya ne uzatıyosun
a: bırakmam abi peşini ben bu olayın, bitirecem bunları ben, çökertecem sizi, ergenekon gibi çökertecem sizi ben

adam çoştu arkadaş, ben paramızı alıp gitmenin derdindeyim adam gaza geldi. hayır bunu görende çok doğru düzgün bir adam sanacak bunu; bildiğin dalyarak lan tanıyorum yıllardır. bu arada kapı çaldı; halim in arkadaşlarıda duymuşla olayı geldiler. içeri iki kişi girdi; görmelisiniz, çakal desen çakal değil, it desen it değil, gece yolda görsen yolunu değiştirirsin. amına koyım. ulan benim götüm üç buçuk atıyor, hadi halim i geç, bu adamlar bırakırlar mı lan bizi. "abi hadi gidelim" dedim bizimkinin kulağına, demez olaydım, götveren nasıl gaza geldiyse ayapa kalktı birden; "bunların hepsi çete komserim, hepsini tıkın içeri bunların, salmayın sokaklara" demez mi. içeri girenlerin gözü bize dikildi direkt, ben sıçacam altıma birazdan. komser "sakin ol delikanlı dedi, otur yerine sen" dedi. olayı tekrar anlattı komser, sonradan gelenlerde halim i söylediğini söylediler, "verelim paralarını" dediler. bizimki bir iki çıkış daha yapmaya kalktı ama allahdan komser kesti bunun sesini.

-"verin çocukların parasını kapatalım bu olayı" dedi.

sonradan gelen adam cebinden bir tomar para çıkardı verdi bizim paramızı. sonra komser bize "hadi siz çıkın" dedi, onlara " siz bekleyin" dedi. ben teşekkür filan ettim, kalktık ayağa tam çıkacaz, bizim eleman döndü adamlara "bu iş burda bitmedi bunu bilin" dedi. yapıştım yakasına çıkardım. ulan dışarı bir çıktık, meğer sadece iki kişi gelmemiş sonradan; yedi sekiz kişi var dışarda, tipler yine mükemmel ötesi. bizimkisi adamlara dik dik bakıyor, ben eğdim kafamı girdim bunun koluna çıktık dışarı. ıçacam ibnenin ağzına ama kendimi zor tutuyorum. neyse bindik arabaya yollandık, dikizledim arkamızdan birii bakıyor. "ulan inşallah plakasını alıyorlardır şunun" diye geçirdim içimden; güzelce bir dayak yesinde aklı başına gelsin istedim. sonrada buna bir güzel kaydım bunada; "ne bokuma dayılık yapıyon lan" dedim; "ne yapacaktık oğlum, kimseye hakkımı yedirmem ben" dedi..."hakkını sikeyim senin dedim, inşallah bulurlar seni de ağzına sıçarlar senin" diye de ekledim. "ulan geri zekalı niye veriyosun o zaman sen tanımadığın adama para" diye salladım, "ne alakası var oğlum" dedi...aslında çok alkası vardı; beş dakka daha bekleyebilseydi beni bunların hiçbirisi gelmeyecekti başımıza.

bulmadılar tabi bunu, ben olsam kesin bulurlar bir temiz döverlerdi beni amına koyım.işte böyle kardeşim, sevmiyorum istanbulu ben. belkide problem istanbulda değil bendedir; travestiler*, kalpazanlar, mafya babaları, belki de ben çekiyorum böyle şeyleri üzerime.
eger o sehre gelme tercihi kisinin salt kendisine ait degilse üstelik, icindeki nefret gün gectikce büyüyerek kisiyle beraber artik yasar hale gelir.
bir şehri sevmemenin nedeni bazen o şehirli kişi veya kişileri sevmemek olabilir. örneğin üvey dedeniz adanalıdır ve siz çocukken babaanneniz kendi kuyruk acısından(kendisi bir cins köpek olduğundan doğaldır kuyruk acısı) laz olan asıl dedenizi ve lazları devamlı kötüler adanalıları yüceltir. gıcık olursunuz laz damarınız kabarır kadındanda üvey dedeniz olacak gereksiz şahıstanda adanalılardanda nefret edersiniz. taki bir adanalıya aşık olana kadar. işte film orda kopar.
bir şehirden nefret eden kişiye konstantinos kavafis in şehir adlı şiiri tavsiye edilir.
maalesef (bkz: ankara)
istanbul.
Nefret yok da istanbul’dan dönüşü çok seviyorum ben. Hele o bolu dağını tırmanış yok mu beni benden alıyor.
Nefret ne kelime. Ankara denince kusma geliyor.
Benim gibi birçok insanın Ankara demesinin bir hikmeti olmalı.
Gayet olabiliyor misal Ankara benim için hiç hoş anılar barındırmayan bir şehir üniversite okuma hayaliyle gidip şerefsiz hocaları nedeniyle üniversiteyle davalık olup gerisin geri evime döndüm ha birde bu şehirde askerlik yaptım bence nefret etmek için geçerli sebeplerim var.
istanbul'un tamamından değil de Fatih'ten nefret ediyorum efendim. Bir gittim sanki Arabistan'a geldim duygusuna kapıldım. Her yerde arapça tabela, her yerde Arap.
Aslinda hicbir sehirden nefret edilmez. insanlarindan nefret edersiniz.
(bkz: ankara)
(bkz: ankara)

Ruhumu teslim edeceğime inandığım yerdir, büyük pişmanlıktır.
Neyseki geçmiştir.
adanadan nefret ediyorum.
şehir değil ilçe sayılır mı diye düşündürendir.
her yerden nefret ediyorum.
Sana yaşattıklarından, hissettirdiklerinden, sokaklarından, sokağından geçen insanından, havasından, suyundan iliğinle kemiğinle nefret etmek.

Şehrin adını duyunca bile tüyler ürperir, mideye sancı vurur.
Kırıkkaleniin anaskm.