https://galeri.uludagsozluk.com/r/2007186/+
Şu sahneyi tablo gibi göstere göstere çekmişler. Bayıldım.
Tam bir Fransız işi; kıpır kıpır aynı zamanda hüzünlü, finaliyle insanı kedere boğan bir film.
Gereksiz bir uzunluga sahip film. Bazi sahneler oyle sacmaydi ki resmen vakit kaybettigimi hissettirdi; sahneler atlanarak ortalama bir bucuk saatte bitirilebilir.
Asıl ismi 37 2 le matin olan filmin ana karakteri, betty.
Ve aynı zamanda bir kitap.
Sevilen insanla Küçücük bir Bungalov yaşantısına insanı özendiriyor.
Ayrıntı'nın yeraltı edebiyatı serisinde bastığı sanırım bulunmakta artık pek zorluk yaşanmayacak kitap. En beğendiğim kitaplar arasındadır. Filmi şimdi izleyeceğim.
Bu filmi baya once izledim ve yazmadan once cok dusundum film hakkinda.ne yazsaydim bosa gidecek diye dusundum. Bu filmi fatih akinin umutsuz asklarla ilgili yaptigi bi roportajda duydum. Sordular fatih akina duvara karsidaki umutsuz aska esdeger filmler var mi diye? O da 4 film soyledi ve iclerinden biri betty blueydu. Diger 3 filmle birlikte bunu da izledim ve beni en cok betty etkiledi. Film hakkinda hala yorum yapamadigimin farkindayim cunku yazamiyorum. Film ne naif bi filmdi ne de abarti. Ne bi sey anlatma cabasindaydi ne de anlatmama. Bazen dogaldi bazen degil. Iste boyle devam etti ve bu kafa karisikligiyla bitti. Tek emin oldugum konu film cok guzeldi . Umarim bi gun gercekten guzel bir seyler yazabilme olgunluguna erisebilirim.
Sözlük sayesinde okumayı kafaya koymam neticesinde iki gündür ankara'nın altını üstüne getirmeme sebep olan ve an itibariyle bulmuş olmanın verdiği keyifle tütün ve çayıma ayrı bir tat veren eser. Umarım güzeldir.
Edit: hırsımdan gidip filmini de aldım. Bugün filmini izleyip daha sonra okuyacağım.
betty'nin kontrolsüz davranışları, durmak bilmeyen iç sesi, hırçınlığı, sürekli ismini duyduğum "borderline"nın nasıl bir illet olduğunu anlamamı sağlıyor bu film sayesinde. betty'nin tüm anormalliklerine, zaman zaman korku uyandıran çılgınca davranışlarına rağmen zorg'un bitmek bilmeyen sabrı aşkının büyüklüğünü gösteriyor insana. ben bile şimdi ne yapacak bu kadın diye korkuyla beklerken adamın böyle ne zaman ne yapacağı belli olmayan, çılgın, sorunlu bir kadını çocuğunun annesi yapmak istemesi; onunla korku dolu, belirsiz bir geleceğe düşünmeden atlayabilme cesareti takdire şayan.
ama herkese göre değil bu film. hani özendiğimiz aşkları bize sunan filmler vardır ya izledikten sonra kendi hayatımızı sorgularız. öyle olamadığımız için üzülürüz. işte bu film öyle değil. bu film; hikayesi, karamsar havasıyla insanı üzüyor fakat aynı şeyleri yaşamadığımız için sevindiriyor bizi. ancak gerçek aşkın ne demek olduğunu da gösteriyor. ve kendisine uygun tasarlanmamış bir evrende yaşamaya mecbur insanların yaşadıklarını bir nebze anlamamıza yardımcı oluyor.
kitabı da vardır.
"duvardan atlarken liflerini koparan ve ayağa kalkmaya çalışan vahşi bir attı. çayır sandığı şey kasvetli bir ağıldı."
yer altı tadında bir romantik hikayedir. kahramanlarından birinin duygularını sonuna kadar yaşayan abartılı cesurlukta psikopat bir kadın olması diğerininse dünya boş pompala coş hayat felsefesiyle yaşayan vurdumduymaz sakin bir adam olmasıyla ateş ve su gibi birbirini yok eden ama tutkuyla seven bir çifti anlatır.
kitabı okurken rammstein-feuer und wasser fon müziği yapılabilir.
--spoiler--
bu kuşagın en hoş tarafı, esaslı bir yalnızlık ve nesnelerin derin anlamsızlıgı konusunda oldukça deneyimli olması.ne mutlu ki hayat güzel.
--spoiler--
Kitap bittiginde sunu dedim.. Bir gün bir kadini bu adam gibi sevebilir miyim ? Iki siradan insanin aslinda son derece basit yasam kurgusu icerisinde öyle akil-almaz bir ask var ki tüm gücünü gercekciliginden aldigini belirtmeliyim. Hayatimda ilk defa bir erkegin bir kadina olan tutkusunu kiskandim.. Bir adamin bir kadini gercekci bir sekilde sevisini gördüm, olmaz dedigimin olabilecegine inanc getirdim. beni artik az cok bilirsiniz, gercekdisi olan her sey cok fazla etkilemez ama o kadar gercek ve o kadar güzel bir sevgiydi ki inanamadim, hayran kaldim ve kendi icimde dönüsüm de bu kitap ile baslamistir.. Üstelik hani diger tavsiyelerin aksine hayatinda hic kitap yüzü acmamis bir insanin dahi rahatlikla okuyabilecegi sadelikte bir dili olan muhtesem bir philippe djian eserinden bahsediyorum ben size..
Uzunca süre asik olamadan ama asik olmaya asik bir sekilde gecirdim ben vaktimi. Cok fazla iliskiler olmasi cok insana keyifli gelse de tutkusuz iliskiler agi genelde cok da hos degildir. Bir insani sevmeyi bir süre sonra beceremedigimi düsünmeye basladim. Sevmek, asik olmak gercekten cok zormus. Eskiden bir bakisa dikerdim ben ask masallarini ama birden cok zorlasti. Olmuyordu hep.. Hepsinde bir kusur, hepsinde bir sorun vardi..
Cok sonra farkettik ki sorun onlarda degil benim bakis acimdaydi ve Betty Blue tek basina bunu bana göstermistir ve o denli yikici etkisi vardir yasamimda zira bir arayis son bulmustur bu kitabin sonunda..
Ben bu modern dünyada benim kafamin icerisine sokulmus gercekdisi kimliklerin farkinda degildim. Coktan asik olmusum ama bu dünyada karsiligi yokmus aslinda. Bazen o tutkuyla bagimli oldugum karakterler ile disarida gezinen iki bacaklilar arasinda ortak bir payda üzerinden biraz ileriye gittigim olsa da yakinlasmanin sonunda tanidigim gercek insan ile kafamdaki uyusmayinca hep ayni aci son ile karsilastik. Gercekten, yüzde yüz ciplak bir sekilde karsida duran insani sevmek inanin bana sanildigindan cok daha zordur.
bir insani sevebilmek icin onu tanimalisiniz. Onun size saf halini sunabilmesi icin sizin varolan gercege katlanabilme gücünüz olmasi gerekiyor. Cinsiyeti önemsiz partnerler cokca zaman sikayet eder sahtelikten ya da binbir türlü kendisini farkli göstermek isteyen tipolojilerden.. Oysa garip garip isteklerle onlari bu yöne dogru ittiklerinden habersizdirler. hemen hepsi bir kabul edilme ugrasisi icerisinde oldugundan cok baska bir role soyunma hevesinde olmasi, saf varliginin kabul edilmeyeceginin farkindaligindandir. neyse o oldugu vakit kabul edilmenin imkansiz oldugunun bilincindeler.. Benim yillar yili insanlari kabul etmeyip kendi kafamin icerisinde filmler, kitaplar ve daha baska araclarla cok baska insanlarin yaratilip onlara sevdalanip gercegi, gercek insanlari distalamam gibi bir sey bu.. Betty Blue, gercek bir insanin da sevilebileceginin kitabidir ki üstelik öyle güzel bir sekilde ki..
Sevme becerisi karsidaki insanin özelliklerinden bagimsiz insanin kendi bakis acisinda gizlidir. Betty Blue kitabinda isminin hicbir yerde gecmedigi o muhtesem adam bir kadini oldugu gibi seviyor, tüm sacmaliklariyla bütün yapip gercek bir insana asik oluyor. Ötekiye göre kusur olan Betty Blue'nun her ayrintisi onun kendi mükemmelinin parcalarini olusturuyor. Bir adam bir insani sevebiliyor, isin özü budur, karsidaki insandan bagimsiz gelisiyor aslinda..
philippe djian'ın yarattığı tapılası bir roman karakterinin, Béatrice Dalle'in oyunculuğuyla birleşimden ortaya çıkan olağanüstü bir ad "Betty Blue". Romanın ve film uyarlamasının başarısı Betty Blue'yu bizim sıradan dünyamızdan uzakta tutar. Romanın görsel hafızası o kadar geniştir ki film bu hafızanın üzerine Jean-Jacques Beineix tarafından başarılıca oturtulmuştur. Böyle bir kadın dünyaya bir kez gelir ve ona aşık olma hakkımız sadece bir kezdir.
underground edebiyat, underground edebiyat, diye tutturanların mutlaka ve mutlaka okuması gereken bir kitaptır. bana, ' kasabının en güzel kızıydı'yı hatırladır.
kitabın ve filminin orijinal ismi "37°2 le matin" * olan eser. fransa'nın bir banliyösünde yaşayan ve bungalowların bakımından sorumlu zorg ile borderline bir kız olan betty'nin "yırtıcı" aşkını konu alır. tutkunun, aşkın en karanlık hallerini okuyucuya hissetirir ve okuyanı acıtmaktan çekinmez.
yine philippe djian imzalı "eşiktekiler" betty blue'nun devamı niteliğindedir. ancak "betty blue" kadar vurucu değildir.
philippe dijan'ın romanından uyarlanan ve birebir romanın tadını veren, dudak uçuklatan, ağlatan, güldüren, hırslandıran, sonra öylece düşürüveren muhteşem film.