51.
-
nâbi olamaz her güle bir bülbül-i mahsûs
cânân olur ammâ olamaz cân müte'addid
(ey nâbî! her güle bir bülbül mahsûs olamaz, cânân çokça vardır ama cân çok olamaz.)
(bkz: Nabi)
52.
-
Derdim nice bir sînede pinhân ederim ben
Bir âh ile bu âlemi vîrân ederim ben
Nef’î.
53.
-
şarâb-ı aşkını nûş ettir yâ rab
içelim im’ânla bayrâm edelim
“irci’î” hitâbın gûş ettir yâ rab
göçelim îmânla bayrâm edelim
AŞKÎ'ye bezl eyle sen dîdârını
Lutfunla sevindir ben dildârını
Firdevs-i âşiyân eyle dârını
Açalım ihvânla bayrâm edelim
aşkî/ (bkz: muzaffer ozak)
54.
-
Dost bi-vefâ, felek bi-rahm, devran bi-sükûn.
Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali' zebûn!
(bkz: Fuzuli)
Anlamı; “Dost vefasız, felek acımasız, dünya karışık
Dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, talihim âciz”
55.
-
bir yar arardım tab'ıma muvafık
muvafık sandığım yar çıktı münafık.
56.
-
Ol ganiyim ki bu bâzâr-ı fenada feleğe.
Metelik vermek için bende bozukluk yoktur.
hafız yusuf ararat.
57.
-
Âteş-i aşka düşelden beri bildim bunu kim
Vâ'izin nâr-ı cehennem dediği firkat imiş
(aşk ateşine düştüğümden beri bunu bildim
vaizin cehennem ateşi dediği ayrılık imiş).
usuli.
58.
-
Ey gönül bir derde düş kim anda dermân gizlidir
Gel karış bir katreye kim anda ummân gizlidir
Ey gönül! Öyle bir derde düş ki içinde derman gizli olsun.
Gel, öyle bir katreye karış kî içinde umman gizli olsun.
Eşrefoğlu Rûmî
59.
-
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dil-ber mi yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok
Bu şehirde aşka kabiliyeti olan gönül mü yok ya da sevgili mi yok?
Mecliste sarhoş olmadığına göre acaba şarap mı yok, kadeh mi yok?
Şeyhülislâm Yahyâ
60.
-
Her çi reft ez-ömr yâd-ı ân be nîkû mî-konend
Çehre-i imrûz der-âyîne-i ferdâ hoşest
Ömürden geçip giden ve geriye kalan her şey
güzel bir sûrette anılır.
Bugünün çehresi, yarının aynasında güzeldir.
Sâ’ib-i Tebrîzî