Ben öyle bir insan mıyım diye tekrar eden gülümsemesini özlediğimiz yavuz hırsızımızın leyla ile mecnun dizisinde söylediği günlerdir beynimde dönüp duran söz öbeği.
Ama cevabı... Felsefede cevaplardan çok sorular önemlidir ya o misal. Neden severiz? Neden Dünya'da milyonlarca insan varken tek bir kişiyi severiz? Neden ona delicesine bağlanırız? Neden birini zorlasak da sevemeyiz?... Neden bizi sevmez neden!??!?
Karışık siz ağzınızla kuş bile tutsanız aha anladı bence dediğinizde bile farkında olmayabiliyor hayat işte. Onun için her şeyi yapabileceğinizi anlamıyor ki, her gece şiir yazdığınızı anlamıyor, her gece ona milyonlarca yazı yazdığınızı da. Ama o da haklı nasıl farkına varsın ki sevmiyorsa hem ne yapabilir zorla mı neyle alakalı ki sevmek neden birini severiz? yine de tek bir soru kalıyor hep dilinizde hep. Herkese soruyorsunuz her efkarlandığınızda ona diyemeseniz bile, aslında sözcükler ağzınızdan çıkmak için sabırsızlanırken... "Neden sevmedi beni, oysa ben o istese onun için her şeyi yapardım yoksa bu yüzden mi olmadı... Her hali kabulümdü benim tipi de önemli değildi ki gözümde artık..."
leyla ile mecnun dizisinden bir repliğin başlangıç sözleridir. *
"beni neden sevmedin?
niye yetmedi seni bu kadar sevmem?
senle uyanıp, senle uyuyakaldığım için mi?
hayallerim, hatıralarım, rüyalarım sen dolu olduğu için mi?
sen üzülsen en çok canı yanacak olan kişi ben olduğum için mi?
sensiz eksik hissettiğim için mi?
en ihtiyacım olan kişi olduğun için mi?
senin en ihtiyaç duyduğun insan olmak istediğim için mi?
söylesene neden sevmedin beni?"
marifet, sormadan sevebilmekte denilesi sorudur. maksat, sevgiye sahip çıkabilmektedir.
severken karşılık beklemek kuru bir alışveriştir belki de; fakat bu sevilme isteğine hakkımız olmadığı anlamına gelmez. allah ne hikmettir ki aşık' ın maşuk' undan aşkı esirgemiştir. aşıklar ise ya hep sevilmek, ya bu dertten kurtulabilmek ya da bu acının içinde zevkten boğulmak istemişlerdir.
cevap alınamayacak sorudur. sorulmaması gerekir ya dayanılamaz sorulur.
---------------
o zamanlar anlamamıştım. toydum. sanki sorarsam kendimde eksikliği öğrenecektim. neyi yanlış yapıyordum acaba?
çıktığı çocuklarla kıyaslıyordum kendimi. evet onlar sporcuydu ama ben onların sporcu olduğu takımın kaptanıydım. onlar derslerinde iyiyse ben okulun derece öğrencisiydim. onlar yakışıklıysa ben de hiç fena sayılmazdım.
ayrıca ben espriliydim. ben espri yapardım "o" gülerdi. öyle güzel gülerdi ki içim erirdi. güldükçe gözleri kısılırdı görünmezdi. ama ben bilirdim ki o gözler bir yerlerden bana bakıyor. ışıl ışıl parlayarak.
bana güvenirdi. bilirdi ki ben onun için gözümü karartırım. ondan rahatsız eden biri oldu mu bana söylerdi. o süt çocuğu erkek arkadaşlarına söylemez bana söylerdi. ben de gider önce rahatsızlık veren kişiyle konuşurdum. bu konuşma işe yaramayacak olsa ikinci de dövmeye/dayak yemeye gideceğimi anlarlardı. ikinci konuşmaya gerek kalmazdı...
dertlerini benimle paylaşırdı. öğüt verdiğim zaman dinlerdi. ailesi de beni çok sevmişti. hatta annesi komşularına "müstakbel damadım" diye tanıştırırdı. en sevdiğim yemekleri yapar beni ağır misafir olarak eve çağırırdı. gururum okşanırdı... ailesinde herkes beni çok sevdi. bir tek o hariç. aslında o da çok sevdi ama benim istediğim gibi değil. benim onu sevdiğim gibi değil...
sonra anladım, bu sorunun ona niçin aşıksın sorusu kadar saçma olduğunu. beni neden sevmedin sorusuna cevap verilemeyeceğini. ne cevap verilse beni tatmin etmeyeceğini. ne zaman benim için herşeyi yapacak kızlar beni sevmeye başladı ama ben onları sevmedim, istesem de sevemedim. o zaman anladım. kendimi sordum onu neden sevemiyorsun diye o zaman anladım.
sormamak lazımmış. düşünmemek lazımmış. sevmek hele hele o yaşlarda sevmek bir anmış. o an kaçarsa ne kadar didinirsen didin kendini sevdiremezmişsin.
daha da acısı didinerek elde ettiğin kız senden fazla didinen ya da senin verebileceklerinden fazlasını verecek birini bulduğu anda kolayca satarmış. allah'tan bunu görerek anladım. yaşayarak anlamadım. yoksa dayanamazdım.
eski sevgilinin yüzüne değilde yapayalnız kalındığımda sigarayla beraber kendi kendime söylediğim söz. cevap veren olmuyor, cevabı yokmu yoksa bu sorunun?
zaman zaman karşımızdaki insana sorduğumuz bencilce bir sor cümlesi. insan sevince karşısındaki insana da kendini sevdirebileceğini düşünür ama nazım hikmet olayı özetlemiş.
(bkz: tahir ile zühre)
bu aralar çok kullandığım cümleye çıkan başlıktır.
ben seni seviyorsam sende beni seveceksin ibneliğin lüzumu yok. ama yok illa ibneliğimi yaparım diyorsan ayıptır günahtır be kardeşim bu da can derler adama. ne gerek var böyle serseriliklere anlamıyorum.
Leyla ile Mecnun dizisinde Hırsız Yavuz abimizin Kezban olan Eylül için söylediği güzel bir söz, bende bundan etkilenip 3 yıldır tek taraflı aşk yaşadığım Sena'ya sordum ve yine cevap veremedi.
Hem bunu söyleyen insan hem bu soru kendisine sorulan insan için zor bir soru ve her iki taraf için üzücü bir durum.
Adam Tanrı ile konuşurken Herşeye hükmedebilirsin, onun beni sevmesini sağla demiş.
Yanıt net: "Özgür irade karşısında birşey yapamam.
Birini sevmek, birilerine kendini sevdirmek farklıdır. Duygular, her koşulda özgürdür çünkü.
Zorla sevdiremezsiniz. Hüküm kuramazsınız.
Bırakın karşı tarafı kendi duygularınızı bile yönlendiremezsiniz.
Kimi, ne zaman, neden seveceğinizi bilemezsiniz.