Bu üçgen hep can acıtacak. Köşelerin sayısı artsa da keskin kenarlar her dem üç, kesilen duvarlar hep içte kalacak. Aşk mevzubahis ise birilerinin canı hep yanacak.
leyla ile mecnun dizisinde (bakın dizi diyorum gerçek falan değil yani bildiğin kamera karşısında oynanan bir çeşit oyun) duyduğumda anasını avradını sikeyim bu nasıl bir soru nasıl bu kadar içten sorulabilir diye düşünmüştüm. gerçekten bir insan bu soruyu bu kadar içten sorup nasıl tüyleri diken diken edebilir?
sorulabilecek belki de en mantıksız sorudur.daha doğrusu karşıdakine cevap hakkı tanımayan bir sorudur(!).. ne diyebilir ki karşıdaki çirkinsin,malsın,şusun,busun artı bana hitap etmiyorsun ...zart zurt. hayır yok yani intihar falan etmeye niyetin varsa git sor ne diyim.
cevap alınamayacak sorudur. sorulmaması gerekir ya dayanılamaz sorulur.
---------------
o zamanlar anlamamıştım. toydum. sanki sorarsam kendimde eksikliği öğrenecektim. neyi yanlış yapıyordum acaba?
çıktığı çocuklarla kıyaslıyordum kendimi. evet onlar sporcuydu ama ben onların sporcu olduğu takımın kaptanıydım. onlar derslerinde iyiyse ben okulun derece öğrencisiydim. onlar yakışıklıysa ben de hiç fena sayılmazdım.
ayrıca ben espriliydim. ben espri yapardım "o" gülerdi. öyle güzel gülerdi ki içim erirdi. güldükçe gözleri kısılırdı görünmezdi. ama ben bilirdim ki o gözler bir yerlerden bana bakıyor. ışıl ışıl parlayarak.
bana güvenirdi. bilirdi ki ben onun için gözümü karartırım. ondan rahatsız eden biri oldu mu bana söylerdi. o süt çocuğu erkek arkadaşlarına söylemez bana söylerdi. ben de gider önce rahatsızlık veren kişiyle konuşurdum. bu konuşma işe yaramayacak olsa ikinci de dövmeye/dayak yemeye gideceğimi anlarlardı. ikinci konuşmaya gerek kalmazdı...
dertlerini benimle paylaşırdı. öğüt verdiğim zaman dinlerdi. ailesi de beni çok sevmişti. hatta annesi komşularına "müstakbel damadım" diye tanıştırırdı. en sevdiğim yemekleri yapar beni ağır misafir olarak eve çağırırdı. gururum okşanırdı... ailesinde herkes beni çok sevdi. bir tek o hariç. aslında o da çok sevdi ama benim istediğim gibi değil. benim onu sevdiğim gibi değil...
sonra anladım, bu sorunun ona niçin aşıksın sorusu kadar saçma olduğunu. beni neden sevmedin sorusuna cevap verilemeyeceğini. ne cevap verilse beni tatmin etmeyeceğini. ne zaman benim için herşeyi yapacak kızlar beni sevmeye başladı ama ben onları sevmedim, istesem de sevemedim. o zaman anladım. kendimi sordum onu neden sevemiyorsun diye o zaman anladım.
sormamak lazımmış. düşünmemek lazımmış. sevmek hele hele o yaşlarda sevmek bir anmış. o an kaçarsa ne kadar didinirsen didin kendini sevdiremezmişsin.
daha da acısı didinerek elde ettiğin kız senden fazla didinen ya da senin verebileceklerinden fazlasını verecek birini bulduğu anda kolayca satarmış. allah'tan bunu görerek anladım. yaşayarak anlamadım. yoksa dayanamazdım.
hey allahim, beni her seveni sevmek mecburiyetinde miyim diye cevap bulmasi muhtemel soru. sen elmayi seviyorsun diye, elma da seni sevmek mecburiyetinde mi demis sair? ne kadar da manali anlatmis meseleyi.