Dün akşam sabaha kadar araba kullandım. Yaşadığın ilçeye geldim, işyerinin önünden geçtim, sahilde çay içtim, kısa bir süre yaşadığın ilçeden geçtim, evinin karşısındaki bp yi gördüm. Ne kadar çok konuşmuşuz ne kadar çok anlatmışız. Bi gün oraya gelirsem yanımda sen olursun diye düşünmüştüm hep sen olmayınca komiğime gitti.
dün oraya benim için geldin biliyorum son defa görmek için, kitaplarını almak bahaneydi.bana başarılar dilerken yanından öylece yüzüne bakmadan geçip gittim, sarılmamı bekledin ama kaybettin.başka erkeklerle başarılar dilerim..ilgi manyağının tekiymişsin o yüzden bi kaybım yok,içim rahat.
hı bi de dün o kıza sen kıskan diye sarıldım nasıl mutlu oldum anlatamam.son kez gördük birbirimizi birdaha da görmeyiz zaten...
Bazen bir harftir ya baslatan her seyi, agzının bir kıvrımından cesaret bulmak gibi
Öyle bi’seydi iste tutundugum.
Cılız, kendi anlamından bile korkan
Oysa gelecekten bekledikleri gelmeyince hayatı basına yıkılan kimselerden degilim
Daha derinden bir yıkıntı benimkisi
Senin etten kemikten bir insan oldugunu gorunce kırılıyorum
Bosunaymıs ölümlü olana ilahi anlamlar yuklemek
Sonu olmayan tek bir sey yokken bu dunyaya ait.
Dillerim dolasmadan,
kendime karsı kibarlıgı elden bırakarak
Konusmak istiyorum,
ilk ve de son kez.
Seni seviyorum..
seni severkenki halimden nefret ediyorum.
Ve son
:)
Bu kadar güzel ve haylaz kalbinle daha çok ve huzurla yaşa emi.Ve benimle.
Hissetiğim duygular o kadar yoğunki tıpkı sana olan özlemim gibi.kokuna hapsolup sarılsam tüm düğümler çözülecek,tüm sözcükler dökülecek,içimdeki o çocuk özgürce koşucak gibi.iyi ki varsın!
Nasıl ki ateşin safhaları varsa: tutuşma, harlanma, kor olma, küllenme ve sönme; aşkın da safhaları var. Zaman zaman sert ve soğuk rüzgârların etkisi ile cılızlaşan bu ateş, benzinin ateşi bir anda canlandırması gibi özleminle canlanıyor aniden. Yine de ayrılık vuslattan daha değerli bazen. Çünkü her yakınlıkta kaybetme korkusu, her uzaklıkta kavuşma ümidi vardır.
hadi bir şeyler yazalım. zamanı takip edemiyorum. 2018'e dönen bir tren olsa ve ben camını kırarak girsem o trene. melankolik şarkılar dinliyorum saatlerdir. uyarı aldım kulaklık taktım sesi çok çıkıyormuş evde yankılanıyormuş müziğin. seni hiç tanımayan ve tanımayacak olan insanların okuyacağı bir yere yazıyorum. uludağ sözlük. blog tutmayınca buraya geldim işte bende. artık sadece sosyal medyada postlar gördüğümde geliyorsun aklıma. oysa bir zamanlar hiç gelmediğin şehrin sokaklarında seni görmeyi umarak bakardım etrafa. birçok şey değişti. ben değiştim. artık umudum yok bir daha bu dünyada görüşemeyiz ama inanıyorum ki başka bir dünyada tekrar buluşabiliriz. ama sen yine gidersin değil mi? bir şeyleri bahane edersin. biliyorum. kanserdin. saçlarının uzun olduğu fotoğrafınla kemoterapi görerken attığın fotoğraf arasında farklar vardı ama güzeldin yine de. şimdilerde senin isminde bir kızla tanıştım ama o da aşka olan inancını kaybetmiş ve ben biliyorum ki sadece o değil bir şeyler kaybeden. doğa... acımasız ve sert bir isim. doğal afetler kadar. özledim sabahladığımız geceleri. oyunlarda oluşturduğumuz anıların chate geçmesi kadar saçmaydı belki bizim ilişkimiz ama ben 2 yıl süren bir şeyin daha kalıcı olmasını isterdim. sadece artık seni hatırlamak istemediğimi ve ne zaman bir post bir geçmişe yönelik başlık görsem aklıma senin gelmenden bıktığımı söylemek istiyorum. biz mükemmel bir ikiliydik. isterdim ki daha fazlasını yaşamak seninle ama ölümden önce sen ayırdın bizi.
Bu akşam çok yorgun geldim eve. Pek bir şey de yemek istemedi canım. Sonra isviçreden bir telefon geldi. Senin de ismen tanıdığım arkadaşımdan. işten güçten açıldı konu. Yaptın sen bro dedi. Cebinde 5 kuruşun yokken sen o fabrikayı, sistemi kurdun üstüne bir de inşaatı da bitirdin dedi. Yok dedim abi ben bir şey yapmadım.
Nasıl yani dedi ? Dedim ki o yaptı. Ben ona o kadar inanmasam yapamazdım. Herkes 10 gün bayram tatiline gittiği dönem ki o da Datça’ya gitmişti dedim. Bir gün beraber de gideriz diye diye dişimi sıka sıka ben her sabah kimsenin olmadığı fabrikaya gittim, cnc yi açtım tek başıma çalıştım akşama kadar. Bu kadar sevmesem nasıl yapar ki bir insan bu kötülüğü kendisine dedim ? Bak ama dedim şimdi yok ve bizim kuruluşta hayal ettiklerimizin çok ötesindeyiz. Ben gene her sabah onu sever gibi işime severek gidiyorum dedim. Hani dedim bana kızıyordun vasiyetname konusunda şimdi beni anladın mı ? Bu işin sahibi ben olmadım ki hiçbir zaman ? Hep o idi. En nihayetinde de gene ona geri dönecek.
O zaman dedi bro ben de sana bir şey itiraf edeyim ; teşekkür etmelisin dedi. Sana bir şeyler kattı dolaylı ya da dolaysız olarak. Sadece bana değil bir sürü insana ekmek kapısı oldu abi dedim, bir markanın temel firmasını yarattı.
O yüzdendir ki belki geçmişte de çok defa teşekkür ettim sana ama tekrar sağ ol. Beni özgürleştirdin, o boyunduruktan çıkardın. Kendi potansiyelimi keşfettim. Ki amaçlarım olsa fazlasını yapabileceğimi de çok iyi biliyorum. O kadar çok ve güçlü sermayeli ortaklık teklifi geliyor ki bir bilsen. Oysa benim amacım o nokta değildi. Neyse öyle işte..
Bazen birçok anı geliyor aklıma. Sonra bacağı kırık bir at oturuyor kalbime. Seni ilk gördüğüm akşamdan tut da iznikteki tekelci kadına kadar * Rahmi baba, o kötü izmir tatili ( hoş seninle iken kötüydü de demem ama sen seçmiştin ), sana o doğumgününde verdiğim hediyeler ne bileyim o kadar çok ki. Ama kötü şeyler de geliyor aklıma. 2021 Eylül geliyor. Gidişim, kapıları kapatışım. Nasıl da inanmıştım bensiz mutlu olacağına. Aslında defalarca anlattım sana. Boşver o yüzden. Denedim, olmadı.
Bazen bir ortamda ismin geçiyor. Direkt sen değil. Başka birisinden bahsediyorlar. Adın geçtiği anda ki o ad bende bir tek sana aittir ; herkes dönüp bana bakıyor. Biraz mahçup biraz üzgün. Ben iki elimi yana açıp yok be bitti diyorum gülümsüyorum, bitmiyor. Onlar bitti biliyor sen de öyle bil artık. Çünkü dedin ya iletişim kurmak istesem engellemezdim seni, haklısın. Benim de hayat döngüm bu.
Ama sanırım seni sevdiğim gibi kimseyi öyle güzel sevmedim. Yüzün bir an gülsün diye düşündüklerim, ettiklerim aklıma geldikçe vayyy be diyorum iyi ki yapmışım * yüzüme bir gülümseme oturuyor. O senin şişe dibi gözlüklerinle geldiğin ilk akşamdaki gülümseme gibi. Ama üzüldüklerim de var en çok da o şiir kitabını sana kızıp da geri yolladığım için üzülüyorum. Yahu sen bana şiir yazmıştın be * ben o kelimelerin üstüne basıp da yolladım sana ya. Bir iki sefer istedim senden de sen oralı olmayınca da lafını etmedim bir daha. Ama olur da elin giderse geri yolla be benim için değerli idi. Ha bir de turşu mevzusu var o senin büyük ayıbın açmayayım o konuyu. Ama onu yollama, umut verme ama kitabımı yolla olur mu ?
Sizi en son brandiumda bıraktığım gün seni son defa göreceğimi bilsem belki bir iki cümle falan daha söylerdim sana. Bilmiyordum ki ? Bence bir şeyler için mücadele veriyordum. Ve olacaktı her şey. Çoktan seçmeli bir sınavda senden başka bir şıkkı görmüyordu ki gözüm. Her sorunun cevabı sendin. Bugün birisi 25-29 Temmuz arasında bocelli konserinin de olduğu Toskana turu varmış gidelim mi dedi. Gidelim anasını satayım dedim. Oha dedi sen değişiyorsun. Neden dedim ? ilk defa o da olsaydı demedin dedi.
Oysa diyemedim. Kızıyorlar çünkü bana. Oysa ben attığım her adımda sen ol isterdim bir zamanlar.
Ha bu arada olur da bir şey kırılır dökülürse bilirim beni aramazsın da Özkan’ın numarası var sende. Ara gelir o ben o talimatı verdim ona. Olur da ararsa iki elin kanda olsa git dedim. Giderim abi dedi yenge arasın yeter ki. Artık yengen değil dedim * olur abi sen ne dersen dedi, bilgin olsun. Ara gelsin. Para tura da teklif etme almaz zaten.
Yazsam daha heralde binlerce satır daha yazarım sana da. Gerek de yok pek. Zaten neden buraya yazıyorsam sanki nickimi biliyor da takip ediyorsun da *
Hoşça kal kıymetlim… her şey için ve hayatıma kattığın her güzel an ve anlam için tekrar ve tekrar teşekkür ederim. Varisime iyi bak oyarım gözünü *
Neden bu kadar katı olduğumu ve seni kırdığımın bile farkında olmayarak günü bitirdiğimi bilmiyorum.
Tek bir mesajla geceni yıldızlara boğabilecekken bile, " neyse boş ver" deme bencilliğini becerebilmeyi bu gece sevemedim.