Sen bildiğim son limansın. Sen iyi hatırlayacağım tek insansın. Ve sen kaybetmekten çok korktuğum için yaklaşamadığım ama kalbimde taşımaktan hiç bıkmayacağımsın.
Kavuşamayız, el ele diz dize o aşıklardan biri hiç olamayız. Gözlerimiz yaşlarla dolmadan birbirimizi dahi anamayız.
Boğazda hıçkırık, kalpte burukluk olacağız demek ki, olsun, nasipte bu varmış...
beni çok korkuttun. senin yüzünden iki gündür aklım başımda değildi. bir daha yapma öyle yaramazlıklar olur mu. şimdi uyu ve dinlen lütfen.
asıl ifadeyi yarın bana vereceksin bana.
bana güven.
şüphe etme..
senden daha mühim bir düşüncem yok.
olur da razı olmazsan, artık istemezsen, bende hoşuna gitmeyen bir şeyler olursa sana asla kızmam, kırılmam.
kendine iyi bak.
günlerim seni düşünerek geçecek...
Ne? "kalbin" nasıl? ise "aklın" sorusudur. Ve ne? sorusuna cevap verilmeden nasıl sorusuna cevap aranmaz esasen hayat denen bu yolculuk Nasıl? sorusunun Ne? sorusunu ikna etmeye çalışmasından ibaret
sen o sokakta beni bırakıp gittin gideli, o çaresizliği bana yaşattığın günden beri gülüşlerim ağlamaklı her gülüşümde içimde bir burukluk mutluluk denen şey yok oldu beraber her sokağını gezdiğimiz o şehre artık çok fazla gidemiyorum zaten ne zaman o şehre gitsem yanına uğrayıp bir şeyler anlatıyorum duyuyor musun bilmiyorum belki anlamıyorsundur bile ama kimseye anlatamadığım şeyleri, içimi dökmek istediğim şeyleri hala sadece sana anlatıyorum umarım gittiğin yerde rahatsındır bedenlerimiz değil ama bir gün ruhlarımız buluşacak iple çekiyorum o günü. yanına gelmek için ölmem lazım gidişin ölümü bekleyen birine dönüştürdü beni lütfen arada bir rüyalarıma gir belki biraz konuşuruz yine güleriz küçük çocuklar gibi kahkahalar atarız birbirimize şakalar yaparız seni çok özledim dostum.