Beklenti, arzu, hayal. Bunlar aynı şeylerdir. bunlar varken mutlu olmak imkansızdır. Çünkü beklemeye alışan zihniniz beklediği şeyi bulsa bile başka şeyleri beklemeye başlar çünkü alışkanlık edinmiştir.
sizin değil de, sevdiklerinizin size karşı olan beklentilerinin boşa çıkmaması adına uğraş vermektir. bazen de strese girmektir. ne kadar az beklenti o kadar çok mutluluk da demek istemiyorum aslında. çünkü bu anlayışın fazlası öz güveni fena halde zedeliyor kimi zaman. sanırım genel alaka öz güven ile. sizden olan beklentinin de bir güvencesinin olduğunu düşünün. yani size karşı bir beklenti varsa, yapabileceğiniz içindir. eğer yoksa da, şaşırtmak için siz harekete geçersiniz. haydi iyi geceler bu arada. swh.
Kendinize olanı yüksek tutabildiğiniz kadar yüksek tutun.
Fakat başkalarından beklentinizi her zaman minimumda tutmanız da fayda var. Ne kadar düşük olursa o kadar az hayal kırıklığına uğrar ve üzülürsünüz. Temelinde bir beklenti içine girmek ona güvenmeniz gerektiği anlamına gelmez. Bunu insan bilirse gerisi kolay. Güvenme hatta bir çok kez planlarını o beklediğin yokmuş gibi yap. He o beklentin yerine gelirse sana artı olur. kayıpta senden bir şey almaz. Planda eksik olmasında iyidir.
Güvendiğiniz dağlara yaz günü karlar yağdırır, tutunduğunuz dallar elinizde uçuruma yuvarlanırsınız, ummadığınız taşlar baş yarar, üçün birini alırsınız diye güzide dilimizde tehlikeli sonuçları ifade edilen gereksiz bir atraksiyondur.
insandan beklenti, işvereninden mesela. yahut sınıf arkadaşından beklenti. köpeğinden beklenti, çocuğundan. hatta ektiğin bir çiçekten beklenti. ne kadar çok beklenti, bir o kadar hayal kırıklığı...
ben en çok, herhangi bir konuda başarılı olan bir kişiden başka konularda da benzer başarıyı bekleme mevzusuna tutuluyorum. bunu çok sık yapıyorum. benim gibi bunu çok sık yapanlar bilirler, bu beklenti her zaman boşa çıkar ve bekleyeni öfkeye boğar.
aracın su eksiltiyordur ve bir tamirciye gidersin. tamirci kocaman, çok afili tabela yaptırmıştır dükkanına. internette google'da hakkında onlarca olumlu yorum bile bulursun hatta. kalabalıktır, yoğundur ve hatta yarı kurumsal çalışıyordur. tertipli, düzenli ve çok intizamlıdır iş yeri ve çalışanlar. tamam dersin, bu iş burada hallolacak. hayalde artık şu vardır; öyle bir tamir yapılacak ki aracıma, yalnızca para vermeyecek, yanında dua da edeceğim. sıfır gibi olacak, sorun kökten hallolacak. fakat öyle olmaz...
ticareti, reklamı, muhabbeti iyi yapan bu tamirci aynı başarıyı su kaçağını bulmakta gösteremez. belki 3-4 kez tekrar gelmene neden olur. paranla birlikte zamanını da alır, akıl sağlığını da. resmen siker seni tamirci. arabanı da siker. kafayı yiyecek gibi olursun. amına kodumun yerinde bi radyatör hortumu değiştiremeyen bu ibneyi buraya kim usta yaptı dersin...
sinirlenme. olayın özeti şu güzel kardeşim; sen adının önünde unvan olan herkesi doğal seleksiyon yolu ile eleğin üstünde kalmayı başarabilmiş, o unvanın karşılığını veren birisi olarak kabul ediyorsun. halbuki iş ne yazık ki öyle değil. örnek verelim aramızdan herhangi birisini 12 yaşında bir fırına çırak verseydik aradan 20 yıl geçtiğinde ona "usta" demeyecek miydik? diyecektik. halbuki pideleri yarrak gibi...
yahut bugün tartışma sırasında fenalaşıp bayılan teyzelerimizi zamanında dersaneye yazdırsaydık harika birer avukat olamazlar mıydı, hatta belki hakim? hanginizin çocuğu 30 senesini araba altlarında yatarak geçirmiş de sanayide usta olamamış?
olay bu kardeşlerim... tekstil kralı doğubeyazıtlı bir patrondan ne yazık ki eleman çalıştırmasını, insan yönetmesini, verim arttırmasını bekliyoruz, personeli memnun etmesini, bizlerin sıkıntılarına eğilmesini bekliyoruz. ve bunu göremezsek köpürüyoruz. halbuki o sadece parayı iyi tutar, canını hiçe sayar ve 12 tane erkek kardeşi vardır. senin siktiriboktan performans verimini sikine takmaz.
8 katlı özel diş hastanesinde 23 yaşında bir doktora kanal tedavisi olurken anlıyorsun bir sorun olduğunu. bi ton bilgilendirme mesajları, hizmetler, klimalı odalar, ışıklar, kayıttaki güzel kızlar mızlar hepsi tezgah amına koyayım. dişin gitti haberin yok. yok canım diyorsun, özel poliklinik 800 lira para alıyorlar... neyse işte, anladınız.