bugün
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay16
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- allah yerine hızır'dan yardım istemek10
- erkek çocuk için isim önerileri13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması11
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor10
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- keki kabarmayan sözlük kızı22
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- anın görüntüsü11
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz11
- durduk yere tribe giren erkek18
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi11
- iğrenç bir his tarif et23
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
Bireyin belli şart ve durumların alacağı biçimler veya kendisinden beklenenler konusundaki öngörüsü.*
borsanın esas olayıdır. çünkü borsa beklentilerin alınıp satıldığı yerdir. daha doğrusu borsa beklentinin alındığı yerdir; (bkz: beklentiyi al gercegi sat) beklenti gerçekleştikten sonra, eğer malın hareketi sadece bu beklentiyle alakalı ise hareketlenme durur, durgunluk başlar.
mutlak suretle kendisini tanıyan bireyler tarafından icra edilmesi gereken bir eylemdir.
ayakların yorganlara göre uzatılmadığı beklentiler, günümüzde pek bir yıkıcı olabiliyor. elimizde bulunan kartları iyi benimseyip, ileriyi görerek hareket etmemiz gereken, sonuca giden bazen keyifli, bazen sancılı yoldur beklenti.
ayakların yorganlara göre uzatılmadığı beklentiler, günümüzde pek bir yıkıcı olabiliyor. elimizde bulunan kartları iyi benimseyip, ileriyi görerek hareket etmemiz gereken, sonuca giden bazen keyifli, bazen sancılı yoldur beklenti.
her söylenen söz karşısında kendine verilecek bir şeyin olduğunu sanmak. *
Adamin hayatina kayan sey , beklentisiz yasayan insan özgürdür ancak.
john michael osbourne(ozzy) un gözlükleriyle (hayatim boyunca o tür gözlüge sahip olmayı istedim) charlie parker in konserinde piyano olmakti beklentim. yeni ve olacak bi beklenti icerisine girmek sanırım en dogrusu!
Hayatta mutsuzluğun temel nedeni başka insanları kendimize karşı borçlandırmaktır. Mesela "Hayat adil olmalı" diye inanmak, hayatı belli bir şekilde davranmaya borçlandırmaktır. biz böyle düşünürken acaba hayatın fikrini aldık mı? bilmeliyiz ki, hayat bizim beklentilerimize göre değil, kendi varlık nedenine göre davranır. "Sevgili dediğin söyle yapar" diye düşünürken de başka birini kendimize karşı borçlandırdırdığımızın farkında mıyız ? "alacaklarımızı" biz kafamıza göre yazıyoruz ve tahsil edemeyince de "hayat kırıklığı" yaşayıp mutsuz oluyoruz. düşüncelerimizi başkalarını bize borçlandıran inançlardan temizlemeliyiz. Mutlu olmayı başarmanın yolu, başkalarından ve hayattan beklentileri sıfırlayıp, kendimizden beklediklerimizi artırmaktır.
tek bir açıdan değil her açıdan incelenmesi gereken kavramdır.
"beklentileri öldür." diyen iblisler vardır ya. ya da melekler. bilinçliler fazlasıyla. ya da bir bok bilmeyip "nefis terbiyesi" ile ilgili vaaz veriyorlar. o kadar kolay bir şey değildir, en azından ağızdan bir çırpıda çıkan cümle kadar. insanlık; kısmi acziyetin göstergesidir. yaradılış teorisine inananlar için, allah'ın insan ruhuna kendinden çok az bir parçayı katmasıdır. bu nedenle insan, allah ile aynı vasıfları taşır. öfkelenir, mutlu olur, evet beklentiye de girer. kenidini yarattığına inadığın allah'ın bile seni cennetine koyabilmesi için ibadet beklentisine girdiğini göz önünde bulundurursan, bu beklenti olayını aşabilmenin insan hatta tanrı üstü bir vasıf olduğunu anlarsın.
bu nedenle bu konu hakkında öyle bilgece laflar etmeye pek gerek yoktur. ne var ki kendimi kusuyorum sayfalara. o yüzden o mastürbasyon sonrası pişmanlığına benzer "keşke yazmasaydım." pişmanlığını aştım bir şekilde. sözü fazla dolandırmaya gerek yok. "beklentilerimi bitireceğim." diye bir şeye kasarsan beklenti kuyusuna düştüğünden daha derin bir kuyu seni bekliyor olur.
o derin felsefenin seni götürdüğü yer kanımca kanalizasyon çukuru olur. her şeyin en derininde bokluğun yattığını çözmek çok zaman almaz herhangi seviyede bir insan için. düşünceler ve insana özgü diğer tüm nitelikler sigara gibidir. içine çektiğin an senindir. öbür türlü, onları sadece ziyan edersin. ve hiç bir işe yaramaz onlar, bir bakarsın ki izmarit olmuş, yere atmışsın. başkaları üstüne basar ve haklıdırlar. ömrü yeni izmaritlerle dünyayı kirleterek harcamamak gerek. ya da harca. ne belan varsa kendin gör. insanoğlu tövbe tutmayan fahişe gibidir nasıl olsa...
"beklentileri öldür." diyen iblisler vardır ya. ya da melekler. bilinçliler fazlasıyla. ya da bir bok bilmeyip "nefis terbiyesi" ile ilgili vaaz veriyorlar. o kadar kolay bir şey değildir, en azından ağızdan bir çırpıda çıkan cümle kadar. insanlık; kısmi acziyetin göstergesidir. yaradılış teorisine inananlar için, allah'ın insan ruhuna kendinden çok az bir parçayı katmasıdır. bu nedenle insan, allah ile aynı vasıfları taşır. öfkelenir, mutlu olur, evet beklentiye de girer. kenidini yarattığına inadığın allah'ın bile seni cennetine koyabilmesi için ibadet beklentisine girdiğini göz önünde bulundurursan, bu beklenti olayını aşabilmenin insan hatta tanrı üstü bir vasıf olduğunu anlarsın.
bu nedenle bu konu hakkında öyle bilgece laflar etmeye pek gerek yoktur. ne var ki kendimi kusuyorum sayfalara. o yüzden o mastürbasyon sonrası pişmanlığına benzer "keşke yazmasaydım." pişmanlığını aştım bir şekilde. sözü fazla dolandırmaya gerek yok. "beklentilerimi bitireceğim." diye bir şeye kasarsan beklenti kuyusuna düştüğünden daha derin bir kuyu seni bekliyor olur.
o derin felsefenin seni götürdüğü yer kanımca kanalizasyon çukuru olur. her şeyin en derininde bokluğun yattığını çözmek çok zaman almaz herhangi seviyede bir insan için. düşünceler ve insana özgü diğer tüm nitelikler sigara gibidir. içine çektiğin an senindir. öbür türlü, onları sadece ziyan edersin. ve hiç bir işe yaramaz onlar, bir bakarsın ki izmarit olmuş, yere atmışsın. başkaları üstüne basar ve haklıdırlar. ömrü yeni izmaritlerle dünyayı kirleterek harcamamak gerek. ya da harca. ne belan varsa kendin gör. insanoğlu tövbe tutmayan fahişe gibidir nasıl olsa...
umut etme! mutlu ol.. felsefesiyle rafa kaldırılabilecek kelime
olduğun yerde durmaktır. oysa hayat sürekli hareket halindedir. beklentileriniz ne kadar az ise o kadar başarılı ve mutlu olursunuz..
bir çeşit umut belirtisi.
evet mutluluğun sırrı bu kelimede yatıyor. beklenti sürekli bir şeyler bekliyoruz çevremizden kimi bir tas çorba, kimi araba, kimi ev, kimi de ömrünü verebileceği bir sevgili...
yani sürekli bir beklentinin içerisine sokuyor yaşadığımız şu hayat. ya beklentimiz olmadan yaşayabilir miyiz?
bence mümkün, göreceksiniz hayatı hiçbir şey beklemeden yaşayın o zaman göreceksiniz mutluluk denen şeyin ne olduğunu.
ayrıca bu durumu özetleyen nazım hikmet'in yaşama dair şiirini okuyup daha da iyi anlayabiliriz.
1
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
yani sürekli bir beklentinin içerisine sokuyor yaşadığımız şu hayat. ya beklentimiz olmadan yaşayabilir miyiz?
bence mümkün, göreceksiniz hayatı hiçbir şey beklemeden yaşayın o zaman göreceksiniz mutluluk denen şeyin ne olduğunu.
ayrıca bu durumu özetleyen nazım hikmet'in yaşama dair şiirini okuyup daha da iyi anlayabiliriz.
1
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
"umut en büyük kötülüktür çünkü, işkencenin süresini uzatır ." demiş nietzche.
işte aynı o umut gibi bu beklenti.
işte aynı o umut gibi bu beklenti.
elden gelenin yapılmış olmasına karşın olması istenen olayın gerçekleşmesi başka bir etmene bağlı olduğu için beklemektir.
ebesini siktiğim afedersiniz ama gerçekten bu lafı hakediyor beklenti üstümde ki baskının da en büyük nedeni.
insanı insan yapan en önemli şeylerden biri bir şeylere karşı beklenti içinde olunmaması gerekliliğidir.
çünkü insan kendi içinden geçenleri harekete geçirme noktasında sadece var olabilir ve hareketlerin sürekliliği kişinin benlik noktasına ve özüne sadık olduğu kadardır.
bir kişi beklenti duyduğu vakit benlik noktasından sapar buda onu korku duygusu ile tanıştırır. neyin mümkün olup olmadığını insan kendi hayatı için sadece kendi belirlemelidir. ve bunun için de beklentilerinden mümkün olduğunca arınmalıdır.
çünkü insan kendi içinden geçenleri harekete geçirme noktasında sadece var olabilir ve hareketlerin sürekliliği kişinin benlik noktasına ve özüne sadık olduğu kadardır.
bir kişi beklenti duyduğu vakit benlik noktasından sapar buda onu korku duygusu ile tanıştırır. neyin mümkün olup olmadığını insan kendi hayatı için sadece kendi belirlemelidir. ve bunun için de beklentilerinden mümkün olduğunca arınmalıdır.
bilkentli diye okuduğum başlık. tanım: umuttan beslenen insan icadıdır.
mutlulukla ters orantıda olandır.
Olasılık kuramında, belli koşullar altında bir olayın oluşma olasılığı.
üzücüdür. kişiye göre değişir beklentiler. kimi sınavlarının iyi neticelenmesini bekler, kimi sorunlarını aşabilmeyi,kimi eski iyi olan sağlığına kavuşmayı, kimisi ise sevdiğini bekler. bildiğim tek şey beklentilerin insanı yormasıdır. bekleme süreci zordur, sancılı geçer. sabretmek lazım gelir. ama gösterilen sabır da beklemek de ziyadesi ile üzer ve yorar insanı.
güncel Önemli Başlıklar