bugün

beklenti

tek bir açıdan değil her açıdan incelenmesi gereken kavramdır.

"beklentileri öldür." diyen iblisler vardır ya. ya da melekler. bilinçliler fazlasıyla. ya da bir bok bilmeyip "nefis terbiyesi" ile ilgili vaaz veriyorlar. o kadar kolay bir şey değildir, en azından ağızdan bir çırpıda çıkan cümle kadar. insanlık; kısmi acziyetin göstergesidir. yaradılış teorisine inananlar için, allah'ın insan ruhuna kendinden çok az bir parçayı katmasıdır. bu nedenle insan, allah ile aynı vasıfları taşır. öfkelenir, mutlu olur, evet beklentiye de girer. kenidini yarattığına inadığın allah'ın bile seni cennetine koyabilmesi için ibadet beklentisine girdiğini göz önünde bulundurursan, bu beklenti olayını aşabilmenin insan hatta tanrı üstü bir vasıf olduğunu anlarsın.
bu nedenle bu konu hakkında öyle bilgece laflar etmeye pek gerek yoktur. ne var ki kendimi kusuyorum sayfalara. o yüzden o mastürbasyon sonrası pişmanlığına benzer "keşke yazmasaydım." pişmanlığını aştım bir şekilde. sözü fazla dolandırmaya gerek yok. "beklentilerimi bitireceğim." diye bir şeye kasarsan beklenti kuyusuna düştüğünden daha derin bir kuyu seni bekliyor olur.
o derin felsefenin seni götürdüğü yer kanımca kanalizasyon çukuru olur. her şeyin en derininde bokluğun yattığını çözmek çok zaman almaz herhangi seviyede bir insan için. düşünceler ve insana özgü diğer tüm nitelikler sigara gibidir. içine çektiğin an senindir. öbür türlü, onları sadece ziyan edersin. ve hiç bir işe yaramaz onlar, bir bakarsın ki izmarit olmuş, yere atmışsın. başkaları üstüne basar ve haklıdırlar. ömrü yeni izmaritlerle dünyayı kirleterek harcamamak gerek. ya da harca. ne belan varsa kendin gör. insanoğlu tövbe tutmayan fahişe gibidir nasıl olsa...