bugün

sen aşktan kaçan bir kaçak,
ben senin aşkına bir tutsak,
sen aşktan kaçan bir korkak,
ben senin aşkının peşinden giden bir esaret...
mikroplardan korunup hasta olmamak için steril bir laboratuvara kapanmak gibidir. hastalıklardan uzak ama bir o kadar da tatsız bir hayatı yaşamaktır. peki neden kaçar aşktan insan ?

aşktan kaçmanın en başlıca sebebi, daha önce yaşanan kötü bir tecrübedir genelde. biri çok sevmiştir, şarkıda dediği gibi biri o kadar çok sevmemiştir, dolayısıyla da birinin canı çok yanmıştır. bir daha böyle bir acı yaşamamak için aşka kapıyı kapatır.

günümüz dünyasında gittikçe artan bir sebep de hani ıssız adam filminde çoğumuzun taşşak geçtiği o bencillik. evet günümüz insanı bencillik sınırında bir özgürlük anlayışına sahip. artık kolay kolay kimse, kimse için kendi alışkanlıklarından, yaşantısından, özgürlüğünden vazgeçmek istemiyor. hem masallardaki, filmlerdeki gibi büyük aşklar yaşamak istiyoruz hem de bunun için hiç bir bedel ödemek istemiyoruz.

aşk istiyoruz, gelsin mutlu etsin ,uçursun bizi. ama bunları yaparken bizim rutinimize dokunmasın istiyoruz. alışkanlıklarımıza bulaşmasın, bizi değiştirmesin istiyoruz.

oysa ki aşk doğadaki belki de en değiştirici kavram. geldiği yeri, dokunduğu insanı bir başka hallere sokuyor. daha önce olmadığı bir insana çevirip, daha önce hiç yapmadığı şeyleri yaptırıyor. ve bir zaman sonra korkutuyor bizi bu. aşktan veya aşık olduğumuz insandan çok kendimizden korkuyoruz, geçirdiğimiz değişimden korkuyoruz.

ve gün geliyor bu korkuyla baş edemeyip yine o bildiğimiz insana, mutsuz ama güvenli,tanıdık insana dönüşmek için aşka da aşık olduğumuz insana da sırtımızı dönüp kaçıyoruz.
aşkı bulamamaktır aslında, çok yorulmanın belirtisidir. Sırf biri olsun diye birileriyle birlikte olmamaktır aşktan kaçmak aslında tüm sevda yüklerini yüklenip bir köşede sessizce beklemektir.
aşktan kaçmak,

tekrar incinmekten, tekrar incitmekten,

tekrar üzülmekten, tekrar üzmekten,

tekrar başlamaktan, tekrar bitirmekten,

bu tekrarları sürekli yaşamaktan kaçmaktır ...

kocaman bir kalbiniz varsa herkese yetecek, tüm kalbinizle sevmişseniz ve sevginizi tüm sevdiklerinize göstermişseniz yıllar boyunca ve sonra sıkça üzülmüşseniz, bolca ağlamışsanız sevdikleriniz için kocaman gülümseyen gözlerinizi saklamaya başlarsınız tekrar birisinin size aşık olmaması ve sizin de tekrar aşık olmamanız için...

bencilik değildir bu zira siz sadece kendinizi düşünmezsiniz, tekrar aynı acıyı kimsenin çekmesini istemediğinizdendir aşkın yoluna tekrar düşmeyi istememek...

bir aşk sizi tekrar terkettiğinde bu da geçecek dersiniz, hayat yeniden başlayacak...

kimseye belli etmezsiniz acınızı uzun süre çünkü kim bilebilir ki kalbinizdeki acıyı sizden başka ve kim hissedebilir içinize akıttığınız gözyaşlarınızı...

ağlarsınız ağlarsınız ve alışırsınız,
özlemler susar, kelimeler susar, hayat susar, zaman susar...

gözlerinizi yumarsınız hayata,

sonra bir gün tekrar açarsınız,

ama herşey eskisi gibi değildir,

artık gülümseyişleriniz kırılgandır,

gözleriniz eskisi gibi parlamıyordur,

hayat akıyordur işte,

aynadaki siz gitgide farklılaşıyordur

ve hergün bir parçanız eksik tekrar ve tekrar tutunmaya çalıyorsunuzdur,

suratınızda yarı buruk gülümsemenizle hoşgeldin hayat dersiniz uzun zaman sonra yeniden...
istesende olmayan şey. ne kadar istemesen, kaçsanda eğer yeri ve zamanı gelmişse bulur seni ve yakalanırsın.
Hapisteki kutsal hakkiniz.
kalbin ellerimde... sanki camdan yapılmış gibi... kırılacak gibi, yokolacak gibi... adım atmaya korkuyorum o ellerimdeyken. sana geri vermek istiyorum kalbini ama ellerini öyle sıkı kapatmışsın ki...
''aşktan kaçma'' desende, bunca can kırığından sonra, bunca aşktan ve acıdan sonra, senin masum bakışların, masum sevgin bana korku veriyor... yosun gözlüm... ben senden değil, aşktan kaçıyorum, öylesine korkuyorum ki...
yaşanmışlıkların ürünüdür.

eğer bir aşk bir adamın ruhunu çalmışsa vakti zamanında,

o adam artık yaşayan bir ölüyse şayet ve ardında iki hayatı söndürmüşse eğer tövbelidir aşka.

tövbeliyim aşka,
sol yanımı da rezerve ettim ki kimseler gelemesin, kimseler dokunamasın.. yeni hayatların, solmamış karanfillerin kibrit suyu olmayım.
kaçanın kovalandığı gerçeğiyle yüzleşmektir. belki de öncelikle karşıdakini kendine bağlama yöntemi olarak da kullanılabilir.
aslıda aşka doğru depar atmaktır, içten içe.
bazen mecbur kalırsınız, geceniz gündüzünüz onu düşünmekle geçer ama o bunu haketmemektedir. zaten böyle de üzgünken kaçmalı daha büyük üzüntüler gelmeden.
akıntıya kürek sallamak deyimini anlatmanın farklı bir yoludur ki aşktan kaçılmaz kaçılan sadece ilişkidir.
son günlerde yaptığım tek şey. her gördüğüm, konuştuğumda ona doğru bir adım daha yaklaştığımı hissettiğimden mümkün olduğunda kaçmaya çalışıyorum fakat derler ya insanın korktuğu şey başına gelirmiş misali ben kaçtıkça, istenildiği taktirde bir araya gelmeyecek ihtimaller silsilesi ben kaçışta olduğum için inadına onu karşıma çıkarıyor bir şekilde ve kaçtığımı, uzaklaştığımı sandığım her an, fiziksel olmasa bile içten içe ona yaklaşıyorum galiba yoksa içten içe büyüyen korkunun başka bir anlamı yok.
Aşk; bir bakıma sobaya dokunmak gibidir. Bir defa yanarsın, izi kalır.
Sonra bir daha dokunamazsın, sadece yanına yaklaşırsın.
(s. akın)
"benim bildiğim aşk'tan uzaklaşanlara endişelenmek lazım gelir dolu dizgin aşk'a koşanlara değil." (şems-i tebrizi)
Hiç yapacağımı tahmin etmezdim. Nasıl bir dönemden geçiyorsam koşarak kaçıyorum şu sıralar.
Bireyin hayal kırıklığına bir daha kapılmak istemediği için tercih etmeye çalıştığı bir savunma mekanizmasıdır. Burdaki asıl hedef yara almamak ve mutsuz olmamaktır. Bu gibi durumlarda birey kendini yeniledikten sonra aşka hazır olabileceğini düşünür.not:ben değil bir birey.
(bkz: elzem)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar