bugün

olen birinin arkasindan aglayip sizlanmaya verilen isim. (bkz: ağıt yakmak)
bir attila ilhan şiiri. duvar adlı ilk şiir kitabında yer alır.
yazar adayı.
yedi karanfıl serisinde bulunan okan bayulgenın sesiyle ınsanı alıp goturen gerı getırmeyen bır şiir.
bir çeşit feryad-ı isyan eylemi..bir ruh hali..yakarış,geçmişe saplanıp kalış..
ezginin günlüğü şarkısı. oktay rifat şiirinin cüneyt duru tarafından bestelenmiş halidir.

kopardılar dalından yemişi
çiğnediler nalçalı topukla
şimdi dağların ardı kan rengi
şimdi gözlerin kanlı ve susuz
tut beni gülüm, bu benim elim
kurudu gözlerimin sevinci
Ağıt

Yavrumu vuranlar da aney
Ataşta yana
Kuruya kolları da aney
Mum gibi söne
Uyan yavrum uyan da aney aney aney aney
Gör ne haldayım aney aney aney

Yavrumu vurdular da aney
Karşı bayırda
Beyaz kollarını da sermiş aney
Kıra bayıra
Uyan yavrum uyan da aney aney aney aney
Gör ne haldayım yavrum aney aney aney
sınıf arkadaşı olan boran kaya'nın trafik kazasında kaybettikten sonra ona yazdığı şiir. haykırma, herşeyiyle iç burkan bazen isyan ettiren...

oğlum;
sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum
bir yaşıma daha gireceğim neredeyse
tabii bundan haberin yok senin
kronometreye erken bastığın için
beni hep yakışıklı hatırlayacaksın
bizi bırakıp gittiğin yerde
eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın

ama dur!

sen hatırlıyor musun beni?
peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun?
ben yirmiydim tanıştığımızda
sen beni en son otuzbeşimde gördün istanbul'da
sonra sen kaş'ta öldün
o akşam aynı anda geldik antalya'ya
sen beni görmedin, ben sana bakıyorken
ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken
sen iyi ki görmedin beni

yoksa gözgöze gelir gülerdik, eskisi gibi

olmadık bir yerde gülerdik ya hani?
öyle olurdu yine
gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için
hani sahnede olduğu gibi.
sen ağlarken bakamazdım sana
sinirimi bozardın, gülerdim
çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum
öyle çok şikayet ederdin ki
sonunda sıkılır gülerdim
sonra sen de sıkılırdın kendinden
başkası gibi olmak isterdin
mutlu olan bir başkası gibi
dert etmeyen biri
hani, benim gibi biri

bir şey diyeyim mi sana oğlum?
şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
her neyse...
ama kadınları çok dert ederdin sen
ama onlar seni severdi oğlum
ama sen çok ağlardın onlar için
sevemezdin kendini bir türlü
onlar seni çok sevse de
senin gibi olmak istemezdim o zaman

daha çok sevin beni!
daha çok gülün bana!
beni daha çok isteyin!
daha çok!
ama seni en çok ben...

bir şey diyeyim mi sana oglum?
şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
ne de sabaha kadar konuşarak sana vaad ettiklerim

kandırdım seni oğlum
parayı dert etme diye
yok öyle bir şey, başarısızlık diye
illa da başkası olmaya çalışma salak gibi
bir kadın için ölme diye

kandırdım

artık umrunda değil mi bunlar?
artık bozulmuyor musun bu işlere?
aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
o kadın için ölmez misin bir daha?
ne var, bir kere daha ölsen?
değmez mi o kadın buna?

hani, hani değerdi?

çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde
keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında?
öyle de oldu zaten, vasiyet ettiğin gibi
çıplak ayaklı kıza

bıraktın değil mi oğlum?
bıraktın, gittin
peki!
ama ben buradayım hala
ben devam ediyorum
peki sen bakıyor musun bana oradan?
gülüyor musun bana?
sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?

beni daha çok sevin!
bana daha çok gülün!
daha da çok isteyin beni!
beni daha çok özleyin!

ama seni...
seni en çok ben, ben!

hayır ben çok değiştim oğlum
bir başkası değilim artık
vazgeçtim maymunların dünyasından
bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları
istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak

işte belki de bu yüzden
seni en çok ben...
en çok ben özlüyorum!

benim

ölü

arkadaşim!...
hayır ben çok değiştim oğlum
bir başkası değilim artık
vazgeçtim maymunların dünyasından
bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları
istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak

işte belki de bu yüzden
seni en çok ben...
en çok ben özlüyorum!

arkadaşlıkların hatırına, dostlukların yaşanmışlıkların adına belki de okan bayülgen'i hiç bu kadar anlamamıştım diye öğretesi şiir.
anlayarak ilk okuduğumda çok pis koyan mektup.
Dün gece seyrimde gördüm cerenim.
Kızlar ne kadar çok seviyorlarmış ki seni
Mosmor olmuş gülyazısı bedenin

mormor olmuş gülyazısı bedenin
Düşmüş sanki erguvanlar içinde
En genç burcu yıldızdan bir kalenin

En enç burcu yıldızdan bir kalenin
Uçmuş sanki uçsuz bir uçuruma
Gökyüzünün çakır gözlerinden

Gökyüzünün çakır gözlerinden
Düşmüş bir damla, bir deniz feneri
Işınlarıyla şile bezlerinin
Güdüyor çobansız kalmış tekneleri *
işte yine istanbul.
Alçalıyor uçak Florya üzerine,
sağ taraf açık seçik Yeşilköy.

Kapasam gözlerimi:
Adil Abi'nin bisikletçi dükkanı,
Rone Park'ın ağaçlarında kalplerle oklar,
Reks sineması'nın kocaman ekranı,
Ekonomidis'lerin bahçesinde mangallar.

inişten hemen önce,
uzansam dokunacam, tam uçağın altında,
iki çocuk duruyor caddenin ortasında,
atılıvermiş çimlere bisikletler.
Biliyorum birazdan Yardımçavus'ta
macera bu ya, ayran içmeye gidecekler.

Sarsılarak değiyor tekerler yere:
Yeniden yaşamaya değil bu sefer
gömmeye geldim çocukluğumu, babamla beraber. *
türk halk şiiri türüdür. divan edebiyatındaki 'mersiye' karşılığıdır. ağıtlar, ölünün ağzından söylenmiş gibi veya anonim şekilde okunur. asya daki türkler de, ölülerinin ardından şimdiki ağıt karşılığı 'sagu' okurlardı.

Ahmet Z. ÖZDEMiR in, Öyküleriyle Ağıtlar, isimli 2 ciltlik bir çalışması vardır. ilgisi için güzel bir kitaptır.
yılmaz güney in yönetmenliğini yapmış olduğu film.

"Yönetmen ve Senaryo : Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni : Gani Turanlı
Müzik : Arif Erkin Oyuncular : Yılmaz Güney, Selmin Hürmeriç, Hayati Hamzaoğlu, Bilal inci, Atilla Olgaç, Yusuf Koç, Şahin Dilbaz, Oktay Yavuz, Nizam Ergüder
Yapımevi (şirket) : Güney Film (Yılmaz Güney)
Konu : Eşkıya Çobanoğlu'nun öyküsü." (kültür bakanlığı web sitesi).
Dağlar da ağlar
ürperir gökyüzü
görmez kimseler
toprak kanar

Ne oğulu düşünür
ne de anaları
komutlar verir
taş kafanın biri
yanar için için
yaşamın gözeleri

Gülü dalında seveni
dikeni bile okşayanı
nasıl sevmez insan?
Dağlar da ağlar
kırıldıkça
kıble bildiği
dal boyunlar. * *
azer bülbülün eski kasetinin adı.
götü sıkışınca ironi diyenleri sevmeyen yazardır. önce bi okuyun der hep, okuyun.. ironi neymiş bi oku.. aha da size buyrun.. (bkz: ironi)
yanlışından dönmeyi bildiği kadar özür dilemesini de bilen biri. önemli bir erdeme sahip. takdire şayan.
kürtçe'de yiğit anlamına gelir. ayrıca bir erkek ismidir. AGiT
hala çaylak yazar. kaç gün olduğunu merak ediyor. neden hiç bir bilgi verilmez ki bu sözlükte...
ezginin günlüğünün müthiş şarkısı.
1971 yapımı bir yılmaz güney filmi.
"...Siz, 'cici salon filmlerinin seyircisi, siz saçma sapan seks avantür filmlerinin, italyan kovboylarının ve Batı' nın sanat filmlerinin seyircileri. Bu filmi de görün lütfen.....Hiç ama hiç pişman olmayacaksınız..." (SES Dergisi' nden)
(bkz: #2440716)

buraya yazdiklarinin % 10undan fazlasini dedigi kisilerin suratina soylemislerin arasina beni de koymasini istedigim yazardir.

Saygilarimi sunarim kendisine.
okan bayülgen in, müjde ar a yazdığı mektup.

Sevgili Müjde , Hanım... Sayın Müjde Ar... Hanımefendi... Sevgili arkadaşım Hayallerimin kadını Birazdan 2008 senesini idrak edeceğimiz bu güzel günde seninle beraberliğimizin onuncu yılını doldurmuş bulunuyoruz. Lütfen eşiniz stüdyoya doğru koşmaya başlamasın; ne demek istediğimi izah edeceğim. Seninle Ağır Roman filmini 1997 yılında yapmıştık. O günlerde henüz sinema kariyerinin başında tedirgin, genç bir oğlandım. Sen yine böyleydin... Bu on yıl içerisinde dünyada ve çok sevdiğimiz ülkemizde çok şey değişti. Bugün bazı arkadaşlarımın bu güzel toprakları daha çok sevdiklerini, kendilerine arzularına uygun bir yaşam kurduklarını, bazılarınınsa yılgın, memnuniyetsiz ve hayal kırıklığı içinde olduklarını görüyorum. Mutlaka bu toprakları sevmemizin nedeni üzerinde yaşayan insanlardır. Ailemizdir. Komşularımızdır. Beraber koruduğumuz ve yarattığımız değerlerimizdir... Dolayısıyla yazlık sinemamızın badana perdesinden bize gülümseyen kadının gözleridir o... insanlar bu ülkede yaşamak istememizin gerçek nedenleridir. Daha on yıllarca çok büyük değişiklikler de yaşasak biz bu insanlara bağlı kalacağız ve belki de başkalarının da bizim yüzümüzden bu ülkeyi sevmesini sağlayacağız. Şimdi görüyorum ki geçtiğimiz bu on yılda sen hiç değişmedin. Sanki hiç yaş almadın. Hep o yazlık sinemanın badana perdesinden bana bakan Müjde'sin... Güçlü, mahçup, anaç ve seksisin. Evde yangın çıksa bir koluna çocuklarını, bir koluna kocanı alır çıkarsın. Bir koca karpuzu ve memnun olmadığın adamın kafasını beraber kırarsın. Bizi ağlatacak bir aşk şarkısını söyleyebileceğinden emin değilim, ama o şarkıyı yazdıracak kadın olduğunu biliyorum! Sadece insanları sevdiğin için katil olmadığını ama komşunun bir derdi olsa acından öleceğini biliyorum. Sen bizim neslimizin ve birçok neslin bu ülkeyi sevme nedenlerinden birisin Hepimiz seninle büyüdük ama sen hiç büyümedin! Şimdi, sözlerimi burada tamamlarken sana bir armağan vermek istiyorum. Kolumda gördüğün ayımın ismi Berkant'tır. Berkant beni affetsin; çocukken radyoda çalan şarkısından sonra adını anons ettikleri için ayıma bu ismi koymuştum. Artık kırklarını süren bir adam olarak çocukluğumu temsil eden Berkant'ı ergenliğimi ve olgunluğumu temsil eden Müjde'ye armağan ediyor ve nereye varacağını bilmediğim bu yılbaşı gecesi programını açıyorum!"
seviyeli bir yazar arkadaşımızdır.

ama bu adamın entrylerini okuyunca histeri krizim tutuyor, hani bazıları için söylüyorum, adam öyle haklı ki, kendi kendime "ulan ne eşek kafalıyım, hatta eşşşek kafalıyım, ben niye düşünmedim bunu" diye kızıyorum, ama bi yandan da içimden şeytan "lan bu adam kim ki sana inceden dokundurmuş, al aklını" gibi takılıyor, ama yok ben şeytana uymiciin, ben bu adam ucu bana dokunsa da dokunmasa da bu adamı $ukela seçiciin... devam kardeşlik, sen bakma o karmaya e mi? ben inceden takipteyim. * *