Yirminci yüzyılın önemli olduğu kadar tartışmalı yazarı Knut Hamsun’un otobiyografik ögeler taşıyan romanı "Açlık", kendini arayan ve bir yandan da mükemmel bir yazın ortaya koymayı amaçlayan genç bir yazarın açlık, yoksulluk ve çaresizlikle mücadelesini anlatıyor. Dostoyevski ve Zola’nın etkisini barındıran eser; bu genç yazarın Kristiana’da aç biilaç dolaşırken gerçeklik algısını yavaş yavaş yitirerek yabancılaşmasını, itibarını korumaya çalışırken bir yandan fiziksel ve zihinsel çöküşe sürüklenişini etkileyici bir dille okuyucuya aktarıyor.
Valla heralde atom bombasından sonraki en büyük felaket budur ya. Yattım, gözümün önünden yarım ekmek köfte geçiyor, böyle güzel güzel dolanıyor etrafta.
knut hamsun (pedersen) in otobiyografik yanlarını öğrenince okuma zevki katmerlenen başyapıt kitabı. betimlenenlerin bu kadar okuyucuya geçme sebebi birebir tecrübelere dayanmasıdır. öyle ki romanın geçtiği kristiana (oslo) şehri, hamsun'un yazar olma hayaliyle bi gün aç bi gün tok, yazdığı makaleleir satarak günübirlik işlerde çalışarak epey vakit geçirdiği bir şehirdir. 2 kez bu şehirde şansını denemiş, doktordan kötü haberler aldıktan sonra o an bulnduğu amerikadan avrupaya dönmek için bindiği gemide kopanhag'a ulaşmaka karar kılmıştır. kopenhag'a varmadan kristiana'da geminin bir gece demirlenmesi kendine ilham geirmiş, o gece o gemide yazmaya başlamıştır bu romanı. kopenhag'da bir oda kiralayarak da bitirmiştir. taslağı ilettiği politiken gazetesi yazıişleri müdürü kendisiyle karşılaşmasını ''ondan düşkün pek az insan görmüşümdür. düşkünlüğü sadece elbisesinin yırtık pırtık oluşundan değil, o yüzü!'' şeklinde ifade eder. bu betim yazar tarafından romanda kahramanı tarif etmek için de sıkça ve ustaca kullanılır. hamsun bu romanın kahramanıdır, iyi bir yazar olmak için çektiği acıları yazmış, ve karşılığında iyi bir yazar olmuştur.
Üzerinde yaşadığımız şu gezegende şu anda 836 milyon insan fiziki olarak aç halde oldukları için hayatiyetlerinin devamı için gerekli olan protein ve yağları üretemiyorlar.
836 milyon, türkiye nüfusunun 10 katından fazla bir sayı. Hal böyleyken suriyeli edebiyatı yapan hükümet bütün bu açları neden doyurmuyor?
Rezil ötesi bir his.
3 gündür yemek yemediğim ama aynı zamanda acıkmadığım şu dönemde ne kadar masraflı bir şey olduğunu daha iyi anladım. Yokluğunda Cepten para çıkmıyor, iki saat ne yiyeceğimi düşünmüyorum, kurye bekleme derdi yok, bulaşık yıkama derdi yok, yemek sonrası ağırlık çökmesi yok, tuvalet ihtiyacı yok. Hayat kalitem olsaydı kesinlikle iki katına çıkardı.
knut hamsun romanı. sokaklara düşmüş aç bir insanın fiziksel, zihinsel ve sosyal hayatını müthiş bir gerçeklikle anlatan roman. bu kadar gerçekçi olmasının sebebi de kendi açlık zamanlarından alıntı yapmış olmasıdır şüphesiz.