bugün

tok insanın anlamadığı şeydir.
karnın acıkması, yoğun olarak hissedilen karnın boş olması durumu, beslenmeye ihtiyaç duymak, midenin kazınması.
Çok kötüdür hatta Allah açlıkla terbiye etmesin kimseyi.
afrikada insanların maruz kaldığı durumdur.
zenginin fakirden daha çok yaşadığı durumdur. fakir doyar fakat zenginin gözü hep açtır. *
türkiye'de bir milyon dört yüz bin insanın karşı karşıya olduğu durum!

üstelik tüketilen mallarda yer alan herbisit ve benzeri maddeler, besin değerini düşürdüğü ve proteinleri yok ettiği için yaşadığımız 'gizli açlık' oranı bu sayı içinde yer almamaktadır.
fazla kilolarına yılda 80 milyar dolar harcayan baş sömürgecinin gün geldiğinde başını yakacak olan durumdur.
terbiyesi yavaş yavaş gelişen,önce delirten sonra öldüren olay.
en büyük ceza.
gece gece acıkıp dolapta kafasına göre hem güzel hem hazır bişey bulamadıgı için gidip gelip dolaba bakan,bakıp bakıp burun kıvırarak geri dönen, anne de uyudugu için aç aç oturan bünyenin aglamaklı durumudur. çare yok, bir iki dolap ziyaretinden sonra dayanamayıp begenmedigi peynir ya da yumurtaya tabi olacaktır.
açlığın birçok faydası vardır: anlayış kabiliyetini arttırır, kalbi inceltir, sinirleri uyanık ve zinde tutar. birçok hastalığın tedavisinde de ilk adımdır.
ramazan ayında fazlasıyla yaşadığımız durum .
besin maddelerine karşı duyulan ve fizyolojik gereksinimi karsılamaya yönelik bir uyarım. su içmek koşulu ile insanlar açlığa 4-6 hafta dayanabilirler. aç kalan canlılarda önce karbonhidratlar harcanır. daha sonra yağlar ve son olarakta proteinler harcanır. proteinlerin parçalanması demek birçok hücrenin bütünlüğünün bozulması demektir. bunun göstergesi olarak bedende azot miktarı aniden yükselir ve premortal azot artışı ölümün tipik belirtisi olarak tanımlanır.
karnı tıka basa dolu bir insanın bile mide kazıntıları ile okuduğu knut hamsun romanı...
bir avrupa ulkesinde ac kalmak.. para var ama agiz tadi yok bu avrupalilarda diyip yemisim avrupasini gul gibi turkiyemi ozledim mantisini ozledim baklavasini ozledim dedirten durumdur. aclik insani milliyetci mi yapiyo ne?
yapılan işe konsantre olamamaya neden olan ve devamlı bir şeyler yemeyi hayAllemekle zihni meşgul eden hÂl.

bu süre içerisinde önce karbonhidratlar, sonra yağlar en sonra da proteinler -ki bu aşamaya gelen insan için artık ölüm çanları çalmaya başlar- yakılır.
kendisi icin allah terbiye etmesin denilen olay. bir de bir eylemin uzun sure yapilmamasindan dolayi, o eyleme karsi duyulan sila olarak da aciklanabilir.
bir şeylerin eksikliğini, olmadığını hisseden insanın yaşadığı duygu.
özlemin ta kendisi bazen.
yemek yemelisiihiiinn... heeeveeeheeet.. yemelisiğğğnn... yeeehhh... diye midenin konuşmasıyla anlaşılan duygu. mide "garulk gurulk mırılk" dedikçe aslında bunları açıkca söyler de mide gözü açık olmayan insanlar bunu duyamazlar.
sonrasında mide bulantısına sebebiyet veren iğrenç durum.
midenin isyan bayrağını çekmesi olayıdır.
muhtesem bir kitaptır. kitabı okurken kendinizi sefil hissedersiniz.* aclık hissini anlatır bazı sayfalarda betimlemelerle, bu his bundan daha iyi anlatılamaz dersiniz. kahramanın onuruna takılırsınız, "ye be adam", "cal ulan" dersiniz ama kahraman hiçbir zaman sizin beklediğiniz hareketi yapmaz. agır bir temposu oldugu için birçok okuyucu cabuk sıkılabilir fakat temponun bilerek bu sekilde ayarlandığını kitabı okuyunca anlarsınız.
ağızdaki iğrenç koku, midenin sana inat verdiği konser, kuru ekmeğe bile talip olma duygusu belirtilerinden bazılarıdır. istenilmeyesi, kötü bi durumdur.
Açlık; bir canlının hayatını idame ettirebilmesi için ihtiyacı olan askari besini sağlayamaması sonucu karşılaştığı hayati tehlikedir.

Her canlı, ihtiyaç piramidi gereğince yaşamının devamını sağlayabilmek için öncelikli ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Bu piramidin en alt katmanındaysa barınma ve cinselliğin yanında beslenme de mevcuttur. Öyleyse beslenme için, canlının en temel gereksinimidir demek çok da yanlış olmaz. Zira aç canlı için yeryüzünde, yemekten öte bir gerçeklik mevcut değildir.

Durum evrensel bir problem olarak görülüp, nedenlere ve mantığa dayalı olarak yaklaşılırsa varılacak sonuç kaynak yetersizliği sorunu olmalıdır. Ancak günümüz dünyası, besin kaynakları bakımından, mevcut altı milyar nüfusu doyurabilecek boyuttadır. Dolayısıyla kaynakların yeterli olmaması gibi bir gerekçe, günümüz dünyasının milyonlarca aç insanını açıklayamaz.

Peki, öyleyse nedir Afrika’da, Asya’da ya da aklımızdan geçen ya da geçmeyen herhangi bir yerde insanların açlıktan ölmesinin nedeni? Bencillik mi açıklar bu sorunu yoksa daha genel ve sistematik bir sebep sonuç ilişkisi mi vardır günümüz ekonomi düzeninde?

Nasıl tarih kişilerle açıklanamazsa, evrensel problemler de basit insan duygularıyla nedenlendirilemez. Matematiksel boyutta bir karşılaştırma ile desteklemek gerekirse; Avrupa ve ABD'de evde beslenen hayvanların mamasına harcanan para 17 milyar dolar; dünyada açlığın ve yetersiz beslenmenin sona erdirilmesi için gerekli para 19 milyar dolarken, hâlâ adil bir ekonomik sistemden söz edebiliyorsak kendi şizofrenik gerçekliklerimizde yaşamaya başlamışız demektir. Rasyonel hiçbir bakış böyle bir olguyu kabul edemez.

Hiçbir özgür dünya bireyinin adalet anlayışı, kendi ev hayvanının mamasının milyonlarca aç insandan daha önemli olduğunu iddia edememelidir. Hiçbir sağlıklı insanın dimağında böyle bir düşünce oluşamaz.

Dünyada herkese temiz içme suyu sağlanması için gerekli para 10 milyar dolarken, yıllık olarak parfüme 15 milyar dolar harcayan bir elit kesimin varlığı hiçbir felsefe ya da mantıkla açıklanamaz. Ne bir kapitalist bunu savunabilir ne bir pragmatist. Bu gerçeklik bütün felsefelerin üzerindedir. insanlar susuzluktan kururken, fikirleri tartışmak ancak aptallara özgüdür.

Bu noktada, özgür düşünce, adalet, eşitlik, medeniyet kavramları işlevsizdir. Tek bir gerçek, materyalist bakışla gözlemlenebilmektedir. Girişte de sözü edildiği gibi, aç insan için bir tek gerçeklik vardır ve bu gerçeklik son derece materyalisttir; bazı insanların köpeklerini besleyebilmeleri için, diğerleri açlıktan ölmek zorundadır ve yine bazıları yüzlerce dolarlık parfümler kullanabilsin diye diğerleri hücreleri kuruyup, derileri çatlayana kadar susuzlukla mücadele etmelidir.

Bu gerçeği değiştirecek güce sahip değilse insan yaşamının anlamını sorgulamalıdır. Zira bu gerçekle yaşayabilecek gücü kendinde bulamayabilir bir gün. O gün hayat anlamsızlaşır, felsefeler bulanıklaşır onun için. Var olmanın dayanılmaz hafifliği, omuzlarına binlerce tonluk bir yük olarak binmiştir artık.
hasan izzettin dinamo'nun kitabinin adidir ayni zamanda.
ben aç kaldığımda 5 dakika bile sabredemezken,onlar nasıl dayanıyor anlayamıyorum. (bkz: somalili çocuklar)