ayaküstü yaşanmış aşk hikayeleri

entry13 galeri0
    1.
  1. murathan mungan şiiri.

    1.
    bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum,
    bildiğim ancak aşıkken var olduğum...
    işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
    çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.
    "eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
    hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır"
    demiş La Rochefoucauld
    benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...

    2.
    her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
    bir bakıştan, bir duruştan,
    çağrışımın sonsuz hızından
    unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
    belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
    terk edeceğim
    daha otobüsün ilk basamağında.
    kim bilebilir ki?
    sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
    gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
    ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
    otobüs camına bağrında bir ok ile
    bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
    bu da ötekiler gibi,
    kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
    yaşayıp gidecek...

    3.
    şimdi hemen kalksam buradan
    hemen çıksam uzun sokaklardan birine
    kiminle karşılaşabilirim
    kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden
    geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen
    bir ölümcül sevda hangi köşe başında
    keser yolumu
    bir tenhaya ulak olan
    o suret avı
    bırakır mı yakamı
    haracı ödenmeden
    bırakır mı yakamı
    bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden
    ak kağıda düşürülmüş
    imzasını görmeden
    bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden

    4.
    hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden
    her aşk, her şiir
    ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden,
    küskün omuzlu terk edilmişliklerden,
    perspektifinde hep bir sokak taşıyan
    o sessiz
    o faili meçhul cinayetlerden
    resim altı sözcüklerden
    aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden

    bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti
    elle bilenmiş sözcükler,
    yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı
    nabzımın atışına ayak uyduran vezninde
    gece adımları şiirlerimin
    bırakır mı yakamı yaşadıklarımı
    dökmeden imgelerin giysilerine
    hayatın maskelenmiş gerçekliğine
    upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için
    yeniden ve yeniden.
    9 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. tamamlanmamış, yarım kalan, yazık olan aşkların hikayeleri...

    (bkz: one night stand)
    3 ...
  5. 4.
  6. Genelde toplu taşıma araçlarında yaşanır, oturan yolcu sayısı 33 ayakta yolcu sayısı 66'dır. Karşı cinsle göz göze gelirsiniz yıldırım aşkı başlar ve inilecek durakta biter.
    1 ...
  7. 5.
  8. yağmurlu bir gündü. öyle ki cennetteki bütün melekler aynı anda işemeye karar vermiş zannediyordum. bütün güzelliği ile oradaydı. kaçamak göz temaslarımız yüreğimdeki benzin istasyonuna molotof kokteyli atarken, o yüce ormanlardan daha yeşil gözlerini bir bana, bir yoldan geçen araçlara çeviriyordu. asırlardır içimde biriktirdiğim sel, önündeki bendi kırmak istiyor, "tut elinden, gidin, uzaklara gidin, mutlu olun" diyordu. kendimi dizginlemekte zorlanıyordum.

    çok yağmur yağıyordu. ıslanmıştı. kendisinin milyonda bir güzelliğinde olan elbiseleri ıslanmış. o küçücük valizi de öyle. o da mı istanbul'a gidiyor acaba? o, soğuktan titriyor. bense en sıcak alevden daha sıcak, en kor magmadan daha kor...

    bana döndü. geliyor. biliyorum. epifani bu olsa gerek. ruhumu teslim edeceğim. en güzel duygudan daha güzel, en yüce hislerden daha yüce. çantasından telefonunu çıkarıyor. "belki birbirimizi bir daha bulamayız, telefonunu alayım" diyecek kesinlikle. evet, allahım, geliyor.

    "ya bişiy sorcaammmmm, otobüsler burda mı duruyo yoksa daha ilerde mi duruyo?"

    ne cevap verdim bilmiyorum. telefonunu kulağına götürüyor: "aşkitom ben gelemiyoruuumm. otobüs yok yaaaaaaa" diyor ve yürümeye başlıyor. gidiyor. ne diyordu ahmet kaya? "yüreğime basa basa, içimden yar gidiyor". ah işte aynen öyle. içimden bir yerlerden bir cam kırılması sesi geliyor.
    1 ...
  9. 6.
  10. bir anda başlayıp bir sözle biten aşkların hikayeleridir.

    Şahsımın da başından geçmistir böyle bir aşk.

    ---dikkat anı var---
    sene 2005. Lise birdeyiz. Bizim ilçede tüfektir, oltadır, dürbündür envayi çeşit av malzemeleri satan bir dükkan vardı. bir gün arkadaşla gittik oraya, oltalara bakmaya.
    O gün gördüm onu.
    Benden 3 - 4 yaş büyüktü, ama çok etkilendim.
    O balıketli hali, o sivilceli yüzü, sivilce bir insana o kadar mı yakışır? (evet götüm gibi suratı vardı, şimdi anlıyorum)

    neyse ben her gün bu dükkana gitmeye başladım, aslında 2 gün gittim, üçüncü gün oldu olan.
    O gün o lanet cümleyi kurdu, "ablacım senin bir şey almaya niyetin var mı gerçekten?".
    Ablacım ne ulan, ablacım ne demek?
    O kadar mı küçük duruyoruz aq.
    O an nefesim tıkandı, "yarın gelip alacağım" dedim ve koşarcasına kaçtım ordan.
    otobüste uzun uzun onu düşüneceğimi sanıyordum, ama minakom otobüsünde şöförün arkasına oturmamdan mütevellit, para uzatmaktan düşünüp efkarlanmaya fırsat bulamadım anasını satiim.

    Şimdi düşünüyorum da, belki bu ikimiz için de daha iyi oldu. En azından benim için. Neden? Geçen yaz gördüm, sivilcelere naaptıysa artık suratı maymun götü gibi olmuş lan, evet, en azından benim için daha iyi oldu, evet
    ---dikkat anı var---
    1 ...
  11. 7.
  12. --spoiler--
    aslında ayaküstü sevişmelere karşıyım ama bu defalık yapacaz artık
    --spoiler--
    1 ...
  13. 8.
  14. başladığı yerde biter gibi,
    ayaküstü,
    alelacele,
    korkarda kaçar gibi...
    3 ...
  15. 9.
  16. 10.
  17. fast food yerken yaşanan hadise..
    kasadaki kız sorar ne alırdınız der.
    hamburger,cips,kola dersin parayı verir fişini alıp gidersin..
    1 ...
  18. 11.
  19. cinayete teşebbüs gibiydi,
    en saklısından,
    faili bilen yok,
    merak eden yok,
    vay gidene diyen yok...
    göründü ve kayboldu aşk,
    öldürüldü,
    doğduğu yerde,
    bir çırpıda...
    4 ...
  20. 12.
  21. 13.
  22. Murathan mungan'ın mırıldandıklarım adlı şiir kitabını okumak yaşanmışlıklarımı ve hislerimi dile getirir. Bu şiir bu kitaptan bir şiirdir.

    bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum, 
    bildiğim ancak aşıkken varolduğum
    işte bu yüzden, benim için aşık olmak:
    çoktandır hasretine katlandığım yokluğum. 
    "eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar 
    hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır" 
    demiş la rochefoucauld 
    benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum.

    her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim 
    bir bakıştan, bir duruştan, 
    çağrışımın sonsuz hızından 
    unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda. 
    belki de yaşanabilecek en güzel serüveni 
    terk edeceğim 
    daha otobüsün ilk basamağında. 
    kim bilebilir ki? 
    sonrayı, sonrasını kim bilebilir? 
    gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek 
    ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim 
    otobüs camına bağrında bir ok ile 
    bir aşk levhası çizecek, ah min-el! 
    bu da ötekiler gibi, 
    kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden 
    yaşayıp gidecek.

    şimdi hemen kalksam buradan 
    hemen çıksam uzun sokaklardan birine 
    kiminle karşılaşabilirim 
    kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden 
    geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen 
    bir ölümcül sevda hangi köşe başında 
    keser yolumu 
    bir tenhaya ulak olan 
    o suret avı 
    bırakır mı yakamı 
    haracı ödenmeden 
    bırakır mı yakamı 
    bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden 
    ak kağıda düşürülmüş 
    imzasını görmeden 
    bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden 

    hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden 
    her aşk, her şiir 
    ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden, 
    küskün omuzlu terk edilmişliklerden, 
    perspektifinde hep bir sokak taşıyan 
    o sessiz 
    o faili meçhul cinayetlerden 
    resim altı sözcüklerden 
    aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden 

    bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti 
    elle bilenmiş sözcükler, 
    yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı 
    nabzımın atışına ayak uyduran vezninde 
    gece adımları şiirlerimin 
    bırakır mı yakamı yaşadıklarımı 
    dökmeden imgelerin giysilerine 
    hayatın maskelenmiş gerçekliğine 
    upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için 
    yeniden ve yeniden.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük