bugün
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak9
- herkesle iyi geçinmek18
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler11
- anın görüntüsü14
- jose mourinho30
- sarılma ihtiyacı13
- zalbert ramstein14
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- kendini bir görsel ile anlat18
- meral akşener17
- bursa9
- gizli samyelin moderatör olması13
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et17
- gideon reid morgan jj9
- icardi190555
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak15
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel22
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu20
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
4. albümü goodbye lullaby 8 mart 2011 tarihinde çıkacak ama dün itibariyle nete sızınca 12 gün önceden albüme ulaşmak zor olmadı. elbet bu övünülecek bir şey değil ama 12 gün evvelden düşünce malum ortamlara merakına yenik düşebiliyor insan. albümü baştan sona her şarkıyı en az 3 kere dinleyecek şekilde bir denedim ve her şarkı için, biraz da genel olarak albüm için yorumlarımı belirtmek istiyorum. ama önce genel bir avril yorumu yapayım.
avril lavigne özellikle genelde sevimsiz ergen kitlesi sağolsun, her geçen gün antipatik gelmeye başlayan bir müzisyen. ben severim kendisini ama kara kaşı, kara gözü için değil derler ya işte o hesap. sarı kaşı sarı saçı içinde değil. elbette güzel bir bayan ama sırf güzel diye bir insanı çıktığı günden bu yana neden dinleyip durayım. kulağıma yazık. çok mu sansasyonel bir sesi var? hayır yok ama çıktığı günden beri en sevdiğim yanı kendi tarzını yaratmış olmasıydı. ve olgunlaştıkça, büyüdükçe o çılgın kız gidip yerine olgun bir bayan geldi gibi. görünümü, sansasyonel olayları, tarzı, demeçleri falan bir yana ilk albümden beri hep güzel şarkılar üretti, belli bir tarzı yok bu kesin, her albümde başka bir yöne gitti. ama ilk 3 albümde genelde çılgın ve hayata meydan okuyan çatlak bir kız imajı vardı. ve genelde hareketli şarkılarla gündem olmuştu ama bildiğim kadarıyla daha meşhur olmadan önce altyapı eğitimi country tarzındaydı. ve slow şarkılara sesi çok daha iyi gidiyordu aslında, hatırlayın; nobody's home, i'm with you, naked, innocence, when you're gone, tomorrow hatta don't tell me gibi şarkılarında bu özelliğini göstermişti. biliyorum bu fasıl çok uzadı ama anlatmak istediğim şu salak ergen kitle popüler olan bir şey gördümü bokunu çıkartasıya dek onu sömürüyor ve insanlara o şey antipatik gelmeye başlıyor bu yüzden. ve avril'da bu yüzden antipatik oldu ama tabii kendisinin de bunda hataları vardır elbet. ama müzik yeteneği yok demek saçmalık olur, babasının hayrına bu kadar grammy dahil onlarca ödül vermezler kimseye ki ilk çıktığından bu yana da bu kadar albüm satamazdı, yaptığı şarkılarda saçma ve kötü olanlar var elbet ama genelde başarılı işler yapmıştı. neyse gerçekten uzadı geleyim esas konuya. ilk 2 albüm genelde hareketli ve sert ve asi tavırlar işliyor gibiyken, 3. albümde bildiğin popa kaydı tamamen tarzı. yine de 3. albümde çok iyi şarkılar vardı ki bunları biliyor herkes.
ve derken 4. albüm geldi erkenden. görünen şu ki; tarz yine tamamen değişmiş. what the hell şarkısının bu albümün çıkış parçası olması o kadar abuk olmuş ki, çünkü albüm tamamen slow, akustik ağırlıklı olmuş. insanı dinlendiren, huzur veren müzikler ve yorumlarla dolu. çoğu sözü de kendisi yazmış eski gitaristi evan taubenfeld ile beraber. anladığım kadarıyla söz yazımı konusunda kendisini daha bir geliştirmiş bu geçen sürede. albümde sesini çok iyi kullanmış ve dediğim gibi slow şarkılara daha uygun olan bir sese sahip kendisi, bu yüzden sesinin güzelliği daha önceki albümlere göre daha ön plana çıkmış. ama her şeyden öte müzikler beklemediğim kadar sağlam olmuş. what the hell'de güzel şarkı ama çıkış parçası olarak onu görünce çok fazla beklenti içine girmemiştim albümden, derken neredeyse full akustik, slow bir albüm dinleyince, şarkılara ve müziklere çok iyi uyan sesini görünce şaşırdım. genel yorumumu burda bitirirken, demek istediğim; beklediğimden çok daha iyi bir albüm olmuş. önyargı ile yaklaşanlar varsa en azından remember when şarkısını 1 kere dinlesinler derim, fikirleri değişecektir eminim.
şöyle bir genel bir şarkı yorumunu yaparsak;
what the hell; çıkış parçası seçilmesi tamamen plak şirketinin saçmalığı, satış stratejisi gibi duruyor. çünkü albümün belki de tek hareketli şarkısı. herkes dinlemiştir zaten artık, dinledikçe güzelleşen eğlenceli bir şarkı.
alice; geçen sene çıkan filme ait şarkının uzun versiyonu. bunu da herkes dinledi zaten. karanlık bir şarkı.
4 real; albümün dikkat çekici şarkılarından. hoş bir slow olmuş. özellikle nakaratı dile dolanıyor anında. tavsiye edebileceğim şarkılardan.
remember when; şu ana kadar albümde en çok dinlediğim şarkı bu sanırım. girişiyle ben iyi şarkıyım diyor zaten. albümün bana göre en etkileyici şarkısı bu olmuş ilk izlenime göre. ikinci bir when you're gone etkisi yaratıyor dinledikçe, özellikle sonlara doğru kopuyor tamamen.
darlin; slowlardan birisi daha. çok iyi değil ama fena da sayılmaz. dinlenilebilir.
everybody hurts; albümün yine iddaalı şarkılarından birisi. büyük ihtimalle klip gelecek şarkılardan birisi bu olabilir.
goodbye; albümün en slow şarkılarından birisi bu. müziğiyle dikkat çekiyor. hoş.
i love you; adına bakılınca daha aşk kokan bir şarkı bekliyor insan ama biraz daha hareketli beklenene göre. nakaratı güzel yine.
not enough; en değişkenlik gösteren şarkı belkide bu. bazı yerleri slow daha sonra oldukça hızlanan bir şarkı olmuş.
push; yanlış anlamadıysam arada giren sesi, evan taubenfeld ile düet gibi bir şey olmuş. diğer şarkılara göre biraz sönük gibi geldi, son 1 dakikada güzelleşiyor sanki.
smile; albümün en hareketli ve sert sayılabilecek şarkısı belkide. çok sert değil ama albüme göre sert yani.
stop standing there; albümün yine en güzel şarkılarından birisi olmuş. dinledikçe dinleten cinsten bir şarkı.
wish you were here; remember when ile albümün en iyi şarkısı benim ilk izlenimime göre. nakaratı özellikle çok güzel olmuş. müzik ve yorum açısından da oldukça beğendim. klip gelebilecek şarkılardan birisi.
black star; albümün en kısa ve en iyilerinden. kendi parfümünün adı zaten bu ve ona ithafen yazılmış sanırım. hoş ve kısa.
oldukça uzun oldu ama genel olarak dinleyebildiğim albümleri yorumlamaya çalışıyorum zamanım oldukça. avril'ı çıktığı günden bu yana zevkle dinleyen ve seven birisiyim. güzel bir albüm olmuş, sesine çok iyi giden genelde slow şarkılarla dolu, güzel vakit geçirten bir albüm. yani sesini ve yorum yeteneğini bu albümde çok daha ön plana çıkarmış. önyargılardan kurtularak bir deneyin derim. beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez elbet ama benim yorumlarım bunlar. en azından albümü almayı düşünenlere bir fikir vermesi için uzunca yorumladım. sıkılmadan okuyanlara da teşekkürler.
avril lavigne özellikle genelde sevimsiz ergen kitlesi sağolsun, her geçen gün antipatik gelmeye başlayan bir müzisyen. ben severim kendisini ama kara kaşı, kara gözü için değil derler ya işte o hesap. sarı kaşı sarı saçı içinde değil. elbette güzel bir bayan ama sırf güzel diye bir insanı çıktığı günden bu yana neden dinleyip durayım. kulağıma yazık. çok mu sansasyonel bir sesi var? hayır yok ama çıktığı günden beri en sevdiğim yanı kendi tarzını yaratmış olmasıydı. ve olgunlaştıkça, büyüdükçe o çılgın kız gidip yerine olgun bir bayan geldi gibi. görünümü, sansasyonel olayları, tarzı, demeçleri falan bir yana ilk albümden beri hep güzel şarkılar üretti, belli bir tarzı yok bu kesin, her albümde başka bir yöne gitti. ama ilk 3 albümde genelde çılgın ve hayata meydan okuyan çatlak bir kız imajı vardı. ve genelde hareketli şarkılarla gündem olmuştu ama bildiğim kadarıyla daha meşhur olmadan önce altyapı eğitimi country tarzındaydı. ve slow şarkılara sesi çok daha iyi gidiyordu aslında, hatırlayın; nobody's home, i'm with you, naked, innocence, when you're gone, tomorrow hatta don't tell me gibi şarkılarında bu özelliğini göstermişti. biliyorum bu fasıl çok uzadı ama anlatmak istediğim şu salak ergen kitle popüler olan bir şey gördümü bokunu çıkartasıya dek onu sömürüyor ve insanlara o şey antipatik gelmeye başlıyor bu yüzden. ve avril'da bu yüzden antipatik oldu ama tabii kendisinin de bunda hataları vardır elbet. ama müzik yeteneği yok demek saçmalık olur, babasının hayrına bu kadar grammy dahil onlarca ödül vermezler kimseye ki ilk çıktığından bu yana da bu kadar albüm satamazdı, yaptığı şarkılarda saçma ve kötü olanlar var elbet ama genelde başarılı işler yapmıştı. neyse gerçekten uzadı geleyim esas konuya. ilk 2 albüm genelde hareketli ve sert ve asi tavırlar işliyor gibiyken, 3. albümde bildiğin popa kaydı tamamen tarzı. yine de 3. albümde çok iyi şarkılar vardı ki bunları biliyor herkes.
ve derken 4. albüm geldi erkenden. görünen şu ki; tarz yine tamamen değişmiş. what the hell şarkısının bu albümün çıkış parçası olması o kadar abuk olmuş ki, çünkü albüm tamamen slow, akustik ağırlıklı olmuş. insanı dinlendiren, huzur veren müzikler ve yorumlarla dolu. çoğu sözü de kendisi yazmış eski gitaristi evan taubenfeld ile beraber. anladığım kadarıyla söz yazımı konusunda kendisini daha bir geliştirmiş bu geçen sürede. albümde sesini çok iyi kullanmış ve dediğim gibi slow şarkılara daha uygun olan bir sese sahip kendisi, bu yüzden sesinin güzelliği daha önceki albümlere göre daha ön plana çıkmış. ama her şeyden öte müzikler beklemediğim kadar sağlam olmuş. what the hell'de güzel şarkı ama çıkış parçası olarak onu görünce çok fazla beklenti içine girmemiştim albümden, derken neredeyse full akustik, slow bir albüm dinleyince, şarkılara ve müziklere çok iyi uyan sesini görünce şaşırdım. genel yorumumu burda bitirirken, demek istediğim; beklediğimden çok daha iyi bir albüm olmuş. önyargı ile yaklaşanlar varsa en azından remember when şarkısını 1 kere dinlesinler derim, fikirleri değişecektir eminim.
şöyle bir genel bir şarkı yorumunu yaparsak;
what the hell; çıkış parçası seçilmesi tamamen plak şirketinin saçmalığı, satış stratejisi gibi duruyor. çünkü albümün belki de tek hareketli şarkısı. herkes dinlemiştir zaten artık, dinledikçe güzelleşen eğlenceli bir şarkı.
alice; geçen sene çıkan filme ait şarkının uzun versiyonu. bunu da herkes dinledi zaten. karanlık bir şarkı.
4 real; albümün dikkat çekici şarkılarından. hoş bir slow olmuş. özellikle nakaratı dile dolanıyor anında. tavsiye edebileceğim şarkılardan.
remember when; şu ana kadar albümde en çok dinlediğim şarkı bu sanırım. girişiyle ben iyi şarkıyım diyor zaten. albümün bana göre en etkileyici şarkısı bu olmuş ilk izlenime göre. ikinci bir when you're gone etkisi yaratıyor dinledikçe, özellikle sonlara doğru kopuyor tamamen.
darlin; slowlardan birisi daha. çok iyi değil ama fena da sayılmaz. dinlenilebilir.
everybody hurts; albümün yine iddaalı şarkılarından birisi. büyük ihtimalle klip gelecek şarkılardan birisi bu olabilir.
goodbye; albümün en slow şarkılarından birisi bu. müziğiyle dikkat çekiyor. hoş.
i love you; adına bakılınca daha aşk kokan bir şarkı bekliyor insan ama biraz daha hareketli beklenene göre. nakaratı güzel yine.
not enough; en değişkenlik gösteren şarkı belkide bu. bazı yerleri slow daha sonra oldukça hızlanan bir şarkı olmuş.
push; yanlış anlamadıysam arada giren sesi, evan taubenfeld ile düet gibi bir şey olmuş. diğer şarkılara göre biraz sönük gibi geldi, son 1 dakikada güzelleşiyor sanki.
smile; albümün en hareketli ve sert sayılabilecek şarkısı belkide. çok sert değil ama albüme göre sert yani.
stop standing there; albümün yine en güzel şarkılarından birisi olmuş. dinledikçe dinleten cinsten bir şarkı.
wish you were here; remember when ile albümün en iyi şarkısı benim ilk izlenimime göre. nakaratı özellikle çok güzel olmuş. müzik ve yorum açısından da oldukça beğendim. klip gelebilecek şarkılardan birisi.
black star; albümün en kısa ve en iyilerinden. kendi parfümünün adı zaten bu ve ona ithafen yazılmış sanırım. hoş ve kısa.
oldukça uzun oldu ama genel olarak dinleyebildiğim albümleri yorumlamaya çalışıyorum zamanım oldukça. avril'ı çıktığı günden bu yana zevkle dinleyen ve seven birisiyim. güzel bir albüm olmuş, sesine çok iyi giden genelde slow şarkılarla dolu, güzel vakit geçirten bir albüm. yani sesini ve yorum yeteneğini bu albümde çok daha ön plana çıkarmış. önyargılardan kurtularak bir deneyin derim. beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez elbet ama benim yorumlarım bunlar. en azından albümü almayı düşünenlere bir fikir vermesi için uzunca yorumladım. sıkılmadan okuyanlara da teşekkürler.
10 yıl öncesine kadar neredeyse Her genç kızın hayranı olduğu şarkıcı idi . Ortaokulda ben de fanlarındandım. Tüm şarkılarını bozuk ingilizceyle okur, odamı posterleri ile donatırdım.
1984 doğumlu, çok kısa, mükemmel gözleri olan punkcı bozması. çok basit ve saçma sözler yazmasına karsı losing grip, nobody s home gibi dinlenesi bi çok şarkısı vardır.
güzelliğini abartanlara aşağıdaki linki yolluyorum:
http://www.deansplanet.com/nomakeup_avril.html
neymiş efendim bundan sonraki parolamız?
(bkz: güzel kadın yoktur bakımsız kadın vardır)
(bkz: çirkin kadın yoktur az makyaj vardır)
http://www.deansplanet.com/nomakeup_avril.html
neymiş efendim bundan sonraki parolamız?
(bkz: güzel kadın yoktur bakımsız kadın vardır)
(bkz: çirkin kadın yoktur az makyaj vardır)
evlenmemiş olsaydı aile büyüklerini alıp kanada'ya istemeye gideceğimiz kızdı.
"punk'im ben, cok sekerim, ihihihi" diye diye gozumuzun icine sokulan bir sarkici. punk'la alakasi yoktur. biraz simarik bir de galiba. allah sevgilisine yardim etsin valla, yok kiskanmiyorum ne alaka.
Dünyanın en saçma sapan tipi. Ergenliğimi yedin Nalet, pembe saçlı rakçı serpil seni.
makyaj güzeli. eğer o punksa, sid vicious ölsün lan.. gerçi ölüydü o dimi? neyse...
o günlerime geri dönsem, girlfriend şarkısını bozuk ingilizceyle ama bir o kadar mutlu olarak bağırarak söylesem, fan club sitelerine üye olsam, her hafta trendy dergisine mesaj atıp poster dilensem, odam avril ile dolsa, ona özenip saçlarımın ucunu yeşile boyasam sonra babam kızsa, hayat bayram olsa.
Seviliyorsun avril'ım. Kalp.
Seviliyorsun avril'ım. Kalp.
masum görünümlü fahişe* tipli kişi.
hayatımda kasetini satın aldığım ilk ve son şarkıcı.
(bkz: my happy ending)
ergenliğimize denk gelmişti. duruşuyla bize ilham veriyordu. asi, rock'çı, güzel bi kızdı. üstelik şarkıları da hoştu. nobody's home, complicated, i'm with you..
hele ki 15 yaşında fakülte yolunu tutmuş bünyem için de ilaç gibi geliyordu. dedim ya, hayatımda ilk ve tek yabancı albüm aldığım şarkıcıydı kendisi(cd çalar olarak değil, kaset olarak. zaten o zamanlar portatif cd çalarlar pek azdı piyasada, yeni yeni çıkıyordu. onun yerine sony walkman'lerimiz vardı. peki bi severdik. şimdiki gibi 16 gb-binlerce şarkı- atıp hemen sıkılanlar gibi değil, 13-14 şarkıyla 4-5 ay idare ederdik. dinlerdik, ama yaşardık da. şarkılar da daha bi güzeldi sanki ne o zamanlar.. neyse, uzattım biraz).
derken, büyüdük, yirmili yaşlara doğru geldikçe sene de 2007'lere gelmişti. avril de değişmişti. bir röportajında okumuştum. şey diyordu: prodüktörüm ve imajmakerlarım bana o rolü biçmişlerdi. klasik pop kızı olarak piyasaya çıkarsam şansımın az olacağını ve rekabetin çok olduğunu söylediler, dolaysıyla piyasada nispeten az olan ve daha sonra da tutulacak olan bu tarzda karar kıldık..
hah, süper ya. o şarkılar, o asi duruş, o ergen bünyemizin limanı, o albümdeki pozların, okuldaki ilk yıllarım, o tonla biriktirdiğim melankoli..
hepsi yalan mı oldu avril'ciğim? bu mudur yani? market, para, müzik piyasası..
sen de mi bizi kandırdın avril? bütün bunlar benim gibi birine bile albümünü aldırabilmek için miydi?
(bkz: my happy ending)
ergenliğimize denk gelmişti. duruşuyla bize ilham veriyordu. asi, rock'çı, güzel bi kızdı. üstelik şarkıları da hoştu. nobody's home, complicated, i'm with you..
hele ki 15 yaşında fakülte yolunu tutmuş bünyem için de ilaç gibi geliyordu. dedim ya, hayatımda ilk ve tek yabancı albüm aldığım şarkıcıydı kendisi(cd çalar olarak değil, kaset olarak. zaten o zamanlar portatif cd çalarlar pek azdı piyasada, yeni yeni çıkıyordu. onun yerine sony walkman'lerimiz vardı. peki bi severdik. şimdiki gibi 16 gb-binlerce şarkı- atıp hemen sıkılanlar gibi değil, 13-14 şarkıyla 4-5 ay idare ederdik. dinlerdik, ama yaşardık da. şarkılar da daha bi güzeldi sanki ne o zamanlar.. neyse, uzattım biraz).
derken, büyüdük, yirmili yaşlara doğru geldikçe sene de 2007'lere gelmişti. avril de değişmişti. bir röportajında okumuştum. şey diyordu: prodüktörüm ve imajmakerlarım bana o rolü biçmişlerdi. klasik pop kızı olarak piyasaya çıkarsam şansımın az olacağını ve rekabetin çok olduğunu söylediler, dolaysıyla piyasada nispeten az olan ve daha sonra da tutulacak olan bu tarzda karar kıldık..
hah, süper ya. o şarkılar, o asi duruş, o ergen bünyemizin limanı, o albümdeki pozların, okuldaki ilk yıllarım, o tonla biriktirdiğim melankoli..
hepsi yalan mı oldu avril'ciğim? bu mudur yani? market, para, müzik piyasası..
sen de mi bizi kandırdın avril? bütün bunlar benim gibi birine bile albümünü aldırabilmek için miydi?
bu kızımız olağanüstü güzellikte olmasına rağmen şarkıcılık yapmaktadır. beceremediği pek söylenemez ancak çok daha iyi olabilir, sesi mükemmeldir, fiziği deseniz o biçim.
Türkiyede kuaförler dergilerinin olmazsa olmazı zavallı kızımız çok dinlerdim önceden sonra bozdu biraz.
güncel Önemli Başlıklar