nedense bir türlü konsantre olamadığım ve ısınamadığım film. titanik in yanında solda sıfır kalır. fazla ticari, bu yüzden hiç sıcak değil. izlerken bir türlü içine giremiyorum bu yüzden.
kabul edelim gerçekten kaliteli bir film 3 kez izlememe rağmen şuan fox da ve yine izliyorum bir daha da olsa yine izlerim . seneryo çok özgün olmayabilir ama film bize bunu vaad etmiyordu zaten. bu film bize kaliteli görüntü efektleri ve fantastik bir dünya vaad ediyordu ve gerekeni yaptı gişe hasılatını kendi hakkıyla hak ederek kazandı.
25.05.2012' akşamı fox tv'de yayınlanacak olan james cameron filmi. *
sinema tarihinin en şişirilmiş balon filmlerinden olsada yine izlenecektir efendim.
seslendirmesi iğrenç olan film. 'ediyosun', 'gidiyosun', 'geliyosun' tarzı konuşmalar filmin orjinalliğini bozmuş. Alt yazılı izlemeyi tercih ederdim. Henüz filmi bitirmedim fakat keşke kuyrukları olmasaydı diye düşünüyorum.
güliverin maceraları filminde ismi biraz daha değişik bir şekilde kullanılan film. ayrıca filmle alakası olmayan bir çizgi dizi ve bu çizgi dizinin bir filmi vardır. https://galeri.uludagsozluk.com/r/222522/+
kapitalizmin dünyadan taşıp evrene ulaşması.
bir james cameron klasiği daha demek istiyorum fakat şöyle: konu olarak amerikan film sektöründe benzerlerine çok rastladığımız bir hikaye olmasına rağmen efekt ve görüntü olarak arşivlerde yerini alacak bir film. ama şunu söylemeliyim ki insanoğlunun bitip tükenmek bilmeyen para fantezisi ve bu uğurda verilen amansız ve acımasız mücadeleler. biraz daha para kazanmak uğruna pandoraya gidiyorsunuz ordaki insanlara ve özellikle çocuklara okul yaptırıp ingilizce öğretiyorsunuz ve onları içten içe sömürge haline getirmeye başlıyorsunuz. onlara sorsanız "demokrasi getiriyoruz." derler. bu kadar teknolojik altyapı hazırlayacak para buluyorsan para daha neyine yetmiyor. onlarca yıl harcama yapıp oralara kadar gidip de insanların bir ırkın huzurunu bozma hakkını nereden buluyorsun.
cennetten bir köşe gibi izlediğimiz rengarenk ormanlar, koca koca ağaçlar ve tropikal çiçekler. bunları yakıp yıkmaya ne lüzum var. tabi bu anlattığım sadece vicdanlı insanlar için geçerli.
bu kadar büyük bütçeyle hazırlanan bir filmin düşük hasılat yapması beklenemezdi zaten. james cameron yaptığı filmlerle ve özellikle titanik le zaten kendini kanıtlamış bir yönetmen. filme gelince mutlaka izleyin desem de yukarıda bahsettiğim üzere konu olarak ekstra bir şey beklemeyin ama izleyecekseniz de mutlaka "3 boyutlu" olarak izleyin ki o cenneten bir köşe gibi olan ormanların rengarenk manzarasının tadını doya doya yaşayın.
aslında bakıldığında klişelerle dolu bir filmde olsa, james cameron'un görsel mağzeme kullanımı anlamında hollywood'un en iyi yapımcısı olması bu filmin başarısının en önemli unsurudur. bnu titanictede başaran cameron, 3d film izleme olayında elini taşın altına sokarak yaptığı cesaret gösterisi tam anlamı ile bir para basma makinesine dönüştü zatende, ha tamam milyonlarca dolar akıttı bu film için kabul ama milyar dolarlada geri aldı.
insanoğlunun ne kadar da bencil olduğunu anlatan bir film. diğer varlıkların rahat ve huzurlu hayatlarını bozup, çıkarları uğruna onları silahla, bombayla yakıp yıkan insanların, filmde de olsa kaybetmesi çok keyifli.
Sinemada 3d halini izlemediğim için pişman olduğum filmdir. Bu tarz bilim-kurgu filmlerini beğenmem ancak bu filmi beğenmemek elde değil. Baba Bush'un bir lafı var. 'Düşmanı kendi topraklarında imha edin ki, sizin topraklarınıza gelmesin.' işte bu sözü anlatıyor bana göre bu film.
gösteriminden aylar sonra izleme fırsatı bulduğum ve hayran kaldığım film.
zoraki tanımdan sonra diyebileceğim söz çok ya, yine de yetersiz kalıyor. benim gibi hayal kurmayı seven ve bunu köküne kadar yaşamak için kendi gerçekliğini reddeden hayalperest kişiliklerce beğenileceğini düşünüyorum. bu tadı bir yüzüklerin efendisinde bir de pandora'da yaşadım. yaşadım diyorum çünkü fantastik filmlerden hazetmeyen bünyem yıllarca yüzüklerin efendisinin etkisinden hiç kurtulmadı ve belkide mezarıma kadar da kurtulamayacağım. zira bunda iddialıyım. hobbit köyden çıkıp ayrık vadi'yi, rohan'ı, isengard'ı, gondor'u, minas tirith'i, moria madenleri'ni, fangorn ormanları'nı,lothlorien ormanlarında galadriel'in evini, shelob'un inini, minas morgul'u, gorgorath düzlüklerini, hükümdağ'ı sürekli gözetleyen sauron'un kapaksız ateşten gözünü izleyen muhteşem yolculuk, yıllarca aklımdan hiç çıkmadı. haftada bir kez tekrar izleme alışkanlığım son aylarda biraz azalsa da orta dünya'nın yaratılmış o muhteşem detaylarını bazen bir ormana gittiğimde yaşadım içimde. sanki görmüş ve yaşamış gibi "aynen fangorn gibi" demekten alamadım kendimi.
peki neden bu kadar içselleştirdim bu sahte(!) dünyayı? aslında hiç sorgulamadım. adamakıllı sorgulamadım aslında, genelde hep bunu zorlayan beni gerçekliğe sokmaya çalışan, insanlar oldu. ve bir gün çocuksu hayalleri daha az kurmaya başladığımı görünce sık sık sorgulama gafletine düştüm. yani yine gerçek dünya masalı. bu kadar kirliliğine ve orospuluğuna rağmen insanlar gerçekliği hayal dünyasına tercih ediyor. zorla ayaklarını zincirle bağlıyor zemine. inadına yapmak gerek oysa. orta dünyanın hayal alemi benim için sadece bu orospu dünyadan kaçıştır. belki bir zamanlar bu dünya da o bakir topraklar gibiydi. bir nevi ağıt belki orta dğnyanın hikayesi.
şimdi de pandora. blki bu gezegen beni hiç birzaman orta dünya kadar etkileyemeyecek ya da içselleştirmem için zaman gerek. bilemiyorum. oysa jakesully daha filmin başında uçtuğunu" gördüğünü" söylüyordu rüyasında. hanginiz rüryanızda kanatlanıp uçmadı, oayakların hızla yerden kesildiği, gökyüzüne maviliğine doğru bedeninizz ustalıkla uyum sağlarken hanginiz o muhteşem duygunun etkisinde kalmadı. uyandığınızda gerçek dünyaya küfür etmedeniz mi? ne kadar sıkıcıydı oysa şu gerçeklik. o sinirle karışık tat, huysuzluk sarmadı mı bedeninizi uyandığınızda?
yerli halkın doğa ile eşsiz uyumu, hiçbir maddi duygu içermeyen, saf bir doğal uyum, doğa ana sadece kendi dengesini kurmaya çalışıyor. yabancılar karşsınızda naif ama temkinli bir halk. sanki amazon ormanlarının kalbi gibi, ve maden düşkünü sömürgeci dünyalılar, amazon yerlilerinin küresel madencilere karşı ok ve mızrakla olan mücadelesini hatırlayanınız var mı? na'vi halkı da benzer bir mücadele yapmıyor mu? birlikte huzur içinde yaşadıkları evlerinin üstünde o tüm kutsal doğa ana'nın yarattığı eşsiz dünya, bitkilerin, tüm canlıların iletişim içinde yaşadığı harika sistemde kilosu 20 milyon dolar olan bir maden çıkarım alanı olacak ve her yer istila edilip yok edilecek. onlar da evlerini son teknoloji silahlara karşı okla korumaya kalkıyorlar. na'vi halkının amazon yerlilerinden farkı ne? aslında hiç bir farkı yok. tüm mücadele aç gözlülere karşı. kendi dünyasını yok edip başka gezegenlerde sömürge arayan insanlık sonunda kendini bitiriyor. navi'lerin yeneceğini en başından beri biliyordum, tıpkı frodo'nun yüzüğü hükümdağ'ın ateşine atacağını bildiğim, sauron'un yenileceğini ve orta dünya'nın tekrar o eski huzurlu günlerine döneceğini bildiğim gibi.
bu dünyanın da bir gün o eski huzurlu gnlerine döneceğini umut ederek, aslında hayal ederek, aç gözlülüğün her daim bu dünyada olduğunu bilsem de ve hep var olacağını bilsem de, hayal dünyamda yarattığım kahramanların sonunda bu düşmanı yeneceğini bilmek benim bu orospu gerçeklikte yaşamamı sağlayan yegane umut.
o sebepten hem orta dünya benim hayal dünyam da yaşadığım ve sık sık ziyaret ettiğim bir tatil beldesi, ve şimdi de pandora. ne mutlu bana ki geç te olsa gezip görebileceğim yepyeni bir dünya daha tanıdım.
bok atılabilecek yönü çok az olan bir filmdir, o yüzden zorlamayın boşuna. bu filmin maliyeti ve kazancı koyuyor insanlara ben bunu anladım. öncelikle konuşacağım konu avatar değil, pixar animasyonları. ben de çok büyük bir keyifle izlerim pixar animasyonlarını. ama bilmem farkında mısınız, konu, karakter gelişimi, finali hep aynıdır pixar animasyonlarında, sadece birinde kahraman fareyken diğerinde bir paylaço balığı, bir diğerinde oyuncak bir kovboydur, karakterler farklıdır, o kadar. ama öyle bir emek vardır ki yapılan o animasyonların arkasında, kurgusunun daha önce denenmiş bir kurgu olmasına aldırmayız. bu durumda her pixar filminde görebileceğiniz bir kurguyu kullanan toy story 3'ü beğenip (ki bence de müthiştir), avatar'ı klişe olmakla eleştirip beğenmediğini söylersen, boş konuşuyor olursun. o yüzden şu klişe muhabbetini geçin artık. bir de yeni yetme avatar eleştiren çakma sinema tutkunlarımıza bir şey daha söyleyeceğim, kurgu dediğiniz şey sinema sanatının yüzlerce parçasından biridir. ve bir sinema filminin her alanda iyi olması olanaksızdır. görselliği, emeği, hayal gücü bu kadar iyi olan bir filme kötü diyemezsin arkadaşım, ayıptır çünkü.
beni asıl rahatsız eden kısım bu değil ama. izlediği en komplike filmler fight club veya v for vendetta olan beyinden yoksun kendini sinema otoritesi sanan bu kitlenin, avatar'ı beğenenleri sinemadan anlamamakla, daha önce en fazla 5 film izlemiş olmakla itham etmesidir beni asıl rahatsız eden. bunu hayatında hiç kurosawa, bergman ya da kubrick izlememiş, law abiding citizen'a mükemmel film diyen salaklar söylüyor, inanın bana.
imdb'de ben bu filme 10 üzerinden 9 puan verdim, benim bu filmin beğenmediğim yönü bazı bölümleri geçiştirircesine kolay atlaması oldu. bu yüzden 9 verdim. ve bana artık eski kafalı mı dersiniz bilmem ama, görsellik açısından izlediğim en iyi film değildir, bu ünvanı ran ve barry lyndon filmleri hala elinde tutmaktadır benim için. ama bunlar yine de bu filmin devrim niteliğinde bir film olduğu gerçeğini değiştirmez.