Trajik intiharıyla tanınan Sylvia plath'in eşi ted hughesla yaşadığı ilişkiyle bilinir. Plath'in arkadaşları al alvarez ve jillian becker'a göre wevill, hughes'tan hamileydi ve Birlikte ispanya'ya gitmişlerdi. Çocuklara bakmak yükümlülüğü ve anlayışsız editörler yüzünden hayatı çok fazla tekdüzeleşmiş olan plath, üzerine babasının ölümü, kendi iç sıkıntıları ve bu kadını kıskanıyor olmanın ve terk edilmenin yarattığı buhranla boğuşuyordu.
En nihayetinde plath'in kafasını fırına sokarak intihar etmesinden sonra ted hughes'la -çok acınası bir şekilde- plath'in yaşadığı ve intihar ettiği evde yaşamaya başladılar. Bu sırada hughes tarafından çokça aldatıldığı bilinir.
Trajikomik şekilde, bir sürü sıkıntı nedeniyle plath gibi fırının gazını açarak intihar eder. Fakat plath'ten farklı olarak yanında 4 yaşındaki kızı alexandra'yı da götürür. Ted hughes ise bir evlilik daha yapar.
Bir kitabını dahi okumamış olmama -hatta türkçesi var mı araştırmamama- rağmen bu kadını hiç sevemedim. Ted hughes'tan da duyarsızlığı nedeniyle soğudum. Tabii ki plath'e olan sevgimdendir. Hayatımda hiçbir yazara da böyle yaklaşmamışımdır. Hatta işin magazinsel tarafıyla ilgilenmem bile. Ama kendisine "idolüm" dediğim, ölüm yıldönümlerinde kendisi için bastırdığım tişörtlerle dolaştığım plath'in intiharında rol oynamış, onun ortalama yüzü ve uzun ince yapısına karşılık çok güzel mavi gözleri ve biçimli hatları olduğu söylenen, küçücük bir çocuğun katili olan bu kadına saygı duyamıyorum ve kendisini hazmedemiyorum.