her zaman yanınızda olamasa da , eğer gerçekten birbirinizi anlıyorsanız çok da zaman geçirmeye ve bir şeyler paylaşmaya gerek kalmıyor , o bağ sizi bir şekilde bir arada tutuyor , kader de sizi karşılaştırıyor.
ve de bence hepsiyle ortak noktalar farklı oluyor, paylaşılanlar ve size kattıkları onlara özgü özel şeyler oluyor.
böyle bir devirde de sağlamını bulduğunuz zaman vazgeçmemek , elini bırakmamak lazım.
avusturya dan arkadaşım geldi. liseden sonra babasının yanına gitmiş iş bulurum, yolumu tutarım havalarına. lise zamanlarında biraz abazanlık vardı, avrupa da 100 le çarpmışlar bunu. avrupayı afedersiniz sike sike kurutmuş bu adam, 18 günlük tatili boyunca ağzıma sıçtı. nası derseniz efendim; hava alanından aldım bunu sabah 7 filan. dükkanın önüne geldik arabanın içinde muhabbet ediyoruz.
kafes:hacı sana bi beyran içirem gel özlemişindir.
arkadaş: ya moruk beyranı filan gibtir et de. kız yok mu kız 18 lik filan.
kafes: çüüşşşşş. 3000 kilometre den geldin beyran içmeden bırakmam *
arkadaş: ya olm bi keyif edelim dedik la. sende de iş yokmuş.
kafes: çıkar beni gib hacım. arkadaş arkadaşın pezevengi ya. birazda orospusu olsun nolcak.
arkadaş: hahahahaha
kafes: bu evet mi demek oluyor ?
arkadaş: ya bi gibtir git olm ya. *karı yok mu karıııııııı.
kafes: olm napıyorsun lan. esnafız olm biz. kapa camı giber atarım şimdi seni aşşağı.
arkadaş: hacım feciyim ya.
kafes: lan uçaktan inelin 1 saat olmadı. hostes filan ayarlasaydın bari.
arkadaş: yok moruk sevmiyorum onları ben. uzun süre ayakta durdukları için selülit oluyor onlarda.
kafes: hahahahaahaha.
arkadaş: valla bak lan.
kafes: tamam lan kes muhabbetine sıçayım.
2 gün sonra. pat telefon çalar.
arkadaş: napıyon la.
kafes: çalışıyorum iş yerindeyim.
arkadaş: iyi iyi. ne yaptın bizim işi ?
kafes: iş ??
arkadaş: olm yanımda annemgil var. beni karşıladığında bahsettim ya ?
kafes: heeee o iş. tamam hacı gel. arka müsait vizite 50 bana da ne verirsen.
arkadaş: ya olm bi git ya.
kafes: evladım 7/24 çalışan bi adamım ben, sosyal hayat sıfırın altında 15 derece. arada dişi sinek görüyoruz, onu da sağolsun eş dost bize yedirmiyor.
arkadaş: olm esnaf adamsın düşüyordur oralara.
kafes: olm kapa telefonu gece gelir alırım seni bar pub filan takılırız.
arkadaş: kaç da gelcen.
kafes: 100 e kadar say içinden ben ordayım.
saat:23:15 arkadaşın evinin önündeyim.
arkadaş: olm bu saatte gelinir mi ?
kafes: sabah mı gelseydim. bara discoya götürüyoz ibneyi yaranamıyoz.
arkadaş: ya olm bu saatte karılar sarhoş olur hiç çekilmez.
kafes: ya sabır.
arkadaş: sap sap mı takılıcaz.
kafes: hacım ben gidiym en iyisi. sende şurdan yola çık. otogarın oraya giden bir taksi çevir. 12 ye kadar açıktır genel ev. cayır cayır gibişirsin.
arkadaş: olm ben sevmiyom la onları.
kafes: hacım ben anlatamıyorum herhalde. olm pazar günleri bile çalışan bi adamım ben. ne ortamı ne karısı ulan.
arkadaş: olm sıkıntı paraysa hallederiz.
kafes: pezevenk miyim olm ben. fiyatı arttırmaya mı çalışıyorum.
arkadaş:amaaan bas da gidek. bi yerde oturak.
23:25 pub ın önündeyiz.
arkadaş: bura sarmadı ya.
kafes: nası lan arabayı park etmedim daha.
arkadaş: abi sarmadı işte. bas bas.
23:40 bi otelin barının önündeyiz.
kafes: bura nası ? bak bakim kapısı mapısı iyi mi ?
arkadaş: ya olm bunlardan çok orda.
kafes: kapı ? güvenlik ?
arkadaş: bardan be olm ya.
00:00 şehrin öbür ucundayız.
arkadaş: olm biliyom ben burayı ya.
kafes: lan gibik. yurt dışında sen mi yaşıon ben mi ? her yeri de bilion amk.
arkadaş: ya olm merkezde bir yer vardı oraya gidelim.
kafes: geç lan sen sür. özel şöförün mü var burda.
00:30 kaybolduk.
00:45 hala kayıbız.
00:50 bildiğin patika yol.
kafes: lan nere gidioz olm biz ?
arkadaş: .............
kafes: laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan. kime diyorum lan. şehir dışına çıktık lan.
arkadaş: olm bi dur ya. sen yat 3-5 saate ordayız.
kafes:3 5 saat mi ? lan nereye gidiyoruz insan gibi söylesene.
arkadaş: alanya.
kafes: ohaaaaaaaaaaa ohaaaaa. çüş ulan hayvan. çek sağa giberim belanı.
arkadaş: ........
kafes: çek dedim lan hayvan. çek lan.
01:10 geri dönüş.
arkadaş: kızlar vardı la orda.
kafes: he doğru. geçen bey dağlarının zirvesinde sondaj yapmışlar. 10 metreden karı fışkırmaya başlamış.
arkadaş: ney ?
kafes: olm seni eve bırakıcam. git ne bok yersen ye.
ertesi gün. arıyor meşgule atıyorum. telefonun şarjı bitti sonunda. hayır şarja takıp evi arıycam arayamıyorum da.
öğleden sonra saat 2 3 gibi çat dükkana geldi.
arkadaş: selamün aleyküm. olm niye açmıyorsun la telefonu.
kafes: aleyküm selam. korkuyorum bu sefer başıma çuval geçirip kaçırmaya kalkarsın diye.
arkadaş: olm bi tatil yapalım dedik.
kafes: beyin yerine ne taşıyorsun çok merak ediyorum.
akşama kadar oturdu yanımda. sürekli karı muhabbeti yaptı, yok şu ülkenin ki böyle. yok bu ülkenin ki şöyle. gezmiş doymuşsun işte daha ne arıyon diyorum. olm bunun doyması mı olur diyor. ilginç bir o kadar da azgın. gece 11 filan oldu saat. kalk gidelim çorba içelim yada bir yerlerde takılalım sonra çorba içeriz gibisinden bir bok yeme gafletine düştüm.
arkadaş: olm bi otel varmış. bizim kapıcı söyledi.
kafes: hııııı
arkadaş: taş mış taş.
kafes: taş mı ?
arkadaş: yani karılar.
kafes: hahahahaha allah'ım sen sabır ver yarabbim yaresulullah. *
arkadaş: hadi olm oraya gidelim.
11:20 otel bulunur.
kafes: sen gir ben girmem şurda ilerde bi arkadaşın büfesi var. ordayım ben. işin bitince çaldır gelir alırım.
arkadaş: valla sen girmezsen ben hiç girmem.
kafes: olm yavrum çay mı ısmarlıyorsun. bi git ya.
arkadaş: valla olmaz. ölümü gör bak.
kafes: dönüyorum geri. git napıyorsan yap sen. ararsın beni.
elime yapıştı. koluma girdi, bildiğin yolun ortasında el ense, kırkpınar havasındayız. baktım bir kaç tanıdık sima. durdum. yürü lan dedim. seni de o karıları da sabaha kadar.
tam hatırlamıyorum 12 ye yaklaşıyor saat. resepsiyonun önündeyiz. arkadan itiyorda itiyor "olm hadi konuşsana".
kafes:iyi geceler.
kel adam: iyi geceler. hoşgeldiniz.
kafes: hoşbulduk. eeeee ya bize oda lazımdı da. saatlik mi oluyor o iş.
kel adam: * abicim bara geçin ordalar. 100 lira veriyorsunuz oda başı. artık kaç saat sürerse.
kafes: * hehe hehe sağol.
bara geçilir. gene arkadan ittiriyor "olm bak şurdaki iyi" iyiyse git konuş diyorum "ben utanırım" olm onlarda esnaf öyle deme diyorum, bu seferde gülüyor pezevenk. hedefe yöneliyoruz. yanına oturdum pat diye. insan bi selam verir de mi ? ayılık böyle bi şey işte.
bardan canlı yayın.
kafes: saati kaça ?
taş: oha janım öyle sorulur mu. bi içki ısmarla bari.
kafes: olur. yalnız içkinin parası olayın içine dahil mi ? ona göre pazarlık etcez.
taş: hahahaha janım sana şimdi siktir git diycem olmayacak. kalabalık burası anlıyor musun ?
kafes: yok salağım ben.
taş: hahahahahaha.
kafes: sen baksana bana. şurda bi salak duruyor. onu iyi bi gibsene yani bi şeyler yapsana.
taş: o niye gelmiyor.
kafes: dilsiz o dilsiz. parası var. ne kadar istiyon ?
taş: saatlik iki yüz elli lira.
kafes: kaç kaç kaç
taş: ay janım işler yoğun anca bu kadar oluyor. gejelik kalmıyoruz çok ısrar ederseniz sekis yüz tele.
kafes: vay amına koyim. üf üf üf.
taş: janım işim var kapatma önümü.
kafes: dur lan bekle sorayım şuna. iki dakka dur.
arkadaş: ne diyor.
kafes: hacım bunlar grup yapıyormuş annası babası da dahil, 800 tele istiyor bir geceye. yüz tele de otele, yüz tele de içkiler tutsa, 4 kişilik ailenin geçimi.
arkadaş: ne diyorsun olm.
kafes: arkadaş indirimi yokmuş. ama peşin alışverişlerde %10 indirim, 1000 de world puan hediye.
arkadaş: lan karıyla ne konuştun.
kafes: yürü olm yürü, sıcak bastı beni.
arkadaş: insan gibi söylesene olm.
kafes: seni sordu direk, ne kadar yakışıklı çocuk, beleş yapcam onla dedi.
arkadaş: lan dalga geçme.
kafes: lan çık dışarı amcık. ona vereceğin parayı bana ver, gün yüzü gösterme bana amk.
çıkarken kapıda ki gorile mi çarptı naptı bizim salak. bi tartışma çıktı. ne oldu anlamadım. arkadaş yabancı bilmiyor buraları, hap attı kafası da iyi dedik mi. sıvıştık.
18 günlük azap bugün bitti. götüremediği alan ya ya da götürdü beni. orda da ortalık malı olduk. hatay arsuza gittik orda da rezil etti beni. lan dangalak herif, şezlongda güneşlenen karıların önünde niye dikeliyorsun. bir de iç geçiriyor hayvan sesli bir şekilde "ulan karı olucan bu dünyada, şerefsizim kulu köpeği yapar bunlar insanı" diye. dayak da yedi gene arlanmadı. havalanına bıraktım bu sabah. "istanbul da gece uçağım, bildiğin bir yer var mı orda bitireyim bari şu işi" dedi. konuşmadan uzaklaşdım. bir sene rahatım. bir iki ay piskolojik tedavi gördükten sonra normal hayata dönebilirim sanırım.
beraber mala bağladığınız kişidir. arkadaş arkanızda sağınızda solunuzda duran durmakla kalmayıp fır dönen kişiye denir. insan içinde yapamayacağınız dansları geri zekalılıkları onun ysnında beyniniz yokmuşçasına yapmaktan çekinmezsiniz. o maldır siz daha malsınızdır. beraberken iyidir. kelimenin her manasıyla iyisinizidir.
adam sanıp yanında gezdirdiğiniz, her işine yardımcı olmaya çalıştığınız, memleketinden uzakta, yardımcı olayım dediğiniz, ama sizin bir işiniz olduğunda yapmamak istediği için yavşak yavşak konuşan, yeaw nabacan gidipte, telefon et olur diyen, götü kalkık kişilere verilen addır.
asla ama asla belli bir yaştan sonra edindiğiniz arkadaşlıklarınızda liseden beri arkadaş olduğunuz kişilerle aynı muhabbette olabileceğiniz hissine kapılmayın. bir süreden sonra olay tamamen çıkar ilişkisine dönüşüyor. tecrübeyle sabittir.
insanın doğası bencildir. o kadar bencildir ki kendi mutlu olsun diye ve hatta mutsuz olmasın diye de olabilir herkesin mutsuzluğunu umursamayacak bir bencilliktir. bu üç beş kuruşluk bir servet, derdini anlatıp bir psikolog gibi tavsiye alıp durumunu ıslah edecek bir dimağ yada kendine farklı imkanlar yaratmak için ucuz oyunlara girmektir. işte bu insan sensin, benim, o ve diğer herkes. üzülmeye yada kim tutmaya gerek yok, insanın doğası bu, pire için yorgan yakmaya, yoketmeye yönelik küçük bir kulübe için ormanları. tonlarca benzini yakıp gidip ağaç altında bi yerde denize girerim tatil yaparım demek işte insanlık. nadiren de olsa kendi çıkarlarından feragat edenlerin çabalarını kötüye kullanmak. insanlık işte böyle utanmaz bir çıkarcılık, kaygısız bir yaşam tarzı içten içe. ve tüm samimiyetimle şunu söyleyebilirim ki insan hiçbirşeyi haketmez. tek geliri hissetmek olan bir sisteme hiçbir istediğini vermemek gerekir böyle bir zarar durumunda. gözümüze en çok takılan insan ilişkisi de arkadaşlıktır. tesadüfe bakın ki çoğumuz da memnunuzdur arkadaşlarımızdan. neticede arkamızdalardır ya, lafın gelişinden de olsa gerçeklikten de olsa insanın arkadaşları olması ona iyi hissettirir. hiçbirimiz arkadaşlarımızı haketmiyoruz, hepimiz onların bize yaptıkları iyilikleri sömürüp onlara yapacağımız iyilikleri "sadaka" kadar tutmayı uygun görüyoruz. hepimiz bencil pislikleriz, nefes aldığımız her an çevremizdeki herşey için zarar demek ve biz bunun farkında olaraak -en azından bilinçaltımızda bu bilgiyi tutarak- hala en aşağılık eylemlerimizi yapmaya devam ediyoruz. daha çok zarar verdiğimiz şeylere daha güzel anlamlar yüklemeye çalışıyoruz, isimlerini öyle koyuyoruz ki yaptığımız kötülükler "o kadar da kötü" gözükmesin diye. kıyamet dediklerimizin şimdiye kadar kopması lazımdı bizi bu durumdan kopartmak için. ölmeliydik hepimiz ki birbirimize daha fazla zarar veremeyeydik. herşey boş, hayat yalan, arkadaşlıklar tuzak ve samimiyet geri dönüşü olmayan bir pişmanlık; bunun farkında yaşamalıydık. hala herkese zarar vermenin rahatlığıyla uyumamıza, işe gitmemize, hocalarımızın arkasından konuşmamıza, sevişmemize, kavgamıza devam etmeliyiz yoksa bu kıyametler hiç de kopacak gibi durmuyor.
arkanı yaslayabileceğin ve güvenebileceğin demek iken bazen tam bu noktalarda güvenemeyeceğini anladığın kişi. hele maddi meseleler tam bir değer ölçer arkadaşlık ilişkilerinde. ve bunu görmek için insanın çok tokat yemesi gerekir malesef.
Melike Demirağ'ın şarkısı; o şarkı üzerine Melike Demirağ ve Yılmaz Güney, arkadaş filminde oynamışlardır:
Arkadaş şarkısı bir tarafa, Arkadaş filmi öbür tarafa... Arkadaş filmi, kapitalizme düşmanlık yapmak isterken, insanlığa kalleşlik yapan bir filmdir mesela; benim için...