ismi geçtiğinde ''best seller'' veya ''fast food'' kitapların akla gelmediğini varsaydığımızı düşündüğüm edebiyattır. zira bunlar edebiyat değildir. burada bahsedilenler ''gerçek'' edebiyat hakkındadır. şimdi size dan brown'dan bahsetmediğimi; aslında steinbeck, fante, salinger gibi yazarlardan bahsettiğimi açıklayacaksam, zaten edebiyatın ne olduğuyla ilgili bir fikriniz yok demektir.
yazma sanatının en tepesinde şiir, onun bir altında öykü ve sonra roman gelir. günümüzde roman, öyküyü öldürmüştür; çünkü öyküde güdülen dil kaygısı, romandakinden çok daha fazla olmak zorundadır. yani romanda dil önemsiz değildir; ama öyküdeki her cümle altın değerindeyken, romanda telafisi mümkündür bu kusurun.
öykücülüğün hala varlığını sürdürdüğü birkaç ülkeden biri ve bu alanda en zengin olanı amerikadır. amerika'nın ardından güney amerika ülkeleri gelir. avrupa öykücülükte rezildir, yoktur avrupa'da öykücü falan.
türkiye de gariptir ki, hala öykücülüğün devam ettiği nadir ülkelerdendir. hatta derin bir araştırmam olmamasına rağmen, amerika kıtası dışında öykücülüğün devam ettiği tek ülke bile diyebiliriz. hala yazdığı öyküleri dergilere yollamaya çalışan yazarcıklar vardır bu ülkede. ve bu güzel bir şey.
sonunu bağlamayı unutmuşum. bir ülke edebiyatının değerini belirleyen şey: şiir ve öyküdür. kesinlikle roman değildir. kaliteli romanların mevcut olduğu bir edebiyat, kaliteli romanların mevcut olduğu bir edebiyattır sadece. kaliteli öykülerin bulunduğu bir edebiyatsa, kaliteli bir edebiyattır.
Gözümde rus edebiyatından hemen sonra gelen edebiyattır.
Ayrıca amerikan edebiyatı sadece nazım ve nesir değildir, popülist filmlerini de ayırınca adamakıllı fikirler, imgeler de vücut bulmaktadır.
edebiyatın zirvesidir. belli başlı sebepleri de vardır elbette. yeni bir ülke; kültürü yok, geleneği yok, tabuları yok... evet, avrupa mirasından besleniyorsun, ama nereye kadar? bu kadar özgün, insana dönük eserlerin amerikan yazarlarından çıkmasının sebebi herhalde budur. onların bir shakespeare'i, bir gogol'ü yoktu. bu yüzden -dostoyevski'nin tüm rus romancıların gogol'ün paltosundan çıktığını ileri sürdüğü gibi- kimseden türemediler.
iyi ki var bu edebiyat. kimi bulsanız okuyun, okutun.
bugün itibariyle itinayla elde ettiğim bilmem kaç saatlik devamsızlığım sayesinde kaldığım derstir.
-evet şu an derste olmam gerekiyordu!-
kendisini seneye de almayı düşünmüyorum. he o'nun umrunda mıdır! zikinde bile değildir.