bugün

bi şeyi tekrarlaya tekrarlaya havaya girip, artık yadırgamamak.
(bkz: alışkanlık)
hayatta hiçbir şey için hissedilmemesi arzu edilen duygu..
sensiz olmaz ki artik...
(bkz: belki alışman lazım)
alışılan şey her neyse, her kimse o olmadan nasıl yaşanır unutmak...
güzel bir burcu güneş şakısıdır. sözleri şöyledir:

Kime yazılmış dertsiz kader
Kime bedelsiz sunulur zafer
Yine mi hüsran yine mi ceza
Bitmiyor ki elveda

Kim kazandi acı çekmeden
Kim basardı doğruyu görmeden
Sevmeliyiz sevilmeliyiz
Dolmuyor mu çilem
Düşmeden bir kere

Alışmak hep çok zor geliyor
Alışmak hepimize zor geliyor
Sen yokken bir yanım
Öbür yarım eksik kalıyor

Alısmak hep çok zor geliyor
Alışmak herkese zor geliyor
Sen yokken bir yanım
Öbür yarım eksik kalıyor
ben sana mecburum demek...
nasırlaşmak, kaşarlaşmak.
inandığı değerleri kaybetmemek için toplumun saptırılmış değerlerine uymasa da, ses çıkarmamak. önce tanrı sonra mantığın yolunda şaşmadan yürürken çatlak sesleri duymazdan gelmeyi sağlayandır.
bazen, hayatını kapısız dört duvarla çevirmektir.
kolay ya da zor zaman gerektiyor hepsi bu.

dar zamanlar vardı elimiz kolumuzu bağlayan...
nefes nefese geceler...
öğrenemedik sevmeyi ama yaşattık aramızda. hayatımıza çizemediğimiz rotaları istaklal için çizdik hızlıca.
alıştıklarımız kaybettik, alışkanlıkarımızı da.
sustuk konuşmaya çokça susadığımızda yersizce.
huzur aradık nerde kaybettiğimiz bulamadık.
geçemeden, yanan köprüler için ağıtlarımız oldu, kimi zaman haftalarca süren.
dünyadan vazgeçtip umutlarımıza aktık.
bir kağıt bir kaleme sattık alemi.
pişmanlık duymadık aynalar gibi yalancılardı.
korktuk birbirimize bakıp yüzyüze gelmekten.
ışığı hep kapadık. içimizin aydınlığı yetti sandık.
şarj ettik kalbimizi dut ağaçlarının tepelerinde, üstümüzde beyaz tişörtler..
pembe ve morun en doğal halleriyleydiler...
sevinçlerimizde hüzünlerimiz kadardı
soysuzluklara rağmen ayakta kalmamıza şaşarak devirdik geçmiyor dediğimiz zamanı.

bitmek yoktu. bir değişim, başkalaşma fakat hep yeni olan vardı.
eskimek değil; değişenlere ayak uydurmaya alışmak vardı.
alışmak..

o sabah güneş doğmadı, yoktun.

ve bıraktın beni yokluğuna alışmaya alışmakla..
insan beyninin nelere alışabileceğini görmek hakikaten ilginç. muhtemelen yeterli zaman içinde her şeye alışabilir. ki bu alışma aynı zamanda kanıksama, tepkisiz hale gelme sürecidir.
seni büyüten anneannen ölür, aradan zaman geçer, artık ölüm yıldönümü olduğunu fark etmen hiç bir his yaratmaz içinde.
iki sene boyunca sabah akşam birlikte olduğun insandan ayrılırsın, ağlarsın ama alışırsın. sıradan bir insana nasıl davranıyorsan ona da öyle davranmaya başlarsın yeniden. özel olmasına alıştığın gibi sıradan olmasına da alışırsın.
yaşadığın ülke tüm hayallerini çamura gömer, yapacak bir şey olmadığını fark eder, ona da alışırsın.

bütün bu örnekler gösteriyor ki insan beyni her duruma (ve onun aksi durumuna da) alışabiliyor. alışamaz ise kafayı sıyırıyorsun. sonuçta bir şekilde duruma uyuyorsun. sinir sistemi hakikaten windowstan daha iyi çalışıyor!
..alışmaya çalışmak diye bir şey yok
alışmak zorundayım..

(bkz: yalın)
ing. to adapt.
insanın yaptığı en iyi şeylerden birisidir. belki unutamazsınız ama alışırsınız mutlaka her şeye.
alışamadım diye bir şey yoktur, veya alışamamak diye.

insanların en değerli varlığı ailesidir; annesi, babası, kardeşleri. insan annesini babasını toprağa gömüyor ve bir şekilde hayatına devam ediyor. devam etmek zorunda çünkü, başk alternatifi yok. belki bir süre yas tutuyor, ama sonra alışıyor. unutmasa bile alışıyor. bu yüzden özellikle de aşk meşk olaylarına dikkat etmek gerekli, kişi kendisini fazla bunalıma sürüklememeli.

dipnot: insanın bunalıma giresi geliyor, biliyorum. ama girmemek lazım, bunu da biliyorum.
insan hayatında standart dışı olan ve çift s kuralı ile uyumsağlanması gereken sürece verilen ad.
bir şeydir.
Garip bir histir. Bazen ne yaparsan yap kopamamana neden olan o lanet duygudur.
Yeni aldığımız bir eşyanın manzarasını zamanla evimizdekinden farksız kılan, yeni masayı bir süre sonra eskisine eş tutan bir sihirdir alışmak.
bir şeyin insanda uyandırdığı duyguların azalması, azalması ve bitmesi halini de yüklenir bu kelime.
bazen tutsaklık hissetmektir.... en sevdiğin hapiste kalmayı istemektir.
dünya üzerinde yaşanabilecek en berbat, en buruk histir. olayı romantizm ile güzelleştirmeye çalışan pollyannaları kesinlikle anlamıyorum ve anlamayacağım.

onlardan biri olmayı her şeyden çok isterdim, o ayrı.

bir insana alışmak çoğu zaman o insanın karşısında elin kolun bağlı öylece bakakalmaktır. korkmaktır, endişelenmektir. bu alışkanlık o kadar burkar ki insanın içini, ne kadar kırılırsan kırıl, ki aslında sanılanın aksine bir kadının acizlikten ziyade en tehlikeli anıdır bu, susarsın. ne kadar incinirsen incin endişelenirsin sana arkasını dönmesinden. ayrılığın yaratacağı sancıdan hiç bahsetmiyorum bile, o çok derinlerde bir yerde içini kavurur durur öylece.

inançsız da hissetsen, değersiz de hissetsen, hatta ileri gidip sevilmediğini düşünsen bile hep gülmeye çalışırsın. çünkü günün sonunda erkek yine erkektir, asık surata gelemez, omzunda ağlanması sorumluluktur, yüklenemez; ama kadın da kadındır, ağlayacaksa engelleyemez. hissettiklerini içine atmaktır bu yüzden alışmak. belki bir yerde samimiyetsizdir ama yaşadıklarını göstersen kaybedeceksindir, bilirsin.

alışmak samimiyetsizleştirir, hissizleştirir, korkaklaştırır. sindirir seni. ağlatır alışkanlık. asla göstermemelisin gözyaşlarını. farkındasındır ama elinde değildir. ağladıkça kendinden nefret edersin seni bu kadar güçsüzleştirdiği halde bunu engelleyemediğin için. zaman gelir sevdiğini söylemekten bile çekinirsin. zor gelir, çünkü sinmişliğinden karşındaki insanın gözlerine bile bakamazsın. korkarsın yine ok gibi saplanacağından. yüzünü görmek istemezsin çünkü bilirsin gülüşünün aklını çeleceğini. ama yine bakarsın o göze ve yine görürsün o yüzü çünkü alışmışsındır ve onlar olmadan yapamacağının farkındasındır. izin verirsin kendine o etkiye giresin yine diye. sonra bir kez daha nefret edersin kendinden çünkü bu böyle gittikçe her şeyden önce kendinin biteceğinden eminsindir.

alışkanlık bu yüzden yorar bu yüzden yaralar; engelleyemezsin. sigaranın boktan dumanına bile alışabiliyorken, bir insana, bir erkeğe, bir kadına alışmamak için kendiini kontrol edemezsin. ölen balığın bile arkasından üzülürken, kaldıramazsın bir insanı öylece seni arkasında bırakıp gidişini, bu yüzden alışmak istemezsin. zordur çünkü sabah uyandığında onun sesini bir daha duymayacağını bilmek. bir daha sana bakmayacağını, bir daha sana gülmeyeceğini kabullenemeyeşin yine ona alıştığın içindir.

bu belki bir ölümdür, belki elde olmayan bir terk ediş, belki hiç ardına bakmadan öylece çekip gidiş. kolaydır bir insana alışmak ama sonuçları insanı burkar, kırar, incitir. kaldıramazsın. bilhassa kadın hassasiyetinin taşıyamayacağı bir yüktür bu. ya da ben çok güçsüz bir kadınım, bilmiyorum. zor biter alışkanlık. sevmesen de ararsın, hissetmek istersin. içindedir çünklü. sesinin kulaklarında uğuldayacağını bile bile nasıl bakabilirsin ardından? kafanı çevirmeden nasıl izleyebilirsin öylece?

sonuçlarını kaldıramayacağını bile bile bu yükün altına girdiğin için sinsidir bir insana alışmak. bu yüzden bu kadar yorar. bu yüzden bu kadar değersiz hissettirir. kimse aşktan ölmez ama sevilen kişi bütün bunlara değecekse hiç kimse de ona alışmaktan çekinmez. bu yüzden sinsidir işte alışmak.
bazı durumlardan kurtulmaya çalışmak yada olası değişikliklerden dolayı motive olmaya zorlanmak.
sevmekten daha zor...