bugün

alışmak

dünya üzerinde yaşanabilecek en berbat, en buruk histir. olayı romantizm ile güzelleştirmeye çalışan pollyannaları kesinlikle anlamıyorum ve anlamayacağım.

onlardan biri olmayı her şeyden çok isterdim, o ayrı.

bir insana alışmak çoğu zaman o insanın karşısında elin kolun bağlı öylece bakakalmaktır. korkmaktır, endişelenmektir. bu alışkanlık o kadar burkar ki insanın içini, ne kadar kırılırsan kırıl, ki aslında sanılanın aksine bir kadının acizlikten ziyade en tehlikeli anıdır bu, susarsın. ne kadar incinirsen incin endişelenirsin sana arkasını dönmesinden. ayrılığın yaratacağı sancıdan hiç bahsetmiyorum bile, o çok derinlerde bir yerde içini kavurur durur öylece.

inançsız da hissetsen, değersiz de hissetsen, hatta ileri gidip sevilmediğini düşünsen bile hep gülmeye çalışırsın. çünkü günün sonunda erkek yine erkektir, asık surata gelemez, omzunda ağlanması sorumluluktur, yüklenemez; ama kadın da kadındır, ağlayacaksa engelleyemez. hissettiklerini içine atmaktır bu yüzden alışmak. belki bir yerde samimiyetsizdir ama yaşadıklarını göstersen kaybedeceksindir, bilirsin.

alışmak samimiyetsizleştirir, hissizleştirir, korkaklaştırır. sindirir seni. ağlatır alışkanlık. asla göstermemelisin gözyaşlarını. farkındasındır ama elinde değildir. ağladıkça kendinden nefret edersin seni bu kadar güçsüzleştirdiği halde bunu engelleyemediğin için. zaman gelir sevdiğini söylemekten bile çekinirsin. zor gelir, çünkü sinmişliğinden karşındaki insanın gözlerine bile bakamazsın. korkarsın yine ok gibi saplanacağından. yüzünü görmek istemezsin çünkü bilirsin gülüşünün aklını çeleceğini. ama yine bakarsın o göze ve yine görürsün o yüzü çünkü alışmışsındır ve onlar olmadan yapamacağının farkındasındır. izin verirsin kendine o etkiye giresin yine diye. sonra bir kez daha nefret edersin kendinden çünkü bu böyle gittikçe her şeyden önce kendinin biteceğinden eminsindir.

alışkanlık bu yüzden yorar bu yüzden yaralar; engelleyemezsin. sigaranın boktan dumanına bile alışabiliyorken, bir insana, bir erkeğe, bir kadına alışmamak için kendiini kontrol edemezsin. ölen balığın bile arkasından üzülürken, kaldıramazsın bir insanı öylece seni arkasında bırakıp gidişini, bu yüzden alışmak istemezsin. zordur çünkü sabah uyandığında onun sesini bir daha duymayacağını bilmek. bir daha sana bakmayacağını, bir daha sana gülmeyeceğini kabullenemeyeşin yine ona alıştığın içindir.

bu belki bir ölümdür, belki elde olmayan bir terk ediş, belki hiç ardına bakmadan öylece çekip gidiş. kolaydır bir insana alışmak ama sonuçları insanı burkar, kırar, incitir. kaldıramazsın. bilhassa kadın hassasiyetinin taşıyamayacağı bir yüktür bu. ya da ben çok güçsüz bir kadınım, bilmiyorum. zor biter alışkanlık. sevmesen de ararsın, hissetmek istersin. içindedir çünklü. sesinin kulaklarında uğuldayacağını bile bile nasıl bakabilirsin ardından? kafanı çevirmeden nasıl izleyebilirsin öylece?

sonuçlarını kaldıramayacağını bile bile bu yükün altına girdiğin için sinsidir bir insana alışmak. bu yüzden bu kadar yorar. bu yüzden bu kadar değersiz hissettirir. kimse aşktan ölmez ama sevilen kişi bütün bunlara değecekse hiç kimse de ona alışmaktan çekinmez. bu yüzden sinsidir işte alışmak.