nietzsche'nin sona saklanması gereken kitaplarından. en popüleri zira. hani "okudum da niçe'yi bitirdim artık hafız" demek olmaz. ortamlarda bir iki aforizma çıkarıp vurursun masaya belki, o ayrı. ama biri çıkıp "hadi oradan seksi, peki şunu da okudun mu?" derse işin yaştır. kitapla ilgili inciğini cinciğini çıkaracak derecede alıntı yapılmış. o yüzden alıntı yapmıyorum, direkt kitabın kendisini alıntı yapıyorum.
deepthr...pardon, not:önyargıların varsa, 17 yaşındaysan (ya da altı), namaz kılıp da "ulan ben niçe'yi alt ederim dur hele." planları yapıyorsan okuma baştan. nereden biliyorsun diyeceksin, kendimden anacım.
ha bir de bir yazarın kendisini okumadan o yazarın yorumunu yapan birine ait kitapları da okumayın. kendi fikrinizi etkiler.
yani irvin yalom'a datlı ve ahlaksız rüyalar...
iyi bir nietzsche hayranı olduğumu düşünürdüm. ama galiba okan bayülgen yüzünden ihmal etmişim. hep diyordum okuyacağım bu kitabı ,okuyacağım ,okuyacağım. ama nasip olmadı. Sonra okan bayülgen emre karayel'in menemen programında tavsiye etti. ve ertesi gün aldım. işte budur. Zerdüşt böyle buyurdu. En çok ayak takımı üzerine bölümünü sevdim. tavsiye ederim.
(Orijinal adıyla Also sprach Zarathustra), Alman filozof Friedrich Nietzsche tarafından kaleme alınmış bir kitaptır.
Nietzsche kendisi kitabı "yazılmış en derin" eser olarak tanımlamıştır. Eser, birçok farklı konu ve tarz barındırmaktadır. Nietzsche'nin felsefî görüşleri açısından önemli bir yer tutan kitap, birçok eleştiriye maruz kalmıştır.*
güç bela bitirebildiğim bir kitap. bu şekilde tanımlamak istemem fakat gerçekten zorluyor insanı. öyle bir iki günde bitirilebilecek türden bir kitap değil. kitabın ötesinde bir eser sonuçta. bir filozofun kaleminden dökülenler...
çoğu zaman boğucu, sıkan bir anlatımı var. yavaşça ve üzerine ciddi bir şekilde kafa yorarak okunmalı. eğer okur kişi nietzsche hakkında yeterli derecede bilgi sahibi değil ise nietzsche'yi anlatan yazılara kısaca gözgezdirmelerinde yarar var. nietzsche ağladığında kitabını öneririm şahsen.
benim sıkılmamdaki en önemli etken ise alter yayınlarının kötü çevirisi ve baskısı. bu tarz durumlar insanı en iyi eserlerden bile soğutuyor malesef.
okudukça kafanızda soru işaretleri ve çeşit türlü kapılar beliriyor ve bu kapıların kimisi tamamen açılıyor kimisi ise aralık kalıyor. yazar bazen anahtarı size veriyor, bazen kendisi açıyor. baze ise öyle bir yere saklıyor ki bulana kadar epey zorlanıyorsunuz.
eserde nietzsche'nin hastalığının mikroplu izlerine de rastlamak mümkün. fakat o mikropların çoğunluğu aşıda kullanılacak cinstendir benim için. *
okumaya başladıktan sonra anladım ki, bu kitap öyle boş boş okunacak bir kitap değildi. elime bir kalem almalı ve defterime not etmeliydim etkileyici bulduğum yerleri. ama yapamadım... yapamadım çünkü bir süre sonra farkettim ki kitabı deftere geçiriyordum!
öyle bir kitap bu. kocaman bir aforizma. başlı başına bir şaheser.
nietzsche okumadan önce schopenhauer'in bir kitabını okumuştum. schopenhauer'den etkilenmiş derlerdi de ne kadar etkilenecek ki, amaaan sen de diye geçiştirirdim kafamda. ama baya etkilenmiş arkadaş. etkilenmemek mümkün değil zaten, bu iki insan evladı da kafamda ezelden beri bulunan düşünceleri kağıda dökmüşler zamanında. o yüzden seviyorum belki de çok.
bunun dışında bu kitabın üslubu başlı başına bir harikadır. karmaşıklık, imgeler, benzetmeler -en önemlisi benzetmeler- mükemmeldir.
içinde kaybolup gitmezsiniz belki, zaten sürükleyici bir polisiye roman değildir bu. zerdüşt'ün hikayesidir, zerdüşt buyurur ve dinlersiniz siz de sessizce...
insanoğlunun okumadan ölmemesi gereken kitaplardandır, en azından zerdüşt ile tanışmadan gitmek ayıptır.
"evet, dostum, komşularının tedirgin vicdanısın sen; çünkü onlar senin dengin değildirler. bunun için senden nefret ederler ve kanını emmeye can atarlar.
senin komşuların hep ağılı sinekler olacaktır; sende büyük olan, - işte bu, onları daha bir ağılı, daha bir sineksi kılacaktır.
yalnızlığına kaç, dostum, - ve oraya, sert ve sağlam bir havanın estiği yere. senin yazgın sinek kovmak değildir.
Tanrı'yı reddetmesine karşın tanrıtanımazla, inananın kendisine göre bir şeyler yakalayabileceği; şiirsel anlatımdan ve nietzsche'nin anlamı kapatan simgelerinden dolayı ağır ağır okunması gereken bir kitap. Okunurken her şeyden önce bu simgeleri sindirerek gitmek gerekir, simgelerin derinliğinde duran anlamı işlemeden gidilirse çok farklı anlamlar çıkabilir. ''Kadına mı gidiyorsun? Kırbacını unutma!''
(bkz: Herkesin ve hiçkimsenin kitabı) insan kendinden birşeyler bulduğu bölümleri ayrı bir zevkle okuyor.
Mert adlı bir arkadaşımla (bkz: kulakları çınlasın) cümlelerin üzerinde tek tek durarak okumaya çalıştığımız kitap ayrıca
kitabı boş vakitlerimde okuduklarımdan ayırdım ben.
çünkü nietzsche'i anlamaya çalışmanın kitabı bu. o yüzden elde kalem kağıtla, not alarak okunmalı, zira beklediğimden çok daha fazla aforizma var.
hızlı kitap okuyanlar bile zamana yaymalı. özümlemeli yani. tanrı'yı nasıl öldürdüğünü açıklıyor sanki kitapta nietzsche..
insanüstüne, erdeme dair fikirlerini, bir zerdüstün yolculuğuna işlemiş. nihilizm fikirlerle taban tabana zıt insanları bile etkileyebilecek bir eser.
--spoiler--
''arayan kendisini kolaylıkla kaybeder, her yerde yalnızlık suçtur''
p.s.
anladım ki nietzsche tanrıyı ararken kaybetmiş kendini.
--spoiler--
bir şeyin yok olduğu ispatlamak her zaman var olanı ispatlamaktan daha zordur. ve her ''yok'' luğun bir tersi vardır.
ümit yoksa korku vardır,
sevgi yoksa nefret vardır,
ışık yoksa karanlık vardır..
yokluk ancak bir varlıkla olur.
peki tanrı yoksa ne vardır?
bu kitapta geçen, 'tanrı düşü' yani 'insanüstü' tanrı'nın tersidir mantığını aşılamaya çalışmış ama alıntıda da geçtiği gibi, teslimiyetten yoksun bünyesi kendisini kaybetmiş ve düz mantıkla dahi çürütülen bir hülyanın peşine düşmüştür.
--spoiler--
Şimşeğin zarar vermemesi bana yetmez! ben şimşeği başka yöne çevirmek istemem; o benim için çalışmayı öğrenmelidir.
--spoiler--
--spoiler--
gittikçe daha çok, daha üstün kişiler yok olmalı sizin soyunuzdan, -çünkü hayat sizin için gittikçe daha beter olmalı, daha çetin. ancak böyle büyür insan yıldırımın çarpıp parçalayamayacağı yüksekliğe; yıldırımın istediği yüksekliğe!
Sizin çektiğiniz acı bence yetmez! siz kendi elinizden çekiyorsunuz, insan elinden çekmediniz daha.
--spoiler--
gün içersinde, ne zaman gözüm kitabın kapağına ilişse niçenin pos bıyıklı silüetini görüp açıp, kaldığım sayfayı baştan aşağı okuyup kapatıp yerine koyuyorum. bir sayfasını okumaktan bile keyf alınabileceği büyük öğreti. başlarındayım, sanırım sona doğru daha çok bağlanacağım bir hal alıcak bu kitap. anlamayanlara hayret etmişimdir en azından anlayabildiğinizi anlayın hepsini anlıycam diye kasmayın, yoksa çekilmez bir hal alır.
--spoiler--
dipsiz bir kuyuya benzer yalnız. taş atılabilir içine: fakat deyin bana, dibe vurursa bu taş, onu kim çıkarabilir oradan?
sakının yalnızı incitmekten! fakat eğer incittiyseniz, beklemeyin, öldürün!
büyük filozof nietzsche'nin temel felsefesini anlattığı muhteşem bir kitaptır. varlık/ bilgi yayınlarından çıkan çevirisinin okunması şiddetle tavsiye edilir.
mustafa tüzel'in çevirisiyle çok rahat okuduğum harikulade kitap. şuana kadar çeviride bir hata yok. gayet güzel gidiyor. ama kitaba çok yüklenmiyorum. yavaş yavaş, not alarak okuyorum.
"aa bu delinin kitabını mı okuyorsun?" diyenlere cevabım şudur ki: çok akıllıysanız gidin bu sözlere benzer bir söz yazın.
"aa bu faşistin kitabını mı okuyorsun?" diyenlere cevabım şudur ki: eğer hitler nietszche'yi götünden anlamışsa adamın suçu ne?
"aa bu anarşistin kitabını mı okuyorsun?" diyenlere cevabım şudur ki: sanane yarram?
--spoiler--
Önceden en büyük günah Tanrıya küfürdü. Artık 'Tanrı öldü' ve onunla birlikte yok oldu küffarlar.
--spoiler--
zerdüşt havarilerinden birine şöyle diyordu: "bedeni daha
iyi tanıyalı beri ruhun bence ehemmiyeti kalmadı. ve ''ebedi''
denen her şey bir sembolden ibaret."
havari cevap verdi: "evvelce de böyle bir şey söylemiştin.
fakat şairler çok yalan söylerler diye ilave etmiştin. bunu
neden demiştin."
zerdüşt, "neden diye soruyorsun" dedi. "ben o adamlardanım ki onlara neden diye sual sorulmaz. ben bunları henüz dün mü yaşadım. fikirlerimin sebeplerini yaşayalı beri hayli zaman geçti. eğer sebeplerimi de yanımda taşımam gerekseydi benim bir hafıza ambarı olmam lazım değil miydi? fikirlerimi kendim için saklamam bile bana fazla geliyor.
ve nice kuşlar uçup gidiyorlar. bazen güvercinliğime yabancı ve elimle dokunduğum zaman titreyen bir kuşun sığındığını görürüm.fakat zerdüşt sana bir zaman ne diyordu? şairlerin çok yalan söylediğini mi? fakat zerdüşt de bir şairdir. onun bu işte hakikati söylediğine inanıyor musun? neden inanıyorsun?"havari cevap verdi: "ben zerdüşt''e inanırım."
zerdüşt başını salladı ve gülümsedi.
"inanman, hele bana inanman, beni mesut etmez.fakat, birisi ciddiyetle, şairler çok yalan söylerler diyorsa haklıdır. biz çok yalan söyleriz.biz pek az şey biliriz. ve güç öğreniriz. onun için yalan söylemeye mecburuz.biz şairlerden, şarabını tağşiş etmeyen kim var?kilerimizde nice zehirli karıştırmalar yaptık. tarif edilmez nice işler yaptık.çok az şey bildiğimiz için ruhça züğürt olanlar hoşumuza gider.
hele kadınlar!
hatta ihtiyar kadınların akşamları anlattıkları masallara bile hasret duyarız. ve kendimizce buna "ebedi karanlık" deriz.sanki hususi ve mahrem bir kapı varmış da öğrenmek isteyenlere oradan bilgi dağıtılıyormuş gibi, halka ve onun vecizelerine inanırız.
çayırda veya münzevi tepelerde yatıp kulaklarını diken herkesin gökle yer arasındaki şeylerin bazılarına agah olabileceğine bütün şairler inanır.ve şairler kendilerine nermin heyecanlar gelince bizzat tabiatın kendilerine aşık olduğunu ve tabiatın kulaklarına gizlice okşayıcı sözler fısıldadığını duyarlar ve faniler önünde bununla göğüs kabartırlar.
ah yerle gök arasında o kadar çok şey var ki bunları ancak şairler tahayyül edebilir. hele tanrı hakkında. çünkü bütün ilahlar şair sembolleri ve şair uydurmalarıdır.gerçekten, daima göklere yeni bulutların alemine yükseliriz bu bulutların üstüne alaca körüklerimizi kurarız. ve sonra onlara tanrılar ve üst insanlar deriz.onlar ancak bu iskemlelere oturabilecek kadar yufkadırlar. bütün o şairler ve üst insanlar!
ah, olağanüstü bir şeymiş gibi görünmek isteyen bütün bu acizlerden ne bıkkınım! ah bütün şairlerde ne bezginim."zerdüşt böyle deyince çömezi ona kızdı. fakat sustu. zerdüşt de sustu. ve gözleri sanki çok uzaklara bakıyormuş gibi içine yöneldi. nihayet içini çekti ve nefes aldı. ve şöyle dedi:"ben bugünün ve dünün eseriyim. fakat içimde bir şey var ki,yarının, yarından sonranın ve daha uzak bir istikbalindir. ben eski ve yeni şairlerden bezginim. bence hepsi sathidirler. ve sığ sulardır. derinlere dalamamışlardır. onun için duyguları dibe nüfuz edememiştir.biraz şehvet biraz can sıkıntısı. onların en çok düşündüğü bu idi.onların saz tıngırtıları bir hayaletin hışırtılarıdır. seslerin içliliğinden ne anlıyorlardı?
onlar temiz de değillerdi. derin görünsün diye bütün sularını bulandırmışlardır. ve böylelikle barıştırıcı görünmek istediler.fakat bence aracı, karıştırıcıdırlar. yarım ve pistirler.ah, ben ağımı onların denizlerine daldırdım ve balık avlamak istedim. fakat daima eski bir tanrının başını çektim.böylece deniz ancak bir taş vermiş oldu. bizzat onlar da denizden gelmiş olabilirler.tabii içlerinde inci vardır. fakat kabuklu hayvanlara o nispette benzerler.
ve kendilerinde ruh yerine ekseriya tuzlu bir sümük buldum.onlar denizden gurur da öğrenmişlerdir. deniz tavus kuşlarının en güzeli değil mi? tavus en çirkin bir manda karşısında bile kuyruğunu açar gümüşten ve ipekten kanatlarından hiç bıkkınlık göstermez.
manda hayretle bunu seyreder. ruhunda kuma yakın, sazlıklara daha yakın, batağa en yakın olarak.mandaya güzellikten, denizden ve tavus süsünden ne? şairlere bu sembolü söylerim.gerçekten, onların ruhları tavusların tavusudur ve bir kibir denizidir.şairin ruhu seyirci ister. isterse seyirci manda olsun.fakat ben, bu ruh dan bezdim. ve görüyorum ki o da kendinden bezecek.ben şairleri değişmiş ve bakışları kendilerine yönelmiş görüyorum. ruh tövbekarlığının geldiğini görüyorum. bunlar onlardan meydana gelmiştir.
nietzsche'nin başyapıtı*
"Bir kitap ki herkese göre ve kimseye göre değil"
Tehlikeli belki'nin filozofu, Hasta Übermensch. Nasıl da anlatmış yaşamdaki tüm çelişkileri, sonsuz bir yokluk içinde olmanın ne demek oldugunu, Tanrı'yı öldürüp özgürleşmeyi, Sevinçleri ve tutkuları...
Ben kulaklara ağız değilim diye buyuruyor Zerdüşt.
Üst insanı öğretiyor.
insanlık önemli değil diyor nietzsche insanlık sadece bir köprü, üst insana götüren bir köprüdür insanlık.
insanlık istediğinde dile gelmektir.
Üst insan ise boyun eğdiren buyruk verendir, erdemleri üzerine egemen olandır.
Köprüyü geçmeden, insanlıktan üst insanlığa ulaşmadan sonsuzluğa gidenler; tatlanmayan, yazdan çürüyen meyveler gibidirler. pek çok kişi kalıyor dalında. Bir fırtına gelse de süpürse hepsini.
Ama gereksiz kişiler bile ölümlerini önemsiyorlar. en boş ceviz bile kırılmak istiyor.
4 gün önce okumaya başladığım kitap. tamamının anlayarak okunması gerekir. sakin bir kafayla okumadığım zaman tamamını anlamak adına bir sayfasını 10 dakikada okuduğumu farkettiğim kitaptır aynı zamanda.