bugün

görsel
" Son asla bilinmez. Ölümden sonra tam olarak ne olduğunu bilmek için ölmek gerekir, her ne kadar Katoliklerin kendi ümitleri olsa da. "
görsel
sinema tarihinin unutulmaz yönetmenlerindendir.

her nedense, 5 kez aday olsa da oscar ödülü'ne hiç bir zaman sahip olamamıştır.
" Televizyonda bir cinayet görmek kişinin kinini giderebilir. Eğer siz hiç kin duymuyorsanız, reklamları izleyin. "
torunları ile karın tadını çıkarırken:

görsel
Çoğu ingiliz gibi masondur.
- alfred hitchcock.
- emredersin sebastian. sen de git bir duş al.
" Bir filmin sesini kıstığınızda da neler olduğunu anlayabiliyorsanız o iyi bir filmdir. "

görsel
(bkz: the birds)
1889 yılında ingiltere'de doğan yönetmen..mühendislik eğitimi alan hitchcock film kariyerine setlerde teknik ressam olarak başladı.boyu ve kilosu sebebi ile askerlikten muaf tutuldu.bir röportajında kendi filmlerinden korktuğunu belirtmiş;insanlar benim filmlerimi nasıl izleme cesareti buluyor demiştir...
bir çok filmi ile sinema tarihinde önemli rol oynayan hitchcok hiç oscar kazanamamıştır.başlıca önemli filmlerinin bazıları şunlardır;
Psycho , dial m for murder, vertigo, the birds , rear window, frenzy.
boş beleş film yapan yönetmen falan değildir.
kullandığı çekim teknikleri döneminin şartlarında ilktir. izleyin, izlettirin filmlerini.
vertigosunu çok beğendiğim yönetmen. ayrıca arka pencere filmi de ona ait diye hatırlıyorum. o da pek ala güzel.

gregory peck ile hiç çalışmış mı merak etmekteyim?
Bugüne dek gerilimi onun kadar iyi işleyen görülmemiş auteur.
adamın 1900'lerin başında başlayıp ölene kadar çektiği bütün filmler arşivimde duruyor. geniş bir zamanda hepsini izleyip çok sağlam bir yazı döşenmeyi düşünüyorum hakkında. ama burda değil tabii ki. ekşi sözlükte yapıcam bunu. sadece zamanı var.
"kötü adam ne kadar başarılıysa film de o kadar başarılıdır. bu en önemli kuraldır." diyerek 1960'ta çıkardığı psycho filmine gönderme yapmış yönetmen.
Kuşlar filminde, baş rol oyuncusunu terapistlik hale getiren, çılgın, deli, sayko bir adamdır.
Dunya ustunde gelmiş geçmiş en iyi korku kısa filimlerini de o çekmiştir.

Kısa film alanında, "hitchcock style" terimi bile kullanılır.
sinemanın dâhilerindendir. bütün filmlerini seyretmiş ve çoğunun üzerinden bir kaç defa geçmiş birisi olarak şöyle bir şerh düşeyim:
picasso’yu taklit edenler o kadar çoktur ki onlar için söylenen “dünya her gün yeni picasso tablolarıyla doluyor” sözünü sinemaya uyarlarsak, hiçkok hakkında, büsbütün denilemezse de kısmen geçerli bir husustur, gerilim dalında ise bu söz rahatlıkla söylenebilir...

devam edeceğim...
korku ve gerilim türünün kendinden sonraki sinema dili ve tekniklerinde çığır açmış yönetmen.
Sayısız gerilim ve korku filmi onun tekrarı ve yine bir o kadarı da onun tekniklerini kullanmış, yine, birçok mühim yönetmen, onu, filmlerindeki sahnelere atıfta bulunarak selamlamışlardır...
13 Ağustos 1889'da Doğu Londra, Leytonstone’da ingiltere’de doğdu. Gerilim ve korku türünün bu en büyük ustası, 19 Nisan 1980’de -ABD- öldü...
Çocukluk yılları ailesinin bakkal dükkanında geçti. Ailesi onu Londra’daki Ignatius College adlı Cizvit okuluna yolladı ve eğitimini burada görecek koyu bir katolik olarak yetişecekti.
Hiçkok’un niçin gerilim ve korku’yu seçtiği, şuurunun niçin hep bu mesele ile alakalandığının ipuçlarını -ip demişken rope isimli filmini mutlaka seyredin- işte bu katolik okul günlerine dayandırabiliriz. Zira, kendisi bu hususta şöyle demiştir:

“-Ailem koyu Katolik’ti. Sadece bu özellik bile, ingiltere gibi Protestan bir ülkede sıradışı olmak için yeterlidir. Muhtemelen Cizvitlerin yanında kaldığım bu dönemde bende bir tür korku kökleşti. Günah olan bir şeyi yapma endişesi şeklinde ortaya çıkan ahlâkî kökenli bir korku. Cizvitler çok sert lastikten yapılmış bir sopa kullanırlardı. Ceza, öyle olur olmaz uygulanmazdı. Dersten sonra başrahibi görmeye gitmemiz söylenir, o da ciddi bir yüz ifadesiyle isminizi, çarptırıldığnız cezanın niteliğini deftere yazardı. Ondan sonra koca bir gün, çarptırıldığınız cezanın infaz edilmesini beklemekle geçerdi.”

Evet, böylesi blr atmosfer altında hayâl kuvveti zengin hiçkok’un ne türlü bir ruh haletine girdiğini sezebiliriz; cezanın kendisinden çok o infaz anlarının beklentisinin gerginliğinden doğan müthiş bir ürperti içinde kalmanın hissi. “bu korku yok mu bu korku, korkunun kendisinden de beter” diyen fikir adamı bize hiçkok’un nasıl bir hâleti ruhiye içinde olduğunu hissettirir...

Ve, onun bütün filmlerinin, gerilim sekanslarının ana prensibini buna dayandırmakta bir mahzur yoktur; ki zaten kendisi de bunu dolaylı yoldan aynı şekilde ifâde etmektedir.

-devam edeceğim-
kendisinin pyscho filmi bir çok yönden korku sinemasının en iyisidir. Neredeyse her filminde farklı bir sey deneyen hitchcock, bu filmde de garip bir sey denemiş.

Filmin henüz 50. Dakikasında ana karakter ölüyor. Ki, bu o güne dek pek gördüğümüz bir şey değil. büyük cesaret ister.

Öyle anlatırlar, sırf bu yüzden film başladıktan sonra içeriye seyirci alınmazmış.
Çocukken arkadaşları ona “cocky-burnu havada” yani “kendini beğenmiş” mânâsına bir lakap takmışlardır; evet bu ego sahibi çocuğun arkadaşları ve kendisi, EGO’sunun neye yataklık ettiğini o günlerde bilmeselerde, zamanın çarkları, ancak böylesi büyük bir yönetmene has olabilecek ve yine ancak böylesi büyük adamlarda sırıtmayacak, aksine yakışacak bir EGO’yu beslemektedir...

Diğer bir lakabı da “zorba”; anlaşılan o ki, korku ile yüzleşmek için küçük hiçkok en sert şakaları yapmakta, âdeta, ruhunda faaliyete geçmeyi arzulayan, bir protoplazma hâlinde bulunan bazı hissiyatları oyunlarda tecrübe etmektedir. işte “zorba” hiçkok’a ait bir hikaye: Bir gün oyun oynarken kendisinden küçük bir çocuğu rehin alarak bağlar ve pantolonunun içine çatapat atar...

Papaz okulu’nun ardından Londra Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi...genç hiçkok prensipli, düzenli olmaya aşırı önem veren yani titiz ve aşırı teferruatçıdır;
Film karakterlerine bakınız hepsi iyi giyinir, iyi konuşur, meraklıdır. Bütün karakterleri kültürlü, titiz ve teferruatçıdır...
Hakkında pek bahsedilmeyen bir mesele; bu kendisindeki ve karakterlerindeki hususiyetlerin hepsi esasen büyük hayranlık duyduğu, Şarlok holms’un yazarı arthur conan doyle’a dayanmaktadır. Evet teferruatçılığı dehâ çapındaki dünyaca meşhur holms’ün mucidi doyl’un büyük hayranlarından birisi de hiçkoktur.

Ara not: -sultan 2. Abdülhamid’de doyl hayranlarındandır; her gece yatmazdan evvel uzun bir süre doyle’un kitaplarını okutur ve dinlermiş, onu onore için kendisini istanbul’a davet etmiş ve hediye olarak Mecidiye nişanı göndermiştir. Holmes serilerinin Türkçe’ye ilk tercümeleri bizzat Abdülhamid emriyle yapılmıştır. Yıldız kütüphanesindeki onbin kitaptan yaklaşık 2000’i hafiye romanlarından oluşurdu.-

Hiçkok’un hayâl dünyası doyl’un teferruatçılığı ile öyle örtüşüyor ve onun teferruatçılığına öyle Tutkundur ki, onu taklide düşmeden ve kendi orijinal tarzı ile yani üslubunu ortaya koyarak tarzını sinemaya yansıtır:
Aşırı merak, tahassüs, teferruat düşkünlüğü, kara mizah, kategorize etme, aynı giysileri giyme, aynı karakterleri kullanma -ileride buna değineceğim- vb. Nüanslar; ve birçok filminde film kahramanlarının ağzından arthur conan doyle’dan replikler, nakiller ile ona selam göndermiş, atıfta bulunmuştur.

Hafiye romanında, Edebiyatta doyle nasıl bir çap ise, hiçkok’ta sinemada aynı çapı taklide düşmeden orijinal blr üslup ile yakalamış denilebilir zannımca. ...

-devam edecek-
paramount famous players lasky’nin londra şubesinin açılacağı ilanını gazetede okuyunca hemen başvurmuş ve kabul edilmiştir. sessiz sinema yılları... hiçkok’un çizimleri beğenilir, başlıklar bölümünde hızla yükselip çoktan yazarlar bölümüne geçmiştir.

londra üniversitesi resim branş’ında okuduğu bu sıralar o günkü sineme tekniğine dâir temel bütün bilgilere pratik olarak da vâkıftır artık; 23 yaşında, ağzına tek kadeh içki dahî koymayacak bir disiplin içindedir. ona göre “kız arkadaş” kavramı yoktur, sevdiği ve seveceği evleneceği kadın olacaktır ki (1926’da alma reville evlenmiş, bütün hayatını onunla geçirmiştir.) daha başka birçok tarafıyla hiçkok teklerin adamıdır:

filmlerinin kesinlikle tek bir konusu, tek bir kahramanı vardır ve senelerce bu kahramanları, başrol oyuncularını bile aynı aktör ve aktristlerden seçmiştir. mesela, cary grant ve james stewart; ilginçtir, tipleri kadar aktörlükleri de birbirine benzeyen bu iki aktör neredeyse hiçkok’un mühim bütün filmlerinin aktörüdürler. aktristler için de aynı hiçkok prensibi geçerlidir ki, kim novak, greysi keli, ingrid bergman; “soğuk sarışın” diye nitelen gözde aktristleridir -ve en çok keli ile çalışmıştır zaten- ilginçtir bu hanımlar farklı yüz hatlarına rağmen bize yine hiçkok’un tek’e ve teferruata tutkunluğunu anımsatır... ve bütün önemli filmlerinin hepsinin sadece tek bir karesinde, bir kere gözükmüş ve hatta bu tek anlık gözükme sansasyonel bir hadise olmuştur. -ileride değineceğim-

arayazı süsleyici olarak girdiği sektörde kısa bir süre içinde beş filmin yardımcı yönetmenliğini yapmıştır bile ve ardından yönetmenlik teklifi alarak sessiz sinema döneminde tam dokuz filme imza atar. 25 ve 29 yılları arasındaki beş öne çıkan filmi arasında birisi vardır ki, işte hiçkok’un asıl üslubunu bulduğu ve yakaladığı, sonraki dönemde ise artık bütün işlerini bu üslub üzerine binâ ettiği bir film: kiracı...

-devam edeceğimi-
Hitchcock:

“Kiracı ilk gerçek Hitchcock filmiydi. Teknik bilgimin kökü, ‘Kiracı’daki çalışmama kadar uzanır. işin doğrusu, o zamanlarda ögrendiğim teknikler ve kamera kuralları, daha sonra da bana hizmet etmeye devam ettiler.”
hitchcock:

“ailem tiyatroyu pek severdi. son derece farklı bir aile olduğumuzu düşünüyorum. ‘uslu’ çocuklar vardır ya, işte ben onlardan biriydim. aile toplantılarında bir köşeye çekilir, saatlerce uslu uslu otururdum. olup bitenleri izlerdim. bu sayede iyi bir gözlemci oldum. hayâl gücü geniş ama yalnız bir çocuktum. oyun oynamak için tek bir arkadaş bile bulamadığımı hatırlıyorum. ben de kendi oyunlarımı keşfederek tek başıma oynardım.”
(bkz: rear window), (bkz: rope) gibi filmlerini izlediğim dönemi düşünülünce ayakta alkışlanması gerek psikolojik tahlilleri ve unsurları muazzam biçimde işleyen ve barındıran filmlere imza atan yönetmen.