bugün

alfred hitchcock

Çocukken arkadaşları ona “cocky-burnu havada” yani “kendini beğenmiş” mânâsına bir lakap takmışlardır; evet bu ego sahibi çocuğun arkadaşları ve kendisi, EGO’sunun neye yataklık ettiğini o günlerde bilmeselerde, zamanın çarkları, ancak böylesi büyük bir yönetmene has olabilecek ve yine ancak böylesi büyük adamlarda sırıtmayacak, aksine yakışacak bir EGO’yu beslemektedir...

Diğer bir lakabı da “zorba”; anlaşılan o ki, korku ile yüzleşmek için küçük hiçkok en sert şakaları yapmakta, âdeta, ruhunda faaliyete geçmeyi arzulayan, bir protoplazma hâlinde bulunan bazı hissiyatları oyunlarda tecrübe etmektedir. işte “zorba” hiçkok’a ait bir hikaye: Bir gün oyun oynarken kendisinden küçük bir çocuğu rehin alarak bağlar ve pantolonunun içine çatapat atar...

Papaz okulu’nun ardından Londra Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi...genç hiçkok prensipli, düzenli olmaya aşırı önem veren yani titiz ve aşırı teferruatçıdır;
Film karakterlerine bakınız hepsi iyi giyinir, iyi konuşur, meraklıdır. Bütün karakterleri kültürlü, titiz ve teferruatçıdır...
Hakkında pek bahsedilmeyen bir mesele; bu kendisindeki ve karakterlerindeki hususiyetlerin hepsi esasen büyük hayranlık duyduğu, Şarlok holms’un yazarı arthur conan doyle’a dayanmaktadır. Evet teferruatçılığı dehâ çapındaki dünyaca meşhur holms’ün mucidi doyl’un büyük hayranlarından birisi de hiçkoktur.

Ara not: -sultan 2. Abdülhamid’de doyl hayranlarındandır; her gece yatmazdan evvel uzun bir süre doyle’un kitaplarını okutur ve dinlermiş, onu onore için kendisini istanbul’a davet etmiş ve hediye olarak Mecidiye nişanı göndermiştir. Holmes serilerinin Türkçe’ye ilk tercümeleri bizzat Abdülhamid emriyle yapılmıştır. Yıldız kütüphanesindeki onbin kitaptan yaklaşık 2000’i hafiye romanlarından oluşurdu.-

Hiçkok’un hayâl dünyası doyl’un teferruatçılığı ile öyle örtüşüyor ve onun teferruatçılığına öyle Tutkundur ki, onu taklide düşmeden ve kendi orijinal tarzı ile yani üslubunu ortaya koyarak tarzını sinemaya yansıtır:
Aşırı merak, tahassüs, teferruat düşkünlüğü, kara mizah, kategorize etme, aynı giysileri giyme, aynı karakterleri kullanma -ileride buna değineceğim- vb. Nüanslar; ve birçok filminde film kahramanlarının ağzından arthur conan doyle’dan replikler, nakiller ile ona selam göndermiş, atıfta bulunmuştur.

Hafiye romanında, Edebiyatta doyle nasıl bir çap ise, hiçkok’ta sinemada aynı çapı taklide düşmeden orijinal blr üslup ile yakalamış denilebilir zannımca. ...

-devam edecek-