edebiyatımızda yazı makinesi olarak tanınan ve en çok eser veren şairdir.
eserleri: ilk hikaye örneği letaif-i rivayet, felatun beyle rakım efendi, hasan mellah, hüseyin fellah,henüz onyedi yaşında,jön türkler...
"edebiyat tam tamına bir tür yabancı dil oluşturur, dilin içinde bir başka dil ya da yakalanan bir şive değil, ama dilin bir öteki-oluşu, bu majör dilin bir minörleşmesi, onu alıp götüren bir sabuklama, egemen sistemden becerikli bir şekilde kaçış."
oldukça net olan bir ifadeden yola çıkıp yazı makinesini tanımlamak zaten olanaksız ama bir yorumlama aracı olarak bu cümleden yola çıkılabilir diye düşünüyorum.
deleuze ve guattari kafka ile ilgili muazzam kitabında şu cümleyi kurarlar:
"...mutsuzluklarından başka söyleyecek hiçbir şeyi kalmamıştı céline'in, yani artık canı yazmak istemiyordu, yalnızca paraya gereksinimi vardı. bu hep böyle sona erer, dilin kaçış çizgileri: sessizlik, kesintisizlik, bitimsizlik ya da daha kötüsü! ama bu arada ne çılgın bir yaratım, nasıl bir yazı makinesi."
yazıda bahsedilen céline, tahmin edilebileceği gibi gecenin sonuna yolculuk gibi muazzam bir eserin sahibi olan louis ferdinand céline'den başkası değildir. bilindiği üzerine céline gecenin sonuna yolculuk'ta o zaman değin hiç yapılmamış bir şeyi yapmış ve sokağın dilini yazının, edeiyatın içine katmıştır. bu döneminde eleştirilerle birlikte övgüyü de getirmiştir. misal céline romanın bazı yerlerinde "tırt" kelimesini kullanır. bunu da o zamana değin kullanılmamıştır. unutulmamalıdır ki céline'in yaptığı sokak dilini alıp kullanmaktan öte o dili kendi edebiyatıyla harmanlamaktı.
peki, bunların yazı makinesi'yle ilgisi nedir? yazı makinesi yukarıda da deleuze'un belirttiği gibi "yabancı bir dil" veya "dilin öteki-oluşu" anlamına gelir. işte yazı makinesinin yaptığı da tam olarak budur. franz kafka, louis ferdinand celine ya da bizden bir örnek vermek gerekirse sevim burak'ın yaptıkları konuşulan dilden faydalanıp yeni bir dil üretmektir.