bugün

tanzimat döneminden moliere den Zor nikah ve zoraki tabip adlarıyla yaptığı uyarlamalar ile türk tiyatrosunun ilklerine imza atan yazar.Bursa da şu anda adını taşıyan bir tiyatrosu da var.
klasizmin etkisinde kalan bir sanatçıdır. aynı zamanda devlet adamı sıfatı da vardır.moliere'in hemen hemen bütün oyunlarını türkçeye çevirmiştir. bu anlamda türk tiyatrosunun gelişmesinde çok önemli bir rol üstlenmiştir.
tanzimatın iki döneminde de eser vermiştir. oyunları ve dil üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınır.
istanbul şehremini de bir cadde adıdır.
(bkz: ahmet vefik paşa tiyatrosu)
bursa da valilik yapmıştır. bursa nin o dönemdeki sokak ve caddelerinde büyük bir değişim yapmıştır. tabi bazıları iyi yönde olmamıştır. birçok evliya türbesi ve tekkeyi yıktırmış ve manevi havasına zarar getirmiştir bursanın.
biz uyarlama alanında çok başarılı olmuşuzdur. ama neden bir moliere'imiz olmadı da, büyük bir moliere uyarlamacımız çıktı, diye düşünmekten alamam kendimi. ahmet vefik paşa'nın, moliere'i, uyarlama yolu ile de olsa bize tanıtması, klasik komedyanın yararlı bir etkilenme kaynağı olmasını sağlayamamıştır. moliere'in yaşadığı dönemde, ahmet vefik paşa sonrası türkiyesinin durumu arasındaki ayrımı, benzemezliği gözden uzak tutmamak gerektiğini bilmiyor değilim; ancak moliere'i etkileyen sorunlar, konular tıpkısı ile bizim toplumumuzda olmasa da, bizim gibi tiyatro sanatına batılı anlamı ile yeni başlayan bir toplum, onun gibi büyük bir yaratıcıdan yine de çok kazanç sağlayabilirdi oyun yazma alanında, diye düşünmekten kendimi alamıyorum. moliere'in alaya aldığı aristo mantığı bizde de bütün gücü ve özellikleri ile yaşamıyor muydu? bugün de yaşamıyor mu? soyluluğu heves eden yeni zenginler bizde de çıkmadı mı? tanzimat sonrası avrupalılaşma akımı, yeni adetlerimizde, moliere'in betimlediği köksüz kişiliklerin benzerlerini doğurmamış mıydı? geçen yüzyıl rus yazarları, bu yoldan giderek kendi insanlarını tanımışlar ve edebiyatlarını zenginleştirmişlerdir. oysa, bizde moliere uyarlamaları, yazarlarımızı böyle bir yola iteceğine, ibnürrefik ahmet nuri'nin daha aşağı düzeydeki fransız vodvillerinden yaptığı uyarlamalara kapı açmıştır.

konunun sınırlarını aşmadan, burada ister istemez anımsanacak olan musahipzade celal'in yeri üzerinde de kısaca duralım: gününde büyük bir ilgi toplamış olan bu yazarımızın oyunları artık oynanmıyorsa, bunda bizim değer bilmezliğimiz yerine, o oyunların yaşam gücünden yoksunluğunu aramak daha uygun olur kanısındayım. ahmet vefik paşa uyarlamalarından işe başladığı bellidir musahipzade celal'in, ne var ki, inandırıcılığı yoktur, moliere'in öykünmesi değil de, karikatürüdür onun oyunları, silinmez kişiler bırakmaz belleğimizde.

burada önemli olan, bizde uyarlama anlayışının bir geçiş süreci değil de, sürekli bir benzetme işi olarak neredeyse bütün alanlarda temel sayılması ve bunda direnilmesi tutumudur. bir sanat yapıtını uyarlama yolu ile dilimize geçirme düşkünlüğü, bir zamanlar, çevirinin gereksizliğine yol açacak tartışmalara dek vardırılmış. görüyor musunuz, biz yaratmayacağız, çeviriye de kalkışmayacağız, sadece bir batılı sanat yapıtının kendimize uydurulmuş benzeri ile yetineceğiz.
bursa heykelde tam atatürk anıtının karşısında bulununan, ilk ve tek resitalime bu tiyatroda çıktığım *, geçen sene biraz olsun bakıma giren ancak ardından küçük çaplı bir yangına maruz kalan bursan'ın biricik devlet tiyatrosudur.
ankara'da, aşağı ayrancı'da bulunan bir ilköğretim okulunun adıdır.
osmanlının reformist ve modern paşası. *
zoraki tabip adinda bir tiyatro oyunu yazmis, valilik yaptigi donemlerde de turk tiyatrosuna onemli katkilari bulunmus guzel insandir.
modern türk tiyatrosunun kurucusu denilebilir. gerek adapte ettiği tiyatrolar gerekse yazdığı geleneksel türk tiyatrosu-modern tiyatro karışımı eserlerle türk halkına tiyatro kültürünü aşılamış kişi. valilik yaptığı bursa'da tiyatro oyunlarına zorla insanları topladığı, oyunda alkışlanması gereken yerlerde ayağa kalkıp izleyicileri alkışlamaya teşvik ettiği, tiyatroda nasıl hareket edilmesi gerektiğini anlattığı toplantılar yaptığı rivayet olunur kişiliktir.
ilkokulumun ismidir ki ben ilkokulu bitirdiğim sene de bu isim değişmiştir...
moliere hayranı 1823-1891 yılları arası yaşamış tiyatro sever devlet adamı. Haldun Taner'in sersem kocanın kurnaz karısı isimli oyununda adı sıkça geçen kişidir.
kültürümüze bol bol eser uyarlayan kişi.
klasizm den yazarın moliereden çevrileri vardır.
bazı eserleri: kocalar mektebi, kadınlar mektebi,zoraki tabip,secere-i türki,lehçe-i osmani gibi eserleri vardır.
bursa valiliği sırasında bursa'ya tiyatro binası yaptırmış ve insanları tiyatroya yönlendirmeye çalışmıştır.
kendisi adeta ayarlar kralıdır.fıransada görevli iken fransız imparatoru ile bir çok hikayesi mevcuttur.
yer bursa ulu camii. ankara'dan misafirlerim gelmiş, adet olduğu üzere ulucamii'ni gezdiriyorum onlara -gezdirmek denirse- derken bir yerli turist kafilesine gözüm takılıyor başlarında yaşlıca bir adam camiye dair çok ince ve yüzyılları aşkın detayları büyük bir içtenlikle anlatıyor,merak ediyo katılıyoruz ekibe.

bilmediğim o kadar çok şey çıkıyor ki, hatta camiyi yeni öğreniyorum desem yeri, neler yok ki...

biri kalkıyor, caminin kolonlarındaki alışık olmadığımız tarzdaki resimlerin (-benim de her seferinde anlamlandıramadığım resimler, resim derken yunan mitolojisine özgü zeytin dalı,defne yaprağı vs. gibi süslemeler) hikmetini soruyor, her unsurun bir hikmeti var zira.

-hocam bu sütunlarda cenet mi tasvir ediliyor?
--değerli misafirler bu resimlerini gördüğünüzü bizans sütünları ve bizans perdeleri, giriş kapılarının üzerindeki batılı motifler zamanın bursa valisi *ahmet vefik paşa tarafından yaptırılmış.
-?%&^? * *

insanların gözünde acıma ve şaşkınlık hisleri okunuyor.tiksiniyorlar bir nevi... o zaman anlıyorum avrupadaki kiliselerde rastladığım bu motiflerinin ulucamide yer almasının hikmetinin ne olduğunu;

bu resimlerin hikmeti de; ecdadının ortaya koyduğu kocaman bir medeniyeti beğenmeyip avrupanın/batının değerlerine ve bu değerlerin getirdiği sembolizme sığınmak ne denli büyük bir acizlik/yanılgıdır bunu eksiksizce anlıyor insan.

hiç camide küfredilir mi?

demek ki ediliyormuş, bunu öğreniyorum. ahmet vefiğin yitik ruhuna uzun cümleler kurarak çıkıyorum misafirlerimle camiden.
kırım savaşı bitmiş osmanlı mali açıdan çok zor zamanlar yaşamaya başlamıştır. ve çareyi fransızlardan borç almakta blmuşlardır. bu borç alma olayı istanbul büyükelçisinin hadsizleşmesine sebep olur. 7 kürekli bir kayık yaptırır elçi. oysa 7 kürek demek sadece içinde saraylı olduğunu belli eden bir farklılıktır. elçi dediğinin en fazla 5 küreği olur ama dedim ya hadsizleşmiş elçi. 7 tane kürek koyup boğazda yüzdürmüş kayığını ve istanbul halkı o kayığı her gördüğünde suya doğru eğilip selan durmuş. nedeni içindekinin saraylı olması. kim bilir ne kadar çok eğlenmiştir o elçi ve kötü yanı biz fransızlardan borç aldık bir laf söylersek ayıp olur diye düşünen hanedan mensuplarının pısırıklığı. kendi tarihlerine örflerine ihanet ettiren pısırıklıkları. ama o hanedanın o kadar yıl ayakta kalmasının tek sebebi savaşabilmeleri değildi. dünyada görülen en büyük 5 imparatorluktan birinin osmanlı olduğu gerçeğinin altında çok savaşçıydılar deyip geçilemeyecek devlet adamları vardı. iyi günlerde sayıları bir hayli fazlaydı. güven vardı, hüküm sürme vardı, diğer devletlerin osmanlının kudretinden korkmaları vardı ama kırım savaşı sonunda bunların hiçbiri ortada yokken bu rezilliğe dersini veren paris büyükelçisi ahmet vefik paşa sahnedeydi.

emrini verdi ve napolyon'un kullandığı at arabasının aynısından yaptırttı ve beyaza boyattı. hani bizim 7 küreklinin içinde saraylı olurdu ya o beyaz arabanın içinde de sadece napolyon olabilirdi. vefik paşa kuruldu arabasına ve başladı paris sokaklarını turlamaya. her gören fransız iki büklüm olup eğildi önünde. çünkü içinde napolyon olmalıydı. fransızlar bunu öğrenince sinirlerinden ne yapacaklarını bilemediler zaten vefik paşa dili ile napolyon'a sıkıntı çıkartan bir adamdı ve şimdi de onun arabasını kullanıyordu. bu ne hadsizlik diye düşünen fransızlar hemen durumu istanbul'a bildirdiler ve bu rezilliğin bitmesini istediler. şaşkın istanbullu bunu ahmet refik paşa'ya iletince paşa şu cümlenin osmanlıcasını söyledi.

ne zaman o hadsiz istanbul büyükelçisi kürek sayısını 5'e indirir o zaman bu beyaz araba ortadan kalkar... aynen de öyle oldu. kürek sayısı 5'e indi ve paşa arabayı ortadan kaldırttı.

lafı hiç şimdiye çarptırtmayacağım ama bu böyle biline ve biraz düşünüle... el etek öperek olmadı ve ahmet vefik paşalar gibileri sayesinde en kötü zamanımızda bile olamadı.

damarlamızdaki asil kanda mevcud olan şeyin farkına varın...
ahmet vefik paşa, edebiyat alanında moliere'den yaptığı çevirilerle ün kazanmıştır. bunlardan bir kısmı doğrudan doğruya çevirip bir kısmıda osmanlı yaşam tarzına uygulanmış uyarlamalardır.
akp hükümetinde böyle bir şahsiyet yoktur. elçi dediğin adam anında lafını koyması gerekır. paşam nerede sizin gibi devlet adamı.
türk dili ve tarihi ile ilgili çalışmalarıyla ünlenmiş, bu çalışmalarla türkçülük akımının kültürel ortamını hazırlamış bir sanatçıdır.
aynı zamanda devlet adamı olan tanzimat dönemi edebiyatçısıdır.türkçülük akımının ilk temsilcilerindendir.türk diline büyük önem verip lehçe-i osmani adlı sözlüğü yazmıştır.sözlükteki türk kelimesinin açıklamasında osmanlıların,büyük türk milletinin bir parçası ilk defa ortaya koymuştur.oyunlarıyla ünlüdür.

(bkz: tanzimat edebiyatı)
isminde bursa'da lisesi ve tiyatrosu bulunmaktadır.