bugün

akilah azra kohen in çıkardığı yeni aldığım bir kitap bakalım nasıl bir gidişatı olacak bitirince gözlemlerimi tekrar editleyip ekleyeceğim.
azra kohen'in ütopya olarak adlandırdığı kitabı. Bundan sonraki de distopya olacakmış.
*OKYANUSUN ZENGiN DERiNLiĞiNDEN GÜNDELiK YAŞAMIN FAKiR SIĞLIĞINA GERi DÖNMEK GiBiYDi KARAYA ÇIKMAK !

*inanılmak iradeye güç veren bir kalkan oluştururken, yargılanmakbir hastalık gibi irademizi zayıflatır.
*hayat, kınadığımız anlamakta zorlandığımız her şeyi bize yaşatmak için mükemmellikle dizayn edilmişti.
*zıtlıkların gezegeninde değer birimi, değersiz kağıt parçalarından başka ne olabilirdi ki!
*bu gezegen bir savaş bölgesi. Negatif ve pozitifin savaşı. Etrafına bak, bu insanların mı… sonje lafa girip düzeltti: “insansılar” …ancak kendini iyileştirebilen canlılar potansiyellerini tamamlayıp yaratıcılara dönüşebilirlerdi.
*ilkel,sevgisiz,kimliksiz,ilimsiz,anlayışsız olmak istemiyorum.
*”etrafında gördüğün her kişinin, değişik hayatlara doğmuş, değişik deneyimlerden geçmiş ve bu deneyimler sonunda bugün ki kimliklerine bürünmüş aynı enerji zerresi olduğunu düşün.” “yani bu evrende aslında bir tek sen varsın ve geri kalan her şey senin kombinasyonların… başkasını yargıladığında aslında kendini yargılıyorsun.” Dokas
*merak ettiğimiz şeyler düşüncelerimizin köklerini oluştururlar.
*senin hissettiğin her duygu senden evrene yansır hatta evreni değiştirir.
*anlam ancak emek verilerek iyi niyetle anlamlanıyor.
*sadece tüketmeyi deneyimleyen bir organizma asla kendi potansiyeline ulaşamaz ve uzun vadede evrenin boyutlarında asla kendine yer bulamaz. Tükettiğini üretebilirmisin? Peki ya fikirler ?yargılayarak tükettiğin fikirlerin yerine yenilerini üretebiliyor musun?
*çi’den gel, çi’ye dön. Potansiyeline doğ, kaderinin efendisi ol. Olmaktan, doğmaktan, dönüşmekten yoksunma…!
*Evrim lazımdı bu gezegene avaz avaz “evrim” diye bağırmanın normal olacağı kadar büyük bir ihtiyaçtı. Zihinsel evrim! Bu insansıların en büyük ihtiyacıydı.
*…işkence etmek için doğmadınız… yağmalamak için yaşamıyorsunuz. Yaşamı desteklemek, dahada çoğalmasını sağlamak, zekanızı hayata sunmak için buradasınız.
*balinayı çağıran beraberinde getireceği okyanusada hazır olmalı. Hazırım ben Numi artık hazırım !bir daha asla inkarda olmayacağım.
*”biz her canlının dönüşebileceği en iyi versiyonu deneyimlemek için yaratıldığına inanıyoruz, sizin Tanrı dediğiniz şey bizim için evrenin kendisi. Sizse evrenin ve dahilindeki tüm galaksilerin canlı olduğunu dahi bilmiyorsunuz. Ne gezegeninizin yaşayan bir hücre olduğunun farkındasınız ne de çıkardığınız petrolün bu gezegenin kanı olduğunun.”
*MARSIRYAN HiKAYELERi
*…her çocuk herkes tarafından sahiplenilmeden huzur gelmeyecekti bu gezegene.
*annelerdi uygarlıkların ruhunu koruyanlar.
*ama zaten hayat bir canla başlamıyormuydu?
*Tanrı varoluşun tamamıydı.
*karakterin intiharıydı aklına estiği gibi davranmak, hayatı anlamsızlaştıran her döngünün başlangıcıydı bu.
*bazılarına anlatmak için hayat yetmezdi, mucizeler şart haline gelirdi çünkü o kadar salaklardı ki, kendi küçüklüklerini görene kadar varoluşu anlayamazlardı.
*bir canı kurtarabilecekken, üşenip de emek vermeyen herkes, o kurtarmadıkları canın başına gelenlerle bir gün mutlaka yüzleşecekti…
*Dünya gezegeni evrim komitesinin izlediği 8 milyar 122 gezegenden sadece biridir.
*yaşadığı gezegeni saygıyla sevemeyen, ağacın yaprağına dokunurken bile, kendi damarlarında akan kanın o yaprağa bağlı olduğunu hissedemeyen, yaşamın her formunu cezalandırırcasına işkencelerle yağmalayan bir organizmaya, insana dönüşmek için emek vermezlerse yavrularıyla birlikte varoluştan tamamen silineceklerini anlatabilir miyim emin değilim.
*yaşarken ölenlerin gezegenindeyim !
*kendi çıkarlarından olmak pahasına bir çocuğa verilen değer dünyayı değiştirirdi.
*zıtlıkların dünyasında ikilemlerin tam ortasında.
*ölümlere değil yaşatılmışlıklara ihtiyacımız var bu savaşta. Yaşamı destekleyebildiğimiz kadar zefere yakın olacağız.
*illa dünyanın uyuzu olmak zorunda değilsiniz, dünyanın bifidobacterium’u olabilirsiniz. Yaşama katkısı olan, yaşarken yaşatan, tükettiğini üretebildiği için kendini yüceltebilen, beslendiği şeyi besleyen… işe yarayan… bir organizma olabilirsiniz.

*”tuhaflıklarımız üstünlüğümüz olabilir, kendimize emek vermeden bilemeyiz.hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına emin olduğunda, hiçbir şeyin bilindiği gibi olmadığını keşfetmeye başlarsın. Hayat hepimizden daha akıllı. Bize sadece ihtiyaç duyduğumuz deneyimleri sunar. Deneyimin içinde kaybolabilir ya da ona sahip olabiliriz. Seçim senin zamanı gelince.”
“hayat sadece emek verenler için cennettir !
*evrenler yarattılar birlikte, ışık olsun diye geleceğe.
*yaşama saygıda ol.
*hayatına iz bırakan şey, bir anın içinde, ışıkla birlikte yeniden hatırlatırken kendini…
*hepimiz gitmemiz gereken yollara, bulmamız gereken yönlere sahibiz. Nasıl, kendi çevresinde dönen birinin yönünü bulması ya da yolunda yürümesi zor olursa, potansiyeline hizmet etmeyecek konuları sürekli merak eden biri de potansiyelinden uzaklaşır, her yöne yönelen biri hiçbir yere varamaz !
*gelecek zaten bu andır, her gün doğan ve batan bir güneşimizin olması seni yanıltmasın. Potansiyelin zaman algısı yoktur. Ya evrimleşir ya da tekrarlanırsın. Soruların aynı, merakın farklı cümleleriyle tekrardasın.soru sormak yerine önce aldığın cevapları sentezliyor olmalısın. Kendi cevaplarını bulmaya emek vermeden soruyorsan kesin tekrardasın.
*bedenin toprağa, deneyimlerin evrene, ruhun Yüce’ye dönsün. Unutma, ancak bütünün tamamı kadar yalnız, her bir parçası kadar çoksun. RUHUN HER DAiM ANLAMLARLA VAR OLSUN.
*HAYAT HEPiMiZDEN DAHA AKILLI.BiZE, KENDi POTANSiYELiMiZE ULAŞMAMIZIN iÇiN SÜREKLi FIRSAT VERiR. BAZEN VERiLEN FIRSATLARI GÖRMEZ, BAZEN BU FIRSATLARI GÖRÜP KAÇIRIR, BAZENSE BU FIRSATLARLA SAVAŞIRIZ.
ilk yüz sayfa yazarının dediği gibi boğucudur. Sıkar, sıkar. Sonra çözülüverir. Ama daha yoğun bir anlatım gerekliydi. Emeğine saygım var, bütünüyle kötülemiyorum. Ama o kadar sayfaya daha yoğun bilgiler aktarılmalıydı. Okuyucu yoğun bir bilgi aktarımını seyreltmeye çalışmalıydı. Genel olarak güzel.
Harika bir kurgu olduğunu söyleyemeyeceğim ama Azra kohen'in de öyle bir iddiası yok zaten. Vermek istediği belirli ve bence önemli mesajları distopik bir hikayeye başarılı bir şekilde yerleştirmiş. Kitap içine alıyor da insanı. Fi çi pi üçlemesini okumadım fakat aeden'den çıkardığım bir sürü ders var.

--spoiler--
Sonje'nin dünya'ya geldikten sonra insanlar hakkında yazdıkları aslında Azra ablanın ıslak odunu eline alıp bizi bi güzel benzetmek istediği konular. Uyanın diyor. Uyanınnn
--spoiler--
ilk izlenimimin olumlu olduğu kitap. Sanki güzel bir kurgu var da olaylar baya gelişecek gibi. Umarım istediğim tadı alırım kitaptan.