dünyanın geldiği noktada, sadece güçlülerin adaleti var...
ülkelerde de adalet iktidar ve güç sahiplerinin tekelinde...
dünyada da adalet iktidar ve güç sahiplerinin elinde...
mülkün temeli artık adalet mi, yoksa güç sahibi olmak mı?
ondan ben hiç isyan etmiyorum dünyada ki adaletsizlğe artık,..
hatta kendi ülkelerinde adaleti tek ele almış ülke liderlerinin, dünyada ki adaletsizliğe, isyan etmeye hakkının olmadığına inanıyorum...
sizler halklarınıza ne kadar adaleti reva görüyorsanız, o kadar güçlü devlet olursunuz...
sizin halkınıza reva gördüğünüz kadar adaleti, dünyada ki güç sahipleri size reva görürler...
birleşmiş milletler, uluslararası ceza mahkemeleri, dünya sağlık örgütü, uluslararası basın ne kadar adaletliler?
orada ki ülke olarak sahip olduğun güç kadar...
ortadoğuda ki adaletsizliğe, dünyada ki batı hegamonyasına isyan eden ülke liderlerinin, halklarına sunduğu adalete bir bakın...
''bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?'' dedirtecek kadar.
adaleti, demokrasiyi, bilimi, ilimi, özgürükleri memleketlerinde güçlendirmiş, içşselleştirmiş ülkeler gelişmiş ve güçlenmiş. dünyada güç ve söz sahibi olmuş...
tersini yapanlar ise dünya da güçsüz ve söz sahibi değil..
haz bakımından zengin ve fakir arasında olmadığını düşündüğüm kavram.
şöyle ki;
- zengin her şeyi yiyebilir fakat fakirin yediğinden aldığı hazzı asla alamaz.
- zengin her şeyi giyebilir ama fakirin giydiğinden aldığı hazzı alamaz.
- zengin malı ve mülkünden dolayı hep sorun* görür fakat fakir en ufak bir şeyiyle müthiş haz ve gurur duyar.
örnekler çoğaltılabilir ama gerek yok.
ha bir de fakirlerin çocukları çok olduğu gibi, aynı zamanda da zengin çocuklarından daha zeki olurlar ne hikmetse.