hikayenin etkileyiciliği gerçeğin ta kendisi olmasından kaynaklanıyor. afganistan'da milyonlarca meryem ve leyla yaşıyor. hatta o kadar uzağa gitmeye gerek yok, türkiye'de çocuk yaşta dedesi yaşında adamlarla everilen kızlar yok mu?
yazar, ilk kitabında düştüğü hataya, ya da belki bilerek yapıyor bu romanda da düşmüş, hem de fena halde. roman sonlara doğru abd'nin afganistan'ı işgaliyle birlikte herşeyin ne kadar güzel olduğunu ballandıra ballandıra anlatarak sonlanıyor.
bugün afganistan'ın kontrolü hala %85 taliban ın elinde. romanın kahramanları abd işgaliyle ulaştıkları mutlu yaşamlarını hala devam ettiriyorlar mı acaba?
yazarın sürekli abd'yi özgürlükler, barış ve insan hakları soslarıyla yüceltmesi, bazı kahramanlara california düşleri kurdurtması, kendi öz yaşamından kaynaklanıyor olabilir. bu, romanı sevimsiz yapıyor.
afganistan'da yaşamak zaten çok zorken kadın olmak, kız çocuğu olmak, eş olmak, anne olmak veya anne olamadığı için üzerine kuma gelmesi, ya da çocuğu olmayan bir kadının üzerine kuma gitmek... dayak, yokluk, sefalet, açlık, bombalar, taliban, şeriat, ölüm...
bu kitabı okuduğunuzda yaşadığınız yere verilen nimetlere şükür etmekten başka bir şey gelmiyor elinizden.
--spoiler--
bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin,
ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşini.
--spoiler--
50 sayfa okuyup uyumayı planlarken, 250 sayfayı bir solukta okuyup, iki defa ağlayarak bitirdiğim kitaptır. *
dünyanın en asil kadınları afganistan'daymış dedim. ülkede son 40 sene içindeki vaziyet anlatılmış, taliban yönetimindeki şeriat koşulları altında yaşayan iki kadının; leyla ile meryem'in kaderlerinin nasıl kesiştiği hayrete düşürmüştür.
kitapta yaşananlar bir kurgu olmasına rağmen, 60 yaşındaki adamın 14 yaşındaki kızı arzulaması, nikahına alması nedense tanıdık geldi ve nefretten çıktım iki tur attım. beyni s.kine monte edilmiş, bunu da dîne yamayan ibişlerin cümle cemiline lanet ettim.
mantık evliliği yaparak doğmuş bir çocuk olmaktansa; severek, sevişerek dünyaya gelen bir piç olmayı tercih edeceğimi anladım.
ha! başka ne anladım? kitabın sonlarına doğru, yazarın hafiften abd propagandası yaptığını, bir amerikan rüyası peşinde koştuğunu, abd'nin sanki girdiği her ülkede işleri yoluna(!) koyduğu izlenimini vermeye çalıştığını anladım. nedeni yazarın lübnanlı olmasına rağmen abd'de yaşaması olabilir. bu biraz işi bulandırdı. yine de halit hüseyni'nin ilk kitabı uçurtma avcı sını okuyacağım.
--spoiler--
erkeğin kalbi fesattır, bir ananın rahmine benzemez, sana yer açmak için genişlemez, kanamaz.
şeriat hayatını tüm çıplaklığıyla anlatan başarılı kitap. khaled hosseini anlatımı güzel olan bir yazar. içler acısı iki yaşamı da cesurca kurgulamış. kitabı elinize birkaç kere almanız yetiyor. soluk kesici olaylar akışı karşısında uyku düzeniniz, yeme düzeniniz bile bozuluyor.
hıçkırıklara boğan, kıçımıza rahat mı batıyor ki? diye düşündüren, gece gece hayattan soğutan ve hayata tutunduran bin muhteşem güneş, etkileyici, ağlatıcı, içine hapseden bir öykü.
okunulası romandır.
bin muhteşem güneş, ilk romanı uçurtma avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan hosseini'nin ikinci romanı. yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden...
küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar...
khaled hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. tanıtım yazından copy paste.*
kitabın başında herşey normal hızında ama tüm gerçekliğiyle ve içtenliği ile ilerlerken ortasına gelinde bir duygu yoğunluğu içinde buluyor insan kendini. okunması gereken kitaplardan afgan halkının durumuyla yüzleştiriyor.ABD yandaşlığı Rusya ya karşı duyulan nefret gözden kaçmıyor. her ne kadar ülkemizde bazı kadınların kaderleri bu kitaptakiyle benzer olsa da haline şükreden bir psikoloji içine giriliyor.
--spoiler--
ah meryem co diye hayıflansam da mutlu sonlar hep güzel*
--spoiler--
taliban zamanını anlatan ilginç bir perspektif. cahilliği, açlığı, ölümü, haksızlığı, askı, öksüzlüğü, şiddeti vs anlatan ve mutlaka okunması gereken bir kitaptır.
böğrüme öküz oturdu derler ya işte o cinsten bir kitaptı. her sayfasında gözlerim de yaşlar birikti. meryem co ve leyla can'ın çektiği acıları khaled hosseini öyle güzel işlemiş ki içimde hissettim.
Afganistan gerçeğini leyla ve meryem karakterleri üzerinden yansıtmaya çalışan "Bin Muhteşem Güneş" aynı zamanda önemli toplumsal ve siyasal konularada ince bir bakış niteliği taşıyor.
ben bir kitap da bu kadar ''offf'' çektiğimi hatırlamıyorum. bildiğimiz hikayeler, lakin çok derinden vuruyor yahu. bir çok yerinde içim acıdı, lakin bir yer var ki... işte orada, resmen hissettim.
--spoiler--
leyla zalmay'ı doğururken, hastane de narkoz olmaması, sezeryanla yapılacak bir doğum da narkoz olmaması. işte, o satırlarda neşteri kendi karnımda hissettim.
--spoiler--
güzelim ve güneşin çağırdığı bir cumartesiyi elimden bırakamadığım için kendisini başlayıp bitirmemle geçirdiğim kitap ki güzel bir ayna tutuştur doğuya, erkek egemen kültürlere ve ezilen, insan yerine dahi konmayan kadınlara... beğendim lakin içim karardı, isyan ettim ve şükrettim, kader olan coğrafyaya... doğduğum aileye!
uçurtma avcısında olduğu gbi yine akıcı sade ve yine abd yanlısı tutum sergilemiş khaled hosseini. iki kadının hayatlarının kesişmesini anlatılır. zorla evlendirelen genç kızlar harami çocuklar. kocasından dayak yiyen kadınlar talibanın şeriat tutumu sovyet rusyanın yaptıkları babaya çocukluk arkadaşına duyulan özlem aşk hepsi bu kitapda anlatılmış. bitidikten sonra yüzünüzde acı bir tebessüm belirmesi muhtemel.
1960ların sonu . afganistan, sovyetlerin etkisi altında. bir tarafta komunizmin diğer taraftaysa şeriatın kol gezdiği bir dönem. sovyet işgalinden sonra ortaya çıkan talibanın sert , acımasız yönetimi. ve yaşanılan onca sıkıntı içerisinde yolları kesişen iki ayrı dünya ..leyla ile meryemin hayatları konu ediliyor romanda. 1960lardan 2003e deyin uzanan roman khaled hosseininin uçurtma avcisindan sonraki 2.kitabı.
leyla , meryem , tarık, nana, raşit, celil. ..
bir harami geliyor dünyaya . adı meryem. daha küçük meryem, haraminin ne manaya geldiğinden bihaber , ayda yılda bir onu ziyaret eden babasıyla geçirdiği güzel dakikalar yetiyor kendisine. meryem bir haramidir ve 1970lerin afganistanında, ona dayatılan yaşama boyun eğmek zorunda kalır ve babası yaşında bir adamla evlendirilir.
kadınların hor görüldüğü, saçma ve utandırıcı vahşetin içinde adeta bir kardelen gibi büyümeye çalışan leyla var şimdi karşımızda. daha modern bir anne babaya sahip olan leyla, meryemden farklı bir yaşam tarzına sahip ve dünyaya bakış açısı meryeme göre daha umut dolu. lakin yaşanılan o buhranlar neticesinde hayatı alt üst olan leylanın yolu, meryem ile kesişir.
pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir. her zaman. bunu hiç unutma meryem .seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. o da tahammül. sabretmek. katlanmak. sahip olduğumuz tek şey bu yeteneğimizdir . bir erkeğin kalbi fesat, habir bir şeydir, meryem. bir ananın rahmine hiç benzemez. kanamaz, sana yer açmak için genişlemez.
.
daha çok küçüksün, biliyorum, ama bunu şimdiden anlamanı ve iyice öğrenmeni istiyorum. evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez. sen çok, çok zeki bir kızsın. gerçekten öylesin. istediğin her şey olabilirsin, leyla. seni tanıyorum. ayrıca, bu savaş bittikten sonra afganistanın erkekler kadar, belki daha da çok, sizlere gereksineceğini biliyorum. çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı hiç yoktur, leyla. hiç yoktur.
kitabı okurken, hep bir sonraki sayfayı düşünmekten alamadım kendimi. kitaptan yaptığım alıntılara yorum getirmek haddime değil. okurken kafanızda birtakım cevaplar bulacaksınız ve yaşanılan hayat, katlanılmak zorunda kalınan ceremeler, gözlerinizin dolmasına yeterli olacak. leylayı hayal edeceksiniz, sarı buklelerini. meryemi.. .uzun, esmer suratını, ürkek bakışlarını nanayı, sözlerini, haklılığını, kırılmışlığını azizeyi düşüneceksiniz, zeka ile parıldayan gözlerini, kekemeliğini. zalmay yuvarlak, kıvırcık kafası tarıkın geniş alnı, yakışıklılığı, sadakati, anlayışı, sonsuz sevgisi. celilin pişmanlığı, raşitin gaddarlığı, kahpeliği ama bunlara rağmen içinde sakladığı yıkıntıları...
roman, yalın bir dille , olaylar 3.kişinin ağzından anlatılmış.
sinemaya da uyarlanacak olan kitap, birçok ülkede ses getirdi. okunmasında fayda var. filmini de sabırsızlıkla bekliyorum.
okurken içimin acıdığı kitaptır. okurken çok fazla gerildim. yer yer bir film izliyormuşum gibi isyan ettiğim noktalarda oldu. ben dram okumayı seviyorum diyenlere şiddetle tavsiye ediyorum. eğer olur da filmini çekerlerse geberdiğimizin resmidir. ~çok acuklu olur lan
kitaptan kadınların anladıklarıyla erkeklerin anladıkları, hissetikleri bambaşkadır. Hiç alakam yokken rahat, özgür, ve sorumluluğumun sadece kendime ait olduğu bir kadınlık yaşıyor olmamdan utandım.
gözlerim dolarak okuduğum kitap hatta yer yer tutamadım göz yaşlarımı.bambaşka bir dünya,korkuları korkularınız; acılarını acınız hissettiren cinsten, olayı daha da acı kılan şu ki tüm bunlar kurgu değil, gerçek.başarılı, mutlaka okunması gereken bir khaled hosseini kitabı.
Iyimser bir entry olmayacak, sunu söyleyebilirim; Karanlik bir günes...
Söyleyecek çok sey var aslinda, bir o kadar da az sey. Her sey gözümüzün önünde hatta gözümüze bata bata gerçeklesiyor. Savas, ölüm;
baris, yasam; ask, nefret; terör, çıkarlar... insanin acimasizligi ve merhameti arasindaki gel gitlerinde savrulus ve ona bagli olarak ebedi kaybedis. Insanlarin çogu önündeki iki yoldan yanlisini
-kötüsünü -seçti Binlerce yil öncesinden birbirini hiç tanimayan ve birbirlerinden haberdar olmayanlar dünyanin sonunun geldigini söyledi, binlerce yil sonra bugün biz ayni seyleri söylüyoruz; ama zaten gerçeklesecek olandan yüz akiyla çikmanin hesabini yapmak yerine daha fazla nefret, daha fazla aci, daha fazla ölüm melegi, daha az sevgi, daha az ask yetistiriyoruz.
Daha fazla sevgi ekmeliyiz dünyamiza.
Hem olayin bir de kadin yönü var. Ask yönü daha dogrusu. En kötü durumlarda filizlenme tehlikesi olan ask o kötü durumlarda insanlara yanlis kararlar verdirebiliyor. Savas ya da o tür bir ortamda zaten içinde olumsuzluk barindiran aski daha da olumsuz kiliyor. Kadin, erkek ve doga. Doganin kendinden kadina verdigi dogurganlik, bereket, sefkat ve yine doganin kendinden erkege verdigi mücadeleci karakter ve savasçi özellik. Biraz da bunlarin üstünde durmak lazim bence.
tamam tırt bir tanım oldu ama kitabın benim tanımımla uzaktan yakından ilgisi yok.
hiç bir kitabı böylesine 'hem okumak, hem okumamak istemedim şimdiye dek. Okurken çok sinirlendiğim, üzüldüğüm, kızdığım ve hatta ağlamak üzere geldiğim zamanlar oldu. Kitabı okuduğum dönemlerde günlük hayatımda da hep fazladan bir gergin, hep bir asabi, hep bir sinirliydim. Sıkıntı bende miydi bilemiyorum ama bu kitap beni altüst etti şu tez hazırladığım günlerde. Eğer hayatınızda iyi kötü her şey yolunda gidiyor ve canınızı sıkacak 'kaliteli' bir şeyler arıyorsanız alın size en büyük cevher. Bundan iyisi afganistan'da kayısı.
"bırakılan soluklar; şimdilik kurtulduklarını ama bir başka yerde, çığlıkların ve kesif duman bulutlarının arasında bir çırpınmanın sürüp gittiğini, çoplak elle, deli gibi toprağı kazan, enkazın altından bir kız kardeşten, bir ağabeyden, bir torundan kalanı çekip çıkarmaya çabalayan birilerinin olduğunu bilmek.
canını kurtarmış olmanın bedeliyse, kimin kurtaramadığını merak etmenin ıstırabıydı."
ismini saib tebrizi'nin şiirinde kullandığı nitelemeden alan güzel kitaptır. Uçurtma avcısı ise yazarın en iyi kitabıdır. hatta halit hüseyni'yle henüz tanışmamış olanlara önce bu kitabı sonra uçurtma avcısını okumasını öneririm. okurken yazarın senaryosunda biraz duygu sömürüsü yaptığını hissettim artarda gelen felaketler, ve meryem'in sonu v.s.
halil cibran üstadın da adının geçmiş olması ayrı güzeldir hani romanda:
--spoiler--
Sırrını Rüzgara Söylersen, Agaçlara Söyledigi için onu SuçLayamazsın...
--spoiler--