21 aralık 2012 teorileri

entry14 galeri0 video1
    11.
  1. bizim inancımıza yani islamiyete göre 21 aralık günü kıyametin kopması mümkün değildir, ancak ona rağmen pek çok müslümanın içinde bu tarihle ilgili bir heyecan, bir merak, bir endişe var illa ki.

    aslında bakarsanız pek çok bilim insanı ve astralog bu tarihte kıyametin kopmayacağını, bunların sadece birer hayal ürünü olduğunu ancak 21 aralık 2012 tarihinin mayalara göre bir dönemin sonu olduğunu ve yeni bir dönemin başlayacağını mayaların takviminin de bu yeni dönemi kapsadığını söylemektedir.

    dünyanın sonu olacağına inanmıyorum ama yeni bir çağ başlayacağına inanmaya başladım. yalnız bu inancımın öyle yıldızlarla, çekim güçleriyle filan alakası yok, bizzat biz kendimiz başlatacağız o çağı. ilk cümlemde dediğim gibi bizim inancımıza bu kadar ters olmasına rağmen pek çoğumuz bu tarihi merak ederken bir de inancı başka türlü olan insanların bu tarihe bakışını düşünün. bu tarihten gerçekten büyük beklentiler içine giren(dünyanın sonunun gelmesi ya da altın bir çağ başlaması) insanları düşünün. 21 aralıkta hiçbir şey olmaması da bir şey olmasına neden olacaktır artık bu kadar insanın inanması sayesinde.

    binlerce insanın hayatı değişecektir belki de milyonlarca. öncelikle gerçekten kıyamete inanan insanlar bugün ya da yarın bir kaosa neden olabilirler ufak çapta da olsa. hatta geçenlerde papa' nın ''aslında 2016-2017 yılındayız şu an'' gibi bir açıklama yapması da bu ufak çaplı kaos ihtimaline karşı bir tedbirdi bana göre. yine aynı şekilde yarın dünyanın sonu olduğuna inanan insanların bunun gerçekleşmemesi sonucunda yaşayacakları duygu patlamasını, mutluluğu ya da hayal kırıklığını bir düşünün. bir kitap okudum ya da bir kız tanıdım ve hayatım değişti diyenlerden değilim elbette ama her kız, her kitap az çok etkilerken yaşamınızı, şekillendirirken karakterinizi; böyle büyük bir inancın ya da inançsızlığın değişiminin kişinin yaşamını ne kadar etkileceğini bir düşünün.

    tüm bunların yanında 21 aralık tarahini bir altın çağ olarak gören ve o tarihten itibaren hiçbir şey olmasa daha bir anda daha iyimser olacak olan milyonlarca insanı düşünün. bu büyük bir değişim değildir de nedir ki başka?
    0 ...
  2. 10.
  3. para bayılıp şirincede yer ayırtmış onca insanın paralarına yazık olduğunu anladıkları günün teorileri.
    1 ...
  4. 9.
  5. 9.
  6. kış olduğu için buzlanma artacak araç sürücülerinin çekme halatı ve takoz bulundurmasını istirham ediyorum, saygılar iyi akşamlar.
    1 ...
  7. 9.
  8. inanmayan arkadaşlara gözdağı vereyim derken bir çocuk coşkusuyla 'bi de gerçek olursa size nah yaparım, çok gülerim!' dedirten sorunsaldır.
    0 ...
  9. 9.
  10. 21 araliktan bihaber insanlarin okumasi gereken teorilerdir.
    1 ...
  11. 8.
  12. daha dikkatli incelenirse eğer, astrolojik haritalarda 21.12.2012 tarihinde saatin 12:00'yi gösterdiğini ve 12:01 itibari ile 22.12.2012'ye girileceğini eklemeden geçemedim.

    http://galeri.uludagsozlu...-aral%C4%B1k-2012-353609/
    1 ...
  13. 7.
  14. mayalar 22 aralık derken, insanların 21 aralık diye tutturması. işte ironi budur.
    0 ...
  15. 6.
  16. 21 aralikta gerceklesmesi muhtamel teorilerdir efendim.Saat bes sularinda ben bu entryleri okurken televizyonda da hawaiilerde patlayan volkanin okyanuslara ulasmasi beni bir kere daha 21 aralik icin urkutmustur.
    1 ...
  17. 5.
  18. son bir ekleme yapıyor ve şimdilik susuyorum. *
    21 eylül 2012 tarihinde türkiye'de, istanbul ve daha bir çok şehirde duyulduğu ve gökyüzünden geldiği söylenilen şu enteresan ses olaylarını işittik hepimiz. açıkçası şayet gerçekten duyulduysa uyuduğum için işitmedim. fakat sesi duyan yakın çevremde bir çok insan olduğu için çok da kulak arkası etmedim. araştırdım tabi ki bunu da, imkanlarım doğrultusunda.
    21 kasım 2012 tarihinde ise, gece 02:00-02:15 aralığında bizzat şahit oldum bu sese. üzerine başlık da açtım, lakin ilgi görmedi. sanıyorum ya duyan olmadı ya da bilemiyorum bir şekilde savan.avi olduğu düşünüldüğü için kimse poposunu kaldırıp da penceresini açmadı. Hoş, pencere açmaya çok da gerek yoktu, Şişli-Fulya'da evin içi inlediği için pencereye koştuk o gece annemle birlikte. Yani demem o ki, sazan.avi değildi. işim de yok bu tip boş beleş işlerle uğraşacak kadar doğrusu... Şahit olduklarım ya da işittiklerim doğrultusunda araştırarak yazıyorum genelde entry'leri. Neyse dönelim mevzuya...

    2012 yılının başlangıcından itibaren dünya'nın her yerinde çeşitli zamanlarda duyulan bu ses, medyada da yer almış uzunca bir süre. Zaten ilgili kaynaklara gözattığımızda görebiliyoruz. Bu seslerin genelinin toplamından oluşan videolar da mevcut youtube'ta, "strange sounds" araması sonucunda ulaşılabiliyor. Bu video da onlardan biri;



    Duyulan bu seslerin Maya Kehanetleriyle bağlantısı olduğu düşünen kişilerin sayısı oldukça fazla.
    Bunun yanı sıra, Güneş'te gitgide artan aktiviteler sebebiyle bu sesleri duyduğumuz görüşünde olanlar da var.
    Bir kesim ise, Sümer ve Babil Kehanetlerinde bahsedildiği üzere, Dünya'nın yörüngesine yaklaşan 10. Gezegen Nibiru-Marduk'un sesi olduğunu ileri sürmekte.
    Bir de haarp diyenler mevcut.

    Elbette ki teorilerden bahsediyoruz yine...
    Lakin bu sesi bizzat işitmemiş olsa idim, araştırmanın ötesine gitmeyecek ve konuyla ilgili entry de girmeyecektim. Fakat bilim çevrelerince bunca insanın işittiği ve anlamlandıramadığı bu ses karşısında, "neden insanlara karşı alay eder bir tavır alınmış ve toplu deli muamelesi yapılmıştır bunca kişiye?" bunu anlayamıyorum doğrusu. Anlayabilen varsa da, anlatsın isterim bana.
    3 ...
  19. 4.
  20. başlık sayesinde bilgi sahibi olduğum teorilerdir.
    ne oluyorsa olsun. ama ölmeyelim. birşeyler değişsin tamam,hani rezil durumlarada düşelim gerekirse. savaşta çıksın sorun değil. armageddon falan hepsi okey.
    22 yaşında ölmemeli bir insan. yani ben öyle düşünüyorum. * * * *
    1 ...
  21. 3.
  22. (bkz: #17672406) devamı.

    21 Aralık 2012'ye dair Maya Takvimi'nin sisteminin nasıl çalıştığını hatırlamak adına (bkz: #17672406)'den kısa bir alıntıyla başlayarak kaldığım yerden devam ediyorum.

    "maya takviminin sistemini en basit haliyle inceleyecek olursak:
    mayalar bizim bugün kullandığımız ondalık sistem yerine, yirmilik sistemi kullanmış ve bütün kayıtlarını da bu sisteme göre yapmışlardır.

    mayaların normal takvimi 20 günü olan 13 aydır. yani normal yılı 13 x 20 = 260 gündür.
    kullandıkları diğer bir takvim ise müphem'di. bu da 20 günü olan 18 ay + 5 ekstra gündür.
    müphem yılları ise; 20 x 18 + 5 = 365 gündür.

    zaman ayrımını da bizden farklı olarak;
    • 1 ay (uinal) = 20 gün
    • 360 günlü yıl (tun) = 360 gün (18 ay x 20 gün)
    • 20 yıl (katun) = 7.200 gün (20 x 360)
    • 400 yıl (baktun) = 144.000 gün (20 x 7.200) şeklinde yapmışlardır.

    buna göre;
    • mayalar dünya yaşam döngüsünü (zamanını) beş çağa bölmüşlerdir ve bu çağlara da güneş çağları demektelerdi.
    • bu beş çağın her birinin sonunda güneş'te oluşan aktivitelere göre, dünya'da büyük afetler meydana gelmekteydi.
    • her bir çağı ise "13 baktun: 13 x 144.000 = 1.872.000 gün (5128 yıl)" olarak hesaplamışlardı.

    buradan yola çıkıldığında, dünya'da yaşanan çağların toplamı ise "5 x 5128 yıl = 25.640 yıldır". yani her 25.640 yılda dünya'nın döngüsü (zamanı) sıfırlanmaktadır. yani maya takvimi'ne göre her şey yeniden başlamaktadır.
    buna göre yapılan hesaplamalara bakıldığında ise, halen içinde yaşamakta olduğumuz beşinci çağ, 21 aralık 2012 tarihinde sona ermekte ve dünya zamanı yeniden başlayacaktır. yani 13.0.0.0.0 olarak yeni birinci çağa girilecektir."

    http://galeri.uludagsozlu...-aral%C4%B1k-2012-353534/

    Bu takvim oldukça uzun bir zaman dilimini tarihlendirebilmiş olmasına rağmen, 21 Aralık 2012 tarihinde sonlanmaktadır. Matematik ve astronomi konusunda bugün bile algılamakta zorlandığımız ölçüde ilerlemiş olan bir uygarlığın takvimi, neden bu tarihte son noktayı koymuştur? Kafaları da karıştıran bu olsa gerek...
    Bir çok yazar, arkeoloji uzmanı ve bilim adamı 21 Aralık 2012 tarihinin bir son olmadığını, zamanın devam edeceğini ve takvimin başa dönülerek yeniden kullanabileceği görüşünde. Belki haklı da olabilirler. Fakat resmin tamamını görebilmek adına yazık ki birçok insanın sahip olduğu bilgilerin dışında, (bkz: #17672406)'de yazdıklarımdan fazlasına sahip değilim.
    Lakin madalyonun öbür yüzünü ele alacağım şimdi, şu meşhur cern mevzusu...

    Çoğumuz uzun zamandır biliyoruz bu kuruluşu, uzaktan ya da yakından faaliyetlerini inceleriz, sonuç bildirimlerini okuruz ya da az çok çalışanlarını takip ederiz bir şekilde...
    Higgs Bozonu, diğer adıyla Tanrı Parçacığı deneyi ile duyduk en son. 10.000'in üzerinde bilim adamının konuya dair bilgi paylaşımları yaptıklarını öğrendik bu keşif adına...
    Yakın zamanda ise 21 aralık 2012'de cern'de yeni bir dönem başlayacağını, 16 aralık 2012'de durdurulacak olan büyük hadron çarpıştırıcısı (lhc)'nın 21 Aralık'ta tam kapasiteyle yeniden çalıştırılmaya başlanacağını duyurdular. lhc'nin enerji miktarının toplam 14 tev'e ulaşmasıyla ''süper simetrik parçacıkların'' görülmesinin beklendiğini ve lhc'nin 18 ocak 2013'ten itibaren proton-iyon çarpıştırmalarına başlamasının hedeflendiğini söylediler.
    Bu noktada ister istemez merak ediyor insan; bu tarihin tesadüf olması çok da olası değil aslında, hele ki bu çapta büyük bir deney için. Peki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı deneyinin 21 Aralık 2012 tarihinde gerçekleştirilecek olması, bu denli büyük bir enerji kullanımı için seçilmiş bir tarih olabilir mi?

    Bu noktadan sonra yazacağım her şey uzun zamandır araştırdığım ve edindiğim bilgiler üzerine kurulan teorilerden ibaret. Her teorinin pratikte gerçekleşmesi elbette muhtemel değildir. Lakin teorinin pratikte gerçekleşmeme olasılığı olduğu kadar, gerçekleşme
    olasılığının olduğu da muhtemeldir.
    Dolayısıyla 21 Aralık 2012'ye dair kesin bir yargıyla ne "bir şey olacak", ne de "bir şey olmayacak" derim. Tamamıyla aradayım, fakat her iki görüşü de ilgiyle takip ediyorum. Ve şu örneği vermek istiyorum; Ankara'da senesini tam olarak hatırlayamadığım çok da uzak olmayan bir zaman diliminde kentte yaşadığım sıralarda, tüm yazın kurak geçeceğinden ve çok uzun süreli su kesintileri olacağından söz edilmişti hava durumu haber bültenlerinde uzunca bir süre. Hiç yaşamadık mı susuzluğu? Yaşadık tabi, lakin 1 haftayı da geçmedi. Sonrasında gök yarılmışcasına yağdı günlerce yağmur; ne susuzluk yaşandı, ne de kuraklık... Eh... Bilimle dahi olsa, Allah'tan başka gaybı bilen olmuyormuş demek... *
    Neyse, dönelim konumuza...

    Teorilere göre 21 Aralık 2012 tarihinde Güneş Sistemi'mizin galaksi merkezinde hizalanacağından bahsetmiştim. (bkz: ##17672406)
    Buna göre kısaca hatırlayacak olursak da; Güneş Sistemi'mizin merkezi ile Galaksi Merkezi 21 Aralık 2012'de ufuk çizgisi'nde hizalanacaklar ve bu durum 3 gün sürecektir.
    Ve Güneş Sistemi'nin Galaksi Merkezi ile hizalanması ve bu durumun diğer gezegenler üzerindeki etkilerini açıklayacak bilimsel verilere, bu tür bir olayın çok uzun yıllar sonra ilk kez olacak olması sebebiyle yazık ki ulaşamamakta olduğumuz söylenmektedir.

    http://galeri.uludagsozlu...-aral%C4%B1k-2012-353609/

    Astrolojik harita bir çoklarına göre elbette yeterli bir delil değildir. Fakat geçmişteki gelişmiş uygarlıklara baktığımızda astronomi ve matematik konusunda oldukça ilerlemiş olmaları bir yana, astrolojiyle yönlerini belirlediklerini görmek oldukça şaşırtıcı oluyor bir noktada...
    Ve hepsini bir yana bırakırsak eğer; kur'an'da geçen bir ayet dikkatimi çekiyor benim. elbette ki kur'an 3 boyutu olan kutsal bir kitap ve her bir ayeti onlarca şeyi açıklamakta fakat, yine de en'âm suresi'nde geçen bir ayeti hatırlatarak devam etmek istedim;
    "O (Allah) ki, yıldızları, karanın ve denizin karanlığında, onlarla yol bulasınız diye yarattı. Anlayan bir kavim için âyetleri (böyle) açıklarız." En'âm(6)/97
    Ve yine altını çizerek eklemek isterim ki; astroloji'yi desteklemek adına asla eklemedim bu ayeti, sadece "destekleyici unsuru olabilir mi?" düşüncesiyle ufak bir dipnot geçtim. Malum, teori üretiyoruz. *
    Peki, hizalanma olacak mı gerçekten?
    Ve olursa şayet, bu hizalanmanın dünya ve dünya yaşamı üzerindeki etkileri nelerdir?
    Felaket tellallığı yapanlar, çok uzun zaman önce gerçekleşmiş bir olay olmasına ve ellerinde bilimsel veri olmadığını söylemelerine rağmen neye dayanarak bu teoriyi ileri sürüyorlar?
    Peki bu durumun Dünya'yı ya da Dünya yaşamını etkilemeyeceğini söyleyenler, dolunay'ın dahi denizlerin çekilmesine sebebiyet verdiği Dünya'mızda, nasıl herhangi bir etkinin yaşanmayacağını umarak bu teoriyi ileri sürüyorlar?
    Ki şayet böyle bir durum yaşanacak olursa, belki söylendiği ölçüde büyük felaketler yaşanmayabilir lakin; hiç bir etkinin yaşanmayacağı konusunda kesinlikle hem fikir değilim. Nitekim kaos teorisi'nden yola çıkarsak, Amazonlar'da kanat çırpan bir kelebeğin, Avrupa'da büyük fırtınalara yol açabileceğini biliyoruz.

    Hepsi bir yana 21 Aralık tarihinde her sene bildiğimiz bir olay yaşanmaktadır zaten; Güneş, Oğlak Dönencesi'ne dik gelir ve Gündönümü oluşur. Bu da Kuzey Yarım Küre'de en uzun gecenin, Güney Yarım Küre'de ise en uzun günün yaşanmasına sebebiyet verir.
    Ve sanıyorum ki felaket tellallığı yapan kesmi bu denli korkutan da, her yıl yaşadığımız olağan 21 Aralık Gündönümü ile tüm bu hizalanmanın denkleşmesidir. Ve yine sanıyorum ki idrak edebilmek adına, bir nevi kaos teorisi mantığıyla bakmak gerekiyor olsa gerek...
    Bu noktada tekrar başa dönersek, yani şu meşhur Maya Takvimi'ne; 21 Aralık 2012 tarihinde zamanların sonu noktasını koyduklarını hatırlıyoruz. 5 çağa bölünen ve şu an içinde bulunduğumuz 5. çağın zamanlarının sonu...
    Şayet doğruysa bu 21 Aralık 2012 zamanların sonu mit'i; bunun için ya Dünya'nın ve Dünya yaşamının tamamen yok olması ya da "zamanın yok olması" için, Dünya'nın kendisinin ve Güneş'in etrafındaki dönüşünün durması gerekmektedir. Çünkü bu; Dünya'da yaşayan tüm canlılar için zaman kavramının yok olmasına sebebiyet verecektir.
    Şimdi bunu cebimize koyup devam ediyoruz...

    Dünya'nın kendisinin ve Güneş etrafında dönmesini sağlayanın iç Manyetik Alan ve Kutuplar olduğunu biliyoruz.
    Ve şayet iç Manyetik Alan ve Kutuplar'da meydana gelebilecek herhangi bir değişiklik olursa, Dünya'nın dönüşünde ne gibi farklar olacağı da bilim çevrelerince bilinmekte ve onaylanmaktadır.
    Peki gerçekten bir kesimin söylediği gibi 21 Aralık 2012 tarihinde iç Manyetik Alan ve Kutuplar birden bire değişebilir ve Dünya durabilir mi?
    Peki şayet felaket tellallığı yapanlarca söylendiği gibi bu durum gerçekleşirse; en basit örneğiyle Dünya'nın üzerinde bulunan ve dolayısıyla çekim etkisinde olan denizler, göller, nehirler, akarsular...vb. bu çekim etkisinden kurtulduğunda, yeryüzünün 4/3'ünü kaplayan sular ne olacak?
    Ve 21 Aralık 2012'de felaket tellallığı yapanların tüm söylediklerini kabul etmelerine rağmen, insanlığın %10'unun öleceğini fakat tüm bu olanlara rağmen aydınlanma çağının yaşanacağını söyleyen kesime ne demeli?
    Bunu da kokuyoruz cebimize...

    iş bence bu noktadan sonra ilginçleşmeye başlıyor...
    Teorisyenlere göre bazı kaynaklarda bu kutup değişiminin olacağını yıllar öncesinden tespit edildiği söylenmektedir. "Tamam, bunda ne var? Elbet bir gün olacak..." diyebiliriz, lakin işte şu meşhur 21 Aralık 2012'de olacağı deklare edilmiş birçok kaynakta. Ve kutup değişimine sebebiyet olarak da, yine bu tarihte beklenilen Güneş Sistemi ve Galaksinin hizalanmasından etkilenen iç Manyetizma'dan kaynaklandığı söylenmektedir. Ve bu görüşe göre de bu değişimin önüne geçilmek için dev bir manyetik çekirdek oluşturuldu; evet, cern'den bahsediyorum!

    Cern nedir?
    Dev halka, bu manyetik alanın bozulmasının önüne geçme amacıyla oluşturulmuş.
    Aslında tam olarak ne yaptığı konusunu bir türlü anlayamadığımızı ve medyanın farklı yönlendirmeleri sayesinde ise, resmin tamamını göremediğimiz söylenmekte bir çok kaynakta...
    Bir çok kaynak Cern'de yapılan her deneyin Kutup Noktası'ndaki değişim sırasında olduğu ve iç Manyetik dengeleri yerine getirecek Manyetik Alan'ın oluşmasıyla, bu bozulmanın önüne geçilmeye çalışıldığından bahsetmektedir. Yani her deneyin manyetizma kalibre sistemi gibi çalıştırılarak Kutup Noktaları'nı korumaya çalıştığı ve başarılı olup olamayacağı konusunda test edildiği söylenmektedir. Bir kısım teorisyene göre ise 21 Aralık 2012 tarihinde tam kapasite çalıştırılmasının sebebi ise, beklenilen Kutup kaymasının bu tarihte olacağındandır. Yani tüm bu testler sürecindeki hazırlık, 21 Aralık 2012'yi hedeflemektedir.

    Evet, tüm bunlar teori diyebiliriz lakin, bir yandan cern'ün logosu geliyor aklıma; hani şu Güneş Sistemi ve Galaksi hizalanmasını gösterdiği:

    http://galeri.uludagsozlu...-aral%C4%B1k-2012-353706/

    Şayet felaket ve cern teorileri doğruysa; 21 Aralık 2012'de yapılacağı söylenen büyük hadron çarpıştırıcısı deneyi gelmiş geçmiş en büyük deney olmasının yanı sıra, bu hizalanma anındaki manyetik kutbun yok olmasının önüne geçecek bir deney olsa gerek gibi gözüküyor... Peki bu teorileri kabul edersek, sizce başarabilirler mi?

    Cern'ün nasıl çalıştığını kısaca açıklayan videolar yapılmış. Topladığım bilgiler doğrultusunda anladığım kadarıyla da, proton çarpışmasını anlatıyor. Çok fazla şey anlamasak da, sanırım manyetik alanın nasıl bir alan kapladığı ve ne işe yaradığını görmek açısından yararlı.

    http://www.youtube.com/wa...bedded&v=WydADpTii1g# !

    http://www.youtube.com/wa...mbedded&v=HDToMXog1gE

    Bak bunu az çok anladım! *
    Fizik derslerinden hatırlarsak da "elektromanyetik alan nasıl oluşur?"; bu da aşağıda ki videoda mevcut.

    http://www.youtube.com/wa...mbedded&v=LWey-OImGGs

    Elbette tüm bu yazılanlar teoriden ibaret. Ki en başında konuya dair tamamen tarafsız olduğumu, lakin iki tarafın da görüşlerini ilgiyle takip ettiğimi dile getirmiştim. Fakat kafam karışıyor yine de sözlük...
    Şayet tüm bu varsayımlar, gerçekten varsayım olarak kalacak ise aklımı kurcalayan tek şey; söylendiği gibi cern'ün serverları üzerinde konuya dair bilgilerini bir süredir neden kaldırmış olduğu?
    Ve Higgs Bozonu ya da Tanrı Parçacığı deneyi sonuçlarının açıklanacağı söylenmesine rağmen, neden deney sonuçlarının ortada olmadığı?
    Peki tüm bunları cepte tutarsak cern'ün tam kapasite çalıştırılması sonucunda kara deliğe sebebiyet verecek olmasına dair ortaya teoriler atan bilim adamlarına ne demeli? Bu grupta kendi içerisinde ikiye ayrılıyor; fakat her iki taraf da kara deliğin oluşacağını kabul etmekte. Tek bir farkla; bir kesimi bu kara deliklerin zararsız olup, kendi kendini tüketeceğini söylerken, diğerleri Dünya'yı yutacağını ileri sürmekte.
    Şayet bir kara delik oluşacaksa, kendi kendini tüketmesi çok da mantıklı gelmiyor doğrusu bana...
    Sonuç itibariyle kara deliğin tanımını; "Genel göreliliğe göre kütle ve enerji, uzay ve zamanın özdeşleştiği dokuyu, yanı uzay-zamanı bükerek bizim kütleçekimi olarak algıladığımız etkiyi yaratır. Eğer yeterince büyük ölçeklerde kütle ya da enerji yeterince küçük bir alana sıkıştırılırsa bu bükülme öylesine aşırı olur ki, bu kütleçekim "kuyu"sundan ışık bile kaçamaz. Böylelikle bir kara delik ortaya çıkmış olur." şeklinde öğrenmedik mi? Bilemiyorum, sizce hangisi mantıklı?

    Yanı sıra, BBC'nin End Day Belgeselini hatırlatmak istiyorum...
    Dünya'nın sonunu getirebilecek 5 teori üzerine kurulu bir belgesel izledik End Day'de.

    --spoiler--
    Ve şunu merak ediyorum; bu belgeselin cern'e "bariz bir şekilde gönderme yaptığını" gözden kaçıran olmuş mudur sahiden?
    Dünya'nın sonunu getirebilecek 5. teorisinde, cern laboratuvarını ve büyük hadron çarpıştırıcı deneyini görmekteyizdir aslında. Sadece cern'ün adı değişmiş ve deneyin adıysa verilmemiştir... Bir kara deliğin oluşumu ve Dünya'nın yok olmasıyla son bulur. Tüm bu sürece dek bilim adamlarının çoğu bu deney sonucunda oluşacak kara deliğin dünya'yı yok edeceğini söylerken, tüm bunlardan sonra bir bilim adamı sırıtarak; "tabi ki tüm bunlar ancak bilim kurgu filmlerinde olur." der ve belgesel biter.
    --spoiler--

    Bu ne yaman çelişki, nasıl bir ironi diyor insan haliyle. Sonuç itibariyle yapımcısının BBC olduğu bir belgesel izliyoruz, herhangi bir film değil... işte bu sebeple bu felaket ve cern teorilerini tarafsız da olsak ciddiye alarak izlediğimizde bu belgeseli, çok daha farklı şekilde yaklaşıyor insan ister istemez.

    Fakat tüm bunlara rağmen tarafsızlığımı korumaya devam ediyorum. Ve yeni bir şeyler öğrendikçe yazmaya da...
    Ne diyeyim, bekleyip göreceğiz.

    edit: imla
    5 ...
  23. 2.
  24. maya takviminin o gün son bulmasından dolayı kıyametin kopacağı gün olarak addedilmesi en büyük teoridir. buna inanmak aleni saflıktır efenim. inanan her müslüman bilmelidir ki, peygamber efendimiz (sav) bile kıyametin ne zaman kopacağını bilmemektedir.

    --spoiler--
    Cebrail aleyhisselam,(Kıyamet ne zaman kopacak?) diye sorduğunda Peygamber efendimiz, (Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir) buyurmuştur. (Buhari, Müslim)
    --spoiler--
    4 ...
  25. 1.
  26. uzun zamandır araştırıyorum, malum her kafadan bir ses çıkıyor bu tarihe dair...
    konuya dair kaynaklar aslında sınırlı olmasa da, erişebildiğimiz bilgiler sınırlı yazık ki. daha öncesinde de bir çok tarih atıldı ortaya, nitekim sıradan bir gün olarak yerleşti sonrasında belleğimize. fakat 21 aralık 2012'yi diğer tarihlerden ayıran en önemli özelliği sanıyorum ki, birden fazla geçmiş ve gelişmiş uygarlıkların kehanetlerinin yanı sıra, bazı bilim çevrelerince de onay verilen bir takım olayları da çoktan yaşamaya başlamamız ya da yaşaması beklenen olaylar oldukları şüphesiz. lakin her zaman gaybı allah'tan başka kimse bilemez ve göremez derim, hele kıyameti asla!
    fakat bir yandan da, "kıyamet olmasa da, bir başlangıç olabilir mi?" diye de düşünmüyor değilim. şayet öyleyse de, devletlerin halklarından her zaman bir şeyler sakladığına eminim. en basit örneğiyle hakkında en çok konuşulan şu "göktaşı çarpacak" olsa idi dünya'ya, en son halklar öğrenirdi. belki kaosu engellemek için, belki kaçacak yer olmadığı için böyle olurdu, onu da bilmiyorum...

    neyse gelelim 21 aralık 2012'ye; erişebildiğim sınırlı bilgiler doğrultusunda -ki neredeyse her yerde hemen hemen aynı şeyler yazmakta- alıntılardan oluşturduğum bir derleme yaptım, aralara düşüncelerimi de ekleyerek. tamamını okuyan olursa ne mutlu.
    ha bir de şu var; olacaksa şayet gerçekten bir şeyleri, "bilmiyorduk" olmaz hiç değilse... *

    21 aralık 2012'ye dair...

    • sümer - babil kehanetleri:
    en bilinen örnekleriyle zecharia sitch'in, "12. gezegen"i, burak eldem'in, "2012 marduk'la randevu" isimli kitaplarında ve konuya dair kaynak gösterilebilecek olan birçok kitapta yazıldığı üzere, sümer ve babil tabletlerinde güneş sistemi'mizde halen mevcut olan 9 gezegenin yanı sıra, sümerlilerin niburu, babilliler'in ise marduk dediği 10. bir gezegen vardır.

    sümer ve babillilere göre bu 10. gezegenin yörüngesi uzayın derinliklerinden geçmekte olup, güneş'in çevresindeki bir turunu 3661 yılda tamamlamaktadır.
    sümer ve babillilerin hesaplamalarına göre ise, 21 aralık 2012 tarihinde "tekrar" dünya'mızın yörüngesine yakın bir geçiş yapacaktır.

    peki bu ne demektir?
    iddialara göre; bu 10. gezegen kendi yörüngesinde hareket ederken dünya'ya olan mesafesine göre, dünya'nın manyetik alanını ve atmosferini tahrip ederek, dünya'da şiddetli depremler, yanardağ patlamaları ve tufanlar yaratmaktadır. yani en büyük felaketlerin doğurucusudur.

    zecharia sitchin'e göre, bu gezegen dünya'dan çok daha büyük, dünya'daki ilk vahşi insan topluluklarını ehlileştiren ve bugünkü yaşamın tohumlarını atan, çok gelişmiş toplumların yaşadığı bir gezegendir. kimi bilim adamlarına göre de, buz kütlesinden oluşan bir kuyruklu yıldızdır.

    yine iddialara göre; bundan önceki 2. geçişinde (takriben m.ö. 5310) güneş'e yaklaştığı için buzların erimesi ve dünya atmosferini suya boğması -tabir-i caizse göklerden yere suların akması- ve büyük çekim gücüyle de denizlerin kabarması ile nuh tufanı'na neden olduğu ihtimalinden ve ayrıca; dünya'nın yörüngesine yaklaştığı son geçişinde de (m.ö. 1649) ege adaları'nda büyük yanardağ patlamaları, tsunamiler olduğu ve bunun sonucunda girit adası'ndaki minos krallığı'nın yok olduğu, ortadoğu'nun atmosferinin aylarca kül ve dumanlarla kaplandığı, yaz aylarında kış şartları yaşandığı gibi büyük olaylardan, hatta atmosferin kükürt-sülfürle kaplanması nedeni ile güneş ışınlarının altın sarısı renk aldığı, bu nedenle de nil nehri'nin sularının kan renginde akıyormuş gibi görünmesine sebebiyet verme ihtimalinden söz edilmektedir.
    `
    fakat konuya dair notumu düşmeden edemeyeceğim ki;
    nuh tufanı'yla kur'an'da, tevrat'ta ve incil'de karşılaşırız. nil nehri'nin sularının kan renginde akmasıyla ise kur'an'da. fakat bu üç kutsal kitap da, 10. bir gezegenin bunlara sebebiyet verdiğinden bahsedilmemiştir.
    ha bu 10. gezegen "yok" ya da "var" anlamına gelmiyor tabi. en nihayetinde "ol!" emriyle göz açıp kapayıncaya kadar, hatta daha kısa sürede yaratabilirdi yaratanın kudreti dünya'yı, lakin 6 günde yarattı. belki de biz bir şeyleri anlayalım diye... dolayısıyla olan her şey sebep-sonuç ilişkisi içinde, yaşanılan ya da yaşadığımız tüm felaketlerde olduğu gibi.

    gelelim işin "bilim ne söylemektedir?" kısmına:
    nasa 2005 yılında, resmi adı 2003 ub 313 olan, planet x isimli dünya'ya doğru yaklaşmakta olan bir gök cismi keşfetti. o süreçten bu yana ise, bu cismin nasa tarafından ciddi olarak takip edilmekte olduğu bilinmektedir.

    ve çoğu kişiye göre ise bu, 10. gezegendir.

    • maya kenahetleri:
    mayalar, yıllardır üzerinde çalışılmasına rağmen halen içeriği tamamen anlaşılamamış ve anlaşılmaya çalışılan takvimleriyle meşhurdurlar. araştırmacılara göre bu takvim sadece zamanı kaydeden klasik bir takvim olmayıp, yaşanmış ve yaşanacak olayları da gizemli bir şekilde tespit eden ve kaydeden bir belge niteliğindedir.

    maya takvimi ve kehanetleri her ne kadar sümer ve babilliler'in bahsettiği 10. gezegen (nibiru, marduk)'den bahsetmese de, 21 aralık 2012 tarifinde başka sebeplerden ötürü dünya'da büyük felaketler yaşanacağından ve yeni bir dünya çağının başlayacağından bahsetmektedir.
    sanıyorum ki 21 aralık 2012 tarihinin insanların kafasını bu denli kurcalamasına sebebiyet veren de, bu ikili tehdit olsa gerek.

    maya takviminin sistemini en basit haliyle inceleyecek olursak da:
    mayalar bizim bugün kullandığımız ondalık sistem yerine, yirmilik sistemi kullanmış ve bütün kayıtlarını da bu sisteme göre yapmışlardır.

    mayaların normal takvimi 20 günü olan 13 aydır. yani normal yılı 13 x 20 = 260 gündür.
    kullandıkları diğer bir takvim ise müphem'di. bu da 20 günü olan 18 ay + 5 ekstra gündür.
    müphem yılları ise; 20 x 18 + 5 = 365 gündür.

    zaman ayrımını da bizden farklı olarak;
    1 ay (uinal) = 20 gün
    360 günlü yıl (tun) = 360 gün (18 ay x 20 gün)
    20 yıl (katun) = 7.200 gün (20 x 360)
    400 yıl (baktun) = 144.000 gün (20 x 7.200) şeklinde yapmışlardır.

    buna göre;
    • mayalar dünya yaşam döngüsünü (zamanını) beş çağa bölmüşlerdir ve bu çağlara da güneş çağları demektelerdi.
    • bu beş çağın her birinin sonunda güneş'te oluşan aktivitelere göre, dünya'da büyük afetler meydana gelmekteydi.
    • her bir çağı ise "13 baktun: 13 x 144.000 = 1.872.000 gün (5128 yıl)" olarak hesaplamışlardı.

    buradan yola çıkıldığında, dünya'da yaşanan çağların toplamı ise "5 x 5128 yıl = 25.640 yıldır". yani her 25.640 yılda dünya'nın döngüsü (zamanı) sıfırlanmaktadır. yani maya takvimi'ne göre her şey yeniden başlamaktadır.
    buna göre yapılan hesaplamalara bakıldığında ise, halen içinde yaşamakta olduğumuz beşinci çağ, 21 aralık 2012 tarihinde sona ermekte ve dünya zamanı yeniden başlayacaktır. yani 13.0.0.0.0 olarak yeni birinci çağa girilecektir.

    bugünün bilimi ve tespitlerine göre:
    dünya dahil, tüm gezegenler kendi eksenleri etrafında ve farklı yörüngelerde de güneş etrafında büyük bir hızla dönmektedirler.
    güneş kendi ekseni etrafında dönerken, aynı zamanda sistemindeki tüm gezegenler ile birlikte samanyolu merkezinde bulunan bir kara deliğin çevresindeki yörüngede 72.000 km/saat hızla dönmektedir. güneş sistemi bu yörüngedeki bir turunu yaklaşık 25.640 yılda tamamlamaktadır.
    ki bence işin önemli olan kısmı burada başlıyor ki; bu rakam, mayalar'ın binlerce yıl önce yaptığı hesaplamalara eşittir! yani her 25.640 yılda bir güneş sistemi ve dünya yeni bir dönemi başlatmaktadır!

    fakat evrende sadece güneş sistemi yoktur. 25.640 yıl gibi bir zamanda güneş sistemi, bütün burçlar kuşağını kat etmekte ve bazı farklı enerji alanlarının içinden geçmektedir. bu enerji alanına "foton kuşağı" veya rusya ulusal bilimler akademisi'nden dr. alexey dmitriev'in söylediği gibi "yıldızlararası enerji bulutu" denmektedir.

    foton kuşağı nedir?
    foton kuşağı, güçlü elektromanyetik radyasyonlara sahip bir uzay boşluğudur. şu ana kadar yaşadığımız enerji ortamından çok farklıdır. sıfırdan başlayacak olan güneş sistemi döngüsünün yeni enerjisidir. yoğun bir foton (ışık parçacıkları) bandı olduğu söylenmektedir.

    bu kuşağın varlığı ilk defa ingiliz astronomu sir edmund halley (1654-1742) tarafından keşfedilmiştir. son yıllarda rus bilim adamları bu enerji kuşağı üzerinde yoğun çalışmalar yapmış ve halen yapmaktadırlar.

    yapılan hesaplamalara göre;
    • güneş sistemi 1987'de bu kuşağın içine girmiştir ve 21 aralık 2012'de de kör nokta denen (null zone) etki alanına ulaşacaktır. 2000 yıl boyunca da foton kuşağı içinde yoluna devam edecektir.
    • 2000 yıl sonra foton kuşağından çıkıp, 10.800 yılda uzay boşluğunda gittikten sonra tekrar 2000 yıl foton kuşağında, 10.800 yıl uzay boşluğunda seyahatini sürdürerek, 25.640 yıllık döngüsünü tamamlayacaktır.

    yapılan tespitlere göre; 1987 yılından beri güneş'te ve dünya'da yaşanan bazı aktivitelerin başlamış ve yoğunlaşarak devam etmekte olması, bu foton kuşağı etkisine bağlanmaktadır. rus bilim adamı dr. dmitriev, güneş'te aktivitelerin artmasının sorumlusunun foton kuşağı olduğunu söylemektedir. zira foton kuşağı sürekli olarak güneşe enerji yüklemektedir.

    bu görüşe sahip bilim adamlarına göre foton kuşağı'na girdikten kısa bir zaman sonra yaşananlar bir yana, asıl sorunlar 21 aralık 2012'den sonra yaşanacaktır. bu tarihte, samanyolu merkezindeki kara delik (ana enerji merkezi), güneş, dünya, pleiades (boğa burcu) ve zenit (kutup yıldızı) aynı hizaya gelecektir, üstelik yılın en kısa günü ve en uzun gecesinde. zira bu durum son 70.000 yılda yaşanmamıştır.
    ve yine işin ilginç yanı, mayalar'ın bu durumu binlerce yıl evvelden tespit ederek tarihlendirmiş ve tehlikeyi işaret etmiş olmalarıdır!

    haliyle 21 aralık 2012 tarihinde ve sonrasında olacaklar dünya'da bu işle uğraşanları da ikiye bölmüştür.
    bir kısmı dünya'da büyük felaketlere, hatta kıyamete sebep olacağını söylerken, diğer kısmı ise bazı felaketlerin olacağını, bir çok insanın kaybedileceğini kabul etmenin yanı sıra, dünya'da yeni bir aydınlanma çağının başlayacağını ve insanların dna'larının 2 sarmaldan, 12 sarmala çıkacağını, boyut değiştireceğini söylemektedir. yani bugün içinde bulunduğumuz 4. boyut yerine, 5. boyuta geçeceğimiz iddia edilmektedir.

    büyük felaket ve kıyameti bekleyenlerin iddialarına göre;
    1987'den bu yana foton kuşağı'nın güneş üzerindeki etkisi artarak devam etmektedir. buna bağlı olarak güneş üzerinde yaşanan bu etkinin aktiviteleri dünya'mızı olumsuz olarak etkilemekte ve sonuçlarını zaten yaşamaktayız.
    ve 21 aralık 2012 tarihinde bu etkinin maksimum düzeye çıkması ve güneş'in 20 kat daha ısınması beklenmektedir.

    güneş'in yüzeyini bozan, dünya'dan daha büyük manyetik fırtınalara "güneş lekesi" denmektedir.
    bu bölgelerde sıcaklık diğer bölgelere göre daha düşük olduğu için, dünya'dan bakıldığında bu bölgeler koyu görünmektedir. bu lekeler ortalama on bir yılda bir meydana gelmektedir. maksimuma çıktıktan sonra minimuma dönmektedir.
    fakat yapılan ölçümlere göre 2005'ten sonra oluşan güneş lekeleri'nde cüzi bir azalma olsa da, normal seyrine dönmemekte ve normal üstü aktivitesini sürdürmektedir. bunun sonucu olarak da, artan alevler dünya'ya sürekli radyasyon göndermektedir. ve güneş baskı altındadır.

    bu oluşuma bağlı olarak;
    • dünyada kasırgalar artarak ortalamanın çok üstüne çıkmış, %700 artmıştır.
    • depremler daha sık olmaya başlamıştır.
    • yanardağların aktiviteleri çok hızlanmıştır.
    • tsunamiler çoğalmıştır.
    • küresel ısınma her gün artmaktadır. buna bağlı olarak da kutuplar, himalayalar ve klimanjara'daki buzullar çok hızlı bir şekilde erimektedir.
    • ortaya çıkan kuraklık ve dengesiz sel baskınlarına bağlı olarak dünya'da gıda üretimi düşmektedir. ve bu ciddi sorun oluşturmaya başlamıştır.
    • mars'ın atmosferi gittikçe yoğunlaşmakta ve mars'ta daha iyimser bir ortam oluşmaktadır.
    • son 76 yılda güneş'in toplam manyetik alanı, %230 oranında güçlenmiş bulunmaktadır.
    • son zamanlarda gerçekleşen güneş lekesi faaliyetleri, bugüne kadar kaydedilmiş güneş lekeleri'nin hepsinden daha büyük olmaktadır.
    • 1969 yılında ay'da hiç atmosfer yokken, bugün 6000 km. kalınlığında atmosfer oluşmaya başladığı söylenmektedir.
    • dünya atmosferinin üst katmanlarında, eskiye nazaran çok fazla ho gazı oluşmaktadır.
    • jüpiter, uranüs ve neptün'ün atmosferleri büyük değişim geçirmekte, parlaklıkları ve manyetik alanları artmaktadır.
    • uranüs ve neptün'ün eksenlerinin kaymış olduğu söylenmektedir.
    • dünya'nın manyetik alanı gittikçe küçülmekte ve dengesiz hale gelmektedir. son 7-8 yılda ise, bu küçülmede fazla artış olmuştur.
    • arılar koloniler (kovan) halinde yaşamaktadırlar. kolonilerinden çiçek balı toplamaya giden arılar, elektronik beyne sahiptirler. bu sayede, yollarını dünya'nın manyetik alanına göre hesaplayıp bulurlar. son birkaç yılda dünya'nın manyetik alanının zayıflaması ve dengesizleşmesiyle birlikte, arılar koloniye dönüş hesabı yapamamakta ve teker teker ölmektedirler. nitekim arılar, koloni dışında tek başına yaşayamamaktadırlar. araştırmalara göre son 3 yılda dünya'daki arı nüfusunun %30'u ölmüş durumdadır. ki bu, insanlığı ciddi anlamda tehdit eden bir durumdur; arılar olmazsa yaşam mümkün değildir. çünkü arılar, 130.000 ürünün döllenmesini sağlamaktadır ki; döllenme olmazsa, ürün de olmamaktadır.
    • dünya'nın manyetik alanının küçülmesi ve dengesizleşmesinin sebebiyet verdiği yön kaybı balinalar, yunuslar ve bazı göçmen kuşlarda da görülmektedir. birçoğunda toplu ölümler ve yönlerini bulamadıkları için farklı bölgelere göç gidişleri görülmektedir.
    • kene vb. gibi bazı haşerelerde hızlı mutasyon olmaktadır ve bunlar gittikçe insan yaşamı için tehlikeli olmaya başlamaktadır.

    beklenen ise;
    dünya'nın manyetik alanının enerjisi schumann rezonansı denilen bir ölçü birimiyle ölçülmektedir. bu ölçüm metodu, 1954 yılında alman fizikçisi w.o. schumann tarafından bulunmuştur. bu metotla, dünya ile atmosfer arasında oluşan manyetik dalga bağları ölçülmektedir.
    • 1954'ten 1987'ye kadar sr (schumann rezonansı) 7,8 sabit değerde iken, 1987'den bu yana değeri yükselmeye başlamıştır. ve halen 12.1 olarak ölçülmektedir.

    bu ne demektir?
    • sr değeri yükseldikçe, dünya'nın dönüş hızı da yavaşlamaktadır.
    • eskiden 24 saat gibi yaşanılan bir ortam, şimdi ise 16 saate denk gelmektedir.
    • sr değeri 13'e ulaşırsa dünya'nın dönüşü duracaktır.
    • dünya'nın dönüşünün durmasıyla birlikte dünya'nın manyetik alanı sıfır olacaktır.
    • dünya'nın manyetik alanının sıfırlanması ise, belli bir süre korumasız hale gelmesi anlamındadır. manyetik alana bağlı olarak zihinler yok olması, insanın geçmişiyle ilgili her türlü ilişkisi silinmesi ve kutupların terse dönmesi anlamındadır.
    • kutupların terse dönmesinın sonucu olarak ise bugünkü güney kutbu, kuzey, kuzey kutbu ise güney olmaktadır. 2-3 gün içerisinde ise dünya tersine dönmeye başlayacaktır; yani, "güneş doğu'dan değil, batı'dan doğmaya başlayacaktır". *

    malum kur'an'da da bahseder kıyamet alameti olarak güneş'in doğu'dan değil de, batı'dan doğacağı. açıkçası bu açıdan biraz tedirgin etmiyor değil...
    fakat işin ilginç yanı ise, bu durumun geçmişte yaklaşık 11.000 yılda bir gerçekleşmiş olduğu! yapılan araştırmalara göre fosillerden elde edilen sonuç bunu göstermekteymiş.
    ve yapılan hesaplamalara göre ise, 21 aralık 2012'de bu durumun yaşanacağı söylenmektedir...

    ve eklemektedirler;
    "21 aralık 2012'ye gelindiğinde, yıldızlar bir hizaya dizildiğinde, foton kuşağı'ndan güneş sistemine daha çok enerji akıp, güneş daha çok ısındığında, dünya'da yaşanacak olan felaketler çok büyük olacaktır.
    dünya dönüşünü durduğunda, manyetik koruma ortadan kalktığında, dünya radyasyon ve meteor bombardımanına tutulacaktır.
    yanardağ patlamaları, büyük tsunamiler ve şiddetli depremler yaşanacaktır.

    bütün bu değişimlerin pek çoğu bilimsel olarak tespit edilmiş olup, ciddi olarak fakat çaresiz bir şekilde takip edilmektedir. bilim adamlarının pek çoğu tedirgindir. ancak ya bilgisizlikten ya da vurdumduymazlıktan dolayı halklar ve dünyayı yönetenler aynı hassasiyet içinde değildir."

    bunun yanı sıra, pek çok bilim adamının bu endişelere katılmakta olduğu ve halkları aydınlatmak için kitaplar yazıp, konferanslar düzenlemekte oldukları söylenmektedir.

    aydınlanma çağı yaşanacağının iddialarına göre ise:
    mayalar'ın sadece felaket tellallığı yapmamıştır, 21 aralık 2012'den sonra dünya'da bir aydınlanma çağının yaşanacaktır. dünya'da meydana gelecek çok ciddi felaketlere rağmen, bambaşka bir insan nesli ortaya çıkacaktır. her şey bugünkü yaşamdan çok farklı olacak; maddiyattan uzak, sevgiye dayalı, ahlaklı bir toplum oluşacaktır.

    aydınlanma çağı'nı savunanların ileri sürdüğü görüşlerin hiçbir bilimsel desteği yoktur. medyum bilgileri ve maya bilgilerinin metafizik görüşle yorumlanmasıdır. oldukça teorik ve mistiktir. daha ziyade olması umulan ya da öyle olacağı inancına dayalı yorumlardır.

    bu kişilere göre 21 aralık 2012'de foton kuşağı'nın kör noktasına girilmesiyle yaşanacak fiziksel ve ruhsal olaylar şöyle sıralanıyor;
    • 1. gün: 21 aralık 2012'de kör bölgeye (null zone) girildiğinde tüm canlıların beden tipleri değişecek. hiçbir elektrik aygıtı çalışmayacak ve tam karanlık olacak. halen mevcut olan enerjiler geçerliliğini yitirecek.
    • 2. gün: atmosfer basıncı düşecek, herkes kendini şişmiş hissedecek. güneş'in yeterli ısıyı verememesi nedeniyle, dünya soğuyacak ve buzul soğuğu yaşanacak. insanlar açlık ve susuzluk ihtiyacı duymayacak.
    • 3. ve 4. gün: atmosfer şafak vakti gibi alacakaranlık olarak aydınlanacak, foton etkisinin başlamasıyla, foton enerjili aygıtlar çalışmaya başlayacak. yıldızlar yeniden gökyüzünde görülecek.
    • 5. ve 6. gün: 24 saatlik gündüz devresine girilecek, kör bölgeden çıkıp, ana foton kuşağına girilecek. tüm canlılar güçlenip, zindeleşecek.

    buna bağlı olarak;
    • dünya iklimi ısınacak, foton ışınıyla çalışan gemilerle uzayda yolculuk yapılacak. insan dna'ları değişecek. telepati, telekinezi gibi psişik yetenekler ortaya çıkacak. süper bilinç gelişecek, insanlar 4. boyuttan, 5. boyuta geçecek.
    • insanlarla beraber hayvan ve bitki aleminde de farklılaşma olacak, elektrik ve fosil yakıtlara gerek kalmayacak, foton enerjisi kullanılacak.
    • çok sık hafif ölçüde depremler olacak ve dünya da kendisini bu ortama hazırlayacak.
    • dna'lar 2 sarmaldan, 12 sarmala çıkacak. boyut değişikliği nedeniyle psişik yetenekler artacaktır. insanlar daha önce ölmüş yakınları ile temas kurabilecekler.
    • insanların bir bölümü, daha farklı boyutlara geçip bir anda yok olacak.
    • dünya'da kalıp 5. boyuta geçen insanlarda her türlü hastalıklardan arındırılacak. insan ömrü uzayacak, 700-800 yıl yaşanabilecek. insanlık tümüyle aydınlanmış olacak.
    • insanlar tümüyle telepatik olacağı için herkes birbirinin beynini çok rahatça okuyacak. bu nedenle kimse başkası hakkında kötü düşünmeyecek, yalan söylemeyecek.
    • insanlık 2000 yıl foton kuşağı içinde bu aydınlanmayı yaşayacak, tabir-i caizse cennet hayatı yaşayacak.

    eh insan diyor tabi haliyle; olacaksa böyle bir şey şayet, bu ikinci seçenek daha cazip. *
    fakat tüm bunları bir kenara bırakırsak eğer ciddi anlamda verilerin, son 7-8 senedir dünya'nın yapısı ve manyetik alanının hızla değişmesi ve düzensiz hale geldiğini gösterdiği. ve bu durumun doğurduğu ya da doğuracağı sonuçların bir şekilde gözardı edildiği ya da en başında şu bahsettiğim halklardan saklama olaylarıyla bizlere bir şekilde söylenmediği veya eksik lanse edildiği. sonuç itibariyle küresel ısınmanın sebeplerinden birisi de bu ki, asla gündeme getirilmedi bu güne kadar manyetik alan mevzusu.

    işin en korkutucu yanı ise dönüşü yavaşlamış olan dünya'nın 4 sene içerisinde schumann rezonansı'nın 13 değerine ulaşması ile dönüşünün durabileceği, buna bağlı olarak da kutuplarının değişeceği ve manyetik alanın sıfırlanacağı tartışılmakta bilim çevrelerince. ve yine bu çevrelerce, geçmişte yaşandığı gibi dünya'nın birkaç gün aradan sonra tekrar ters istikamette dönmeye başlayacağı tezleri ileri sürülmekte.
    "eh... biz bu durumda hala yeryüzünde olur muyuz hala?", orası da muallak tabi. *
    bilemiyorum sözlük, bilemiyorum...
    17 ...
© 2025 uludağ sözlük