son aylarda başlayan krizdir. kimse kendini kandırmasın, dolar üç ayda %30-35 değer kazanmışsa; recep tayyip erdoğan kendi atadığı türkiye cumhuriyet merkez bankası başkanına orada burada atarlanıyorsa ortada bir kriz vardır. üstelik bu yaşadığımız daha önceki krizlerden çok daha fena vuracak çünkü...
türkiye son 10 yılda üretimi tümüyle durmuş bir ülkedir. müteahhitlere göt dayayarak hiçbir ekonomi gelişmez. nitekim bizim ekonomimiz de gelişmedi. zaten inşaat sektörü dünyanın en güvensiz sektörüdür. çok hızlı kazandırır ama çok daha hızlı iflas ettirir. bunun en büyük örneği de donald trump'ın ta kendisidir. defalarca batmış bir adamdır d. trump.
üstelik inşaatgsmh getiren bir sektör de değildir. yaptığınız her şey iç tüketime yöneliktir. ihracat olmayan yerde olan para birilerinin cebinden başka birilerinin cebine akar ama artmaz.
üstelik türkiye'de ithalat ve buna bağlı tüketim ve doğal olarak dış ticaret açığı da giderek büyümüştür. eh telefon, televizyon, otomobil gibi yüksek teknoloji ürünlerden tutun da tohumumuza kadar her bokumuz ithal. hâl böyle olunca dışarıya satabildiğimiz gıda ürünlerinden bile varsıllık yaratamamamız doğal.
tabii dış ticaret dengesinin bu kadar boka batmasının asıl nedeni türk lirası'nın aşırı değerlenmesidir. bu da tümüyle akp'nin ekonomiyi balon gibi şişirmesi ve rakamlarla oynayarak zenginleşiyormuşuz havası yaratması için yapılan buram buram popülizm kokan bir yanlıştır. bakın hata değil yanlış. hata bilmeden yapılır.
dış ticaret dengesizliğini zorunlu tüketim ürünlerine konan yüksek vergilerle kapatmaya çalıştılar. ne oldu? hiç! koca bir hiç. iran'a uygulanan ambargoyu yasadışı yollardan deldiler. ne oldu? hiç!
hiçbir şey olmadı çünkü ülkede buralardan gelen paralarla üretim değil tüketim artırıldı. bankalar kalkındırıldı. sonra bu bankalara el kondu ve konmaya da devam ediliyor. en son recep tayyip erdoğan'ın iş bankası'na el konması için talimat verdiği söyleniyor. böylece ülkede yerli sermayeli bankalar biraz daha azalacak ve türk milleti uluslararası tefecilerin kucaklarına biraz daha oturtulacak.
şu anda recep tayyip erdoğan ve çevresindeki bir avuç dalkavuk işi gücü bırakmış krizi ertelemek için uğraşıyorlar. bakın, buraya da dikkât çekmem gerekiyor, ertelemek diyorum çünkü kriz çıktı bile ama tam gücüyle vurması için tabii ki biraz zaman gerek ve rte ve şürekâsı da bu zamanı haziran'dan sonraya çekmek için uğraşıyorlar. buna da recep tayyip erdoğan'ın siyasi hırsları neden oluyor. eğer akp seçimden yenilgiyle ayrılır da yeni bir hükûmet kurulursa suçu yeni hükûmete, yok akp seçimden gene tek başına iktidar olarak çıkarsa da bu kez parlementer sisteme yükleyecek ve başkanlık sistemi için halkı mahkûm etmeye kalkacak.
2002'den bu yana türkiye'nin krizsiz görünmesinin nedeni krizin çıkmaması değil, küresel para baronlarının paralarını hızla batan gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere kaydırmalarındandı. akp bu paraları borç alarak ülkede yandaşları varsıl etti. 170 milyar dolar borçlu olarak başladığımız yolculukta iki yıl önce geldiğimiz nokta 537 milyar dolardı. devletin elinde avucunda ne varsa peşkeş çekenler devletin borçlarını bile azaltamadıkları gibi özel sektörün borcunu da kat kat artırdılar.
geçmiş olsun türk milleti. parasızlık korkun nedeniyle 12 yıl yaptıkların sonunda kıçına girecek kazık yunanistan'dan bile beter olacak.
Yok diyen ya bu krizden nemalanıyordur, ya da zaten bu krize zemin hazırlayandır.
En basit örneği doları 2 soru ile ele alalım.
1 e 1 olacak diye hayaller kuruldu, 2015 in ilk çeyreğindeki artış 1 e 1 oldu evet, o hayal nerde şimdi?
Dışa bağımlılık azalacak, bitecek dendi. Doların tavan yapması sonucu her şeyin fiyatı arttı. Dışa bağımlılık bittiyse niye dolar artınca çakmağın bile fiyatı artıyor?
ister inkar edin, ister işinize gelsin, ister görmeyin...gizli kriz ya da kriz öncesi bir durum var şu an. Vatandaşın cebindeki paranın kıymeti yok çünkü.
dolar üzerinde oynanan oyunlarla başlamıştır. ergün diler krizin nedenlerini çok güzel anlatmış. altını çizmek istediğim nokta daha önce de yazmıştı. ankara'ya "eğer bu isim görevden alınırsa taş üstünde taş kalmaz" mesajı verilmiş. bu ismin kim olduğunu artık biliyoruz.
"Dolar mesajı
Seçime doğru, Türkiye'nin kader arayışına doğru hızla yol alırken birileri ANKARA'ya çok net mesajlar vermeye devam ediyor! Ekonomi ile ilişkimiz DOLAR 2.52 sınırını geçti, 2.55'i aştı, 2.60'ı da sollar mı, ya 3 lirayı bulursa Merkez döviz satıp 2.40'a geri indirir mi, önümüz yaz; turistlerin gelmesi ile birlikte tekrar 2.21'e döner mi'den ibaret!
Tamam, biz sıradan insanlar böyle düşünüyoruz da işin profesyonelleri farklı mı? Değil elbette!
Kimse gerçek sebepler üzerinden konuşmuyor! OPERASYONU kimse anlatmıyor! Her şey doğalmış gibi yapılıyor! Oysa vurulmaya çalışılan DARBENiN tarihi çok derin! Bunu anlamadan ne Erdoğan'ın verdiği mücadeleyi ne de Türk Devleti'nin yürüyüşünü çözebiliriz!
Gelin yine doğaya dönelim... Ağaçkakan! Hepimiz biliriz!
Ayakları dörder parmaklıdır.
ikisi öne ikisi arkaya yönelmiştir.
Keskin ve çengelli tırnaklarıyla ağaç gövdelerine sımsıkı tutunur.
Dik ve sivri tüylerden meydana gelen, kıvrılmayan güçlü kuyruğunu da destek olarak kullanır. Kısa sıçramalarla ve hızla tırmanır! Çoğunlukla ağaçlarda gagaları ile oydukları yuvalarda barınırlar. Doyduğu yerde yaşarlar yani!
Boyun kasları çok gelişmiştir. BEYiNLERi, güçlü kafatası kemikleri ile korunur! GAGALARIYLA yaptıkları darbelerden zarar görmesini engeller! Uzun, sert ve kuvvetli gagalarını bir keski gibi kullanıp ağaç kabuklarını didikler... Hedefe koyduğu kabukların altındaki böcekleri ve tırtılları midesine indirir! Ucu yapışkan ve kancalı olan dili ile avlarını zıpkınlayıp kabuk altından çeker alır. Ama asıl yeteneği başkadır! Sadece onda bu özellik vardır! GAGASIYLA ağaç kabuğuna belli aralıklarla vurur! Böylece gelen SESLERi ANALiZ eder ve nerede AV olduğunu anlar! BiLiM hala AĞAÇKAKANLARIN kabuk altındaki böceklerin yerini nasıl bulduğunu çözmeye, anlamaya çalışmaktadır! Ama onlar işini biz anlamasak da yapmaktadır! KABUĞUN ALTINI BiLDiKLERi için de onlar yaşarken AV'ları ölmektedir!
işte bizim hikayemiz de böyleydi!
Gerçek patronu hiç göremedik!
Kabuğun altına ve üstüne nasıl yayıldıklarını anlayamadık! Ağacın bize ait olduğunu zannederek yaşadık! GAGA darbeleriyle yürüdük! Ama AĞACIN bize ait olmadığını anlamak tam 150 yılımızı aldı! Kabuğun altından bize istenilen verildi! Bizim bir şey bulup almamız engellendi!
Kendi ağacımızda kiracı gibiydik!
Adamlar ta 1580'lerde THE TURKISH COMPANY isimli şirketi Trieste'de kurup izmir'e getirdi! Bizim en değerli mallarımızı onlar alıp sattı!
Kraliçe'nin inciri, üzümü, elması EGE'den, iPEK'i ise Anadolu'dan gidiyordu! ingilizler'e verilen ÖZEL HAKLARI hiç konuşmadık! Her geri çekilişte onların aldıklarını görmedik!
Yahudilerle-masonlarla olan elele yürüyüşlerini izleyemedik! Not bile tutamadık! Ülkemiz parsellenirken sadece izledik! O kadar yol aldılar ki devletin her yerine adamlarını koydular, yetiştirdiler! imam-
Hatip'li olman, Galatasaray'lı, Boğaziçili, Yeditepeli, Erciyesli, Marmaralı olman ya da hukukçu, doktor, ekonomist, işletmeci, gazeteci, mühendis olman fark etmiyordu! Kendi ADAMLARINI bulup istedikleri yere getiriyorlardı! Bütün RENKLERE göre TASNiFLERi vardı! Her bölgeden, her kesimden insan bulup taşırlar ve kendilerine çalışmalarını sağlarlardı! Türkiye maalesef böyleydi! Ama biz DOLARIN ne kadar yükseldiğini ya da ne kadar düştüğünü konuşurken ASLA ve KAT'a neden hareket ettiğini sorgulamazdık! DOĞA olayı gibi karşılardık!
Oysa işin içinde iş vardı!
ingilizler 1800'lerin başından beri ANADOLU'yu kimseye bırakmadı! PARA ile geldiler ve çıkmadılar!
Beyoğlu'nda iSRAiL'i kurarken, istiklal Caddesi'ndeki MISIR Apartmanı'nda MOSSAD'ın temellerini atarken de buradaydılar!
Ama hep bize benzeyenler üzerinden operasyonları yaptılar!
Bu sistem bugün hala ayakta!
Doların zıplaması ve Ankara'ya mesaj verilmesi de budur! NEDEN? Şu an itibariyle Ankara ve istanbul'u birbirine bağlayan, yani başkentle büyük sermaye arasında KÖPRÜ olan bir isim var! istanbul'daki 4 büyük aile (Siz bunları biliyorsunuz!) için, bu isim çok önemli... Dört büyüklerden biri, CHP ve Paralel arasındaki ilişkiyi DiZAYN eden ALATON AiLESi! Bir de yakın zamanda Erdoğan'la görüşen BLOOMBERG var! Bloomberg, o isim için dünyayı istanbul'a bağladı! Yahudi sermayesi ile ilişkileri götüren Bloomberg, etrafına aldığı güçlerle "..... görevde olmazsa Türkiye büyük yara alır!" tehdidinde bulundu!
Dün de bugün de!
Bu isim üzerinde BÜYÜK ANLAŞMA var! Eğer görev değişikliği olursa anında bütün NOT KURULUŞLARI devreye girecek ve gereken yapılacak!
Karne KIRIK dolacak! Bu isim bir ara CUMHURBAŞKANI adayı olarak bile düşünüldü!
Tabii muhalefetin adayı olacaktı!
Ekmeleddin Bey'den önce onun ismi vardı!
Şimdi küresel sermaye, yani Anglo Sakson-Yahudi ittifakı, kendi adamlarına sarılmış durumda!
200 yıldır bize bırakmadıkları PARA SiSTEMiMi Zi ELE GEÇi RMEMi Zi yine ENGELLEYECEKLER! Amaçları bu!
Bunun için de en iyi bildikleri yola girdiler! Spekülasyonla DOLARI zıplatıp Erdoğan'a "SINIR iHLALi YAPMA" uyarısında bulundular! "Her işe karışabilirsin ama paraya asla!" dediler! Zaten para senin olmadığı zaman bir hiçtin! Bunu bildikleri için KIRMIZI Çi ZGiLERiNE Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yanaştırmak istemediler!
Şu an resmen bize SOPA gösteriyorlardı! Faizle, dövizle, borsa ile gelerek koltuğa yapıştırmak istiyorlardı! Hepsinin hedefinde Erdoğan'ı sınırlamak vardı! Koydukları çizgilerin Türk CUMHURBAŞKANI tarafından aşılmasını istemiyorlardı! Yani ağaç onlarındı! Biz üzerinde emanetiz! Böyle bakıyorlardı!
Ama değişen devleti bir türlü görmüyorlardı! Alışkanlıkları bunu engelliyordu! Artık AĞAÇKAKAN gibi vurduğumuz yerin altında ne olduğunu çok iyi biliyorduk!
Birkaç darbede hepsi dağılıp gidecek ama bunu anlamıyorlardı!
Ağaçkakanı izlerken gagasının hızına şaşırırsınız! Yakında bizimkiler de galiba böyle yapacak! Kabuğun ne altı kalacak ne de üstü! Kabuğun içinden ne mi dökülecek? Vallahi onu biliyorum ama şimdi nasıl söyleyeyim ki!
Beklemek en iyi yol!
Ankara YAVAŞ YAVAŞ HIZLI GiDiYOR! 150 yıllık esir düşmüş hafızamızla kimin nerede olduğunu çok iyi biliyoruz!
GAGA tepelerinde!"
Başbakana yazar kasa fırlatılmadığına göre ülkede kriz falan yok.
Kriz yok olmasını isteyenler var.
Doların alıp başını gittiği şu günlerde bunun kriz olarak yansımamasının en büyük nedeni güçlü ekonomidir. Rezerv sağlam. O ecevit zamanında krizdi. Bugün öyle bir durum söz konusu değil.
AKP yandaşlarının her zamanki gibi saçmaladığı olası kriz.
2001 krizinin askerle 28 şubatla falan ilgisi yoktur götünüzden element uydurmayın. 2001 krizinin en büyük nedeni siyasetin kendi çıkarları uğruna ekonomiyi şekillendirme çabasının bir sonucudur. O yüzdendir ki kriz sonrasında yapılan ilk iş Merkez Bankası'nın bağımsızlığını sağlamak, bankanın kendi kararlarını siyasi menfaatlerden ve siyasetçilerden bağımsız şekilde ekonomik şart ve durumlara göre almasını güvence altına almak olmuştur. O krizden dört ayak üstüne düşerek çıktıysak, siyaset dışı tüm kurumların iyi kötü özerk bir yapıya kavuşturulup sağlam bir altyapının oluşturulması sayesinde oldu.
Sonrasındaki on iki yılda bu sağlam altyapı adım adım kemirildi, yıkıldı çarpıldı mahvedildi, en son RTE'nin Merkez Bankası'na resmen şunu yapacaksın diye dikte etmesiyle tavana çıktı. Aynı 2001 krizi dönemi öncesi. 1994'te de Tansu Çiller de tutturmuştu faizler yükselmeyecek diye Merkez Bankasını topa tutmuştu gördük günümüzü.
Ne kadar vasıfsızsınız ki Türkiye'de ne oldu bittiyse 28 Şubat'a bağlama propagandası yapıyorsunuz. Dediğiniz bankaların soygunu da sebep değil sonuçtur. Siyasetin ekonomiye bulaşmasının sonucunda banka sahipleri de buldukları hortumlama fırsatlarını değerlendirdi. Onlar yapmasa a firması yapacaktı.
Şimdi bankalar belki bu konumda değil ama bu sefer inşaat firmaları var 1 koyup 10 kazanan, elli liralık uyduruk evleri bin liraya satan, devletle iyi ilişkileri neticesinde usulsüz dolaplarla ihaleleri kapan. Hadi bakalım bunu da 28 şubata bağlayan allahın dingilleri.
gelmezse amk krizidir. zaten götümüzde don kalmamış, memleket geçimini kredilerle kredi kartları ile sağlıyor bir de kriz gelsin tam olsun. biz zaten açız a. koyim. belki akp'den kurtuluruz.
benimde hakkında birkaç şey söylemek istediğim kriz. 2001 krizi gibi bir şey olacak denmiş. işte orada dur kardeşim:
2001 ekonomik krizi değil 2001 ekonomik soygundur. bankaların mevduatı sahipleri(görünürdeki gerçekte halkın tabi bu paralar) tarafından soyulmuştur, hortumlanmıştır. sorarım 28 şubat arefesinde askerlerin banka yönetim kurullarında ne işi vardı? dolara ve marka yüksek faiz durduk yere neden veriyordu bankalar? 2001 ekonomik soygunu türkiye'nin bağrına saplanmış bir hançerdir? Akp neden başımızda diye soruyorsan cevabı 2001 ekonomik soygunudur. o dönem irtica kelimesini dillerinden düşürmeyenler 28 şubat gölgesinde işlerini hallettiler. ulan merkez bankası başkanı develüasyon yapılmadan önce parasını neden dolara çevirir? merkez bankası bir gece yarısı büyük şirketlerin düşük tl üzerinden dolar alabilmesi için bir anlığına kimsenin haberi olmadan neden dolar kuru üzerinde oynama yapar? başbakanın Avusturya'nın kumarhanelerinde ne işi var, ne dayağı yiyor oralarda?
1991 çiller krizi bu anlattığımın bir türevidir. gerçekçi olmayan vaatler: 1 değil 2 anahtar!
Neyse toparlayalım. Beyaz türkleri üzecek son vuruşu yapayım. çatlasanızda, patlasanızda, delirsenizde Erdoğan olduğu sürece Türkiye merkezli ciddi bir ekonomik kriz çıkmayacaktır, en azından öyle görünüyor. evet dişliler yavaşlayabilir ama durmayacaktır, kırılmayacaktır, yerlerinden fırlamayacakıtır. Ulan adam ülkeyi gecelik faizlerin %6200 olduğu dönemlerden aldı, % 7-8 için bile kavga ediyor. ev sahibi olduysan adama dua et. Uzun vadeli kredi alabiliyorsan bu adamın hükumetinin piyasalara sağladığı güvene borçlusun.
çok yakında fena patlayacak olan krizdir. bir markete girip sadece günlük gıdalarla sepetiniz kaç paraya doluyor görün bi bakalım.
bırakın öyle elektronik eşyayı falan sadece gıdaya bakmanız yeterli.
bu yıllarda tutumlu olun yoksa tersten görürsünüz.
sıcak paraya dayalı ekonomi politikasının sonuna gelinmesi ve emlak balonunun patlama ihtimali nedeniyle oluşabilecek krizin ismi olabilir. 2015 olmazsa, 2016 olur ama bu gidişle kriz olacak gibi. serdar devrim ispanya'daki emlak balonunun nasıl patladığını 2012'deki köşe yazısında çok güzel şekide anlatmıştı aşağıdaki makale ile. ispanya'daki krizin öncesindeki durumun, türkiye ile olan benzerlikleri bu yazıda hemen dikkatinizi çekecek.
Patlama ihtimali, patlamama ihtimalinden kat be kat yüksek olan ekonomik kriz.
Paranın uluslararası piyasadaki döngüsü, genel olarak 7 senede bir çemberini tamamlar. Bu deyimi aslında anlamayanlar için şöyle açabiliriz: Ekonomiyi rehavet içinde hissettiren olgu, tahmin edilebileceği üzere paradır. Eğer bugün, 1 milyar dolar nakit paranız olsaydı, yatırımı genel olarak durağan seyreden, düşük faiz olanağı sunan bir ekonomiye mi aktarmak isterdiniz, yoksa zıplama ihtimali bir hayli fazla olan bir ekonomiye mi? Cevap, her akıllı insanın anlayacağı şekilde zıplama ihtimali fazla olan ekonomidir. Büyük şirketler de, aklın yolu bir olduğundan olsa gerek, parayı genelde zıplayan ekonomilere yatırım aracı olarak kullanır. DIşardan gelen bu para, ülke içinde bir akşam meltemi estirir. Antalya'da dükkan işlettiğinizi düşünün, en çok yaz aylarında kazanıyor olmanız ve kendinizi bu aylarda refah içinde hissetmeniz olasıdır, zira dışardan gelen sıcak para sizi yaz aylarında tutar. Konuya dönecek olursak, şirketler, ekonominizin sonbaharını tahmin etmekte ustadır. Artık yatırım için harcanan parayı, daha sağlam yerlere almanızın zamanı gelmiştir. işte, paranın gelişmekte olan ülkelerden gelişen ülkelere geçtiği bu döngü, üç aşağı beş yukarı 7 sene süren bir zaman diliminde kendini tamamlar. Örneklere bakıldığı zaman 2008-2001-1994 krizlerini görürüz, ki çıkmadan önceki durum da neredeyse şu anki durumumuz ile aynıdır.
2001 yılında, Kemal Derviş ve ekibinin uygulamaya koyduğu, IMF stratejili özelleştirme planları ve senelerce başıboşluktan milletin boğazına yapışan bankaların dizginlenmesi, yatırım akışını ülkemize çevirdiği gibi kara düzeni de bir nebze olsa durdurdu. Tam bunun üzerine gelen seçimlerle halk, geçmiş yıllarda çektiği ekonomik sıkıntının intikamını alırcasına; MHP, DSP ve Fazilet partisini (ki kendileri bu seçime Saadet olarak girmiştir) baraj altında bıraktı. Yükselen iki partiden CHP ana muhalefet konumunda yer aldı. Halkın liberal muhafazakar çizgisini beğendiği, yüksek oy almasına rağmen baraj altında kalan partiler sayesinde meclisi domine eden, fikri tanınmasına rağmen isimleri tanınmayan bir parti ise iktidar konumundaydı: Adalet ve Kalkınma partisi. 2008 yılına kadar, Derviş'in doğru hamlelerini bozmadan devam eden parti, özelleştirmelerden gelen sıcak para ile yakaladığı ılık rüzgarı da arkasına alarak, gün be gün daha da güçlendi. Her ne kadar 2008 yılında gelen artçı ekonomik krizle birlikte ufak sallantılar yaşansa da, parti iktidarını bugüne kadar korudu. O günden bu güne sürekli olarak gündeme gelen yolsuzluk iddiaları (ki şu an cemaat ile yaşanan savaş, haksız kazançların ortaya çıkarılmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum) , tek adambazlı ekonomik yönetim, üretim değil tüketim üzerinden işleyen ekonomik parametreler durumu bu noktaya getirdi.
Sözün özü, şahsi kanaatime göre, bir ekonomik kriz sonrası, yeni yüzü sayesinde halkın çıkış kapısı olarak gördüğü adalet ve kalkınma partisi; geçen yıllardaki ekonomik refahı bu sefer sağlayamadığından ötürü yavaşça erimeye başlamıştır. Bu seçimlerde yine iktidar partisi rolünü koruyacağınız düşünüyorum, zira halkın büyük çoğunluğu ortak damardan beslenen medya kanalı yüzünden ekonomi gündemine pek hakim değil. Bunu yandaş olarak addedilen internet sitelerinde girip görebilirsiniz (ki son baktığımda gazetelerde dolar düşme eğrisinde gösteriliyordu, her ne kadar artışta olsa da).
Yerlerinizi alın; asgari ücretle çalışandan Porsche'sinden selam veren kişiye kadar herkesten bir makas alacak ekonomik kriz kapıda.
ülkenin uzun bir süredir mevsime bakmaksızın gıda fiyatlarının hep yükselmesi enflasyonu hep artışa sokmuştur, bu artışı dengelemek için faiz tutarının hep aynı orta noktalarda kalması gerekmektedir. zaten merkez bankasının %7-8 lik faiz turarı halka gelene kadar yıllık %20 seviyelerine gelmektedir. banka reklamlarında yıllık/12 = aylık 1.7 faiz var tarzı reklamlar halkı kandırmaya yöneliktir zira o reklamlarda faiz yıllık %20 yi bulmaktadır.
şimdi gelelim bir örneğe: 1000 lira maaşlı bir amcamız, her yıl enflasyona parasının 100 lirasını kaptırmaktadır. geçen yılda yediği yemeği azaltmalı doymak için ya da daha ucuz besinlere yönelmelidir. birde kira veriyorsa yarısı barınma giderlerine gider. kredi borcu da varsa her yıl anapara hariç maaşının 100 lirasını daha bankaya bağlamıştır. bu şu demektir 1000 lira eskiden karnını doyurup borcunu ertelemeye yarıyordu ama artık borçta o kadar büyüdü ki ertelemek için bile asgari tutarı ödeyemeyecek seviyeye gelmiş durumdadır.
bunlar krizin halk nazarında ki ortamını oluşturur, sırada ki durum bizzat halkın, her hanenin içinde en az bir işsiz insan olmasıdır. işte o zaman geldiğinde çoktan kriz gelmiş evin ocağına oturmuş demektir.
rte ve tayfasının farkında olduğu, bu sebeple her başarısızlıklarında yaptıkları gibi suçu başkasına atarak sıyrılacakları kriz. bu milletin gözü 2011' den sonra kapandı bir kere.
Şimdi tomurcuklanmaktadır. Muhtemelen seçimlerden sonra o tomurcuklar böcek yiyen çiçekler gibi açılmaya başlayacak, 2016'da da toplu saldırıda bulunacaklardır.