üstad kubrick'in 2001 yılından beklentileri olan filmdir. ayrıca da kubrick'in tanrıya bakış açısı olan filmdir. şimdi gelelim sadete; kubrick 2001 yılında ölmüştür.
kubrick in klasik müzik eşliğinde uzay görüntülerinin aşırı derecede uyku getirdiğini keşfettiğini gösterdiği filmidir. hayır efendim, en uykulu halimde bile yusuf üçlemesini hiç sahne atlamadan izlemiş bir insanım, lakin bu filmin sahnelerini atlayarak izlememe rağmen en sonunda kendimi yatakta buldum. daha sonra açıklamaları okuyunca filmden hiç bir şey anlamadığımı anladım, o da bir şeydir. film çok sağlam ama izlemeyi becermek fevkalade zor.
stanley kubrick bu filmi çekerek evrildiğini bizzat kanıtlamıştır. sene 2011 ama hala böyle derin kurgulu ve görsel efekt kullanılmadan bir film çekemedi büyüklerimiz!
--spoiler-- hal, tam bir şerefsiz hemde robot aklıyla.
4. bölümdeki boyut değiştirdiğini anlamamızı sağlayan görsellerse akıl üstü. hatta kafayı sıyırabilirsiniz, o derece fena.
son olarak; monolit gördünüz mü kaçın derim, dokunmayın, merak etmeyin... hatta hiç görmeyin...
yoksa o son başka bir başlangıç olacaktır.
--spoiler--
-sorunun ne olduğunu, sen de benim kadar biliyorsun.
-sen neden bahsediyorsun, hal?
-bu görev benim için çok önemli, tehlikeye atmanıza izin veremem.
-neden bahsettiğini anlamıyorum, hal.
-frank'le ikinizin beni durdurmayı planladığınızı biliyorum ve buna izin veremem.
-bu fikre nereden kapıldın, hal?
-haznede sizi duymamam için sıkı tedbirler almanıza rağmen dudak hareketlerinizi okuyabildim.*
-pekala, hal. acil hava rezervinden geçeceğim.
-dave, uzay başlığın olmadan bunu yapman çok zor.
-hal, artık seninle tartışmayacağım. kapıları aç!
-dave bu konuşmanın artık hiçbir anlamı yok. hoşçakal.
-hal?
acil ambar kapağl kapall
-sen ne yaptığını sanıyorsun, dave? dave soruma yanıt almaya hakkım olduğunu sanıyorum. ben, her şeyimin mükemmel olmadığını biliyorum ama seni yürekten temin ederim ki her şey düzelecek. şimdi daha iyiyim. gerçekten. bak, dave çok sinirlendiğini görüyorum.samimi söylüyorum, sen şimdi sakince otur bir gevşetici al ve her şeyin geçtiğini düşün. son zamanlarda çok kötü kararlar verdiğimi biliyorum ama çalışmamın normale döneceği konusunda sana tam güvence veriyorum. bu göreve hala heyecanla bağlıyım ve sana yardım etmek istiyorum. dave... dur.
dur, dave.
dur, dave.
duracak mısın, dave?
dur, dave.
korkuyorum.
korkuyorum, dave.
aklımı kaybediyorum.
bunu hissediyorum.
hissediyorum.
aklımı yitiriyorum.
hiç kuşkum yok.
hissediyorum.
hissediyorum.
hissediyorum.
ben korkuyorum.
iyi akşamlar beyler. ben bir hal 9000 bilgisayarıyım. ben 12 ocak 1992'de urbana, illinois 'deki hal fabrikasında çalışır hale girdim.hocam bay langley idi ve bana bir şarkı öğretmişti. dinlemek isterseniz size söyleyebilirim.
-evet, dinlemek isterim, hal.benim için söyle.
-şarkının adı ''papatya''.
papatya. papatya. bana cevabını söyle. döndüm.ben mecnuna sırf senin aşkına istemem sıradan törenli bir evlilik belki alamam sana bir gelinlik ama çok güzel görüneceksin
selesinde bir bisikletin, iki kişilik...
..........................................................................................................................................................
ve, filmin en can alıcı sahnesi.
-iyi günler, beyler. bu, sizin kalkışınızdan önce hazırlanmış çok sıkı güvenlik önlemleri nedeniyle, görev sırasında yalnızca hal 9000 bilgisayarınızın haberdar olduğu bir kayıttır. şu an jüpiter gezegenindesiniz ve bütün mürettebat yeniden hayata döndüğüne göre artık söyleyebiliriz. onsekiz ay önce dünya dışında bir yerde zeki canlılar bulunduğunun ilk kanıtı bulunmuştur. bu kanıt, tycho kraterinin yanında ay yüzeyinin 12 metre altında gömülüdür.jüpitere gönderdiği güçlü, tek bir radyo sinyali dışında 4,000,000 yaşındaki monolith tamamen sükunet içindedir. menşei ve amacıhala bir sır olarak kalmaktadır.
filmin başlangıç sahnesi, ki ilk 25 dakikaya denk geliyor, maymunların yaşam mücadelesini ve ''medeniyet'' denilen nanenin ilk adımlarını atma yolundaki keşifleri içeriyor. bunların en önemlisi de, bir maymunun ölmüş bir hayvanın iskeletinden bir kemik parçasını alıp diğer kemikleri bununla kırabildiğini farketmesi ve bu yolla su kenarındaki artık güçsüz konuma düşmüş maymunların üstünde güç gösterisi yaparak,sulak alana yerleşmesidir.
başlangıç sahnelerinde sopa gibi bir aleti keşfederek insanlığın doğuşunun temellerini atan film, aletin insanlığa ne yapabileceğini keşfetmesi ile devam ediyor.
bu alet: hal 9000. bir robottan çok, duyguları olan bir yapay zeka.
-uyutma yöntemi önceki yolculuklarında uygulanmış olsa bile, ilk kez bu seyahatte gemiye
uyutulmuş halde adam bindiriliyor. neden böyle bir uygulama yapıldı?
-yiyecek ve hava gibi yaşamsal ihtiyaçlardan maksimum derecede faydalanabilmek için. uyutulan üç mürettebat gözlem grubunu oluşturuyor. jüpiter'e varana kadar
onlardan faydalanılmayacak.
-dr. poole, uyutulmak nasıl bir şey?
-aynı, derin uykuya dalmak gibi. zaman duygusu kalmaz. tek fark, düş görülmemesidir.
-bildiğim kadarıyla dakikada bir kez nefes alınıyor. öyle mi?
-evet ve kalp, dakikada üç kez atıyor. vücut sıcaklığı genelde üç santigrat dereceye kadar düşer.mürettebatın altıncı üyesini ise uyutulmak ilgilendirmiyor. çünkü o yapay zekanın son örneği: hal 9000 bilgisayarı, bazı uzmanlar her ne kadar ''mimik'' deseler de insan beyninin çoğu faaliyetini ölçülebilen en yüksek hız ve güvenlikte ortaya gerçekleştirebiliyor.
-biz, hal 9000 bilgisayarıyla da konuştuk. ona herkes kısaca ''hal'' diyor. merhaba, hal. nasıl gidiyor?
-iyi akşamlar, bay amer. herşey çok iyi.
-hal, bu görevin belki de en büyük sorumluluğu senin üzerinde. sen, geminin hem beyni,
hem de sinir sistemisin.uykudaki adamları izlemek senin sorumluluğunda.bu konuda herhangi
bir endişen var mı?
-şöyle söyliyeyim, bay amer.9000 serisi simdiye kadar yapılmış en güvenilir bilgisayarlardır. bu bilgisayarlar hiç bir zaman hata veya yanıltıcı bilgi vermemiştir.sözün kısası, hepimiz başarılıyız ve hata tanımayız.
-hal, olağanüstü bilgi birikimine rağmen, bugüne kadar hiç çalıştığın kişiler yüzünden hayal kırıklığına uğradın mı?
-asla böyle bir durum olmadı. başkalarıyla çalışmaktan hoşlanırım. hem dr. poole hem de dr. bowman ile çalışmak bana heyecan verir. geminin bütün çalışma sistemleri görevdeki sorumluluğum dahilinde olduğundan sürekli mesgulüm.kendimi bütünüyle, mümkün olan en yogun kullanıma sokuyorum. ve bilinci yerinde her varlık da hep bunu yapabilmeyi ister.
-dr. poole, bütün bir yıl, hal ile bu kadar yakın olmak nasıl bir şey?
-biraz önce söylediğiniz gibi. o mürettebatın altıncı üyesi. onun konuşma şekline hemen alışıyor ve onu herhangi biri gibi görüyorsunuz. bilgisayarla konusurken, onun duygusal tepkileri olabileceği hissine kapılıyorsunuz. ona yeteneklerini sorduğumda doğruluğundan ve mükemmelliğinden bahsederken, sesinde gurur hissettim.
-hal'in üstün duyguları olduğuna inanıyor musunuz?
-üstün duygulara sahip gibi görünüyor. onunla konuşmamızı kolaylaştırmak
için bu şekilde programlandı. onun duyguları olup olmadığını ise gerçekte kimsenin
cevaplayabileceğini sanmıyorum...
filmin o son sahneleri, paralel evrene geçiş , zamanda yolculuk ya da kubrick'in kafasındaki her ne ise çözemediğim bir sürü olayın olduğu sahnelerdir. bardağın kırılması, dave'in bir kaç farklı yaş grubunda görülmesi, o dev lahitin tekrar çıkması.. ki lahit benim için tanrı'yı simgeliyordu.
kurgusu bir yana, 68 yapımı olan bu filmin çekimleri, görüntü kalitesi o denli güzeldir ki, dev bir uzay mekiğinin kuğu gölü eşliğinde yedi sekiz dakika boyunca ağır çekimde hareket etmesini izlettirebilir.
herkesin izleyemeyeceği, özellikle bilim kurgu hayranlarının seyretmesi gereken, bence kubrick'in başyapıtı ve kesinlikle kült bir filmdir.
sinemanın sanat olabilmiş halini görmek istiyotrsanız o zaman bu filmiz izleyin. bu sırada filmi zilerken 1968 yılında yapıldığını aklınızdan çıkartmazsanız, ağzınızı kapayamayacağınızı belirtmek isterim.
Romanını okuyanlar o taşın ne olduğunu biliyorlar... Arthur C. clark ile beraber hazırlanan ilk film olan 2001, dörrt roman olarak piyasaya çıkmıştır.
eğer "ben bilim kurgu izleyicisiyim." diyorsanız ve bu filmi hala izlememişseniz. bir kere daha düşünün....
yerçekimsiz tuvalet ,şempanzelerin silah icadı, bilinçli robot ve dönemine göre mükemmel görsel efektler...kısaca tam bir stanley kubrick filmi. gel gelelim bu adamın her filmini izlediğimde bir garip oluyorum. yani düşünsenize adamın 2001 yılından beklentilerini...*
hemen hemen her türün en iyilerinden birini yapmayı başarmış kubrick'in bilimkurgu filmi.
kubrick filmde izleyiciye uzayda olmanın nasıl bir şey olabileceğini çok büyük bir başarıyla hissettiriyor. gerçekten o büyük boşluk duygusunu yoğun bir şekilde yaşıyorsunuz. diğer bilimkurgu filmlerinin çoğu uzayda, bir uzay mekiğinde hayat evinizdeki kadar rahattır izlenimi uyandırırken siz kendinizi bir kurmacanın içinde hissediyorsunuz ve bir an için olayın uzayda geçtiğini bile unutabiliyorsunuz. oysa kubrick sizde gerçekten uzaydaymışsınız hissi oluşturuyor ve evet kabul etmek gerekir ki bu da çok eğlenceli bir şey gibi durmuyor. kendinizi uzayda bir astronot gibi hissedip sıkılıyorsunuz. kubrick sanki ben büyüyünce astronot olmak istiyorum diyen çocuklara "bir kez daha düşün", küçükken bunu isteyen büyüklere "pişman olma" diyor.
izlediğim uzay filmleri içerisinde bana kendimi en fazla uzayda hissettiren ya da uzayda olmak sanırım böyle bir şey olurdu gerçekten diye düşündüren filmdir. ha bir daha izler miyim? izlemem. bu filmi izledikten sonra uzaya da gitmem zaten. nasa hiç aramasın boşuna.
bu arada dönemine göre görsel efektleri de çok iyidir deyip bu yazıyı bitireyim.
uyuyamama sorunu mu çekiyorsunuz? geceleri tüm insanlık yatağında horlarken siz tavana mı bakıyorsunuz? çocuğunuz uyumuyor mu? çaresi: 2001 a space odyssey
çekildiği yıl da 2001 yılını anlatması, görüntünün kalitesi, uzay gemileri, gezegen yaşamları vs mükemmel. lakin arkadaş ben bu filmi izleyemiyorum. ne zaman klasik müzik eşliğinde uzay gemisine ya da gezegene dair çekimler girse uyuyorum. tamam deli görüntüler var da akıcılık ta lazım bir filmde. çekim sanatıyla ilgilenmeyen bünyemin bayılmaması için sadece konuşmaların olduğu bölümleri yakalayıp, filmi izlemeyi tekrardan deneyeceğim.
--spoiler--
insanoğlu yaptığı aletleriyle evrimleşiyor ve bu müdahale dünya dışı bir güçle başlıyor.
yüzyıllar içinde dünyanın hakimi olan evrilmiş insan, gün gelip uzaya çıktığında o aletleri olmadan uzayda bir bebekten farksız hale geliyor ve yeniden bir evrime ihtiyaç duyuyor.
bu da kendi yaptığı aletleri yok etmesi (hal 9000) sayesinde ve kendi ölümünü izleyerek nihayet buluyor ve star-child olarak bir yeniden evrim geçiriyor.
--spoiler--
filmden sonra aklıma ilk gelen düşünce şu oldu:
filmi izlediğim bilgisayara adeta bağımlı haldeyim; yanlız yaşayan biri olarak eve geldiğimde depresyona girmememin tek sebebi aslında internet.
fakat bu "yaşamı sürdürmek için acaba yanlış bi yol mu?" diye düşündürttü bana.
sonrasında isis - altered course eşliğinde bi sigara yaktım.
cevabı daha bulamadım.
sonuna kadar sıkıntıdan izleyemediğim, ilk yarım saatinden sonra kapattığım film olmuştur.
he yanlış anlasılmasın zevkler ve renkler tartışılır bu benim mallığımdan kaynaklaranan bi sorun da olabilir ama devamını getiremedim arkadaş. filmin çekildiği 1968 yılında yaşasaydım o zaman gözümü kırpmadan izlerdim.
insanlığın gelişimiyle, doğasıyla ilgili şeyler söyleyen bir film. Bunları söylerken çok sanatsal bir dil ve bitmek bilmeyen sahneler kullanınca kubrick, film adamı boğazlıyor gibi oluyor bir yerde. Allahtan bilgisayarda izledim de bazı yerlerde ileri sardım. fakat daha sonradan filmin kısa Versiyonunu izlediğimi farkettim. Benimki 2 saat 20 küsur dakikayken, uzun versiyonu 2 saat 40 dakikanın üzerindeymiş. Ama şöyle de bir gerçek var ki eski filmlerin (bu film 1968 yapımı) genelde uzun süreli çekilmekteydiler. Bildiğim çoğu eski film 2 saat'in altına inmiyor. Ama o zamanlarda bile bu süre tepki çekmiş ve kübrik süresini kısaltmak zorunda kalmış.
Film anlaması biraz zor olan bir film. Zaten tam olarak anladığımı söyleyemem. Çeşitli yerlerde okuduğum yazılardan ve izlediğim film açıklamalı videolardan edindiğim bilgilerle şunları söyleyebilirim ;
---spoiler---
Film arog'da da atıf yapılan bir sahneyle başlıyor. maymun-insan karışımı canlılar (artık ismi herneyse) ile başlıyor... Yani "down of the human" ile. Bu çağda uzaylılar bu canlılar uyurlarken buraya bir levha bırakıyorlar (ki sanırım bu, bu canlılara ilham olsun kendilerini geliştirsinler diye bırakılıyor. Ayrıca da insan ırkını gözlemlemek için ama bu konudan neredeyse hiç bahsedilmiyor.) bunu gören canlılardan birinin gelişme sayılacak bir şekilde bir hayvanın kemiğini (ilk alet) kulllandığını hatta sonradan bunu kendi türünün diğer örneklerine karşı dominant olarak kullandığını görüyoruz. Sonra direkt olarak diğer bölüme, insanların uzay çağını yaşadığı bölüme geçiliyor ;
"jupiter mission".... Bu bölümde insanlar gelişmiş, artık uzay'da seyahat edebilen canlılar haline gelebilmiştir. Ama artık insan ırkı bu aletlerin kontrolü altındadır. Hatta kendileri gibi düşünebilen, hissedebilen bir makine tasarlamışlardır. istenilen şeyi, neredeyse hatasız yapabilen bu makine yapmaktadır : hal9000. Bularla beraber insanoğlu uzay'Da bebekler gibi yaşamakta. Bebekler gibi zar zor yürümekte, bebekler gibi yemek yemekte.... tabi bunların ne anlama geldiğini kubrick amcamıza bırakıyoruz.
"jupiter and beyond the infinite" bölümüne geçersek, burada hal9000 hata verir ama bu hata da insan kaynaklıdır aslında. Astronotlar kendisini devre dışı bırakmayı düşünürler. insanların kendisini kapatacakları korkusuyla astronotlara ihanet eder. Onları gemi dışında tutar. Dave kendisini zar zor gemiye atar. Sonra hal9000 bilgisayarı gerçek bir insanmış gibi ona , insani bir içgüdüyle yalvarmaya başlar ve ikna etmeye çalışır. Ama dave ikna olmaz. Dave de ilk baştaki maymun-insanın kullandığı kemiğe benzer bir tornovidayla o zamanın son teknolojisi bilgisayarı kapatır. insanların kendi işleri için tasarladıkları bu bilgisayar, insanların her türlü işlerini yaptırdığı ve sayesinde miskinleştirdiği, hatta bir bebek gibi davranmaya yönlendirdiği bilgisayar artık devre dışıdır. insan kendi kendine dönmüştür artık. Yapayalnızıdır. Bunların sonunda insanın yalnız bir şekilde uzay içeridinde seyahat ettiğini görürüz sadece bir müzik ve uzay içerisinde akıp giden bir görüntüyle. Sonrasında yine bir levha (uzaylılar tarafından bırakılmıştır. Yani insanlığın 4 milyon yıl sonra geldiği hali de görmüşlerdir. Uzaktaki bir gezegene ulaşmalarını sağlıyacak teknolojiyi elde ettiklerini...) görürüz anlamını çözemediğim sahneler (dave'in farklı halleri, kadehin kırılması vb.) içerisinde ve dünyaya bakan bir bebek sahnesiyle film biter.
---spoiler---
Bu filmden herkes kendine göre birşeyler çıkartır (zamanında çıkartan çıkartmış ve duyduğuma göre neill amstrong ay'da ilk olarak siyah bir taş! Aradığını söylemiş. Bu da bu filmin zamanında ne kadar etki bıraktığını göstermekte. Tabi ne kadar doğrudur bilemem.) sanırım. Benim çıkarttıklarım bu kadardı. Ayrıca filmin zamanına göre çok güzel görüntüler içerdiğini söylemeliyim. Daha böyle bir teknoloji o zamanlar yokken böyle bir görüntü kalitesiyle resmedilip konması takdire şayandır bana göre. Özellikle uzay görüntülerinde kullanılan müzikler (sadece müzik. Uzay gemilerinden gelen ses diye bir şey yok. Çünkü uzay'da ses yok, modern! Bilim-kurgu filmlerinin içerdiği saçmalıkların aksine) ve uzay ve uzay gemilerini resmediş güzeldi. En sevdiğim sahneler ise sondaki "jupiter and beyond the infinite" bölümündeydi. Özellikle hal9000 bilgisayarının kapatılması sahnesi ("my mind is going. I feel it") çok ilginçti. Ayrıca bu bilgisayar "moon" adlı filmdeki bilgisayarı anımsattı hep. Bunu da ayrıca belirteyim.
Olumsuz yan olarak da filmin inanılmaz uzun ve bazı sahnelerin de çok sıkıcı (çünkü bitmek bilmiyor) olduğunu söyleyebilirim. Filmde mantık hataları da var ama bunlara çok takmamak lazım.
Son olarak böylesine klasik filmleri seviyorsanız ve iki buçuk saatlik bir filme dayanacak kadar sabırlıysanız izleyin derim. Yoksa uzak durun.
stanley kubrick abimizin zaten normal olmayan filmlerinin arasındaki en anormal filmdir belki de. iki buçuk saat sürmesine karşın filmdeki toplam konuşma süresi 20 dakikadır. dönemin holywood teknolojisine göre bayağı ileri tekniklerle çekilen bu bilimkurgu filmi ilk saniyesinden son saniyesine kadar metaforlarla doludur. herşeye bir anlam yükle, herşeyin satırarasını oku, mahfeder adamı. ama eğer ki bu yönetmenin filmlerindeki normal olmayan o ruhu yakalayabilmişseniz filmi hiç bayılmadan izlersiniz.
tavsiye edecem fakat nacizane tavsiyemi dikkate alıp da izleyenlerden çok pis küfür yerim diye korkuyorum!
gelmiş geçmiş en bayık filmlerden biridir. ancak nedendir bilinmez, kendine has bir tarzı olan ve özellikle uzay ile ilgili detayları zamanının ötesinde olan, bu yüzden diğer bayık filmlerden ayrılması gereken stanley kubrick yapıtıdır.
efsane olarak nitelendirilip bayıklığın dibine vurmuş bir başka film için:
Türkiye'de 1973 te gösterime girmiş olan 1968 yapımı Stanley Kubrick yapımı olan 141 dakika olan filmin sadece 40 dakikasında diyalog geçen kült bir Stanley Kubrick filmi.
alttan alta: "ulan denyolar siz dünyada ne kadar hızlı hareket ederseniz edin, ne kadar telaşlanırsanız telaşlanın; uzayın ritmi ağır çekimdir ve sizin bütün o telaşınız bunu değiştirmeye yetmez" meajı veren, insanda ağır bir dinginlik hissi uyandıran film. evet film çoğu yerinde sıkıcıdır; ama bu sıkıcılık bir teknik hata değil, bizzatihi yönetmenin tercihidir.