17 ağustos 1999

entry900 galeri38
    414.
  1. tüylerim durduk yere diken diken oldu * sözlük, gözlerim doldu lan allahsız sözlük. * 12 yaşındaydım ve daha dün gibi hatırlıyorum her şeyi. allah bir daha yaşatmasın böyle büyük bir acıyı.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/312439/+
    2 ...
  2. 415.
  3. herkesin bir hikayesi muhakkak vardır bu felaketle alakalı. ya bi yakının aracılığıyla ya da doğrudan. kimimizi annemiz kaldırdı yatağından çıkardı can havliye, kimimiz parklarda uyuduk, kimimizin haberi bile yoktu yaşananlardan. ülkemin başına gelebilecek en kötü şeylerden birinden omuz omuza sıyrılmıştık kalanlarla, hala kapanmamış yaralar olsa da. ölenlere rahmet dilemekten başka elden bişey gelmez şimdi elden. bi tekrarı nasip olmasın, olacaksa da artık bi şeyler yapılsın, önlem alınsın ve bu kadar kanamasın içimiz.
    2 ...
  4. 416.
  5. türkiye'nin kara günü. geçen aylarda yaşanan akdeniz depreminde bile çok ufak sallanmamıza rağmen kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyorum. bu kadar şiddetli bir depremi yaşayan, ailelerini ve yakınlarını kaybeden insanların acısını anlamak çok zor gerçekten. enkaz altında kalarak şehitlik mertebesi ile ruhlarını teslim etmiş olmalarını, dolayısıyla şu an cennette olmalarını umuyoruz. allah hepsine gani gani rahmet eylesin.
    1 ...
  6. 417.
  7. Kimi sabah işe gidecek, kimi evlenecek, kimi top oynayacak belki de akşama kadar uyuyacaktı. Kimi küstü yarın barışacaktı. işte o kimileri 17 Ağustos 1999dan beri aramızda yok.
    3 ...
  8. 418.
  9. birçok insan 15 ağustos 1999'da ne yaptığını hatırlamaz. bundan iki gün önce "acaba 13 yıl önce şu an ne yapıyorduk?" diye sorsak çoğu kişi bir şey söyleyemez.

    insanlar, ruhlarında derin izler bırakan günleri unutamazlar. çocuğunun doğduğu günü, sevgilisiyle ilk öpüştüğü günü, eşiyle ilk karşılaştığı anı... bunların tarihleri hep hatırlanır, hatırlanmak istenir, kutlanır. ama bu derin izler bırakan günlerden hatırlanmak istenmeyenler de vardır. işte o tarihlerden biridir bu tarih. çünkü o tarihte birçok insan doğduğu günü unutamadığı çocuğunu kaybetti. ilk kez sevgilisiyle öpüştüğü anda duyduğu heyecanı ve aşkı paylaştığı sevgilisini kaybetti. yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşini kaybetti.

    kimsenin hatırlamak istemediği ama aynı zamanda unutmak da istemediği tarihtir 17 ağustos 1999.çünkü o insanlar şunu çok iyi öğrenmişlerdir. insanlar ölünce unutulmazlar. unutulunca ölürler.

    (bkz: unutma unutturma)
    1 ...
  10. 419.
  11. --spoiler--


    --spoiler--
    1 ...
  12. 420.
  13. aradan tam on üç yıl geçmiş.
    depremzedeler için toplanan paralar amacı dışında kullanılarak on üç yılda bitirilmiş.
    allah rahmet eylesin ölenlere, kalanlara da merhamet.
    1 ...
  14. 421.
  15. https://galeri.uludagsozluk.com/r/312506/+

    acı kayıpların yaşandığı, kimi insanlar için yaşamın dönüm noktası, kimileri için bitmeyecek ızdırapların başladığı tarih.

    allah ölenlere rahmet eylesin, geride kalanlara da sabır.
    1 ...
  16. 422.
  17. 17 ağustos 1999 kabus dolu bir gecenin tarihidir. çığlıklar, çatırdayan binalar... tüm sesler birbirine karışmıştı o gün. çok sevdiğimi kaybettim, sınıf arkadaşlarımdan ölenler oldu. bana mektuplar yazan sınıfın tuhaf çocuğu öldü. o mektupları hala saklıyorum ve her 17 ağustosta diğer kaybettiğim herkesle beraber seni de anıyorum. nur içinde yatın. birlikte yaşadığımız o günü hiç unutmadık ve asla unutmayacağız.
    2 ...
  18. 423.
  19. hava dehşet sıcaktı uyku ile mücadele edilmiş ve mağlup olmuştum. kalkıp balkona çıkmaktı niyetim birden korkunç tarif edilmeyecek bir ses duyuldu ardından balkon kapısının kolunu tutamakla birlikte sallanmaya başlandım. neler olduğunu anlamaya çalışıyordum babamın ve annemin çocuklarım seslerinden başka bir şey duymuyordum. babam kapıyı zorluyor ama kitaplık kapının arkasına düşmüştü ben kitaplığı kaldırdım kapıyı açtık kardeşim ağlıyor korku dolu gözlerle bakıyordu birden babam deprem dışarı çıkın diye dedi. dışarı çıktığımızda herkes bağrışıyor çığlıklar ağlama sesleri birbirine karışıyordu. kapının önündeki park mahşer yeri gibiydi. kaldırıma oturdum hala sallanıyordu hayatımda hiç hissetmediğim korkuyu hissettim. biraz kendimize geldikten sonra babanemler müstakil evde oturuyordu onlara gittik ben depremin nasıl bir şey olduğunu ve sonuçlarını ozaman anladım. sokaktaki herkes yarıçıplaktı, birbirine bağrıyor bir yerlere koşuşturuyorlardı. hastane çok yakınımızda olduğu için ambulans sesleri durmuyordu.çevredeki binalar yıkılmıştı. babaanenmlerin karşısındaki bina yıkılmış anne baba dışarda çocukları enkaz altında kalmıştı. hava aydınlanmaya başladı enkaz altındakileri çıkartmak için isanalar birbirleriyle yarışıyordu kimi de eşyalarını kurtarma peşine düşmüştü. enkaz altında kalan çocuklardan birinin cansız bedenine ulaşılmıştı çığlıklar bağırmalar daha bir kuvvetlendi. annem sağlıkçı olduğu için çocuğun cansız bedenini battaniyeye sarıp hastane morguna götürdük. oradaki manzara adeta korkunçtu bütün cesetler yan yana dizilmiş yerdeydi hala daha unutamadığım manzaralardan biridir.

    daha sonraları şehrin diğer bölgelerindeki tanıdıklara ulaşmak için yola çıktığımızda sanki bir korku filmi sütüdyosunda hissettim kendimi. yıkılan binalar, yıkılan binalardan sarkan perdeler,kolonların arasına sıkışmış eşyalar,sarkan kollar bacaklar, yakınlarına ulaşmak için enkazları kaldırmaya çalışan insanların herpsinin ayrı bir telaşları vardı. ben nerede olduğumuzu anlamaya çalışıyordum yıkımdan önceki izmit caddesi ile bulunduğumuz yerin alakası yoktu çünkü. tanıdıklarımız iyiydi fakat o zaman buna bile sevinemiyorsun.tekrar geri döndük. evden eşyalarımızı almaya gittiğimizde başkasının evine geldiğimizi düşündüm. eşyalar yer değiştirmiş,buzdolabındaki herşey halının üzerindeydi. salonda kırılmayan hiç bir cam kalmamıştı. eşyalarımızı dehşet ve korku içerisinde alıp çıktık. çadırların oluşturduğu bir mahalle kurulmuştu sanki. herkes ağlaşıp duruyordu yavaş yavaş hava tekrar kararmaya başladığında korku ve tedirginlik tekrar yerini almıştı.

    17 ağustos korku ,dehşet,ceset kokusu,çaresizlik, acı olmuştu artık.
    1 ...
  20. 424.
  21. enkaz altında kalanın 75 milyon yüreğinin olduğu gün.
    1 ...
  22. 425.
  23. Akut unutmamak unutturmamak için gönüllü bir projeye imza atmıştır.

    http://www.campaigntr.com...osta-hepimiz-golcukteyiz/
    1 ...
  24. 426.
  25. halen dün gibi hatırladığım en kötü günümüzdü sanırım. oysaki küçücüktüm. allah rahmet eylesin geri de kalanlarına da sabır.
    1 ...
  26. 427.
  27. Gece gördüğüm rüyayla bir kez daha yaşadığım 45 saniye. Öncü depremlerle sarsılmaya başladı olduğum apartman. Yok yok bu 7.4 değil olsa olsa 7.2 falan diyorum, deprem beğenmiyorum güya. Sonra geldi 7.4. aynı biçimde, aynı hızla, aynı sokaktan aynı çığlıkları duyarak kaçtım tekrar. Enteresan bir rüyaydı, en az 13 yıl öncesinde yaşananların zorluğu kadar enteresandı.
    1 ...
  28. 428.
  29. şebnem ferah babasını kaybetti. binlerce ölü, sakat kalan bedenler...
    1 ...
  30. 429.
  31. körfezli minibüslerin kamyonların arkasına yıkık kentli yazdıran hadisedir.

    tüm kötü şeylerin yanında toplum olarak kenetlendiğimiz en nadir günlerdi.
    1 ...
  32. 430.
  33. osmaniye'de yaşıyordum, deprem falan görmedik biz, allah göstermesin de.

    13 yaşındaydım, sabah kalktığımda annemi ağlarken gördüm, babam kuran-ı kerim okuyordu. birşey sormaya gerek yoktu televizyona bakınca herşey ortada, herkes yerlerde, ölenler kollarda, belki de yaşıyordur hastaneye yetiştirelim diye. daha çocuk aklımla düşünmüştüm be, depremde aynı anda insanların anası,babası,abisi,ablası,sevgilisi,arkadaşı ölüyor. hatta bir çoğu aynı anda ölen bile olmuştur, nasıl dayanılır bu acıya diye.

    düşünüyordum çünkü bilmiyordum ölüm acısını. 13 yaşındaydım ama doğduğum günden bu yana hiç bir yakınım vefat etmemişti. ta ki 2006 yılında dedem ölene kadar. ilk ölüm acısını dedemin vefatıyla yaşadım. üstelik ansızın gelen bir ölümdü, adam benden genç gösterirken kalp krizine yenildi. nasıl ağladığımı, nasıl çırpındığımı nasıl kahrolduğumu bir ben biliyorum.

    garip ama cenaze namazı kılınırken aklıma 17 ağustos 1999 depreminde yakınlarını kaybeden yaşıtlarım geldi. ben sadece dedemin ölümüne dayanamazken bütün ailesini aynı anda kaybedenler vardı. nasıl dayanmışlardı acaba?

    hakkaten ya 17 ağustos 1999 depremi' nden sonra kahrından, kederinden ölen var mıdır acaba? öyle ya da böyle gittiler. allah hepsinin tahsilatını affetsin, mekanını cennet eylesin.
    3 ...
  34. 431.
  35. her önüne gelenin müteahhit olduğu, her belediyede tanıdığı olanın ruhsatı kaptığı güzel ülkemde artık bunların olmaması için harekete geçilmesi gerekmektedir. japonya'da milletin gökdeleni sağa sola sallanıyor sonra duruyor. o kul yapısı değil sanki. artık kıro müteahhitlere ve denetimsiz kumdan evlere dur denmelidir.
    1 ...
  36. 432.
  37. 433.
  38. cumhuriyet tarihinin en acı günlerinden biridir. deprem öldürmez, yapı öldürür. 23 ekim 2011 van depremi bize 19 ağustostanda ders almadığımızı göstermiştir.
    3 ...
  39. 434.
  40. 4 yaşındaydım o zaman. ne olduğunu anlayamadığım bi karışıklık oldu. gecenin körüydü. tek hatırladığım şey annemin beni battaniyeye sarıp kendimizi koşarcasına dışarı attığımızdı. bide ağlamalar çığlıklar eşliğinde annemin kollarında uyuduğumu hatırlıyorum o geceye dair.
    sonrası malum. mahallemizin her yerinde çadırlar kurulmuştu. başka insanlar araçlarıyla gelip bize erzak ve kıyafet verirlerdi.
    şu an düşünüyorum da o günden bu güne ne değişti diye. hiç bişey değişmemiş be sözlük.
    bugün yine böyle bi deprem olsa aynı şeyleri tekrar yaşayacağız ya en çok ta bunu bilmek koyuyo.
    1 ...
  41. 435.
  42. çok acı bir olaydır. fakat bu olayın en can acıtan detayı evet aramızdan bazılarının yabancı değil onlar yahudi değil ermeni değil rum değil 7.4 yetmedi mi diye pankart açmasıydı.
    3 ...
  43. 436.
  44. binlerce trajik hikayenin doğmasına sebep olmuş/olmayasıca deprem.
    1 ...
  45. 437.
  46. sıkıntılı bir gündü 16 ağustos, garip bir havası vardı. 13 yaşındayım. o gece ailenin her bireyi farklı odada uyuyor. babam yatak odasında, bir ağbim çocuk odasında diğeri oturma odasında ve ben annemle salondayım. sallantıya uyandım. kıpırdayamıyorum. hiçbir şey düşünemiyorum. anlam veremiyorum. bu gürültü bizim evimizden mi geliyor? niye? zihnim bomboş. niye sallanıyoruz? anem üstüme siper ediyor kendini masanın altına masanın altına gidelim diyor. kıpırdayamıyorum ki düşünemiyorum ki. hem napıcaz masanın altında sığmayız ki oraya hem ne işimiz var orda noluyor? babamın sesini duyuyorum abimleri almış bize sesleniyor, annem beni tuttuğu gibi sokak kapısına yöneliyoruz. belki de 2 saniyede iniyoruz o merdivenlerden ayaklarım yere basmadan.

    ve bir barakada giriyorum milenyuma. nasl girersen bir bin yıla öyle mi geçermiş acaba? bu yüzden mi hep derme çatma ve geçici her şey..
    3 ...
  47. 438.
  48. yamuk bir apartmanın 5. katında oturuyorduk o zamanlar. 16 ağustos çok sıcak ve bunaltıcı bir gündü o yüzden annem, ben ve kiki isimli pincher cinsi köpeğimiz, abimin odasının balkonunda yatak döşek püfür püfür yatmaya karar verdik. abim salonda televizyon izliyor babam ise iş gereği sabah istanbul'a gideceği için duş almış yatak odasına uzanmış dinleniyordu. abim uyandırdı bizi. telaştan özenerek aldığı teybine ayağı takılmıştı da teyp kırılmıştı. kiki'nin havlamaları arasında babamın yatak odası kapısı eşiğinde allah'tan yardım istediğini duyabiliyordum. 5. katta oturuyorduk demiştim hatırladınız dimi? aşağı ilk inen biz olmuştuk. depremden 5 saat sonra babam iflas etti*, 1 sene sonra da kiki öldü ve o apartman hala yamuk.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük