bugün

17 ağustos 1999

hava dehşet sıcaktı uyku ile mücadele edilmiş ve mağlup olmuştum. kalkıp balkona çıkmaktı niyetim birden korkunç tarif edilmeyecek bir ses duyuldu ardından balkon kapısının kolunu tutamakla birlikte sallanmaya başlandım. neler olduğunu anlamaya çalışıyordum babamın ve annemin çocuklarım seslerinden başka bir şey duymuyordum. babam kapıyı zorluyor ama kitaplık kapının arkasına düşmüştü ben kitaplığı kaldırdım kapıyı açtık kardeşim ağlıyor korku dolu gözlerle bakıyordu birden babam deprem dışarı çıkın diye dedi. dışarı çıktığımızda herkes bağrışıyor çığlıklar ağlama sesleri birbirine karışıyordu. kapının önündeki park mahşer yeri gibiydi. kaldırıma oturdum hala sallanıyordu hayatımda hiç hissetmediğim korkuyu hissettim. biraz kendimize geldikten sonra babanemler müstakil evde oturuyordu onlara gittik ben depremin nasıl bir şey olduğunu ve sonuçlarını ozaman anladım. sokaktaki herkes yarıçıplaktı, birbirine bağrıyor bir yerlere koşuşturuyorlardı. hastane çok yakınımızda olduğu için ambulans sesleri durmuyordu.çevredeki binalar yıkılmıştı. babaanenmlerin karşısındaki bina yıkılmış anne baba dışarda çocukları enkaz altında kalmıştı. hava aydınlanmaya başladı enkaz altındakileri çıkartmak için isanalar birbirleriyle yarışıyordu kimi de eşyalarını kurtarma peşine düşmüştü. enkaz altında kalan çocuklardan birinin cansız bedenine ulaşılmıştı çığlıklar bağırmalar daha bir kuvvetlendi. annem sağlıkçı olduğu için çocuğun cansız bedenini battaniyeye sarıp hastane morguna götürdük. oradaki manzara adeta korkunçtu bütün cesetler yan yana dizilmiş yerdeydi hala daha unutamadığım manzaralardan biridir.

daha sonraları şehrin diğer bölgelerindeki tanıdıklara ulaşmak için yola çıktığımızda sanki bir korku filmi sütüdyosunda hissettim kendimi. yıkılan binalar, yıkılan binalardan sarkan perdeler,kolonların arasına sıkışmış eşyalar,sarkan kollar bacaklar, yakınlarına ulaşmak için enkazları kaldırmaya çalışan insanların herpsinin ayrı bir telaşları vardı. ben nerede olduğumuzu anlamaya çalışıyordum yıkımdan önceki izmit caddesi ile bulunduğumuz yerin alakası yoktu çünkü. tanıdıklarımız iyiydi fakat o zaman buna bile sevinemiyorsun.tekrar geri döndük. evden eşyalarımızı almaya gittiğimizde başkasının evine geldiğimizi düşündüm. eşyalar yer değiştirmiş,buzdolabındaki herşey halının üzerindeydi. salonda kırılmayan hiç bir cam kalmamıştı. eşyalarımızı dehşet ve korku içerisinde alıp çıktık. çadırların oluşturduğu bir mahalle kurulmuştu sanki. herkes ağlaşıp duruyordu yavaş yavaş hava tekrar kararmaya başladığında korku ve tedirginlik tekrar yerini almıştı.

17 ağustos korku ,dehşet,ceset kokusu,çaresizlik, acı olmuştu artık.