"evet paşam, bizim bayramımız, en büyük bayramımız" diye yanıtladı kızcağızı...
28 ekim 1938 gecesiydi.
ertesi gün büyük bayramımız vardı, cumhuriyet bayramı...
bu durum onu fevkalade üzüyordu.
cumhuriyetimiz 15. yaşına giriyordu, ama cumhuriyetimizin banisi, vatanımızın kurtarıcısı bu en büyük bayrama iştirak edemeyecekti...
"dolmabahçe epey kalabalık oldu bu yıl" diye devam etti ulu önder.
sabiha gökçen onu onaylayarak cevapladı;
“öyle paşam. hükümet üyelerinin çoğu buradalar. cumhuriyet bayramını sizinle birlikte kutlayacaklar...”
“ama ben bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim gökçen, beni bu cumhuriyet bayramında halkımla birlikte olmaktan ayıran şu hastalığa lanet olsun...” diyerek şikayetçi bir tavır takındı...
gökçen onu "gelecek bayram paşam" diye teselli edecekken susturdu.
ve ekledi;
“bana gelecek bayramdan bahsetme, hatta gelecek aydan da... ekim ayını çıkarabilirsem bile kasım ayını çıkarabileceğimi sanmıyorum gökçen...”
son büyük bayramında böylesine acılıydı ulu önder.
ekim ayı son bulmuştu, ekim ayını çıkardı, ama kasım???
kasım ayından sadece 10 gün görebildi.
"en büyük eseri" olan cumhuriyetin yıldönümünü son kez yaşıyordu. ama huzur içindeydi, zira en büyük eseri ilelebet payidar kalacaktı...
bu mustafa kemal atatürk'ün son cumhuriyet bayramıydı...
bugün, onsuz geçen 83. yıl...
ve bizler onun en büyük eserinin her şartta her daim koruyucusu olacağız. hiç yılmadan...
çakalın atatürk düşmanlarının rahatsız oldugu ama bızım o siren sesi ile cigerımızın söküldüğü ve asla mustafa kemal atatürkü sevmekten vazgeçmeyecegımız gündür.
minnetin, saygının, sevginin, yüreklerde ve dillerde hatta gözlerde arşa kadar yükseldiği hüzünlü gündür.
hüzünlü ama yanısıra gururlu.
aydın, çağdaş, vatanı, bayrağı ve milletiyle hiçbir husumeti olmayan apaydınlık zihniyetlerin dimağlarında her daim minnetle anılacağın konusunda hiç şüphen olmasın.
güneşi balçıkla sıvamaya uğraşan karanlık zihniyetler bilmelidirler ki, bu sevda bitmez, gücünüz yetmez.
huzurla uyu atam!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yüreyeceğimize and içtik bi kere, rahat ol...
--- spoiler ---
insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi küçük asya’da çıktı. hem de bize karşı.. elden ne gelebilirdi...? david lloyd george-ingiltere başbakanı-eylül 1922...
--- spoiler ---
dünyaya hükmeden, ama bir o kadar da çaresiz bir insanın sözleri ile anmak istiyorum bu sene ulu önderimi...
osmanlı'nın parçalanmasının planlarını yapan, sevr'i osmanlı'ya dayatan, anadolu'nun işgali için yunan ordusunu donatan ve onlara anadolu'yu işgal ettiren adam...
hasta adam osmanlı, fakir ve yorgun anadolu halkı onun için bir lokmada tüketilecek mezeydi...
ama biri vardı.
bütün bunlara "dur" demiş, lloyd george'un bütün planlarını alt üst etmiş, 30 ağustos 1922'de yunan ordusunu imha edip 9 eylül 1922'de izmir'de denize dökmüş biri...
tam 3 senedir bir türlü alt edemedikleri bu adam, şimdi izmir'e gelmiş, keyif sigarasını yakmış, kahve eşliğinde körfezi seyrediyordu.
lloyd george kabinesi yenilgiyi kabullenmiş, hazmetmeye çalışıyordu.
neticede 3 senedir yenemedikleri o adam amacına ulaşmış, izmir'i almıştı.
daha fazla haddini aşmazdı artık...
aşmazdı değil mi???
oysa ki o adamın izmir'de kalıp körfeze bakıp sigara içmekle kalmaya niyeti yoktu.
lloyd george ve kabinesi çılgına dönmüştü.
istanbul'daki işgal kuvvetleri komutanı general harrington'a emirler yağdırdılar. kemal'in askerleri çanakkale boğazı müstahkem mevkii sınırlarını aşarsa ingiltere topyekün savaş ilan edecekti...
her türlü hesap kitabı yaptılar. kanada, hindistan, avustralya, yeni zelanda, güney afrika, singapur...
üzerinde güneş batmayan imparatorluğun bütün genel valileri alarma geçirildi.
kemal'in ordusu sınırı aşarsa savaş ilan edilecek, bütün dominyonlar anadolu'ya asker göndereceklerdi...
ultimatom üzerine ultimatom geliyordu izmir'e...
bu bir satranç oyunuydu.
ingilizler ve lloyd george ne hesap kitap yaparlarsa yapsınlar, sarı saçlı mavi gözlü başbuğ onlardan hep bir adım öncesini görüyordu...
süvarilerimiz çanakkale üzerine yürürken, izmir'e son ultimatom da geldi.
"eğer türk ordusu çanakkale müstahkem mevkiine girerse savaş kaçınılmazdır, ordunuzu yok ederiz..."
ingilizler son derece ciddi gözüküyordu.
mustafa kemal paşa'nın kurmayları endişelenmişti bu son ultimatomla.
o endişeleri anladı...
kahvesinden bir yudum aldı ve anlatmaya başladı...
antik sparta'dan bahsediyordu.
makedonya kralı filip tüm yunanistan'ı hakimiyet altına almış, ordusuyla sparta sınırına dayanmış ve spartalılara bir mektup göndermişti.
"eğer hemen teslim olmazsanız, ülkenizi işgal ederim. ve eğer işgal edersem, sahip olduğunuz herşeyi yağmalayıp yakarım. ve lakonya'ya(sparta) girersem büyük şehrinizi yerle bir ederim..."
spartalılar bu mektuba tek kelime ile cevap gönderdiler...
ve lloyd george tattığı bu kansız ama büyük yenilgiyi bu sözlerle itiraf etti;
"insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi küçük asya’da çıktı. hem de bize karşı.. elden ne gelebilirdi...?"
işte bundan tam 82 yıl önce böyle büyük bir lideri kaybettik biz...
o bir daha gelmeyecek,
o'nun yeri bir daha asla dolmayacak.
ama asla çaresiz değiliz.
o'nun bize bıraktığı bu eşsiz mirasa ebediyyen sahip çıkmak bizim için en büyük vazife ve gurur olacaktır, olmalıdır...
büyük ölülere matem gerekmez.
82 yıl önce bugün kimi kaybettiğimizi, o'nun nasıl biri olduğunu iyi anlayalım, o'nun izinden ayrılmayalım yeter...
yer mudanya, bursa. belediye ve kaymakamlığın resmi töreni. çelenkler gelmeye başladı. mhp, chp, iyip, hatta vatan partisinden bile çelenk geldi. ama akp'den ne bir çelenk, ne de kimse gelmeye zahmet bile etmedi.
Atatürk’te mantık, kurmaylığın verdiği coğrafya, tarih merakı, edebi bir zevk ve metin anlayışıyla yan yana gelmiştir. Atatürk birçok özelliğinin yanı sıra bu yönüyle de bu milletin aranan adamıdır. Hep arıyoruz onu.. Bu eğitim düzeyi ve bu kopuşla daha da aramaya devam edeceğiz.
farkinda misiniz? troller kudurmuş yine gece gece. tum bunlara ragmen icimizdeki sevgiye zerre golge düşürebiliyorlar mi? birakin kudurduklariyla kalsinlar. her sene dozlarini daha da arttiriyorlar ya hani emin olun bu istedikleri seyin yanından dahi gecemedikleri icin.
allah atamizdan bin kere razi olsun. yeri cennetin en guzel kosesi olsun insallah. o ve silah arkadaşları sayesinde bugun bu cennet vatanda rahat rahat nefes alabiliyoruz. bilmezler miydi kacip gitmeyi? bilmezler miydi bu duzen boyleyse buna boyun egecegiz demeyi? biliyorlardi elbet. yokluk icinde cephelerde gecmis bir hayati kim isterki? istemeyenler vardi elbet. rotasını degistirenler ve banane diyenler elbet vardi.
ama onlar ah iste onlar! canlarini ortaya koyarak, hayatlarindan vazgecerek adanmislik icinde yaşadılar...ve basta turk'un atasi, atamiz! savas kazanmaktan da ote turk devriminin sanli başbuğu; gazi mustafa kemal ataturk!
naciz vucudun toprak olmus olabilir, herkes fani. ama bir insanin her ölüm yildonumunde doluyorsa gozler, icimizden birseyler kopup gidiyorsa istisnasiz icimize islemis sevgindendir.
ne zor bir hayattı senin ki ama görebiliyorsan sayet bak bizlere! degdi atam degdi. attigin her adima, ortaya koydugun her emege sonuna kadar degdi!
varoldugumuz surece hem bizler hemde yetistirdigimiz gelecek nesiller unutmayacak seni, unutmayacak fikirlerini. huzurla uyu, rahmetin bol olsun.
imza: turk genci.