bugün
- en obez özelliğiniz17
- mauro icardi'nin karısı9
- 15 mayıs 2024 türkiye japonya voleybol maçı9
- nişanlı kalmanın saçma olması11
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım14
- karadeniz bölgesinde yaşamak8
- larisalisa'nın parayla şukulatması9
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması16
- herkesin merak ettiği o piç erkeğim soru alayım18
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası19
- icardi190514
- şampiyonluk için yanak okşatmak52
- gençler iş beğenmiyor8
- sevdiğiniz sözlük yazarları16
- kızılcık şerbeti dizisi12
- iki adım atınca kan ter içinde kalmak8
- öpüşme ile bulaşan hastalıklar8
- en nefret edilen yazarlar9
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin14
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- anın görüntüsü14
- larisalisa18
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri11
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- en dindar özelliğiniz17
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- embesil yazarlar9
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı25
- doğum gününde hatırlanmamak14
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git13
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
entry'ler (111)
2 Aralık'ta ilk vize sınavıma girdiğim bölüm.
Kendimi uzun süredir felsefi okumalara verdiğimden dolayı bilgiliyi organize biçimde almak (!) adına bu yıl auzef felsefeye kaydoldum.
Buradan örgün eğitimde felsefe okuyan arkadaşlara sormak istiyorum; Felsefenin Temel Kavramları başlıklı bir ders alıyorlar mı? Alıyorlarsa bu dersin içeriği nedir?
Zira adı geçen bu dersi felsefeye başlarken işime yarayacak felsefi terminolojinin bana sağlanması olarak düşündüm her aklı başında insan gibi. Ama o da ne. Her haftanın materyalleri Gazali'den, Kindi'den ibn-i bilmem kimden yapılan alıntılarla geçiştiriliyor. Haftanın konusu felsefeye yapılan eleştiriler iken değerli hocamız ya da artık konu anlatımlarını kim giriyorsa, Gazali'nin bilmem hangi kitabındaki felsefeye yöneltilen eleştirileri kopyala yapıştır yöntemiyle önünüze sunuyor. ibn-i Rüşd'ü, Farabi'yi imansızlıkla suçlayan bu adamın yazdıklarının "felsefeye yapılan eleştiriler" başlığını olduğu gibi işgal etmesi oldukça ilginç. Bu durum yukarıda bahsi geçen dersin tüm konuları için aynı. ilahiyet fakültelerinden felsefenin kaldırıldığı yetmezmiş gibi felsefeyi de kıçıkırık bir teolojiye yem etmek şahsımca pek doğru bir yaklaşım değil.
Sınava girdim demiştim ya, o apayrı bir konu. Yazım hataları; tekrarlanan, az çok aynı anlamı ifade eden ama ne hikmetse yalnızca biri doğru kabul edilecek şıklar, felsefe bilgisinden çok arapça vocabulary öğrenmenizi gerektiren sorular (evet, aynı ders) vs...
Unutmadan ders anlatımlarından da bahsedeyim. Ben yalnızca online yazılı materyalleri tercih ediyorum. Videolardan uzak duruyorum. Çünkü ya yazılı materyallerle paralellik göstermiyorlar ya da yazılı materyalleri sizin yerinize okuyup geçiyorlar. Ünite soruları evlere şenlik. Her hafta soruların düzeltildiğine dair bir duyuru geliyor pencerenize. Ki halen de tam olarak düzeltildiğine inanmıyorum. Bu da ünite sorularına kuşkuyla yaklaşmama neden olduğundan öğrenmeyi epey güçleştiriyor.
Birkaç aylık tecrübem böyle. 23 Aralık'ta da finaller varmış. Şu an finallere girmemeyi bile düşünüyorum yukarıda saydığım sebeplerden dolayı.
edit: finallere girdim. Şaşırtmadılar. Dersle ilintisi olmayan konulardan soru sormak konusunda çığır açtılar. Zira klasik mantık dersinin üç sorusu bir sene sonraki modern mantık dersinin konularından sorulmuş. Boş bıraktım. Umarım hatalarını fark ederler de soruları geçersiz sayarlar.
Kendimi uzun süredir felsefi okumalara verdiğimden dolayı bilgiliyi organize biçimde almak (!) adına bu yıl auzef felsefeye kaydoldum.
Buradan örgün eğitimde felsefe okuyan arkadaşlara sormak istiyorum; Felsefenin Temel Kavramları başlıklı bir ders alıyorlar mı? Alıyorlarsa bu dersin içeriği nedir?
Zira adı geçen bu dersi felsefeye başlarken işime yarayacak felsefi terminolojinin bana sağlanması olarak düşündüm her aklı başında insan gibi. Ama o da ne. Her haftanın materyalleri Gazali'den, Kindi'den ibn-i bilmem kimden yapılan alıntılarla geçiştiriliyor. Haftanın konusu felsefeye yapılan eleştiriler iken değerli hocamız ya da artık konu anlatımlarını kim giriyorsa, Gazali'nin bilmem hangi kitabındaki felsefeye yöneltilen eleştirileri kopyala yapıştır yöntemiyle önünüze sunuyor. ibn-i Rüşd'ü, Farabi'yi imansızlıkla suçlayan bu adamın yazdıklarının "felsefeye yapılan eleştiriler" başlığını olduğu gibi işgal etmesi oldukça ilginç. Bu durum yukarıda bahsi geçen dersin tüm konuları için aynı. ilahiyet fakültelerinden felsefenin kaldırıldığı yetmezmiş gibi felsefeyi de kıçıkırık bir teolojiye yem etmek şahsımca pek doğru bir yaklaşım değil.
Sınava girdim demiştim ya, o apayrı bir konu. Yazım hataları; tekrarlanan, az çok aynı anlamı ifade eden ama ne hikmetse yalnızca biri doğru kabul edilecek şıklar, felsefe bilgisinden çok arapça vocabulary öğrenmenizi gerektiren sorular (evet, aynı ders) vs...
Unutmadan ders anlatımlarından da bahsedeyim. Ben yalnızca online yazılı materyalleri tercih ediyorum. Videolardan uzak duruyorum. Çünkü ya yazılı materyallerle paralellik göstermiyorlar ya da yazılı materyalleri sizin yerinize okuyup geçiyorlar. Ünite soruları evlere şenlik. Her hafta soruların düzeltildiğine dair bir duyuru geliyor pencerenize. Ki halen de tam olarak düzeltildiğine inanmıyorum. Bu da ünite sorularına kuşkuyla yaklaşmama neden olduğundan öğrenmeyi epey güçleştiriyor.
Birkaç aylık tecrübem böyle. 23 Aralık'ta da finaller varmış. Şu an finallere girmemeyi bile düşünüyorum yukarıda saydığım sebeplerden dolayı.
edit: finallere girdim. Şaşırtmadılar. Dersle ilintisi olmayan konulardan soru sormak konusunda çığır açtılar. Zira klasik mantık dersinin üç sorusu bir sene sonraki modern mantık dersinin konularından sorulmuş. Boş bıraktım. Umarım hatalarını fark ederler de soruları geçersiz sayarlar.
--spoiler--
--spoiler--
Kendini asmış bir adamın boşlukta salınan bedeni daha güzel anlatılamazdı:
Slowly, very slowly, like two unhurried compass needles, the feet turned towards the right; north, north-east, east, south-east, south, south-south-west; then paused, and, after a few seconds, turned as unhurriedly back towards the left. South-south-west, south, south-east, east. …”
--spoiler--
--spoiler--
--spoiler--
Kendini asmış bir adamın boşlukta salınan bedeni daha güzel anlatılamazdı:
Slowly, very slowly, like two unhurried compass needles, the feet turned towards the right; north, north-east, east, south-east, south, south-south-west; then paused, and, after a few seconds, turned as unhurriedly back towards the left. South-south-west, south, south-east, east. …”
--spoiler--
--spoiler--
"bir şiir ayakta bira içebilir
bir şiir nerden baksan şairini seçebilir."
saian
bir şiir nerden baksan şairini seçebilir."
saian
edebiyatı damarlarınızda duyumsamak, sözcükten haz almak istiyorsanız:
görünmez kentler - calvino
gece - bilge karasu
62 maket seti - cortazar
hakkari'de bir mevsim - ferit edgü
döşeğimde ölürken - faulkner
Aslında gayet bilindik kitaplar ama yazayım dedim.
görünmez kentler - calvino
gece - bilge karasu
62 maket seti - cortazar
hakkari'de bir mevsim - ferit edgü
döşeğimde ölürken - faulkner
Aslında gayet bilindik kitaplar ama yazayım dedim.
son zamanlarda okuduğum en güzel öykü kitabı. Ensest, tecavüz, eşcinsellik, transseksüellik gibi hassas konuların etrafında dönen ama mesaj kaygısı yerine "edebiyatın" öne çıktığı, titiz mi titiz bir dil işçiliğinin ürünü.
Ölüler Uzar, Pasta, Unutmabeni Çiçekleri mükemmel.
Ölüler Uzar, Pasta, Unutmabeni Çiçekleri mükemmel.
power fm'deki klibi ve biçimiyle bir türlü bulamadığım parça. Her yerde remix versiyonu var. Bilen varsa bir yardımcı olsun hayrına.
zamana fenomenolojik bir bakış açısı. okurken proust'un zihninde belirdiği şekliyle combray, balbec ve venedik'e yazar ile birlikte yolculuğa çıkıp yine yazara varıyorsunuz. dış dünyanın kendi anlamına bizim zihnimizde kavuştuğunu anlatan onlarca yaşantı parçası. bir madlen çikolatanın, bir çan kulesinin, iki merdiven basamağı arasındaki yükseltinin geçmişten çekip çıkardığı zaman dışı benlik.
Proust kitap boyunca bu zaman dışı benliğin, kendinde nesnenin özünü barındıran benliğin peşinde. Dış dünya izlenimlerimize ilk sunulduğu haliyle ne kadar da yavandır. Ama belleğin küçük bir oyunuyla yaşanmış şeyin derinliğine kavuşuruz, eski benliğimizin bugünküne baskın çıktığı, bugünden daha sahici bir düne varırız.
Öyle bir kitaptır ki okur da en az proust kadar çaba göstermek zorundadır. Çünkü proust'un anlatmaya çalıştığı şey de budur. Dış dünya yalnızca bizde anlamlanan bir taslak iken, proust'un yapıtı da bu hakikatten sıyrılamaz. Okurken yaratırız. Proust'un aşkları karşısında duyduğu sancıları duyumsarız. Aynı madlen çikolata bizi de çocukluğumuza götürür. Kendi yaşamımızı, okuduğumuz metne yamarız.
iyi bir sanat eserinin görevi de bu değil mi? a noktasından b noktasına ilerleyen bir kurmacayı herkes yazabilir. ama böylesi bir başyapıtı, a noktasından okura varıp, orada çoğalacak bir yapıtı yazmak ancak proust gibi dahilere mümkündür.
Proust kitap boyunca bu zaman dışı benliğin, kendinde nesnenin özünü barındıran benliğin peşinde. Dış dünya izlenimlerimize ilk sunulduğu haliyle ne kadar da yavandır. Ama belleğin küçük bir oyunuyla yaşanmış şeyin derinliğine kavuşuruz, eski benliğimizin bugünküne baskın çıktığı, bugünden daha sahici bir düne varırız.
Öyle bir kitaptır ki okur da en az proust kadar çaba göstermek zorundadır. Çünkü proust'un anlatmaya çalıştığı şey de budur. Dış dünya yalnızca bizde anlamlanan bir taslak iken, proust'un yapıtı da bu hakikatten sıyrılamaz. Okurken yaratırız. Proust'un aşkları karşısında duyduğu sancıları duyumsarız. Aynı madlen çikolata bizi de çocukluğumuza götürür. Kendi yaşamımızı, okuduğumuz metne yamarız.
iyi bir sanat eserinin görevi de bu değil mi? a noktasından b noktasına ilerleyen bir kurmacayı herkes yazabilir. ama böylesi bir başyapıtı, a noktasından okura varıp, orada çoğalacak bir yapıtı yazmak ancak proust gibi dahilere mümkündür.
içinizde her biçime girebilecek bir boşluk taşıdığınızı, ben'inizin başkaları tarafından yontulmasına izin verdiğinizi gösterir.
son kitabı beni hayal kırıklığına uğratmış olan yazar.
O masalsı dünyayı bırakıp daha realist bir baba-oğul hikayesi anlatmış. Kendine özgü dilini korumuş olmasına rağmen, başka bir yazarın kitabını okuyormuşum gibi hissettim. Heba'daki güvercin imgesi yerini at imgesine bırakmış. Heba'dakinden farklı olarak, bu atın öyküdeki yerini açıklayıp öykülerindeki o gerçeküstücü yapıyı temelden yıkmış.
Okura bir şeyler sezdirmenin peşinde olan toptaş, bu sefer göstere göstere anlatmak yolunu seçmiş. Sanıyorum bu yüzdendir ki, bu kitabını pek sevemedim.
O masalsı dünyayı bırakıp daha realist bir baba-oğul hikayesi anlatmış. Kendine özgü dilini korumuş olmasına rağmen, başka bir yazarın kitabını okuyormuşum gibi hissettim. Heba'daki güvercin imgesi yerini at imgesine bırakmış. Heba'dakinden farklı olarak, bu atın öyküdeki yerini açıklayıp öykülerindeki o gerçeküstücü yapıyı temelden yıkmış.
Okura bir şeyler sezdirmenin peşinde olan toptaş, bu sefer göstere göstere anlatmak yolunu seçmiş. Sanıyorum bu yüzdendir ki, bu kitabını pek sevemedim.
"what happened to you?"
"nothing happened to me. I happened."
diyalog olarak yazacaksın koluna, komik de olur hem.
"what happened to you?" asked mr. smith
"well, you know.....nothing happened to me. I happened." said john
"nothing happened to me. I happened."
diyalog olarak yazacaksın koluna, komik de olur hem.
"what happened to you?" asked mr. smith
"well, you know.....nothing happened to me. I happened." said john
eldivenle içerken burnumu yakmıştım.
bir şüpheciye, "elbette her şeyden şüphe edebilirim, ancak her şeyden şüphe ettiğimde dahi şüphe eden ben olurum." diyen aziz augustine'in cogito formülünü çok daha önceden bulduğu söylenir. ne kadar doğrudur bilmiyorum.
mükemmel bir varlığı düşünebiliyorum. mükemmel olmadığıma göre bu kavramı mükemmel bir varlıktan almış olmalıyım diyerek de, "şimdi kusursuz bir tanrıyı düşünebiliyorum, eğer bu tanrı varolmazsa kusurlu olur, dolasıyla tanrı vardır" diyen aziz anselmus benzeri bir sıçışa da imza atmıştır descartes. hatta bu argümanı umberto eco'nun foucault sarkacı isimli yapıtında taşak konusu olmuştur.
mükemmel bir varlığı düşünebiliyorum. mükemmel olmadığıma göre bu kavramı mükemmel bir varlıktan almış olmalıyım diyerek de, "şimdi kusursuz bir tanrıyı düşünebiliyorum, eğer bu tanrı varolmazsa kusurlu olur, dolasıyla tanrı vardır" diyen aziz anselmus benzeri bir sıçışa da imza atmıştır descartes. hatta bu argümanı umberto eco'nun foucault sarkacı isimli yapıtında taşak konusu olmuştur.
"Def bu nasıl flow? Ne bileyim aga çözülemeyen bi o bi de Kennedy’nin katili" diyerek yarmıştır.
islamı eleştirenlerin derdi islamdan ziyade, müslümanım diye geçinip her haltı yiyenlerdir. yani, erdemli olmak için "müslüman" olmalarının yeterli olduğunu düşünüp kendilerinden olmayanları her türlü ahlaksızlıkla yaftalayan, kadir'i mutlak tanrılarını aldattıklarını sanan ikiyüzlü soytarıları dert ederler kendilerine.
kahraman tazeoğlu diyecektim ki hemen bilgisayarımı aldığım gibi odama, üzerinde marcel proust'un sodom ve gomorra'sı bulunan masama koştum.
şaka bir yana kahraman tazeoğlu'nu hiç okumadığım gibi, şu an yeni taşındığım evdeki tek kitap da proust'ya ait.
iyi denk geldi *
şaka bir yana kahraman tazeoğlu'nu hiç okumadığım gibi, şu an yeni taşındığım evdeki tek kitap da proust'ya ait.
iyi denk geldi *
cennete giden yol metrobüs koltuklarıyla örülmüştür.
aşkın nesnesi, sevilmek ihtiyacını aktardığımız bir bedenden başka nedir ki? Aslında aşık olduğumuz insanları biraz yakından tanısak, düşlerimizdeki yerlerine pek de yakışmadıklarını ve onları oradan alaşağı edebileceğimizi anlarız. "Onu düşünmek" dediğimiz şey, biraz gizem katıp, biraz allayıp pulladığımız kendi yalnızlığımızdır gibi geliyor bana.
tanrıdan kurtulduğumda kendi içime düştüm. Bu açıdan bakarsak bir "kurtuluştan" bahsetmem de pek mümkün değil. benliğimin sınırlarını çizmek ve kendimi tanımak adına yapabileceğim tek şeyin okumak olduğunu fark ettim. bunun beni zeki ve kültürlü kılmasa da, türkiye standartlarına göre ortalamanın biraz üzerine yerleştirdiğini varsayıyorum.
(Burada kendimi teistlerle değil, memleketimin insanıyla kıyaslıyorum.)
(Burada kendimi teistlerle değil, memleketimin insanıyla kıyaslıyorum.)
Amerikalıların tüm uzaylıları tarayacağı klişe bir film beklerken oldukça tatmin edici bir yapıtla karşılaştım.
Filmi izlerken aklıma Wittgenstein'ın sözü geldi: "Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."
Filmi izlerken aklıma Wittgenstein'ın sözü geldi: "Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."
uçmamak da onların özgürlüğüdür belki. *