bugün
- bugün hangi kadın yazara ne diksem10
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması8
- anın görüntüsü22
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması9
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı17
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak28
- ali koç12
- jose mourinho21
- günahların takımı galatasaray13
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu21
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi19058
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması8
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması9
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması11
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
entry'ler (422)
Üstünden yıllar geçse de her sene olduğu gibi doğum gününü göğe bakarak kutlamaktır. Aslında sevmek fazlasıyla iyi veya kötü pişmanlık barındırır bazen içinde. Gene de olsun bee… Unutmadım, unutulmuyor… iyi ki doğdun, iyi ki varsın, iyi ki tanıdım seni…
gülünce küçülen gözlerini, attığın kahkahanın sesini, alnındaki lekeyi, dişindeki çiziği, yürüyüşünü, kolundaki saatini sallayışını, ayakkabı bağlayışını yıllar geçmesine rağmen unutmadım, unutmayacağım. umarım bir gün bir yerde karşılaşırız. son kez olduğunu bilerek bakmak isterim gözlerine...
sözlüğün yaş sınırlaması olmadığını düşünürsek kimi, niye rahatsız etti diye düşünülen durum. tamam anladık en çıtır sensin.
şırnakta görev yaptığım okulda hiçbir öğrenci okumuyor, protesto ediyor, ıslık çalıyordu. okuyan da türk kelimesini kürde çevirip okuyordu. zorlamayla olmuyor bazı şeyler. onca şeye rağmen ısrarla her sabah andımızı okuyorduk. güzel günlerdi...
istediğini giymekte özgür yurdum öğretmenidir. başka bir sıfatlama yapmak anlamsız gelmektedir. Öğretmenin kılık kıyafet yönetmeliği vardır ama kimi buna uyar, kimi uymaz. okul idaresi sorun çıkarmıyor demekki.
uzun zaman bırakmak isteyip karantina sürecinin başlamasıyla bıraktığım ama hala rüyalarımda yaptığım eylem. bu gidişle kesin gene başlarım.
genelde psikolojik sorunların yaşanmasıyla istemsizce yapılan eylem sonucudur. diş gıcırdatması da eklenirse kişiye de ev içindekilere de uykuyu haram edebilir. sakinleştirici ilaçlarla biraz olsun yatıştırılabilir ama geçici bir çözüm olur.
Bayram dolayısıyla gün boyu tüm Türkiye’nin yaptığı görüşme türü. Tam kapı kapı gezmekten kurtulduk derken ekran ekran dolandık bugün.
Kendime dahi zaman zaman itiraf edemiyorum. Düşünmekten utanıyorum. Unutamıyorum. Beynimi söküp atasım geliyor. 11 yıl geçti gitmiyor aklımdan. Evlendim, çocuğum oldu. Hayat telaşına verdim kendimi ama olmuyor. Kırdığım yumurtada, yattığım yastıkta, giydiğim kotta, izlediğim dizide, dinlediğim müzikte, yaptığım tostta onu hatırlıyorum. Oğluma bakıyorum onun çocuğu olsa daha mı esmer olurdu diyorum. Sonra düşüncemden utanıyorum. Sonra olmadık bir koku geliyor burnuma gene başa dönüyorum. Sosyal medyaya sarıp uzaktan takip ediyorum. Neye ne yazmış, neye gülmüş bugün diye. Sanki geçen 11 yıl rüyaymış da uyanıp gene onu arayacakmışım gibi geliyor. Ağır depresif moddayım ve çıkamıyorum. Kendimle bile yüzleşmekten korkarken başkasına aktaramıyorum beynimin içindekileri. insanın bu zamanlar için psikolog arkadaşı olmalı.
yıllar sonra girip böyle bir başlık görünce merak edip "ben kaç mışım?" diye baktım * 5. nesilmişim. o kadar olmuş mu ya dedirtti anlık.
peki hangi nesildeyiz şuan?
peki hangi nesildeyiz şuan?
Değilim, olmuyor, yapamıyorum, mutlu olacağımı da sanmıyorum .
Uykusuz, bitkin, yorgun, üzgün, depresif... Bir gece de onu düşünmeden uyumak istiyorum. Yıllar geçti ben her gece aynı *
tüm pişmanlıklar, keşkeler, acı çekişler gün yüzüne çıkar, bir iç savaş başlar *
ilk gün sıcağı sıcağına insanda bir boşluğa düşmüşlük hissi verir. araman gerekiyor ama arayamıyor veya telefonunun çalmasını bekliyorsun ama çalmıyordur.
ilk günkü acıyı 11 yıl çekmek ise daha da zordur. her yeni gün katlanarak artar acın*
ilk günkü acıyı 11 yıl çekmek ise daha da zordur. her yeni gün katlanarak artar acın*
Onu kaybedeli dokuz yıl oldu... dile kolay... Yokluğunu hala derinden hissettiren dünya iyisi, mutluluk abidesi biriydi.
Yüzünü bile anımsayamıyorum artık o kadar zaman geçmiş. Mezarına en son ne zaman gittim, mezarı nerdeydi hatırlamıyorum bile. Vefasızlığım canımı sıkıyor, daraltıyor beni. Hep giderdim aslında ona. Hayat telaşı her şeyi ertelettiriyor insana.
Gittiğinden beri o kadar çok şey yaşandı ki hiç birini konuşamadım onunla. Adım atsak kritiğini yapardık yaşasaydı hayat bambaşka olurdu benim için. Yiğit’in isim annesi olurdu kesin. Alır, gezdirir, oynardı onunla. Oğlu gibi bakardı, en has kankası olurdu adım gibi biliyorum. Hakkında yazılanları okusa kesin duygulanır gene de geyiğe vururdu. Hep öyleydi... Hayatı önemsemez, mutlu olacak bir şeyler bulurdu hep. Kendi karamsarlığımı onunla aydınlatıyordum belki de. Özledim... Seneler sonra Taksim’e gittiğimde daha bir anladım. Kahkahasını, gülüşünü, yüzünü, gözle anlaşmamızı özledim...
Yeri dolmayacak ablam. inan bana her zaman eksikliğini hissediyorum. Vefasız kardeşini umarım affedersin...
Yüzünü bile anımsayamıyorum artık o kadar zaman geçmiş. Mezarına en son ne zaman gittim, mezarı nerdeydi hatırlamıyorum bile. Vefasızlığım canımı sıkıyor, daraltıyor beni. Hep giderdim aslında ona. Hayat telaşı her şeyi ertelettiriyor insana.
Gittiğinden beri o kadar çok şey yaşandı ki hiç birini konuşamadım onunla. Adım atsak kritiğini yapardık yaşasaydı hayat bambaşka olurdu benim için. Yiğit’in isim annesi olurdu kesin. Alır, gezdirir, oynardı onunla. Oğlu gibi bakardı, en has kankası olurdu adım gibi biliyorum. Hakkında yazılanları okusa kesin duygulanır gene de geyiğe vururdu. Hep öyleydi... Hayatı önemsemez, mutlu olacak bir şeyler bulurdu hep. Kendi karamsarlığımı onunla aydınlatıyordum belki de. Özledim... Seneler sonra Taksim’e gittiğimde daha bir anladım. Kahkahasını, gülüşünü, yüzünü, gözle anlaşmamızı özledim...
Yeri dolmayacak ablam. inan bana her zaman eksikliğini hissediyorum. Vefasız kardeşini umarım affedersin...
zar zor elde edinilen sonrasında sırtı devlete yaslamanın verdiği rahatlamayla insanı mest eden, salla başı al maaşı modunda olanları çoğunlukta olan meslek grubu.
il merkezine göre daha çok gelişmiş şırnak ilçesidir. sınır kapısıdır. halkın geneli kapıdan beslenir. haftalık giriş çıkışlarla nevale toplanır. kaçak olan her şeyi bulmanız mümkündür. en sorunsuz anında bile sorun yaşanabilir, her an her şey olabilir. ipekyolu caddesinde yürürken taşlanmanız an meselesidir. çünkü genelde ara mahallelerden yola taş atan çocuklar mevcuttur. yolda giderken panzerin girdiği mahalleye girmemeye özen gösterirken bulursun kendini. hedef olmasanız da dolaylı olarak hedef olursunuz. en ilginç yanı da dersinden çıktığın öğrenci çıkışta servisini taşlar köşeyi dönene kadar. bugün de cam ensemize patlamadı diye sevinirsin ama iki üç haftada bir o servis camı illa değişir. çocukların oyun kültürü farklıdır anlarsın. ertesi gün anlatsan da anlamazlar çocukturlar(!)... sokakta yürürken "Atatürk'ün piçi" diye küfür yer, istifini bozmadan, tek kelime edemeden, boğazın düğümlenerek yoluna devam edersin. değişik bir memleket, ayrı bir dünyadır silopi. havasında bibergazı vardır. yürürken esir alır ara ara seni. bünyen alışır zamanla gözlerini yaşartan ağır havaya. değişik bir yerdir yani. başka şehirden oraya gelip de psikolojisi yerinde olan kimseye rastlamadım. nüfusu 75 bin civarında olup memur dışında halktan kadın görmeden geçer zaman. görsen de koloni halinde iki üç kuma görürsün bir sürü çocukla. kısacası farklı ülkede yaşıyormuş hissi uyandırır insanda...
öğretmenliğin gerekliliğidir. dünyadaki gelişmelere ayak uydurma çabasıdır. öğretmen olup atanınca hepsi bitti sanırsın ama daha yeni başlar insan ders çalışmaya...
öğretmenlikten zerre anlamayan beynin ürettiği genellemedir. pireye kızıp yorgan yakmaktır. ha hiç karaktersizi yok mudur? tabiki vardır. hangi toplulukta karaktersiz insan yoktur ki... ama öğretmenlere dil uzatırken önce dönüp kendine de bakabilmeli karakterli insan ki eğer kendini karakterli sayıyorsa... yapmayın gençler... ana baba evinde, ekmek elden su gölden, ergen psikolojisiyle atıp tutmak kolay.