bugün

necmettin erbakan

iktidar hırsı nedir?
siyaset arenasında koşturmanın sınırları ne zaman aşılır?
demokratik sistemin içerisinde yarışan partilerde "padişah" sistemi olabilir mi?

daha çok soru var belki sorulacak ama bunların cevabı için erbakan ortak öznedir. anlamaya çalışıyorum, zorluyorum olmuyor. zira üniversiteyi bitireli bir yıl olan ben, hayatın anlamsızlığından, çoğu zaman bıkkınlık gelmesinden dert yanıyorum. nasıl bir hırstır? hangi temelden hareketle bu kadar çabaya gerek duyulur? beslendiğin kaynağın en büyük mutasavvıflarından mevlana "kalp kırmak kabe'yi yıkmaktan daha günahtır, zira kabe'yi hz. ibrahim inşa etmiş kalbi Allah yaratmıştır" demişken çok değil beş yıl öncesine kadar beraber ter akıttığın dava arkadaşlarını "kafir" yapmadığın mı kalmıştır, yoksa daha iki ay önce beraber çalıştığınız arkadaşınızı "palyanço" yapmadığınız mı kalmıştır?

hatırlarım dost meclislerinde "erbakan" konusu açıldığında savunduğum vakitleri. bilirim 1974'te ismet inönü'nün "bu memleket bir adam yetiştirdi o da dinci çıktı" sözünü. bir makine mühendisi olarak bu memleketin yetiştirdiği en büyük mühendis olduğunu, hatta üniversite yıllarımda duvarıma hayatının yazılı olduğu çıktıları astığımı bilirim.

üzülüyorum. yalnızca kendisi adına değil, onu seven/sevmiş/sevebilecek yüzbinlerce insan adına üzülüyorum. hani neden siyasete girdiğin konusu vardı. o su motorunu bu ülkeye kazandırmak için çalışmalarınız vardı. sonra "surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgar nereden esersen es!" demiştin. sonra devamı gelmişti. peki yine ülkenin bekası için kendinden neden vazgeçemedin hocam? yalnızca şimdi değil 28 şubat meselesinde o imzaları atacağına neden idamı bile göz önüne alıp istifa ettiğini açıklamadın hocam? sonra tuncay özkan'a neden "sizin çok değerli çalışmalarınızı takdirle izliyorum" dedin hocam? neden "ergenekon'un ne olduğunu bilmiyorum" dedin hocam?

hani bir sözü vardır goethe'nin "eğer daha önce okuduğunuz kitabı ikinci kez okuduğunuzda aynı tadı alamıyorsanız üçüncü kez okumanın bir anlamı yoktur" diye, her öğün yemekten sonra almalıyız bir adet bundan, sonra hırs/kibir ikilisiyle islami bir hareket olamayacağını görmeliyiz.

cemaat karakteri mevzusu var biraz bu durumda. recai kutan'a liderlik yaptırılması biraz da bundandır. çünkü biz söyleyelim, o yapsın. biz yazalım, o okusun durumunda yaşamak zorunda kalmıştır parti başkanı olduğu yılları. içerideki o yapı alternatiflerini çıkarmış ama barındırılmamıştır içerde. örneklerini hepimiz biliyoruz. bir yandan adalet söylemi, diğer yandan bu mevzu.

yıllardır dava adamı çabalarıyla çalışıp, hep "davamdır, fedakarlığı yapmamız gerekir" deyip hayal kırıklığına uğrayan hep "islamcı" olarak tanımlanan bir gençlik vardır. hep kapitalizme karşı mücadele söyleminde bulunup, "abilerinin" şirketlerinde çalışmak zorunda kalıp hayalleri yerle bir olan o insanlar. söyleyecek çok şey var belki ama o insanlar adına daha çok üzüldüğümü söylemek zorundayım.

burada bahsetmeden geçemeyeceğim, milli görüşten kardeşlerimi. hepimizin öfkeleri vardı, "karşının" argümanlarıyla verdiğimiz mülakat çabaları vardı. bir sistemin ele geçirilmesi mevzu vardı hani. hep bir heyecanla çıkıp "başkan" olarak başkasını gösterip, arkadan bişeyler söyleyip surda gedik açma çabalarımız. belki de o sistem bizim iliklerimizde bir gedik açmıştır ve karşı olduğumuz o argümanlar artık iliklerimize kadar işlemiştir.

sevdiğim bir mahlas var, onu burada yazmak istiyorum.

bu konuda söylemek istediklerim bu kadar.
güncel Önemli Başlıklar