bugün

yabancı dilde eğitim

bir dönem ingiltere sömürgesi durumundaki hindistan'da öğrencilere logaritma tablolarının ezberletilmesinden farksızdır. amacı bellidir, "düşünemeyen bir toplum yetiştirmek". ingilizler hindistan'da öğrencilerin logaritma tabloları ezberleyerek bilim yapmasını neredeyse imkansız hale getirmeyi amaçlamıştır, mantık çok basittir. bir kaşifin kıtaların koordinatlarını ezberlemesi gerekmez, onun işi keşif yapmaktır, gerektiğinde kitabı açıp ilgili yerin koordinatını öğrenebilir, aynı mantıkla eğer bilim yapacaksak bunu kendi dilimizde yaparız, daha sonra gerekirse ingilizce, almanca, vs. bilimum dillere çevirebiliriz. burada mesele tüm dünya ülkeleriyle bir konuyu tartışabilme değil hiçbir dünya ülkesi ile hiçbir konuyu tartışamamaktır. dil yalnızca yazarken ya da konuşurken kullanılmaz, aynı zamanda düşünürken de dili kullanırız, dilimizi ne kadar iyi bilirsek o kadar iyi düşünürüz çünkü düşünce kavramlar üzerinden yürür, kavramlarsa dilin zenginliğine bağlıdır. dolayısıyla ingilizce eğitim alırken aslında biz aldığımız bilgiyi önce türkçeye çevirir, sonra "türkçe" düşünür, cevaplar ve sonrasında tekrar ingilizceye çeviririz. ingilizce düşünüp cevap vermeyiz kısaca, burada ingilizce eğitim almak bizim bilim yapmamızı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. eğer bir ingilizce tartışacaksak ayrıca teknik ingilizce öğrenir, o konuyu da bu şekilde çözüme kavuştururuz ama dediğim gibi amaç bu değil, amaç bizim bilim yapamamamız, dünyanın hiçbir ülkesinde fen bilimleri anadil dışında verilmez, sömürge olmadığınız sürece.

einstein şüphesiz ingilizce düşünmüyordu, ingilizce not tutmuyordu, almanca düşünüyor, almanca notlar alıyor, kuramlar geliştiriyor ve yine almanca o kuramları yazıyordu, bunların ingilizce ya da türkçe'ye çevrilip çevrilmemesi ise yaptığı araştırmalara bağlıydı, ingilizce bilip bilmemesine değil.

benzer bir örnekle yazımı noktalayayım, efendim lisede bu fakir fizik dersini bir dönem ingilizce almıştı, sağolsun anadolu liselerimiz -ki bir dönemin fen liseleri ile en iyi eğitim veren kurumlarıydı- bu tip ilginçlikler yapıyordu. acceleration, displacement, velocity, distance, vs. derken hız problemlerini ingilizce çözüyorduk, bir ara türkçe sorularla karşılaştım, çok basit olmasına rağmen soruları çözemiyordum, delirecektim, ben formülleri kullanırken velocity gördüğüm değeri v yerine yazıyordum, soru türkçe olunca afedersiniz dut yemiş bülbüle dönüyordum, o zamanki küçücük aklımla buna anlam verememiştim, bu yabancı dilde eğitim pis kaka demiştim ama şimdi çok daha iyi anlıyorum ve hemen herkesin benimle aynı düşünmesine rağmen neden hala ingilizce eğitim alıyoruz anlamıyorum, üniversite dördüncü sınıftayım, hala boundary value problems görüyorum, ulan bölümün en kasış derslerinden, kısmı türevin alası var, hangi şerefsiz bunu ingilizce yaptı, yatacak yeri yok, söyleyeyim.

küçük bir sömürge olduk haberimiz yok, başka bir açıklaması yok çünkü, hem öğrenciler, hem öğretim üyeleri, hem dil bilimciler aynısını söylüyor ve biz bunu yap(a)mıyorsak başka(!) şeyler var. ben kendime, ülkeme, geçmişime yakıştıramıyorum, ağrıma gidiyor, bilinsin.