Milan Kundera romanıdır. Dün öğlen saatlerinde bütün romanlarını bitirmiş bulunmaktayım. Ama bu romanın içlerinde en etkileyicilerinden biri olduğunu söylemeden edemeyeceğim. ****
Jaromil adlı annesinin tek çocuğu olan duygusal kişiliği yaratan Kundera roman açısından ona bir rol biçmiş diğer romanlarda olduğu gibi. Sosyalist rejimin sanat anlayışı, ilişkileri düzenlerken dayattığı katı kurallar özgür bir yaratıcı süreci engellerken; anne de çocuğunun * gelişimini kendi kişisel zaferiyle taçlandırmak ister. Başka bir kadının oğlunun yaşamına girmesini kabullenmesi oldukça zordur. * Kundera bunu çarpıcı sahneler ve müthiş bir ironiyle verir.
--spoiler--
Oğlunun kız arkadaşıyla odasında seviştiğini anlayan anne hızlı soluk alıp verişlere dayanamayıp birden kızın hasta olduğunu iddia ederek odaya girer.
--spoiler--
ikili ilişkilere yansıyan bu müdahaleci ve sınırlayıcı tutum diğer açıdan bakıldığında toplumsal düzenin dayatmalarında da aynı tabloyu ortaya çıkarır.
--spoiler--
Jaromil'in çocukken tanıştığı, şiirlerini okuduğu ressamın romanın sonunda resimleri yüzünden sosyalist sanat anlayışına uymadığı için görevinden alındığını, işçilik yaptığını yine çarpıcı bir sahneyle öğrenir. Bunu Jaromil'in yüzüne vuran kişi onu kariyer peşinde koşmak ve ressamla ilişkisini kesmekle suçlar.
--spoiler--
Kundera bu noktada aynı düşünceyi ortaya koyar: "yaşam başka yerde" yaşamak istediğimiz, ya da yaşamamız gereken hayat bu değil, bu olsa olsa bize dayatılan bir şey, bir yanılsamadır. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Benden tavsiyedir.