bugün

meraklısına londra izlenimleri

(#5081355)'ten continue..

gece özgür'ün 3 gündür dilinden düşürmediği walkabout adlı avustralya barına gitmeye karar verdik.. pezevengin orda dil okulunu falan siktiredip varını yoğunu walkabout hisselerine yatırdığını düşünmeye başlamıştım ki pazartesi geceleri orda biranın bir pound olduğunu öğrendim.. sonrasını pek hatırlamıyorum şevkten bayıldın diyorlar..

gittik abi hakkaten yalan yok hayatımda gördüğüm en müthiş club ortamıydı.. böyle 3 katlı büyükçe bir yer, her kat tıklım tıklım bağırta bağırta insomnia çalıyor falan.. kendimi bir blade sahnesinde gibi hissettim..
biranın one pound olması iyi de herkese iyi.. bira için bar sırası, cluba girerken arkasına dizildiğimiz sırayı bile geçmiş, içki almak için mekanın dışına çıktım resmen.. zar zor tutuşturdum elime 4 bira (özgür'ün enfesler enfesi arkadaşı barış da geldi yanımıza [ki kendisi dün geceki danslarının ardından bundan sonra 'mekanik barış' olarak bahsolacaktır..]) ve arkadaşlarımın yanına gittim.. hemen yanımızda 2 güzel kız var. onların hemen yanlarında da 2 tipsiz çocuk vardı.. ben gözlerimi kapadım açtım o 2 tipsiz çocuk o 2 güzel kızla bağımsız küme olmayı kesmiş, kesişim kümesi olma yolunu seçmişlerdi.. gecenin sonunda da birleşik küme olacaklardı zaten.. biz de 'uçan tavuklar kümesi' olarak takılmaya devam ettik ama halimizden memnunduk..

ta ki başka 2 kız bana bakıncaya kadar..

karılar bariz döner bıçağıyla kesiyor beni abi.. yemin ediyorum.. bende de bi havalar göreceksiniz.. diyorum ki içimden ''lan kızların kıyamet gününde bir adada tek ikimiz kalsak ve ben kör olsam yine gideri yok..''.. arkadaşlar da dürttü sağolsunlar ''olm hehe karı bakıyo lan hehe..'' diye.. vazgeçtim sağolmasınlar.. dedim işte yaa nasıl reddedicez felan..

tam ben böyle tavuskuşu gibi geriliyordum kızlardan biri geldi, ''can i ask you a question?'' buyurdu.. amerikanca bu ''sana bir sual yöneltebilir miyim?'' demek.. ben de ''the question would be your dog my sister..'' dedim ki bu da aşağı yukarı ''soru senin köpeğin olsun bacım..'' demek.. anlamadı.. neyse..
zannediyorum ki işte dans edelim mi, raks edelim mi, elimi tutar mısın, bir ömrü benle geçirir misin falan bi soru gelcek..

karı ''are you gay?'' dedi..

nasıl bakmışsam hemen kaçtı kızlar zaten.. kaltağa bak.. o bana bakıyormuş da ben ona bakmamışım ibne miymişim.. özgür'len can alt kata düşüyorlardı gülerken madara etti beni.. neyse ki sonra mekanik barış iki japona içki almaya gitti, 4.5 saat sonra döndüğünde de japonlar içkileri alıp alt kata vınladılar bundan kaçmak için de gülünecek hedef değişti biraz..

gece biraderimiz sikilmiş halde otel odası dediğimiz mikrodalga fırına attık kendimizi.. haha bir de gece bir ara benim telefonun alarmı çaldı ama belli ki yanlış kurmuşum çünkü hava karanlık hala.. can da uyandı ''olm kapasana şunu lan!'' falan diye söyleniyor ben de suçlu suçlu ''abi kapatıcam abi dur bulcam telefonu..'' falan diyorum uykulu uykulu.. buldum telefonu kapattım alarmı ama hala çalıyor alarm.. hem de ne çalmak gümbür gümbür..

meğersem otelin yangın alarmıymış.. neyse yanlış alarmmış da otel kavrulurken telefon arayan iki salak olarak yanarak ölmekten kurtulduk..

ertesi gün ne mi oldu? bilemiyorum.. valla bilmiyorum lan 6 ay oldu şaka maka nerden hatırlayayım?